4 Ocak 2017 Çarşamba

2017’ YE GİRERKEN, ZORUNLU BİR AÇIKLAMA, İKİ USTA


“YENİ ANAYASA TASLAĞI” komisyondan geçti.
Muhtemelen taslağın istenilen oy çokluğu ile BMM geçmesi için AKP ve MHP var güçleri ile çalışacaklardır.

Bu tasarı özellikle Haziran 2015 Türkiye genel seçimlerinde seçimi kaybeden ve "KTİDARI” yitiren AKP ve Erdoğan için hayat mabat meselesi olduğu anlaşılıyor.

Bu seçim sonrasında Baykal’ın ve MHP’nin marifetleri ve CHP’nin ve bir türlü bir araya gelemeyen (sosyalistler tam bir vurdum duymazlık içinde “ayni dağınık ve sekter tutularını” inatla sürdürdüler) tüm demokratik güçlerin “katkıları” ve HDP’ninde “çok yanlış bir tutumu” ile “İKTİDAR” altın tepside AKP’ye yeniden sunulmuştur.


Bizim “anti-iktidarcı” lara inat özellikle yine Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “Demokratik Güçlerin” ve özellikle CHP’nin yanlışlarında ısrar etmesi sonucu Cumhurbaşkanlığı kazanan, özellikle Erdoğan AKP, bu “seçim yenilgisinden” sonra “İKTİDARIN” önemini “çok iyi kavramış” bir biçimde bence oldukça usta manevralarla “İKTİDARINI” iyice  güçlendirmiş ve görünen o ki yine MHP’in de katkıları ile komisyonda  kabul edilen tasarı eğer meclisten de geçer ve referandumu da kazanırsa  İKTİDARINI “uzun vadeli” olarak iyice perçinlemiş olacak “niyetindeki (gizli ajandasını) dönüşümleri” adım adım hem de ulusalcıların da destekleriyle eğer bu ittifak bir yerde çatlamazsa, gerçekleştirecektir…

Görünen o ki bu herkesin belirttiği gibi Osmanlı’ya kadar uzanan parlamenter demokratik rejimin de sonu olacaktır.

Şimdilik eğer engel olunamazsa bu “dönüşü olmayan yola” girilmiştir.

Çeşitli zikzaklar ve manevralarla savunula gelinen “BAŞKANLIK SİTEMİ” Yeni  adıyla PARTİLİ CUMHURBAŞKANLIĞI REJİMİ, yine birilerine göre Hanlıklarla, Sultanlıklarla binlerce yıldır tek adamlıkla yönetilen, Dini öğretiden başlayan, sorgulamayan biat kültürü, tek adamlık, aileden de başlayarak tüm dernekler, spor kulüpleri, sendikalar, siyasi partiler de (sosyalist partilerde dahil)  ve devletin tüm kurumlarında sürdürülen ve “egemen olandan” farklı olarak çıkan sesisin “çıbanbaşı”, “aykırılık” olarak görülen ve derhal ötekileştirilen, dışlanan, “başı ezilen”, “OTORİTER TEK ADAMLIK” kültürü  , TÜRKLERİN GELENEĞİNE en uygun sistemdir.

Böyle bir durumda 2017’ ye böyle giriyoruz.

Ezici bir çoğunlukla böyle bir toplumsal kültürün (bu milliyetçiliği de ırkçılığı da, şovenizmi de içeriyor) egemen olduğu bu halk şimdi “özne” olarak geleceğine oyları ile karar verecek.

Maalesef biz “beni benden başkası temsil edemez” le, “bilim insanların bize sadece seçenek sunabilir” le ve “uygarlığı, teknolojik gelişmeyi bir anlamda ret edercesine sorgulamakla” meşgulken:
Deyim yerindeyse ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇİYOR.

Yine de gelecekten umutlu olmak istiyorum.

Tüm farklı düşünen dostların, yakın düşünen yol arkadaşlarımın, yoldaşlarımın, demokrasiden ve özgürlükten, insan haklarından yana olan herkesin yeni yılını kutlar birlikteliğin, örgütlülüğün, barışın, demokrasinin ve umutların yeşereceği, filizlenip boy atacağı, sağlıklı yeni günler dilerim.

Bir ustanın sözleriyle bitireceğim.

Selam olsun!
Türkiye’nin ve dünyanın aydınlık geleceğine!

Selam olsun!
Bu geleceğin, uzun soluklu kararlı yolcularına!

Sevgi ve saygılarımla
20161231 DD facebook

******

ZORUNLU BİR AÇIKLAMA

…”Maalesef biz “beni benden başkası temsil edemez” le, “bilim insanların bize sadece seçenek sunabilir” le ve “uygarlığı, teknolojik gelişmeyi bir anlamda ret edercesine sorgulamakla” meşgulken:”…
                                                                                                                              Sonra dan okuyunca yazının bütünselliği içinde, bu satırlar BİRAZ MAKSADINI BİRAZ AŞMIŞ GİBİ DURUYOR.

Farklıklarla bir arda olmayı ve görüş farklarının özgürce ifade edilmesini savunan bunu bir zenginlik olarak gören hatta örgütler içinde tüm kurullarda nisbi oranda temsil edilmesinin güvence altına alınmasını savunan biri olarak bu düşünceleri savunan arkadaşları hedef alma ve yerme gibi bir amaçla yazılmadığı özellikle belirtmek isterim. Bu sadece bir durum tespitiydi.

Bunu böyle olduğunu zaten, Hiç temenni etmem ama eğer Anayasa mecliste ve referandumda kabul edilirse zaten yaşayarak göreceğiz.

Hani bir sinemada karanlık bir salonda bir film seyredersiniz, kapkara faşizme dönük, yada gerilimi oldukça yüksek bir korku filmi..
Film biter, ışıklar yanar, dışarı çıkarsınız, pırıl pırıl aydınlık bir gün.
O kurku dolu anlar salonda kalmış, bitmiştir

Fakat bu öyle değil.
Film bittiğinizde ışıklar yanmıyor. Çıkış kapısı da kilitlenmiş kapkara zifiri bir karanlığın içinde hapis kalıyorsunuz. Canlı canlıı mezara girmiş gibi, sanki hava almakta bile zorlanıyorsunuz, boğulur gibi oluyorsunuz….

Böyle bir gidişata vurgu yapmak istemiştim. Amacım ne bu düşünceleri mahkûm etmek nede tartışılmasın demekti.
Özellikle bu düşünceleri savunan arkadaşlara saygılarımla.
20170101 DD facebook



Öyle anlamadım ben kendi payıma Çetin. Hatta birbirimizle düşünsel bir temas kurulduğu için memnuniyetimi de ifade ettim daha önce. Konuşarak, dinleyerek, gözleyerek, gerçeğe dayanarak aşabiliriz bu karabasanı. Özgürlük ve hoşgörü ortamı içinde


İKİ USTANIN DERİN DONDURUCUYA KALDIRILAN İKİ İLKESİ

“YÜZ ÇİÇEK AÇSIN BİN FİKİR YARIŞSIN”

“DEMOKRATİK MERKEZİYETÇİLİK”

Ve
Ho Chi Minh ve Fidel Castro ve de Che


Ben hiçbir zaman Mao’cu olmadım.

Hatta O’nlara Halkın Sülalesi diyen akımın içinden gelerek “sağa, sola” savrulmamaya gayret ederek fakat geçmişimizi de sorgulayarak, yoluna devam etmek isteyen birisiyim.

Fakat bugün, "Yüz çiçek açsın, bin fikir yarışsın" görüşünün ne kadar “demokratik, katılımcı ve özgürlükçü” olduğunu, hele bugün Türkiye gerçekliğine uygulana bilindiğinde doğru olabileceğini düşünüyorum.

Tıpkı çoğunluğumuz tarafından yeteri kadar anlayamadığımız ve değerini bilemediğimiz Lenin’in “Demokratik Merkeziyetçilik” ilkesi gibi….

Ben bugün, Çin gibi kalabalık, kültürel ve etnik farklılıklar içinde ki feodal bir ülkede ancak içi bu görüşe uygun olarak oluşturulmuş bir politik hareketle başarıya ulaştığını düşünüyorum.

Tıpkı, Rusya’da devrim yaparak başarılı olmuş Lenin’in, o günkü Avrupa ve Rusya toplumsal yapılarına göre çok ileri olan “Demokratik Merkeziyetçilik” ilkesi gibi, Lenin’den sonra olduğu gibi bu görüşün de devamlılığı getirilmemiş ya da getirilememiş, ortaya bugün ki Rusya ve Çin çıkmıştır.

Bence Mao’nun bu düşüncesi, farklı bir toplumsal geçmişin ve toplumsal gerçekliğin sonucu olarak Lenin’in geliştirdiği DEMOKRATİK MERKEZİYETÇİLİK ilkesinin Çin için geliştirilmiş halidir.

Ho Chi Minh (Türkçe söylenişi: Ho Şi Minh) Vietnam’da, Kastro’da Küba’da bunu yapmışlardır.

Fakat Kuba’da başarılı olan Che Guevara Guatemala’da yenildi.

Kastro sonrası Küba’da neler yaşanacak bilemiyoruz. Vietnam’ın durumu ortadadır.

Tüm bu deneyler gösteriyor ki her biri kendi toplumlarının geçmişten akıp gelen kültürel mirasına ve özgünlüğüne yenik düşmüş, bu iki ustanın öğretileri bir daha asla çıkartılmamak üzere “derin dondurucuya” konulmuştur.


Fakat tüm bu deneylerden anlaşılıyor ki bu görüşleri SAVUNMAK başka, HAYATA GEÇİRMEK çok başka bir süreç. Anlaşılan o ki hiçte sanıldığı kadar kolay olamıyor.

Yine de doğru olan bu iki ustanın, önderin, katılımcılığa, farklı görüşlerin savunulmasına ve örgütlenmesine, hatta ÖZGÜRLÜĞE dönük bu görüşlerinin, çok zengin olan “Anadolu çeşitliliği” ile harmanlayıp, daha da geliştirip, ileri taşıyıp gönün gerçekliğinde bize özgü yeni bir sentez yaratmaktır.


Buda herhalde, dünya ve Türkiye devrimci tarihimizi ve Anadolu’nun sosyolojisini çok iyi bilen ve de tarihsel ve diyalektik materyalizmi çok iyi kavramış kopyacı değil, sorgulayan genç ve yaratıcı beyinlere düşmektedir.

Bu ihtiyacı yakın günlerimizde daha da yakıcı olarak hissedeceğiz.

20170101 DD facebook


Çetin yüz çiçek açsın yüz fikir yarışsın ilkesi Çin Kültür devriminin sloganıdır. Çin Kültür Devrimi ise istenilen sonucu vermekten çok uzakta, hatta yarattığı mağduriyetlerle bir sonraki dönemi hazırlaması anlamında ters etki yaratmıştır.
Çinli muhalifler, bu ilkeye bir ek yaptılar daha sonra. Ama doksan dokuzu kopartılmasın diyerek.
Sözünü ettiğin iki ülkenin ana zaafı, her şeyi kapsayan bir ideolojik konumlanma ve her şeyi bilen önderlere sahip olmadır bence.

Anadolu da ise güzel fikirler var, yaklaşık bin yıldır ifade edilen. Örneğin, Eline, diline beline hakim olacaksın. Ve yedi derviş bir posta sığar, iki hükümdara bir dünya yetmez.
.
Saffet ya ben anlatamadım yada sen anlayamadın
Yazıyı bir daha dikkatli okumanı öneririm.

Ayrıca da yazıyı şöyle bitiriyorum:
….” Yine de doğru olan bu iki ustanın, önderin, katılımcılığa, farklı görüşlerin savunulmasına ve örgütlenmesine, hatta ÖZGÜRLÜĞE dönük bu görüşlerinin, çok zengin olan “Anadolu çeşitliliği” ile harmanlayıp, daha da geliştirip, ileri taşıyıp gönün gerçekliğinde bize özgü yeni bir sentez yaratmaktır.


Buda herhalde, dünya ve Türkiye devrimci tarihimizi ve Anadolu’nun sosyolojisini çok iyi bilen ve de tarihsel ve diyalektik materyalizmi çok iyi kavramış kopyacı değil, sorgulayan genç ve yaratıcı beyinlere düşmektedir”…


Bana göre “her şeyi bilen önderler” ve kültür devrimi uygulanış biçimi ile Saffet Bilen 
Çetin yüz çiçek açsın yüz fikir yarışsın ilkesi Çin Kültür devriminin sloganıdır. Çin Kültür Devrimi ise istenilen sonucu vermekten çok uzakta, hatta yarattığı mağduriyetlerle bir sonraki dönemi hazırlaması anlamında ters etki yaratmıştır.
Çinli muhalifler, bu ilkeye bir ek yaptılar daha sonra. Ama doksan dokuzu kopartılmasın diyerek.
Sözünü ettiğin iki ülkenin ana zaafı, her şeyi kapsayan bir ideolojik konumlanma ve her şeyi bilen önderlere sahip olmadır bence.

Anadolu da ise güzel fikirler var, yaklaşık bin yıldır ifade edilen. Örneğin, Eline, diline beline hakim olacaksın. Ve yedi derviş bir posta sığar, iki hükümdara bir dünya yetmez.
Beğenmekten Vazgeç · Yanıtla · 2 · 1 Ocak, 14:31” ve “DEMOKRATİK MERKEZİYETÇİLİK” KATILIMCILIK, ÇOĞULCULUK ve ÇOK SESLİLİK ilkeleri ile çatışan bir uygulamalardır.

Kültür devrimi uygulanacaksa eğer bireyciliğe, tek adamlığa, ayrıcalıklara, her türlü sömürüye, baskıya karşı, emeğe, bilgi ve bilime saygı biçiminde yürütülmeli.

ÇOĞUNLUKÇULUĞA yol açan her uygulama tek sesliliği, yozlaşmayı ve tek adamlığı getirir, getirmiştir de.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder