28 Ekim 2016 Cuma

DOĞRUDAN DMOKRASİ ÜZERİNE

(YENİ BİR PATİKA AÇMAK)
Ali Ersin Gür DD
Reel sosyalizmin çöküşü ve kapitalist sistemin Küba gibi ufak istisnalar dışında dünya genelinde egemen bir hal alması devrim ve demokrasi güçlerinin ciddi şekilde güç kaybetmesi ve zayıflamasına hatta bir çok devrimci yapının süreç içinde sürekli kan kaybederek nihayetinde yok olup tarih sahnesinden silinmesine yol açmıştır. Örneğin Tupamarolar gibi…
SSCB'nin dağılması sonrası Rusya ve Çin'de kapitalist ilişkilerin hegemonyası sonucu uluslar arası enternasyonalist dayanışma ciddi bir şekilde güç kaybetmiştir.

Sosyalizmin siyasal, ekonomik ve kültürel alanda gerilemesi, özellikle devrim ve demokrasi mücadelesi veren dinamikler üzerinde ciddi moral kaybına neden olmuştur. Halen içinde bulunduğumuz "devrim ve demokrasi krizinin" aşılması için yeni bir patika açmak dünya devrim ve demokrasi güçlerinin önündeki temel görevlerden biri olarak kendisini dayatıyor. Yaşamın bize öğrettiği derslerden biri de bu krizin aşılması için eski yol ve yöntemlerin tekrarıyla çıkışı bulmamızın mümkün olmayacağı hususudur.
Kapitalist sistemin dünya ölçeğindeki hegemonyası, sadece ulusal ve uluslar arası tekellerin dünya halklarını daha da sömürmesi ve gelir dağılımındaki dengesizliği artırmakla sınırlı kalmayıp, dünya ölçeğinde bir "şiddet çağının" başlamasına neden olmuştur. Başta Ortadoğu olmak üzere Asya, Afrika ve Latin Amerika'nın bir çok bölgesinde "vekalet savaşları" sürerken, Avrupa'nın bir çok ülkesi de başta IŞİD olmak üzere bazı radikal örgütlerin bombalı ve silahlı saldırılarına maruz kalmaktadır.
Dünya geneline hakim olan bu çatışma ve savaş halinin yine dünya ölçeğinde bir devrimci karşı çıkışla aşılabileceği muhakkaktır.
Çatışma ve savaşların en yoğun yaşandığı yerelin Ortadoğu olarak adlandırılan Irak, Suriye, Lübnan, Türkiye, Yemen gibi ülkeler olduğuna tanık oluyoruz. Bu ülkelerden Suriye'de neredeyse minik bir dünya savaşı provası yapılmaktadır. Bu tehlikeli oyun, yakın bir zamana kadar "vekalet savaşları" şeklinde yürütülürken bugün artık perde aralanmış ve tüm devletler açıkça ve fiilen bu savaşı kendi asker ve silahlarıyla yürütmeyi sürdürmektedirler. Başta ABD, Rusya, Fransa, İngiltere, Türkiye, Sudi Arabistan, Katar, İran, Almanya gibi devletler olmak üzere bir çok devlet kendi silahlı güçleriyle buradaki savaşa fiilen dahil olmuştur. Bu ülkelerin dışında Çin, İsrail vs. gibi ülkeler de çeşitli araçlar ve yöntemlerle bu savaşa örtülü bir şekilde dahil olmaktadırlar. Öyle görünüyor ki Suriye ve Irak'ta sürdürülen bu adı konulmamış dünya savaşı kısa zamanda son bulmayacağı gibi, yeni bir dünyanın kuruluşuna zemin hazırlayacağına dair işaretler de baş gösteriyor. Bugün Rojeva'da savaş koşullarına rağmen yeni bir model yaşama geçirilmeye çalışılmaktadır.
Türkiye'nin gerek içeride gerekse dışarıda yürüttüğü sünni islam tendanslı "yeni osmanlıcılık" politikaları eninde sonunda başına bela olacaktır. Irkçı ve mezhepçi politikalarla ülkeyi uzun süre yönetmenin pek mümkün olmayacağını ve bunun ciddi ayrışmalara, iç ve dış çatışmalara yol açacağını görmek için kahin olmaya gerek yoktur. Bunun için tarihi objektif olarak yorumlayıp dersler çıkarmak yeterlidir.
Gerek dünya ölçeğinde, gerekse bölgede ve ülkede bizlere yaşatılan "şiddet çağının" ciddi çatışmalara ve bunun sonucunda da tamamen yeni bir dünyanın kurulmasına zemin hazırlayacağını düşünüyorum. Bu çağın ömrü, çeşitli dinamiklerin ve alternatif arayışındaki güçlerin tarihsel rollerini ne kadar ciddiye aldıklarına bağlıdır.
Hiç kuşkusuz ki en büyük yangınlar bile minnacık kıvılcımların eseridir. Biz bu kıvılcıma "doğrudan demokrasi" diyoruz. Anti kapitalist ve anti otoriterist bir niteliğe sahip bu çabanın başarı şansı, örgütlenme düzeyinin kapsam, etki ve tutarlılığıyla doğru orantılı olacaktır. Bilinç, ısrar ve cesaret bu sürecin belirleyenleri olacaktır.
Ülkedeki genel gidişe toplumun önemli bir çoğunluğu itiraz ediyor olmasına rağmen, bu güçlerin dağınık, örgütsüz ve parçalı durumu sonuç almalarını zorlaştırmaktadır. Öncelikle bu parçalı duruma son verecek yöntem ve ortak politikaları yaratmak zorundayız. Bunun için ayrıntılarda boğulmak yerine hedefe ve bu hedefe varmak için takip edilecek yol ve yöntemde anlaşmaya varmakla yetinmenin daha anlamlı ve yol açıcı olacağını düşünüyorum.
Hedef; kapitalizme alternatif insan ve doğa merkezli yeni bir toplumsal yaşamın inşası olmalıdır. Siyasi örgütlenmesinde meclisleri; ekonomide komün ve kooperatifi temel alan bir örgütlenme modelinin başarma şansı olduğunu düşünüyor ve savunuyorum.
Böylesi bir örgütlenmenin:
a-Dünya ölçekli,
b-Kapitalist sistemin alternatifi, doğaya uyumlu ve ihtiyaçları karşılamaya hedefli,
c-Her türlü adaletsizlik, hiyerarşi, sömürü ve eşitsizliği reddeden,
d-Kadın erkek eşitliğini savunmakla yetinmeyip, pratiğinde uygulayan,
e-İnsanları din, dil, ırk, uluslara göre ayıran değil; birleştiren ve ortaklaşmayı öneren,
f-Her zaman “ÇOĞUNLUKÇULUK” TEHLİKESİNİ İÇİNDE BARINDIRABİLECEK bir uygulamayı önleyebilmek için “ÇOĞULCULUĞUN” güvencesi olarak, ayni nihai hedefe yönelik (üretim araçlarının ortak mülkiyeti, doğrudan demokrasi ve sınıfsız toplum) farklı görüşlerin kendini ifade etme ve örgütlenme hakkını savunan ve güvence altına alınan ve bu sayede kazandığı düşünsel dinamizimle sürekli kendini yenileyen, özgürlükçü ve kendi içinde doğrudan demokrasiyi hedefleyen ve olabildiğince uygulayan,
bir hareket olması gerekir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder