16 Haziran 2015 Salı

Doğrudan Demokrasi

Ali Ersin Gür  Doğrudan Demokrasi Facdebook
Çetin Arkadaşımızın birçok kaygı ve tespitine aynen katılıyorum. Bütün bu konuların tek tek ayrıntılı olarak konuşulup tartışılması ciddi bir ihtiyaç olarak kendisini dayatıyor. Bundan kaçınmamak gerekir.

Aslında önce yerellerde ve sonra da merkezi olarak düzenlenecek bir Türkiye Toplantısında bu hususları yüzyüze tartışmak en doğrusudur ancak ne yazık ki henüz böyle bir mekanizmayı yaşama geçirecek bir örgütsel olgunluğa ulaşamadık. Bu yüzden de mümkün mertebe kısa cümlelerle bazı konulardaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Doğrudan demokrasi, kişinin kendisi olması; ne bir başka iradeye teslim ve nede bir başka iradenin tahakküm altına alınmadığı yaşam biçimidir. Biz'in içinde "ben"in de yaşam bulmasıdır. Bu tanımı farklı kelimelerle çok farklı biçimlerde yapmak da mümkündür. Son zamanlarda yapılan kazılarda elde edilen bazı bulgular, Doğrudan Demokrasi olarak tanımladığımız yaşam biçiminin Antik Yunan'ın Site Devletlerinden çok öncesinde bazı yerlerde uygulandığını göstermektedir. Binlerce yıl öncesinden uygulanabilen bir yaşam biçimini bugün ulaştığımız bilim ve teknolojik düzeye rağmen yaşama geçiremiyorsak bu da bizim ayıbımız ve noksanlığımızdan kaynaklanmaktadır. Ancak bugün "bir siyasal hareket olarak ta içini dolduramadığımız" tespiti doğru bir tespittir ve bu EKSİKLİĞİN GİDERİLMESİ İÇİN ORTAK ÇABA sarfedilmelidir.

Doğrudan Demokrasinin "Temsili Demokrasinin evrimleşmiş hali" olduğu tezi bana çok doğru gelmiyor. Zira temsili demokrasinin henüz bilinip uygulanmadığı dönemlerde bile kimi toplum ve topluluklarda doğrudan demokrasinin uygulandığına tanık olmaktayız. Bununla birlikte bugünün birikimi, elbette ki dünden bugüne edinilen DENEYİMLERİN TOPLAMIDIR. Temsili demokrasinin yanlış ve aksayan yönlerini görebildiğimiz içindir ki onu aşan bir eşit özneler arası ilişkiyi temel alan başka bir DÜNYAYI ÖNERİYORUZ.

Doğrudan Demokrasinin yaşama geçirilmesi düzeyi, toplumu ve topluluğu oluşturan bireylerin bilgi, bilinç ve eğitim düzeyleriyle doğru orantılı olduğu tezi doğrudur. Kapitalist sistemin Pavlov'un köpekler üzerinde denediği "şartlı refleks" eğitim anlayışıyla yetişen bir neslin Doğrudan Demokrasiyi kavrayıp yaşama geçirmesi oldukça zordur. Bunun için "Bireyin yetenekleriyle tanışacağı-yeteneklerini tanıyacağı ve bireyi, yeteneklerinin sınırlarına kadar üretici kılmayı hedefleyen planlama, politika ve çalışmaları" hedefleyen Marksist eğitime ihtiyaç olduğu açıktır. Che, yeni toplumu inşa etmek için sık sık "yeni insandan" bahsederken eğitim ve bilincin önemine vurgu yapar. Ona göre "...Kominizm insanlığın hedefidir. Kominizme ancak bilinçli olarak ulaşılabilir. Eğitim ve insanların bilincinden eski toplumun kalıntıların silinmesi son derece önemlidir. Böyle bir toplum, eğitime paralel bir biçimde üretimde de ilerleme olmaksızın gerçekleştirilemez..." Bugün hayatın her alanında olmasa bile kendi etki alanımızla sınırlı olan meken ve kurumlarda Doğrudan Demokrasiyi yaşama geçirmek mümkündür. Örneğin aile, sendika, dernek, siyasi hareket, facebook grubu vs...Böylece buralar hem bir laboratuar ve hem de bir okul görevi görecektir ki buna ihtiyacımız var.

Kararlar ve "çoğunluğun diktatoryası" meselesinde evet kafa yormalıyız. Kararlar öncelikle birbirimizi ikna edip oy birliğiyle alınmalıdır. Bunun mümkün olmadığı durumlarda ise nispi çoğunluk yerine nitelikli çoğunluk aranmalıdır. Örneğin 3/4 oranındaki nitelikli çoğunluk kararı güçlendirir. Bununla birlikte karara muhalif olanlar, alınan kararın yaşama geçirilmesinde aktif rol almayabilir ancak bu kararın aleyhine bir davranışta da bulunmamalıdır. Böylece hem nitelikli çoğunluğun ve hem de azınlığın hakları arasında bir denge kurulmuş olur.

Doğrudan demokrasi fikriyatına en uygun mülkiyet şekli, toplumsal mülkiyet ve en uygun örgütlenme biçimi de kooperatiflerdir. Bugün ülkemizde kooperatifçiliğin nasıl yozlaştırıldığını elbette ki hepimiz biliyoruz ancak sosyalist bilinçle donatılmış kadrolar ve bireylerin oluşturduğu imece usulu ile çalışacak kooperatiflerin bir çok sorunu çözebileceğini düşünüyorum.

İçinde yaşadığımız toplumda suskunluğun hakim olduğu tespiti tartışmasız doğrudur. Zaten Doğrudan Demokrasiyi savunmamızın en önemli sebeplerinden biri de "uyuyan devi" uyandırmak değil midir? Yaşayarak öğrenmek kadar daha öğretici bir yöntem bileniniz var mı? 

Kişisel düşüncem odur ki bu topraklarda DOĞRUDAN DEMOKRASİ HAREKETİNE ihtiyaç var. Bunun için az da olsa inananların bir araya gelip bir omurga oluşturması ve zamanla ete-kemiğe ve kasa büründürmesi gerekir. Hiç bir fikrin kendiliğinden gelişerek yaşamı etkilemesi mümkün değildir. Bunun için çaba ve emeğe ihtiyaç olduğu muhakkaktır. 

Bunlar ilk elden aklıma gelenler. Tabii ki daha çok tartışmak, birbirimizi dinlemek ve kafa yormamız gerekecek. Che'nin dediği gibi "Son kararın ne olacağını söylemek bize düşmez. Biz ancak seçenekleri ortaya koyabiliriz." Selam ve sevgilerimle.

https://www.facebook.com/groups/1545789075633995/permalink/1625050544374514/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder