Çetin Serfidan Doğrudan Demokrasi Faceebook
Değerli Dostum İbo ve grubun değerli
bileşenleri.
Ben 15.06.2015 te gruba gönderdiğim
yazıda Doğrudan Demokrasi için,
…“Henüz tam anlamı ile
tanımlayamadığımız bir kavram, bir siyasal hareket olarak ta içini
dolduramadığımız, ama hedeflediğimiz
olmasını istediğimiz bir demokrasi türü”… demişim.
Devamla;
…“Genellikle Temsili demokrasinin karşıtı gibi gösterilmesine rağmen bence Temsili ve Katılımcı Demokrasinin evrimleşmiş halidir. Bir başka değişle temsili ve katılımcı demokrasi zaman içinde doğrudan demokrasiye doğru evrilecektir.
Ben çok kere komünizmin bir öncesi derim.
…“Genellikle Temsili demokrasinin karşıtı gibi gösterilmesine rağmen bence Temsili ve Katılımcı Demokrasinin evrimleşmiş halidir. Bir başka değişle temsili ve katılımcı demokrasi zaman içinde doğrudan demokrasiye doğru evrilecektir.
Ben çok kere komünizmin bir öncesi derim.
Komünizmi ise ufka benzerim. Yani ona
yaklaştıkça o senden uzaklaşır.
Doğrudan Demokraside bu günden yarına genel ve yaygın olarak uygulanabilecek bir yönetim türü değildir. Kısmen küçük birimlerde lokal olarak, insanlığın ve teknolojinin belli bir gelişim aşamasında genel olarak hayata geçirilebilir”… diye yazmışım. Kırmızılar gönderdiğim metinde yok eksik bir ifade oluşmuş, ilave ettim, düzelttim.
Doğrudan Demokraside bu günden yarına genel ve yaygın olarak uygulanabilecek bir yönetim türü değildir. Kısmen küçük birimlerde lokal olarak, insanlığın ve teknolojinin belli bir gelişim aşamasında genel olarak hayata geçirilebilir”… diye yazmışım. Kırmızılar gönderdiğim metinde yok eksik bir ifade oluşmuş, ilave ettim, düzelttim.
İbo yanıtında;
Bunun
anlaşılmayacak, tanımlanamayacak ve içinin doldurulmayacak bir yanı yok.
Demokrasilerin her türünde kararlar çoğunlukça alınır.
Demokrasilerin her türünde kararlar çoğunlukça alınır.
Yani İbo’ya göre “DOĞRUDAN DEMOKRASİ' nin tartışılacak bir tarafı kalmamış, tüm sorunlar çözülmüş
gibi…
Bu durumda hani imkân
verseler pat diye uygulanıverecek.
Oysa ben işi o
kadar basit görmüyorum.
Burjuva
demokrasilerinde bile çoğunlukla alına kararların “çoğunlukçuluk
diktasına” dönüşmesi anti demokratik bir olgu olarak görülür.…Bunu için
çoğulculuk savunulur. Azınlık hakları için mücadele edilir. Biz daha ileri
gidip birde katılımcılık ve azınlığın temsil, söz ve “vazgeçilmez azınlık hakları” diyoruz.
Özellikle
iktidardaki “çoğunlukçu partiler” sık
sık referanduma gitmekle tehdit ederler.
Liberaller,
demokratlar sosyalist/komünistler insan hakları ve özgürlükler oylanamaz deriz.
Bu tehlike
Doğrudan Demokrasiler’de de olacak. Bu göz ardı edilemez.Bu konu ileride tekrar
gelecek.
*****
İbo diyor ki
…“Doğrudan demokraside insanlar kümelere-gruplara bölünmüş değillerdir. Her konu katılımcı özne bireylerce tartışılarak alınır. Bir
konuda birlikte oy kullanan insanların başka bir konuda farklı konumda olmaları
son derece doğaldır”...
Son satıra aynen
katılıyorum. Burada itirazım “insanlar kümelere-gruplara bölünmüş değillerdir”. Cümlene. Kesin bir ifade kullanıyorsun Bundan bu kadar nasıl
emin olabilirsin ki.
Şu an sınıflı bir toplunda
yaşıyoruz. Oldukça da karışık bir etnik yapımız var. Güney Doğu’da ve Doğu
Anadolu’da (bu adlandırmayı coğrafi olarak kullandım bundan başka bir anlam
çıkarılmasın) hatta Orta Anadolu’da, hatta Karadeniz’in doğu bölgesinde çözülme
ve dağılma sürecine girmişte olsa hala feodal yapı, ağalık ve aşiret düzeni
varlığını hala sürdürüyor. Derin ve net olarak sınıfsal, etnik, dinsel ve politik
ayrılıklar varken nasıl olurda “ insanlar
kümelere-gruplara bölünmüş değillerdir” diyebiliriz
Bunları bir
mahalle veya İlçe meclisinde düşünelim. Homojen bir yapı yok, yekpare olarak
nasıl davranabilirler ki ?..
Ben belirtmişim
insanlığın belli bir gelişim aşamasında komünizme çok yakın bir süreçte, teknonojin ve de üretim araçlarının çok
geliştiği, üretimin özellikle temel
ihtiyaç maddelerinde ihtiyacın tamamen karşılanabilir bir seviyeye yaklaşıldığında,
sınıfsal, kültürel, etnik, dinsel vb
farklılıkların aşındığı bir başka değişle sönümlendiği aşamada dediklerin
aynen uygulanabilir.
Devamla;
…“Dolayısıyla azınlık-çoğunluk gibi kümelenmeler doğrudan
demokrasinin yöntem olarak işletildiği meclislerde söz konusu olmaz. Diyorsun;
Bunun yöntemle, niyetle değil alt yapının ve şarlarım buna uygu
düşmesiyle olabileceği açıktır.
SİYASİ PARTİLER
…“Meclislerde bir siyasi görüşün (partinin) görevli elemanları
varsa bunlar her konuda ortak davranabilirler. Ama bu sorunu meclisler
çözebilirler.
Belki de
siyasi partilerin üyelerine söz hakkı verip ama tek oy hakları verilebilir. Ya da başka bir yöntem bulunur.
Çünkü doğrudan demokraside katılımcıların özne
bireyler olması esas alınır.”… diyorsun.
Burada siyasi partiler
devreye giriyor. Fakat burada bir çelişki var. “katılımcıların özne bireyler
olması esas alınır.” İlkesi, yerini “yasakçılığa”
bırakıyor. “SİYASİ PARTİLERİ SÖZ HAKKI
VERİLİP VERİLMEYECEĞİ, VE DENETİMİ OLDUKÇA ZOR OLAN “TEK OY HAKKI” yada başkaca yöntemler bulunur ifadesinden
anlaşıldığına göre bu konuda netleşmemiş görüşün yok. Ayrıca bu durum
insanların “örgütlenme özgürlüğü” ile çelişmiyor mu ?.
MECLİSLER
Burada bir ilçe meclisi
toplantısı ele alalım. Bir ilçe meclisi toplantısı olduğuna göre ve temsili
değil doğrudan katılımı savunduğumuza göre ilçe halkının oy hakkı olan tümün katılacağını
varsaymamız gerekir.
İbo diyor ki;
Yani ya temsilcilere havale edeceksin
sorunların çözümünü ve bir nesne gibi davranacaksın ya da bizzat özne olarak
doğrudan karar süreçlerine katılacaksın. Temsilcilere havale etmek demek nesne ya da sürü halinde kalmayı
kabullenmek demektir aynı zamanda.
Yani ya
sürü olarak kalacak insanlık, ya da özgür-özne birey olacağı yöntemi
uygulayacak. Mesele bu
kadar basit ve basit olduğu kadar bir birinden ak la kara kadar farklı.
Bu tanımlamadan sonra tüm
ilçe halkını katılacağını var sayacağız.
Kaç kişi olabilir bunlar,
100 bin 200 bin 300 bin?.. Daha çokta olabilir, 50 binde olabilir. Bunları
nerede toplayacağız? İlçe
meclisi toplantısı olduğuna göre İlçenin genel meseleleri konuşulacak, oldukça
birikmiş sorunlar olabilir, toplantı uzayabilir. Ortalama 100 bin kişi katılsa
%20’i söz alsa 20 bin kişi eder % 5’i
söz alsa 5 in kişi eder. Biz % 5 i esas alalım. Ortalama bir kere ve 5 dk
konuşulsa 25 bin dk eder. Buda yaklaşık 416 küsur saat ediyor. Toplantı günde
10 saat sürse, 41 gün ediyor..
Bu 100 bin kişilik bir ilçede sadece bir konu için,katılımcıların
% 5’nin söz aldığı varsayımı ve beş dakika konuşma ile. Hiç tartışma yok, karşı
öneri yok hadi karar için açık oyla el kaldırma ile olsun.
Birde büyük ilçeleri
düşünelim. Tartışmalı birkaç konu olduğunda toplantılar aylarca sürebilir. Bu
katılımcıların çocuklarına kimler bakacak. Çocuk bakıcıları dersek peki onların
ilçe meselelerine katılım hakları yokmu bu ne olacak? Ya da aile bireylerinden
biri katılmayacak, ayni hak onlar için de geçerli.
Bu durumda üretim, elektrik
dağıtımı, telekomünikasyon ve hastaneler ne olacak? Kasaplarda etler,
marketlerde yiyecek malzemeleri bozulur kokar. Yani bu durumda ilçede 41 günde hayat duracak demektir.
Daha burada mahalle
toplantıları ver. Belediye Meclisi, Ayni şekilde İl toplantıları var Birde
Ülkenin geneli için toplantılar düzenlenecek.
Birde uluslararası birleşmiş
milletler gibi toplantılar olacak. toplantıya tüm dünya insanları mı katılacak
?
Detaylı inceleyince işin
içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Burada yazının başında ifade ettiğim tanımlama yerini buluyor.
…“Genellikle Temsili demokrasinin
karşıtı gibi gösterilmesine rağmen bence Temsili ve Katılımcı Demokrasinin evrimleşmiş halidir.
Bir başka değişle temsili
ve katılımcı demokrasi zaman içinde doğrudan demokrasiye doğru evrilecektir.
Aslında İbo’da başka bir
açıdan bu fikre yaklaşıyor.
…“Doğrudan demokrasi, ulus devlette iktidarı
ele geçirmek için örgütlenmiş bir siyasi partinin bile uygulaması mümkün. Tabi
ki idealize etmeden.. Mümkün olan her durumda doğrudan demokrasi, mümkün olmayan durumlarda da
katılımcılık ve temsiliyet kurumları oluşturulabilir. Bütün
mesele sözde değil, özde demokrat olabilmektedir. Sınıfa ve sıradan üyeye güvenebilmek gerekir ki, doğrudan demokrasi
yöntem olarak uygulanabilsin.”….
Burada “Bütün mesele sözde değil, özde demokrat olabilmektedir.”
Sözünü çok sevdim. Önemli olan ne istediğimiz ve neye varmak
istediğimiz. İnsanı ve insan özgürlüğünü merkeze koyunca diğerleri teferruat
oluyor, araçsallaşıveriyorlar.
Devam edecek 21.06.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder