21 Haziran 2015 Pazar

DOĞRDAN DEMOKRASİ II-1

Çetin Serfidan  Doğrudan Demokrasi Faceebook
Değerli Dostum İbo ve grubun değerli bileşenleri.
Ben 15.06.2015 te gruba gönderdiğim yazıda Doğrudan Demokrasi için,
…“Henüz tam anlamı ile tanımlayamadığımız bir kavram, bir siyasal hareket olarak ta içini dolduramadığımız, ama hedeflediğimiz olmasını istediğimiz bir demokrasi türü”… demişim.
Devamla;
…“Genellikle Temsili demokrasinin karşıtı gibi gösterilmesine rağmen bence Temsili ve Katılımcı Demokrasinin evrimleşmiş halidir. Bir başka değişle temsili ve katılımcı demokrasi zaman içinde doğrudan demokrasiye doğru evrilecektir.
Ben çok kere komünizmin bir öncesi derim.



Komünizmi ise ufka benzerim. Yani ona yaklaştıkça o senden uzaklaşır.
Doğrudan Demokraside bu günden yarına
genel ve yaygın olarak uygulanabilecek bir yönetim türü değildir. Kısmen küçük birimlerde lokal olarak, insanlığın ve teknolojinin belli bir gelişim aşamasında genel olarak hayata geçirilebilir”… diye yazmışım. Kırmızılar gönderdiğim metinde yok eksik bir ifade oluşmuş, ilave ettim, düzelttim.

İbo yanıtında;
Bunun anlaşılmayacak, tanımlanamayacak ve içinin doldurulmayacak bir yanı yok. 
Demokrasilerin her türünde kararlar çoğunlukça alınır.
Yani İbo’ya göre “DOĞRUDAN DEMOKRASİ' nin tartışılacak bir tarafı kalmamış, tüm sorunlar çözülmüş gibi…
Bu durumda hani imkân verseler pat diye uygulanıverecek.
Oysa ben işi o kadar basit görmüyorum.
Burjuva demokrasilerinde bile çoğunlukla alına kararların  “çoğunlukçuluk diktasına” dönüşmesi anti demokratik bir olgu olarak görülür.…Bunu için çoğulculuk savunulur. Azınlık hakları için mücadele edilir. Biz daha ileri gidip birde katılımcılık ve azınlığın temsil, söz ve “vazgeçilmez azınlık hakları” diyoruz.
Özellikle iktidardaki “çoğunlukçu partiler” sık sık referanduma gitmekle tehdit ederler.
Liberaller, demokratlar sosyalist/komünistler insan hakları ve özgürlükler oylanamaz deriz.
Bu tehlike Doğrudan Demokrasiler’de de olacak. Bu göz ardı edilemez.Bu konu ileride tekrar gelecek.
*****
İbo diyor ki
…“Doğrudan demokraside insanlar kümelere-gruplara bölünmüş değillerdir. Her konu katılımcı özne bireylerce tartışılarak alınır. Bir konuda birlikte oy kullanan insanların başka bir konuda farklı konumda olmaları son derece doğaldır”...
Son satıra aynen katılıyorum. Burada itirazım insanlar kümelere-gruplara bölünmüş değillerdir”. Cümlene. Kesin bir ifade kullanıyorsun Bundan bu kadar nasıl emin olabilirsin ki.
Şu an sınıflı bir toplunda yaşıyoruz. Oldukça da karışık bir etnik yapımız var. Güney Doğu’da ve Doğu Anadolu’da  (bu adlandırmayı coğrafi olarak kullandım bundan başka bir anlam çıkarılmasın) hatta Orta Anadolu’da, hatta Karadeniz’in doğu bölgesinde çözülme ve dağılma sürecine girmişte olsa hala feodal yapı, ağalık ve aşiret düzeni varlığını hala sürdürüyor. Derin ve net olarak sınıfsal, etnik, dinsel ve politik ayrılıklar varken nasıl olurda  “ insanlar kümelere-gruplara bölünmüş değillerdir” diyebiliriz
Bunları bir mahalle veya İlçe meclisinde düşünelim. Homojen bir yapı yok, yekpare olarak nasıl davranabilirler ki ?..
Ben belirtmişim insanlığın belli bir gelişim aşamasında komünizme çok yakın bir süreçte, teknonojin ve de üretim araçlarının çok geliştiği, üretimin özellikle temel ihtiyaç maddelerinde ihtiyacın tamamen karşılanabilir bir seviyeye yaklaşıldığında, sınıfsal, kültürel, etnik, dinsel vb farklılıkların aşındığı bir başka değişle sönümlendiği aşamada dediklerin aynen uygulanabilir.
Devamla;
…“Dolayısıyla azınlık-çoğunluk gibi kümelenmeler doğrudan demokrasinin yöntem olarak işletildiği meclislerde söz konusu olmaz. Diyorsun;                                                                        Bunun yöntemle, niyetle değil alt yapının ve şarlarım buna uygu düşmesiyle olabileceği açıktır.

SİYASİ PARTİLER
“Meclislerde bir siyasi görüşün (partinin) görevli elemanları varsa bunlar her konuda ortak davranabilirler. Ama bu sorunu meclisler çözebilirler.
Belki de siyasi partilerin üyelerine söz hakkı verip ama tek oy hakları verilebilir. Ya da başka bir yöntem bulunur.
Çünkü doğrudan demokraside katılımcıların özne bireyler olması esas alınır.”… diyorsun.
Burada siyasi partiler devreye giriyor. Fakat burada bir çelişki var. “katılımcıların özne bireyler olması esas alınır.” İlkesi, yerini “yasakçılığa” bırakıyor. “SİYASİ PARTİLERİ SÖZ HAKKI VERİLİP VERİLMEYECEĞİ, VE DENETİMİ OLDUKÇA ZOR OLAN “TEK  OY HAKKI” yada başkaca yöntemler bulunur ifadesinden anlaşıldığına göre bu konuda netleşmemiş görüşün yok. Ayrıca bu durum insanların  “örgütlenme özgürlüğü” ile çelişmiyor mu ?.

MECLİSLER
Burada bir ilçe meclisi toplantısı ele alalım. Bir ilçe meclisi toplantısı olduğuna göre ve temsili değil doğrudan katılımı savunduğumuza göre ilçe halkının oy hakkı olan tümün katılacağını varsaymamız gerekir.
İbo diyor ki;
Yani ya temsilcilere havale edeceksin sorunların çözümünü ve bir nesne gibi davranacaksın ya da bizzat özne olarak doğrudan karar süreçlerine katılacaksın. Temsilcilere havale etmek demek nesne ya da sürü halinde kalmayı kabullenmek demektir aynı zamanda.
Yani ya sürü olarak kalacak insanlık, ya da özgür-özne birey olacağı yöntemi uygulayacak. Mesele bu kadar basit ve basit olduğu kadar bir birinden ak la kara kadar farklı. 
Bu tanımlamadan sonra tüm ilçe halkını katılacağını var sayacağız.
Kaç kişi olabilir bunlar, 100 bin 200 bin 300 bin?.. Daha çokta olabilir, 50 binde olabilir.                                                                                                                                  Bunları nerede toplayacağız?                                                                                                İlçe meclisi toplantısı olduğuna göre İlçenin genel meseleleri konuşulacak, oldukça birikmiş sorunlar olabilir, toplantı uzayabilir. Ortalama 100 bin kişi katılsa %20’i söz alsa 20 bin kişi eder  % 5’i söz alsa 5 in kişi eder. Biz % 5 i esas alalım. Ortalama bir kere ve 5 dk konuşulsa 25 bin dk eder. Buda yaklaşık 416 küsur saat ediyor. Toplantı günde 10 saat sürse, 41 gün ediyor..
Bu 100 bin kişilik bir ilçede sadece bir konu için,katılımcıların % 5’nin söz aldığı varsayımı ve beş dakika konuşma ile. Hiç tartışma yok, karşı öneri yok hadi karar için açık oyla el kaldırma ile olsun.
Birde büyük ilçeleri düşünelim. Tartışmalı birkaç konu olduğunda toplantılar aylarca sürebilir. Bu katılımcıların çocuklarına kimler bakacak. Çocuk bakıcıları dersek peki onların ilçe meselelerine katılım hakları yokmu bu ne olacak? Ya da aile bireylerinden biri katılmayacak, ayni hak onlar için de geçerli.
Bu durumda üretim, elektrik dağıtımı, telekomünikasyon ve hastaneler ne olacak? Kasaplarda etler, marketlerde yiyecek malzemeleri bozulur kokar. Yani bu durumda ilçede  41 günde hayat duracak demektir.
Daha burada mahalle toplantıları ver. Belediye Meclisi, Ayni şekilde İl toplantıları var Birde Ülkenin geneli için toplantılar düzenlenecek.
Birde uluslararası birleşmiş milletler gibi toplantılar olacak. toplantıya tüm dünya insanları mı katılacak ?
Detaylı inceleyince işin içinden çıkılmaz bir hal alıyor.                                                       Burada yazının başında ifade ettiğim tanımlama yerini  buluyor.
 …“Genellikle Temsili demokrasinin karşıtı gibi gösterilmesine rağmen bence Temsili ve Katılımcı Demokrasinin evrimleşmiş halidir. Bir başka değişle temsili ve katılımcı demokrasi zaman içinde doğrudan demokrasiye doğru evrilecektir.
Aslında İbo’da başka bir açıdan bu fikre yaklaşıyor.
…“Doğrudan demokrasi, ulus devlette iktidarı ele geçirmek için örgütlenmiş bir siyasi partinin bile uygulaması mümkün. Tabi ki idealize etmeden.. Mümkün olan her durumda doğrudan demokrasi, mümkün olmayan durumlarda da katılımcılık ve temsiliyet kurumları oluşturulabilir. Bütün mesele sözde değil, özde demokrat olabilmektedir. Sınıfa ve sıradan üyeye güvenebilmek gerekir ki, doğrudan demokrasi yöntem olarak uygulanabilsin.”….
Burada “Bütün mesele sözde değil, özde demokrat olabilmektedir.Sözünü çok sevdim. Önemli olan ne istediğimiz ve neye varmak istediğimiz. İnsanı ve insan özgürlüğünü merkeze koyunca diğerleri teferruat oluyor, araçsallaşıveriyorlar.

Devam edecek 21.06.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder