14 Mart 2012 Çarşamba

Sosyalizm yeniden bir seçenek haline geliyor

Ahmet Meriç Şenyüz  13/03/2012  BirGün
Takip edenler bilir, bir süredir BirGün’de çeşitli izlenim yazıları kaleme alıyorum. Bu bir duruşma izlenimi olabildiği gibi örneğin TKP’nin bir salon toplantısı ya da TAKSAV’da düzenlenen bir Ortadoğu paneli de olabiliyor. Bu yazılarda, kendi yorumlarımı da işin içine katarak tanık olduğum etkinliği okurlara aktarmaya çalışıyorum. Ancak bu defa zor bir durumla karşı karşıya olduğumu itiraf etmek durumundayım. Bu kez takip ettiğim etkinlik, üyesi olduğum ÖDP’nin düzenlediği bir tartışma etkinliği ve bu etkinlikte öyle şeyler ifade edildiğine tanık oldum ki bunlar hakkındaki gerçek fikirlerimi yazarsam, dostlarımızı küstürmek, yazmazsam da ‘izlenim’ denen yazı türüne ihanet etmek seçenekleriyle karşı karşıyayım. Yine de esas olan ‘yazıya sadakattir’ diyip ben gerçek izlenimlerimi yazmayı tercih edeceğim. Burada yazılanların öznel değerlendirmeler olduğunu bunun bir haber değil, bir izlenim yazısı olduğunu yeterince vurguladığımı düşünüyor ve beni zaman zaman hayretlere sevk eden tartışma toplantısı hakkındaki izlenimlerimi olabildiğince kimseleri kırmamaya çalışarak aktarmaya başlıyorum.


ÖZELEŞTİRİYLE BAŞLAYALIM
Etkinlik cumartesi sabahı saat 10.00 gibi erken bir tarihte başlıyor olsa da Taksim Hill’in toplantı salonunda hatırı sayılır bir kalabalık var. Ben bu kalabalığın içinde değilim zira toplantıyı izlemek için gelenler kadar disiplinli olup o saatte hazır bulunamadım. Bu satırları, TAKSAV için toplantıyı kameraya kaydeden Cem Yıldırım’ın misafirperverliği sayesinde, pazar sabaha karşı 03.00’te Cem’in evinde kameranın küçük ekranından toplantıyı izleyerek yazıyorum.
TAŞ: ARTIK KAPİTALİZM SORGULANIYOR
İlk olarak toplantıyı açmak üzere ÖDP Genel Başkanı Alper Taş kürsüye geliyor. Taş, ÖDP’nin son kongresinde, çeşitli başlıklarda tartışma toplantıları örgütlemeyi kararlaştırdığını bunları da parti içi bir tartışma olarak değil de dostlarıyla birlikte yapmaya giriştiklerini söylüyor. Bugünkü ilk tartışma oturumuyla ilgili Alper Taş bir cümleyle şu tespiti yapıyor; “1996’da ÖDP’yi kurduğumuzda bütün dünyada kapitalizm kadir-i mutlak görünüyor ve sosyalizm sorgulanıyordu. Şimdi sosyalizm tüm dünyada yeniden bir seçenek haline gelirken büyük kriz sonrası kapitalizm sorgulanıyor.” Taş’ın bu iki cümlelik tespiti oturumun tüm konuşmacıları tarafından bir referans noktası olarak alınıp sık sık tekrarlanacak…

YALÇINER: LATİN AMERİKA’DA DEVRİM GÜNDEMDE
Alper Taş’ın açış konuşmasından sonra panel başlıyor, ilk söz, EMEP önderlerinden Mustafa Yalçıner’de… Yalçıner, Alper Taş’ın çok önemli bir noktaya temas ettiğini belirterek artık sosyalizmin değil kapitalizmin sorgulandığını vurguluyor ve dünyadaki emekçi direnişlerinden örnekler veriyor. Latin Amerika’da, sosyal-demokrat ya da sosyalist olma iddiasındaki iktidarların bile emekçiler tarafından sorgulandığını artık bu ülkelerde reformist iktidarları aşan devrimci gelişmelerin yaşanabileceğini iddia ediyor. Arap Baharı konusunda da, hareketlerin, neo-liberal saldırılara karşı anti-kapitalist taleplerle ortaya çıktığını ancak solun zayıf olduğu yerlerde emperyalistlerin inisiyatifi ele geçirdiğini belirtiyor.

ÇİDAMLI: TEK GERÇEK YIKICI HAREKET GÜNCELLİK KAZANIYOR

Yalçıner’in ardından söz Halkevleri Üyesi Çiğdem Çidamlı’da…. Çıdamlı, hepimizin içinde yara olan bir noktaya parmak basarak başlıyor;  “Kendi kuşağım açısından söylersem biz sosyalizmin sürekli gerilediği bir dönemde sosyalist olduk ve sürekli mevzi kaybedildiğine, sosyalist düşüncenin de yerden yere savrulduğuna tanık olduk” diyor Çıdamlı… Bir sonraki kuşaktan bir sosyalist olarak Çidamlı’nın çizdiği tablo benim politik özyaşamöyküme de bire bir uyuyor. “Ancak” diye devam ediyor Çidamlı, “Sosyalizm, şimdi kitlelerin kapitalizme karşı tek gerçek yıkıcı hareketi olarak yeniden güncellik kazanıyor.” Çiğdem Çidamlı, sosyalistlerin en önemli görevi, parçalanmış halk hareketini birleştirmektir, diyor. Buraya kadarı Halkevleri çevresinin bildiğimiz fikirleri… Çidamlı’nın konuşmasından da anladığım kadarıyla bu çevreye göre sosyalistlerin görevi, kendiliğinden ancak parçalı bir şekilde ortaya çıkan çeşitli toplumsal hareketler arasında bir eşgüdüm oluşturmak. Çidamlı sözlerini şu tespitlerle tamamlıyor; “21. Yüzyıl sosyalizmi bir kadın hareketi olarak gelişecektir. Genç güvencesiz kadınların hareketi olarak gelişecektir büyük ölçüde… 21. Yüzyıl sosyalizmi en alttaki, en güvencesiz Kürt işçi sınıfı yüzüne sahip olacaktır, bu sosyalizm, doğrudan demokrasi, doğrudan eylem zemininde kendisini inşa edecektir. Çok çeşitli yüzleri olan, işçi sınıfının kendi sosyal devletini inşa edeceği bir hareket olacaktır. “


KOZANOĞLU: ABD GERİLİYOR
Sırada ÖDP PM üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu var. Kozanoğlu, yılların üniversite hocalığının kazandırdığı tecrübenin de avantajıyla son derece sistematik bir konuşma yapıyor. Vurgulamak istediği noktaları 10 maddede toparlayan Kozanoğlu şu noktalara değiniyor; “Kapitalizm çok boyutlu ve organik bir kriz içindedir. Ancak burada Marx gündeme getirilirken pop bir Marks tüketim nesnesi olarak Marx gündeme getiriliyor.  2-17 trilyon dolar kaynak kapitalizmin krizinin aşılması için harcandı ama kriz derinleşti. Kriz sınıf ilişkileri değişmeden atlatılamaz. 3-Son 10 yılda tarihte örneği olmayan bir ekonomik merkez değişimi yaşanıyor. Başta Çin olmak üzere BRIC ülkeleri hızla yeni ekonomik merkez oluyor. 4- Emperyalizm bu sürece seyirci kalmıyor. ABD askeri gücünü kullanarak, bu süreci tersine devretmeye çalışıyor. Önümüzde çok fazla, kan ve gözyaşı görünüyor” Hayri Hoca’nın saydığı diğer maddeler de çok önemli olmakla birlikte “ÖDP temsilcisine kıyak geçiyorsun” demeyesiniz diye, ilk dört maddeyi aktarmakla yetineceğim. Kozanoğlu konuşmasını “11. Maddeyi söylememe gerek yok, Marx 11. Tezi durumu özetliyor” diyerek bağlıyor.

TUNCEL: İNSANLIĞIN TEK KURTULUŞ HEP GÜNDEMDE

Söz sırası BDP milletvekili ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) kurucularından Sebahat Tuncel’de. Tuncel, neden böyle bir vurguya ihtiyaç duyduğunu anlayamasam da, sözlerine “fazla köşeli olmamak lazım” diyerek başlıyor. Ardından, kendilerinin hiçbir zaman sosyalizmin güncelliğini kaybettiği yönündeki eğilime kapılmadığını sosyalizmin insanlığın gerçek kurtuluşu olarak hep ortada durduğunu belirtiyor. Tuncel, önemli bir vurgu olarak Türkiye’deki Kürt hareketine öncülük yapan hareketin komşu Kürt halk hareketlerinden farklı olarak sosyalist niteliğini hiç kaybetmediğini söylüyor: “ABD o yüzden örneğin Barzani hareketini bir müttefik sayarken, PKK’yi yok etmeyi amaçlıyor.” Öcalan’ın İmralı’daki çalışmalarında ortaya attığı Ekolojik, Feminist, Demokratik yeni paradigmanın bazı başlıklarını aktaran Tuncel, “kapitalist modernitenin en temel krizi, iklim değişikliği kaynaklı ekolojik krizdir” diyerek tartışmaya açık iddialı bir tezi ortaya atıyor. Ancak Tuncel’in tartışmaya açık argümanları bununla sınırlı değil. Tuncel, “kapitalizmin neden bilim ve teknolojide çok ileri olan uygarlıklar beşiği Mezopotamya’dan değil de Avrupa’dan doğduğunu sorgulamak gerektiğini” söylüyor. Tarihsel Materyalizme taban tabana zıt bu önerme aradaki 5-6 bin yıllık zaman dilimini bir anda yok sayıyor. Kaldı ki, Tuncel’in Mezopotamya coğrafyasından ısrarla uygarlığın kaynağı olarak söz etmesi de çok ilginç. Evet, Mezopotamya antik çağda, Nil havzası, Hint yarımadası ve Yunan şehir devletleriyle birlikte medeniyetin en önemli kaynakları arasındaydı. Ne var ki, Mezopotamya’yı uygarlığın tek kaynağı saymakla, “Tarih boyunca Orta Asya’da büyük medeniyetler kuran Türk milleti” diye özetleyebileceğimiz şovenist Türk tarihçiliği arasında herhangi bir niteliksel farklılık bulunmuyor.

KUZULUGİL: TARİHSEL MİRASTAN KOPMAYALIM

TKP MK Üyesi Mehmet Kuzulugil, sözlerine Tuncel’e katıldığını söyleyerek başlıyor ve “Bizim en büyük şansımız Türkiye’deki Kürt hareketinin hep solda durmasıdır” diyor. Kuzulugil’in özellikle altını çizdiği bir nokta ise emperyalizmin tek başlılığının sürdüğü… “ABD ekonomik olarak gerilese de askeri, politik, ideolojik, kültürel vs. nedenlerle emperyalist bloğun liderliğini yapmayı sürdürüyor” diyor Kuzulugil. TKP temsilcisi kendisinden önceki konuşmalarda yapılan ‘yeni toplumsal hareketler’ vurgusunu aşırı bulmuş olacak ki, çubuğu biraz tersine bükmek amacıyla sosyalist hareketin tarihselliğinin altını çiziyor; “Sosyalizmin 150 yıllık tarihsel birikiminden koparak, bugünkü toplumsal dinamiklerden yeni bir şey çıkmasını beklemek doğru değil.”


ÇİÇEK: ORTADOĞU’DA DEVRİMCİ SÜREÇ VAR
Sırada ESP Genel Başkan Danışmanı İbrahim Çiçek var. Çiçek ise, 21. yüzyılda Arap coğrafyasında, Latin Amerika’da yaşananların bölgesel devrimlerin habercisi olduğunu ileri sürüyor. Türkiye’de de önemli bir devrimci ittifak olarak Kürt hareketinin var olduğunu vurgulayan Çiçek: “Ancak biz işçi sınıfına bu müttefiki anlatamadık. Bölgesel bir devrim söz konusu. Kendimize şu soruyu sormalıyız: Biz Fırat'ın batısındakiler, bölgesel devrimde bize düşen görev nedir? İstanbul'dan bakınca durum kasvetli görülebilir ama Fırat'ın doğusu ve Ortadoğu coğrafyasında muazzam bir devrimci süreç var” diyor.

SALONUN KATKISI ZAYIF

Söz salona geçiyor, sorular ve görüşler alınıyor. Ne yazık ki, salonun katkılarının daha önce izlediğim TAKSAV panelindeki ya da Nazım Kültür’de dört sosyalist yapının tartışmasındaki gibi olgun olduğunu söylemek mümkün değil. Konuşmalarda sık sık “boş lafı bırakalım pratiğe girelim” vurgusu dikkat çekiyor ve bu vurguyu yapanların niye bu paneli dinlemeye geldikleri anlaşılamıyor. Zira söz konusu çağrının bir eyleme değil, bir tartışma toplantısına yapıldığı çok açık. Panelistlerden Kuzulugil bu vurgulara tepkisini biraz da öfkeli bir şekilde göstermek durumunda kalıyor ki kendisini çok iyi anladığımı belirtmeliyim. Panelin şimdiye kadarki kısmında, bazı konuşmacıların, bilimsel sosyalist hareketin 160 yılı aşan tarihsel birikiminin pek çok köşe taşının iki cümleyle üzerinin çizilivermesinden zaten şaşkına dönmüş durumdayım ancak  soru cevaplardan sonraki kısımda, bir cümleyle yapılan ‘teorik sıçramalar’ yağmuru aynen devam ediyor.

TUNCEL: SINIFTAN FAZLA BAHSETMEYELİM

Tuncel, din ve sosyalizm hakkında bir soruya yanıt verirken, “Sosyalizm dinsizlik değildir, toplumdaki din gerçeğini reddedemezsiniz, bir papaz da bir imam da sosyalist olabilir üstelik halkın dilinden konuştuğu için çok daha iyi olur” diyor. Tuncel, “Sınıfsız toplum isteyip ‘sınıf’tan çok bahsediyoruz, işçi sınıfını çok kutsuyoruz. Burada başka bir dil bulmak gerekiyor. Proletarya Diktatörlüğü ya da bir sınıfın diğer bir sınıf üzerindeki hakimiyeti sınıfsız topluma gidişi kolaylaştırmıyor” diyerek, Marksist Leninist teorinin temel yapıtaşlarından biri üzerinde bir cümleyle bir revizyon yapıveriyor. Tuncel’in konuşmalarındaki temel vurgulardan biri ÖDP’yi, HDK’ye çağırmak yönünde, Tuncel sorulara yanıt verdikten sonra da ÖDP’yi, HDK’ye bir kez daha çağırırak sözlerini noktalıyor.

KOZANOĞLU: ‘YETMEZ’CİLERLE BİRLEŞEMEYİZ

Bunun üzerine Hayri Hoca espriyi patlatıyor; “ÖDP’den kopup HDK’ye katılan çok çevre var. Onlardan çok memnun olduğunuz için mi bizi HDK’ye çağırıyorsunuz yoksa onlardan memnun olmadığınız için mi bizi çağırıyorsunuz?” Kozanoğlu kendi konuşmasında da üstü biraz kapalı bir şekilde bu ‘aynı çatıda’ birleşme önerilerine de değiniyor.  “AKP Anayasası referandumunda ‘evet’, ‘hayır’ ve ‘boykot’ tavrı gösterenlerin bu süreci hiç konuşmadan safiyane duygularla, birleşme koşulları yok” diyor Kozanoğlu…  Prof. Kozanoğlu, Avrupa’daki teknokrat hükümetlerin bu ülkelerdeki finans-kapital vesayetinin artması yönünde bir adım olarak değerlendiriyor. Kozanoğlu, burjuva demokrasisinin, burjuvazinin ihtiyaçlarına artık tam yanıt vermediğini ve bunun etkisi olarak teknokrat hükümetlerin gündeme geldiğini söylüyor. Türkiye’de daha önce Dünya Bankası’ndan Turgut Özal’ın ve daha sonra Kemal Derviş’in paraşütle Türkiye ekonomisinin başına getirilmesinde rastlanan bu eğilimin Avrupa’da bir trend haline gelmeye başladığını vurguluyor Kozanoğlu. ÖDP’nin bir önceki Genel Başkanı ve halen PM üyesi olan Kozanoğlu’nun bir başka vurgusu Yunanistan üzerine… Kozanoğlu, Avrupa’da her yerde solun geri olduğuna dair seyircilerden gelen tespite, “Bu doğru değil, Yunanistan’da PASOK’un solundaki yapılar bir araya gelirse ilk seçimde iktidar olabilecek güçteler” diyerek yanıt veriyor. ÖDP temsilcisi 21. yüzyılın sosyalizmi tartışmalarına ise pek fazla girmemeyi yeğliyor.


YALÇINER: BIRAKALIM 21. YÜZYIL SOSYALİZMİ SAÇMALIĞINI
Yalçıner, panelin ilk kısmında çubuğun biraz fazla ‘yenilikçilik’ yönünde büküldüğünden rahatsız olsa gerek bu kez ‘gelenekselciliğe’ ve sosyalist hareketin tarihselliğine vurgu yapıyor. “Sınıfsız topluma diktatörlüksüz gitmek diye bir şey olmaz” diyerek Tuncel’in tezini eleştiren Yalçıner, “21. Yüzyıl sosyalizmi, gibi kavramları bir kenara bırakalım, bir tane sosyalizmimiz var. Marx’tan mı vazgeçeceğiz, Lenin’den mi vazgeçeceğiz? James Petras o isimdeki kitabında saçmalamıştır. Bırakalım bu kafa karışıklığını” diyerek de sert ve ‘köşeli’ bir çıkış yapıyor. Tuncel’in ‘dindar sosyalist’ tanımına da değinen Yalçıner, “Sosyalistler diyalektik materyalisttir. Dindar komünist olur mu? Olursa o onun kendi iç çelişkisi olur, biz bir şey demeyiz ama o kişi çelişkili olarak sosyalist olur” diyor. Arap Baharı’na da değinen Yalçıner, “Bizim Tunus’taki kardeş partimiz Tunus İşçileri Komünist Partisi, devrimin başında Müslüman Kardeşler’den daha örgütlüydü. Ancak biz geleceği kurmaya çalışırken Müslüman Kardeşler, toplumun geriliğinden kalan unsurlara seslenerek hızla büyüdü” diyerek önderliğin İslamcılara kaptırıldığının altını çiziyor.  

KUZULUGİL: EMANETE SARILMALIYIZ
TKP temsilcisi Mehmet Kuzulugil de ‘yeni toplumsal hareketler’ yönündeki vurgulara karşın, “işin abc’sini” anlatmayı sürdürüyor. Kuzulugil’in Marksist formasyonunun yetkinliği konusunda hiçbir şüphe yok yalnız pedagojik formasyonu konusunda aynı şeyleri söyleyemeyeceğiz ne yazık ki… Zira panel bu kadar saattir sürerken ve salonun tahammül sınırlarının sonuna gelinmişken Kuzulugil’in epeyce doktriner olan konuşmaları arada kaynayıp gidiyor. Belli ki bu tarz toplantılarda, teorik bir dilden ziyade ‘nokta vuruşları’ yapmak gerekiyor. Yine de Kuzulugil’in şu çıkışı temel bir gerçekliğin altını çizerek salonda yankılanıyor: “Sosyalizmin tarihsel mirasına emanete sarılmadığımız sürece, emperyalizmin güdümündeki gericilerin yaptıklarına devrim deriz. Böylece Libya’daki azgın uşakların ve AKP’nin uğursuz politikalarının meşrulaştırılmasına neden oluruz.”


ÇİÇEK: 20. YÜZYIL SOSYALİZMLERİ YENİLDİ

ESP’li İbrahim Çiçek, “20. Yüzyıl sosyalizmleri yenildi 21. Yüzyılın sosyalizmleri herhalde bundan farklı bir şey olacak. 20. Yüzyıl sosyalizminin kazanımlarına sahip çıkmak konusunda TKP’lilerle aynı şeyleri düşünüyoruz. 21. Yüzyılın devrimci öncüleri ancak Arap Halk Ayaklanmalarıyla ilişkilenerek gelişebilir. Kürt Ulusal Demokratik Hareketi’yle, ilişkilenerek büyüyebiliriz” diyor ve “ÖDP’ye başarılar diliyoruz” sözleriyle oturumu sonlandırıyor.

BİR SAPMADAN BİR BAŞKA SAPMAYA
ÖDP Tartışmaları’nın ilk oturumu bu şekilde sonlanırken, aklımda hem olumlu hem olumsuz yönü olan temel bir izlenim oluşuyor. Türkiye sosyalist hareketi, eskiden ne yazık ki teorik tartışmalarda sekterlik yönünde bir sol sapma içindeydi. Bu ülkenin sosyalist hareketi, ‘Maoizm’ mi demek doğru yoksa ‘Mao Zedung Düşüncesi’ mi gibi anlamsız tartışmalar yüzünden birbirine silah çeken sosyalistleri bile gördü. Bu açıdan Cumartesi günü yapılan tartışmada olgun tutumlar gösterilmesi, ESP temsilcisi Çiçek’in ÖDP’den, “ÖDP’miz” diye bahsetmesi, Kuzulugil’in seçim öncesi gerginlik yaşadıkları BDP’nin temsilcisi Sebahat Tuncel’e, ‘Sebahat Yoldaş’ diye seslenmesi hiç kuşkusuz geçmişten ders alındığının göstergesi. Öte yandan geçmiş ‘sol sapmanın’ yerini bir çeşit sağ sapmanın almakta olduğunu da belirtmek durumundayım. Eskiden tamamen tali meseleler üzerine yapılan tartışmalarda bile birbirlerine karşı son derece düşman tutumlar alabilen sosyalistler, bu defa da Marksizm-Leninizmin temellerini kökten sarsacak söylemleri, ‘yoldaşın kendi düşüncesi’ liberalizmiyle karşılama yönünde bir tavır alıyor. Marksist-Leninist hareketin kuramsal bütünlüğünü geleceğe taşıma tarihsel sorumluluğunu üstlenenler, bu tarz temelsiz ‘teorik sıçramaları’ latifelerle geçiştirme eğilimi gösterebiliyor. Bu durum bu panele özgü bir şey olsa çok da üzerinde durmazdık çeşitli platformlarda kendisini Marksist olarak tanımlayan insanlar, Marksizme taban tabana zıt önermeleri Marksizm adına savunabiliyor. Örgütlü Marksistler ise derinlemesine tartışmalarla yanlışların üzerine gitmekten, köşeli tavırlar almaktan, anti-Marksist tutumlarla araya kırmızı çizgiler çekmekten kaçınıyor.  Ayrıca bu tablo; sosyalist solda SSCB’nin yıkılmasından bu yana süren kafa karışıklığının, post-modernist ideolojik saldırının da etkisiyle ne boyutlara ulaştığını da tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Ne yazık ki, bu durum öğleden sonraki Ortadoğu panelinde de sürecek. Bugünlük yerimiz bitti. O oturuma ilişkin izlenimlerimizi de yarın aktaracağız…

21. YÜZYIL SOSYALİZMİ ÜZERİNE KISA KISA…

ÖDP Tartışmaları’nın “Günümüz Dünyası ve Sosyalizm Mücadelesi” başlıklı oturumunda tarihsel miras meselesi temel tartışma noktalarından biri oldu. 21. Yüzyılın sosyalizmine vurgu yapanlarla tarihsel mirasın önemini vurgulayanlar arasında yoldaşça bir tartışma yaşandı. Alper Taş’ın açılış konuşmasında “21. Yüzyılın sosyalizmini yaratmak için buradayız” sözleriyle başlayan, ardından Çiğdem Çidamlı’nın “Sosyalist hareketin görevi, yeni toplumsal hareketleri bir araya getirmektir” vurgusuyla süren, Sebahat Tuncel’in “ekolojist, feminist, demokratik paradigma” tezleriyle ivme kazanan tartışma, diğer katılımcıların katkılarıyla alevlendi. Panelistlerin bu konuda düşüncelerini birer cümleyle özetleyelim…

Halkevleri Üyesi Çiğdem Çidamlı:
 21. yüzyıl sosyalizminin nasıl olacağını tüm dünyada ortaya çıkan yeni toplumsal hareketlerin bütününün sonucu tayin edecek.


EMEP GYK Üyesi Mustafa Yalçıner:
 Bizim bir tarihsel birikimimiz var bunun adı Marksizm-Leninizm bunun yerine 21. yüzyıl sosyalizmi kavramının kullanılması doğru değil.



ÖDP PM Üyesi Hayri Kozanoğlu: 21. yüzyıl sosyalizminin ipuçları ABD, Arap Coğrafyası, Latin Amerika ve Avrupa’daki eylemlerde ortaya çıkmıştır. Ancak bu eylemlerin sosyalizmin tarihsel kanallarıyla bağ kurması şarttır. Burada sosyalistlere görev düşüyor.

BDP Milletvekili Sebahat Tuncel:
 Marksizm-Leninizm dendiğinde Türkiye’de devrim çıkmıyor. Biz bir Ortadoğu ülkesiyiz burada durum farklı.



TKP MK Üyesi Mehmet Kuzulugil: 21. yüzyılda sosyalizmin bugünün verileri ile ortaya çıkan kimi toplumsal hareketlerin üzerinde ayağa kalkabileceğini düşünmüyorum.

ESP Genel Başkan Danışmanı İbrahim Çiçek:
 21. yüzyılda Arap coğrafyasında, Latin Amerika’da yaşananlar bölgesel devrimlerin habercisidir.


YARIN: SOSYALİSTLER ‘ARAP BAHARI’NI NASIL DEĞERLENDİRİYOR

Yazının aslı:   http://www.birgun.net/politics_index.php?news_code=1331639371&year=2012&month=03&day=13 

1 yorum:

  1. sosyalizm yükselmiyor, emperyalizm geriliyor her sakallı dedeyi kendi deden sanma demişler. Millete az kitap okuduğundan sosyalistlerde liberaller kadar okumadığından belki yobazı geçiyor araştırmada o kadar, sosyalizm zaten içe çekilmiş dünyada kendini zincirlemiş, kabuk bağlamış yönetimdir, liberaller tenezzül edip konuşmuyor bile,

    Amerika ya ve tüm sömürücü güçlere sömürücülük yaptıkları zaman düşman olmak gerekir, ancak bakıyosun bu varoşlarda büyümüş eline iki tane sosyalist kitap alarak zavallı iki dirhem bilgisiyle amerikan düşmanı olacak, bu tür zevatları ilk olarak zaten amerika kandırmıştır, o kadar komikler ki kendi ideolojilerini bilmekten acizler, yoksa gerçekten dünyada sosyalizmin neden varolduğunu nasıl hangi şartlarda ortaya çıktığını liberalizme karşı gardını alan krallığın ve dini otoritenin başka çare olmadığı için rusyada sosyalizmle düşürüldüğünü biliyorsa, sosyalizmin ideallerini sosyalizmden daha çok seviyorsa, ancak tabi bunu anlıyorsa saygı duyulan adam gibi siyasi görüşü olan insanlardır. Ancak zaten sosyalizm liberalizmin halkçı, özel girişimci, demokratik anlayışını benimsediği için bunu uygulama adına tarih sahnesine çıkmıştır. Yani liberalizmin özgürlükçü siyasetin başka topraklardaki varolma biçimidir, zamanla evrimleşmiştir, evrimi inkar etmeleri saçma çünkü evrimi savunmak sosyalizmin bilimsel anlayışında varolmaktadır.

    Amerika karşıtı görünürken amerika dan ödleri patlar, amerika da birsürü sosyalist ve sosyal demokrat anlayış olduğunu düşünmeyen kafasıda çalışmayan hödüklerdir, sosyalist entel krolar dedikleri cinstendir. Öyle bir düşmanlık yaparlar ki düşmanlıkları sadece amerika neden çünkü rusçular ancak ruslar emperyalist değil ki anlayışı ne kadar bağışlatabilir bu tavrı, şöyle ki, avrupa da birsürü ülke Türkiye ye düşmanlık etmekte ve ezmektedir, yükselen Çin in büyük bir ezici güçle ekonomik bilimsel ve askeri ezici gücü oluşmakta, yani bazı dangalakların emperyalizm in içindeki nitelikleri iyi araştırması gerekiyor. Bazı güçlerin ve ülkelerin hatta geri ülkeler bile, senin kültürünü ve medeniyetini ezme, geride bırakma varlığının doğal bir uzantısı olabilir. Ortadoğudan ve arabistandan gelen kültürel çöküşler bu sebepledir, bunlarda emperyalizmin kollarına atmıştır tarihler boyu bu milleti.

    YanıtlaSil