21 Haziran 2015 Pazar

DOĞRUDAN DEMOKRASİ

İbrahim Özkurt 18/06/2015 Facebook Doğrudan Demokrasi
Çetin, Doğrudan demokrasi, insanların kendilerini ve çevrelerindeki her konuda sorunların çözümünü; Temsilcileri kanalı ile değil, bizzat tartışma ve karar süreçlerine dâhil olmaları ile çözmelerinin kurgusal yöntemidir.
Bunun anlaşılmayacak, tanımlanamayacak ve içinin doldurulmayacak bir yanı yok. 
Demokrasilerin her türünde kararlar çoğunlukça alınır. Aksi halde karar alınamaz. Demokrasi zaten karar almak için başvurulan bir yöntemdir. Eğer karar alınacaksa ille de oy birliği beklenmez. Doğrudan demokraside de kararlar çoğunlukla alınır ve pratik ile test edilir. Meclislerde (kadın, gençlik, çevre, etnisite, LGBTİ vb.) alınan kararlar bir sonraki toplantıda gözden geçirilebilir.
Ama bu parti ve sendika gibi örgütlerde mümkün değildir.

Temsili demokraside üyeler değil, üyelerin yetkilerini devrettiği temsilcilerin çoğunluğu ile, doğrudan demokraside ise tüm katılımcılarca alınır kararlar. Tek fark budur.
Yani ya temsilcilere havale edeceksin sorunların çözümünü ve bir nesne gibi davranacaksın ya da bizzat özne olarak doğrudan karar süreçlerine katılacaksın. Temsilcilere havale etmek demek nesne ya da sürü halinde kalmayı kabullenmek demektir aynı zamanda.
Yani ya sürü olarak kalacak insanlık, ya da özgür-özne birey olacağı yöntemi uygulayacak. Mesele bu kadar basit ve basit olduğu kadar bir birinden ak la kara kadar farklı. 

Çetin, demokrasi adı konmasa da( insanların birlikte yaşamak zorunda olmaları nedeni ile) ilk insanlarca uygulanmıştır ve insanlar temsilciler olmaksızın birlikte tartışarak karar almış ve uygulamışlardır.
Doğrudan demokrasinin en gerçekçi hali sınıfların olmadığı o zamanlar uygulanmıştır. Ve bu uygulama binlerce yıl süregelmiştir.
Eski yunan site devletlerinde ise doğrudan demokrasi sınıfların varlığı nedeni ile aslında azınlık bir zümre tarafından uygulanmıştır ve sorunludur. Çünkü köleler, kadınlar ve yabancılar karar süreçlerinden dışlanmışlardır. 

Temsili demokrasi ise burjuvazinin icadıdır. Çünkü önceki feodal düzende demokrasinin rafa kaldırıldığını görüyoruz.
Burjuvazi baldırı çıplakların isyan ve devrimlerinin önünü kesmek, isyancıların ve devrimcilerin de meclise temsilcilerini göndererek ülkeyi meclisin yönetmesini önerir ve bu o günün isyancı ve devrimcilerince maalesef kabul görür.
Lenin temsili demokrasiye demokratik merkeziyetçi bir ekleme üretir ama bu maalesef pratikte işlemez. Çünkü demokrasi ile merkeziyetçilik ateşle barut gibi birlikte işlemez. Lenin bunun farkına varır ve nispi temsili sistemin daha demokratik olduğunu söyler ama bu da uygulanmaz. Çünkü Lenin ölünce bu önermesi rafa kaldırılır. 
Doğrudan demokraside insanlar kümelere-gruplara bölünmüş değillerdir. Her konu katılımcı özne bireylerce tartışılarak alınır. Bir konuda birlikte oy kullanan insanların başka bir konuda farklı konumda olmaları son derece doğaldır.
Dolayısıyla azınlık-çoğunluk gibi kümelenmeler doğrudan demokrasinin yöntem olarak işletildiği meclislerde söz konusu olmaz.
Meclislerde bir siyasi görüşün (partinin) görevli elemanları varsa bunlar her konuda ortak davranabilirler. Ama bu sorunu meclisler çözebilirler.
Belki de siyasi partilerin üyelerine söz hakkı verip ama tek oy hakları verilebilir. Ya da başka bir yöntem bulunur.
Çünkü doğrudan demokraside katılımcıların özne bireyler olması esas alınır.
Bu nedenle Çetin, Doğrudan demokraside ” çoğunluk diktatörlüğü” gibi endişelere kapılmamak gerekir. İnsanlar grup halinde katılmak isterlerse şayet bunun doğrudan demokrasi ile uyumsuzluğu anlatılır ve mutlaka özgür özneler halinde katılım esas alınır. Gerekirse bu karar altına alınır. Demokrasi zaten böyle bir şeydir. Sorun çözme yöntemi yani. 
Doğrudan demokrasi, ulus devlette iktidarı ele geçirmek için örgütlenmiş bir siyasi partinin bile uygulaması mümkün. Tabi ki idealize etmeden.. Mümkün olan her durumda doğrudan demokrasi, mümkün olmayan durumlarda da katılımcılık ve temsili yet kurumları oluşturulabilir. Bütün mesele sözde değil, özde demokrat olabilmektedir. Sınıfa ve sıradan üyeye güvenebilmek gerekir ki, doğrudan demokrasi yöntem olarak uygulanabilsin.
Ne var ki Marksist-Leninist pratikte bunu göremedik. Çöküşün belki de en önemli nedeni bu olabilir. Çünkü doğrudan demokrasi ile insanlığın çözemeyeceği hiçbir sorun olamaz. Yeter ki, yöntem olarak uygulanabilsin. 

Sanırım örgütlenme modellerini ulus devleti ele geçirmek değil de onu parçalamak üzerine düşünürsek, yaşam ve çalışma alanlarında özgün ve özgür örgütlenmeler üretilir ve bu örgütler de doğrudan demokrasi işletilir.
Özellikle belediyelerin halk meclislerince öz yönetimi hedef alınırsa..
Belediye sınırlarında gerekirse her mahallede bir meclis, yine kadın, gençlik, inanç, etnisite, çevre, LGBTİ vb. meclisler oluşturularak (Ki, bu meclisler doğrudan demokrasi ile işletilir) Doğrudan demokrasi içine katılım da bu demektir. Yani kadın, gençlik, etnisite, çevre, LGBTİ gibi meclislerin katılımı. Büyük ilçelerde gerekirse her sokakta sokak meclisleri oluşturulabilir. Bütün mesele, aralarındaki koordinasyonun oluşturulmasıdır. 
Hedef, ulus devleti parçalamak olunca
örgütlenmelerde buna uygun olur. 

ULUS DEVLETİ, 
1. Belediyeler. (buna yönelik örgütlenmeyi yukarıya yazdık) 
2. Demokratik Özerk bölgeler. 
3. Konfederasyonlar. 
Şeklinde parçalayarak koordineli bir tarzda halkın doğrudan demokrasi ile işleyen meclislerinin yönetimine kavuşması hedeflenmeli. Yaşam insanlığın önüne
iktidarı almayı dayatırsa bile bu tarz örgütlenmeler komün al bir inşanın iktidarlarca da uygulanmasını zorunlu kılar. 

Gezegenimiz, söz konusu örgütlenmelerle, koordineli bir tarzda ve tabi ki Enternasyonalist bir anlayışla ve halkların öz yönetimi ile yönetilebilir ve
egemen burjuvalar ulus devletleri ile tarihe gömülebilir. Üstelik dünyamızın farklı bölgelerinde bir diğerinden farklı öz yönetimler ve iktidarların çıkması da mümkün olabilir. Bir gün olası bir dünya devrimi alt yapısı hazır bir komün al dünyayı ortaya çıkarır. Tabi ki örgütlenmelerin ekonomik ayağının da bu günden örülmesi zorunludur. 

EKONOMİK AYAĞI 

Örgütlenmeler sadece siyasi erk için değil, ekonomide de eş anlamlı örülmeli. 
Bunu için burjuvalar nasıl 1200’lü yıllarda feodalite içinde kendi ekonomik örgütlenmelerini başlatmışlarsa günümüz işçi- işsiz-köylü-esnaf vb. KOMÜN AL üretim ve tüketim kooperatifleri kurarak kapitalist sistem içinde kendi ekonomik düzenimizi bu günden inşa etmeye başlayabiliriz. Başlamalıyız da. Komün al kooperatiflerde tüm gezegenimizde dayanışma, yardımlaşma ve paylaşma ağları kurmalı. Günümüz teknolojisi ile bu ağlar çok kolaylaştı. 

İnsanlık tarihindeki tüm özgürlük-sosyalizm-komünizm için yapılan devrimler önceden ekonomik ayağı oluşturulmadığı için toplum mühendislerinin yönetimleri ile devrimler yeniden egemenlik ilişkilerinin kurulması ile rayından ve özünden koparılarak karşı devrimlerle noktalanmıştır. Çünkü ne işçi sınıfı ne de diğer emekçi kesimler komün al inşa deneyimleri olmadığı için toplum mühendislerine tabi olmuşlardır. Demokrasi de temsili olunca kaçınılmaz sonuç yaşanmıştır. 
İnsanlığın zamanı daraldı. Geçmişe çakılıp kalmadan Marksizm’ in ve Anarşizm’ in tüm pratiklerinden de yararlanarak bir an evvel doğrudan demokrasi ile işleyen kurumları yaratarak ulus devleti parçalayıp gezegenimizi üzerinde yaşayan halkların öz yönetimine kavuşmasını ve komün al bir yaşamın inşası için acele etmeliyiz. 

Yanıt 19.06.2015
Değerli İbrahim arkadaşım,
sen kendince “DOĞRUDAN DEMOKRASİ' Yİ çözmüşsün.
İmkan verseler pat diye uygulayıvereceksin.
Ben işi o kadar basit görmüyorum.

Ali arkadaş diyor ki;
“Çetin Arkadaşımızın birçok kaygı ve tespitine aynen katılıyorum. Bütün bu konuların tek tek ayrıntılı olarak konuşulup tartışılması ciddi bir ihtiyaç olarak kendisini dayatıyor. Bundan kaçınmamak gerekir.”  Ben Aliye katılıyorum.
Bu konuda daha detaylı yazacağım ve sanırım üzerinde tartışmamız veya sence sorun çözüldüğüne göre beni ve benim gibi düşünenleri aydınlatman gerekecek.

Kısaca şunu söylemek isterim:
DOĞRUDAN DEMOKRASİ, SINIFSIZ TOPLUMA (KOMÜNİZME GEÇİŞ AŞAMASINA ÇOK YAKLAŞILDIĞI BİR DÖNEMDE), KİŞİLERİN, TEKNOLOJİNİN VE ÜRETİM ARAÇLRININ ÇOK GELİŞTİĞİ BİR AŞAMADA, İNSANLAR (TÜM DÜNYADA) ARASINDA SINIFSAL, TOPLUMSAL, ETNİK, KÜLTÜREL EKONOMİK,DİNSEL İNANÇ FAKLARIN VE DEVLETİN SÖNÜMLENMEYE OLDUKÇA YAKLAŞTIĞI BİR DÖNEMDE UYGULANABİLİR.
Ondan sonra neyin ne ve nasıl olacağını “O AŞAMAYA GELMİŞ” insanlık çözer.
Günümüzde ise çok basit işlerde, küçük yerleşim yada üretim birimlerde lokal sorunları çözümlemek için şüphesiz ki uygulanabilir ve oldukça da yaralı olur, ve uygulandıkça bir kültür olarak toplum hayatına girer giderek uygulama alanı genişleyebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder