Sosyolog Sevinç Doğan, 2012’de Kâğıthane’nin Sanayi
Mahallesi’nde bir alan araştırması içindedir. Mahallenin orta yaşı
aşmış eski sakinlerinin, otuz küsur yıl öncesine ait izlenimlerini de
derlemektedir. Bunlardan biri, o dönemi şöyle nitelendiriyor: “Mecidiyeköy
ülkücü, burası komünistti.
Oraya gidenin saçı, buraya gelenin bıyığı kesilirdi. Sanayi’de sol vardı, sağ pasifti."
Korkut Boratav / Sosyolog Sevinç Doğan 21.10.2016 İleri Haber
Sevinç Doğan, bu araştırmasının bulgularını, sonuçlarını bir
kitaba dönüştürmüş. (Mahalledeki AKP: Parti İşleyişi, Taban
Mobilizasyonu ve Siyasal Yabancılaşma, 2016, İletişim). Adından
da tahmin edileceği gibi kitap, iktidar partisi olan AKP’nin yerel (Kâğıthane)
örgütlenmesini incelemektedir.
İnceleme
günceldir; ama geçmişe göz atarak başlatılıyor: 1970’li yılların sonunda,
Türkiye’nin siyaset yelpazesi, bir sanayi ve yaygın gecekondulaşma bölgesi olan
Kâğıthane’ye nasıl yansıyordu?
1973-1980
döneminde İstanbul Belediye Başkanlığı’nın CHP’de (Ahmet İsvan ve Aytekin
Kotil’de) olduğunu; Kâğıthane’nin henüz Şişli ilçesine bağlı bulunduğunu; arsa,
konut sorunlarının önem taşıdığını hatırlatalım ve kitaptan birkaç aktarma
yapalım:
“Dere
yatakları ve [yoksul] mahalle çeperlerinde Dev-Sol ve Halkın Kurtuluşu
güçlüydü… Sanayi Mahallesi merkezli Üçüncü Yol isimli bir sol örgüt de varlık
gösteriyordu… Sol grupların siyasi etkinliğinin artmasında arazi ve konut
üretim sürecine müdahil olmalarının payı vardı… Solcu gençler arazileri
parsellere ayırmışlar; sokakların ve evlerin planlamasını yapmışlar;… evsizlere
ya da karşı devrimci görmedikleri ailelere arazi dağıtmışlar ve gecekondu
yapımlarına yardım etmişlerdi… Nurtepe-Çayan Mahallesi,… Çağlayan, Yahya
Kemal, Şirintepe’nin belli bölgeleri böyle oluşmuştu.”
"Solun
mahalle rutinlerinde gazete dağıtımları, ev ziyaretleri, sohbetler önemliydi.
Mahallelerde sevilen, sayılan devrimciler, ablalar, teyzeler, ağabeyler
kadınları ve gençleri harekete geçirebiliyorlardı. Duvar yazılamaları dönemin
en önemli siyasi faaliyetiydi.” (ss.37-38)
Sevinç
Doğan, “fabrikalarla
iç içe olan mahallelerde” işçilerin
hak arama eylemlerinin “mahallelilerin
de tanık-müdahil oldukları kolektif mücadele”biçimleri
aldığını belirtiyor. Bu fabrikalarda yirmi yıl çalışmış olan, yetmiş yaş
eşiğindeki bir kadın anlatıyor: “Bir arkadaşımızı işten çıkardıkları
zaman makineleri durdururduk. Hemen sendikayı arardık. Neden diye sorardık.
Sendikaya dedik ki, bize yemek verirseniz, biz de size üye kazandırırız. İki
sendika birleşti. Haftada iki kere tavuk, iki kere balık, iki kere tatlı
çıkardı. Ayda üç gün mazeret iznimiz vardı.” (s.39). O yılların militan sendika
mücadelelerinde öne çıkan devrimci örgütlerin ve TKP’nin kimi işyerlerinin
yönetiminde etkili olduklarını da hatırlatalım.
***
Peki
sonraki Kâğıthane? 1989’da Şişli’den ayrılmış, ilçe ve bağımsız belediye
olmuştur. İstanbul’da İslamcı siyasetin (Refah Partisi olarak) iktidar olduğu
ilk belediye Kâğıthane’dir. 1991’deki seçimi RP kazanmış; o tarihten bugüne
Belediye Başkanlığı kesintisiz olarak RP ve AKP’de kalmıştır. Mahalledeki AKPayrıntılarla
betimliyor ki, 2012’ye gelindiğinde Kâğıthane, İslamcı Sağ’ın AKP ile siyasete;
çok çeşitli simgeleri, vakıfları, cemaatleri ile günlük hayata damgasını
vurduğu, tutucu bir semttir.
On-on
beş yılda bu çarpıcı sosyo-politik dönüşüm nasıl gerçekleşti?
Türkiye
dönüşümünün bir mikro-yansıması söz konusudur: 12 Mart dönemini izleyen
1973-1979’un Türkiye’de solun yükselme yılları olduğunu hatırlatalım. Temsilî
demokrasiye CHP ağırlığını koymaktaydı. Halk sınıflarının örgütlenmesinde (buna
“doğrudan demokrasi” veya “halkın demokrasisi” diyebiliriz) ise sosyalist
akımlar ön plandaydı. Sevinç Doğan, bu ikili yapının Kâğıthane için de geçerli
olduğu anlatıyor: Belediye CHP’de, mahalleler devrimcilerdedir.
Türkiye
ve Kâğıthane için kritik dönüm noktası 12 Eylül darbesidir. Mahalledeki AKP bu “kırılma” anına
kısaca değiniyor. Kâğıthane’yi sola taşımış olan kadrolar, örgütleriyle
birlikte tasfiye edildi. “Cezaevlerine girenler, yurt dışına
çıkanlar ya da bulundukları bölgeyi terk edenler” çok sayıdaydı
(s.40).
1982
Anayasası’nın kısıtları altında temsilî demokrasiye dönüş Kâğıthane’ye nasıl
yansıdı? İstanbul’da ANAP’ın altı yıllık üstünlüğü, 1989’da hem Türkiye’de, hem
de Kâğıthane’de son buldu. Halk muhalefetini temsilî siyasete taşıma işlevini
kısa bir süre SHP üstlendi. İstanbul’da ve Kâğıthane’de belediye
başkanlıklarını kazandı. Ancak sol ivme kısa sürdü. Sosyalist solun 12 Eylül
sonrasında kadroları ve örgütleriyle tasfiyesi, cumhuriyetçi solu (1989
İstanbul koşullarında SHP’yi) öksüz bırakmıştı.
Sol
ivmenin canlanması ve hızla tükenmesi, Kâğıthane’de de gözleniyor: 1989’da
SHP’nin belediye seçimlerini kazanmasında, partinin “ücretli çalışanlar ile muhalif
kesimleri dikkate alan programı” rol
oynamıştır. “Fakat
SHP kadroları Kâğıthane’de bunları pratiğe geçirme imkânı bulamadı…RP hızlı bir
örgütlenme başlattı. Aralık 1991’de Kâğıthane’deki ara seçimlerde RP adayı, sol
muhalif yoksul kesimlerin beklenti ve taleplerini içeren söylemlerle… belediye
başkanlığını kazandı.”
RP
nasıl başardı? Herhalde, “yoksul kesimlerin beklenti ve taleplerini” on beş yıl
önce hayata geçiren “sol muhalif” örgütlerin bıraktığı boşluk sayesinde… Halk
muhalefeti, artık, İslamcı Sağ tarafından temsil ediliyordu. On beş yıl
öncesindeki devrimcilerin yöntemini, RP’li belediye başkanı, biçimsel olarak
benimsedi; sürdürdü. “Halkın, seçtiklerini doğrudan denetleme
ve yönetime aktif katılma anlamında ifade bulan Halk Meclisleri, RP’li
belediyeler içinde ilk defa Kâğıthane’de uygulanmıştı. Her hafta bir mahallede
‘seçtiklerini denetle’ sloganıyla toplantılar düzenlenmişti.” Sevinç Doğan, bu yöntemin “RP’li belediye başkanına ‘yeşil
komünist’ yaftasının yapıştırılmasına” yol açtığını da belirtiyor (ss.41-42).
***
1991
seçimlerinin arifesinde İstanbul’un halk semtlerinden sınıf profillerini
çıkarmayı hedefleyen bir alan araştırmasını yönettim. Daha sonra köylere de
taşınan anket sonuçlarını, İstanbul
ve Anadolu’dan Sınıf Profilleri başlığı altında
yayımladım. (1995, Tarih Vakfı/Yurt Yayınları, 2004 İmge). Kartal-Pendik ve
Eyüp-Bayrampaşa semtlerinde uygulanan İstanbul anketlerinde, hane reislerine
1989 yerel seçimlerindeki oyları ve 1991 genel seçimlerinde oy verme niyetleri
soruldu.
Hane
reislerinin sınıfsal özelliklerinden hareketle kitapta belirlediğim sonuçlardan
birini buraya aktarayım: “Kent proletaryasının mavi yakalı
çekirdeğinin düzen partilerinden en uzak olan RP ve DSP’ye yönelişi, sosyal
muhalefet bloku’nu oluşturmaktadır. 1994 yerel seçimlerinde RP’nin halk
semtlerindeki büyük başarısının ön işaretleri 1991’de gözlenebiliyor.” (ss.158-159).
Peki,
1989’da halk muhalefetini temsilî demokrasiye taşımayı üstlenerek belediye
seçimlerini kazanan SHP, iki yıl içinde “sosyal muhalefet bloku”ndan niçin
koptu? O dönemde sol, sosyalist yazarlar, iktisatçılar olarak SHP yönetimine,
Özal/ANAP tarafından temsil edilen sermaye programından tamamen kopulmasını
önerdik. Başarılı olamadık. Emekçi sınıf seçmenlerinin desteği, sadece bir süre
için, Ecevit’in DSP’sine yöneldi.
Ancak, adım adım “sosyal muhalefet”in tek
başına İslamcı siyaset tarafından üstlenilmesine yol açan ikinci etken, Sevinç
Doğan’ın Kâğıthane incelemesinde de ortaya çıkıyor: Halk muhalefetini
parlamentoda, belediye meclislerinde değil; tabanda, mahallelerde, konut, aş,
iş, ücret mücadeleleri içinde örgütleyen radikal solun 12 Eylül darbesi içinde
yok edilmesi… Bu boşluğun oluşması ve önce RP, sonra da AKP tarafından
doldurulması, 12 Eylül darbesinin sınıfsal işlevini ortaya koyar.
***
Bu
tarihsel anlatı, Sevinç Doğan’ın kitabının sadece giriş kesimlerinde yer alıyor.Mahalledeki
AKP, çok
daha kapsamlıdır ve büyük ölçüde günceldir. Yazar, bir iktidar partisi
olarak AKP’nin, yerelde (Kâğıthane’de) örgütlenmesini, işleyişini, sınıfsal
bağlantılarını incelemeye öncelik veriyor.
Bu zengin malzemeyi, bulguları, sonuçları
özetlemem güçtür. Birkaç değinmeyle yetineceğim.
Son otuz yılda Kâğıthane’deki değişim,
toplumsal örgüyü ve yerel siyaseti de etkilemiştir. Bu yoksul ilçe, yakınındaki
AVM’lerin, rezidansların arka bahçesi haline dönüşmüştür. Tapu yoksunu gecekondu
mahalleleri, büyük boyutlu kentsel dönüşüm projelerinin çalkantısına
savrulmuştur. Zengin olanaklar sunan bu projelerin içinde, kenarında yer almak,
Kâğıthane’deki AKP siyasetçileri için de geçim yoludur; önceliklidir.
AKP’nin Kâğıthane Belediyesi’nde ve İlçe
Örgütü’ndeki “yönetici kadroları, küçük, orta ölçekli işletme
sahipleriyle profesyonel meslek gruplarından”oluşmaktadır. Çoğu inşaat şirketlerinin, taahhüt
işlerinin başında yer almaktadır.“Ücretli çalışan sınıflar ve yoksulların
yer almadığı yerel parti örgütü, açık biçimde orta ve üst sınıfları temsil” etmektedir
(s.34). Buna karşılık AKP’ye aktif katılım, eğitim çağındaki gençler için sınıf
atlamanın kaçınılmaz bir ön-koşulu olarak görülür. Zira, parti, ekonomik
imkânlara açılan kapıdır. Bu “nesnel suç ortaklığı”, örgüt içinde yükselmeyi
çetin bir rekabet alanı haline getirir.
RP’nin yukarıda değindiğim örgütlenme geleneği,
AKP tarafından da sürdürülmektedir. Şu farkla ki, “Halk Meclisleri”nin yerini
“mahalle örgütleri” almıştır. İlçe ve mahalle gençlik ve kadın kolları da
paralel, çok aktif örgütlerdir. Buralarda ana görev, siyaset oluşturmak,
tartışmak değildir. Yukarıdan gelen görevleri mahalleliye aktarmak; özellikle
seçim başarısını hedeflemek önceliklidir. Vatandaşla temaslarda, “partiyi
eleştirenlere ideolojik bakmamaları, hizmete, icraata bakmaları önerilecek;
partiye oy vererek desteklemeleri”
istenecektir. (s.90, 101).
Sevinç
Doğan’ın aktarımıyla, “mahalle
örgütleri… iktidara muhalefet etme riski taşıyan mağdur, sessiz yığınların, alt
sınıfların partiyle içerilmesinde önem [taşımaktadır]. Parti içinde hakim
sınıflardan gelenler lehin(deki) eşitsiz ilişkilerin meşrulaştırılması” bu örgütlenme çerçevesi içinde
sağlanmaktadır (s.256).
AKP
yerel örgütleri, 15 Temmuz içinde sınavdan geçti; mezun oldu. Etkili, güçlü,
bugün için rakipsiz bir iktidar aygıtı olarak karşımızdadır.
Mahalledeki AKP, bu çerçevede bilgilerimizi, kavrayışımızı zenginleştiren önemli
bir yapıttır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder