GÜNDÜZ VASSAF 25/09/2011 Radikal
Türkiye'de solun sağ iktidarlara alternatif olamamasında İsmet İnönü ile Mihri Belli'nin ortak notkalarının "ikisinin de solcu olması" yorumunda yatıyor.
27 Mayıs darbesinin sabah erken saatlerinde İsmet İnönü uyumaktadır. Birkaç hafta önce, “Koşullar oluşunca darbe olur”* sözleriyle kamuoyuna olumlu beklentisini dile getiren eski ‘Milli Şef’i uyandırmaya kimse cesaret edemez. Damat Metin Toker, “Bugün uyandırmayacaktık da ne zaman uyandıracaktık?” deyip peşinden başka cuntaları da getirecek bu ilk darbeyi müjdeler.**
Bu yazıyı yazarken bir arkadaşıma, “Sence İsmet İnönü ve Mihri Belli arasında ortak nokta nedir” diye sorunca, “İkisi de solcuydu” diye cevap verdi.
Belki de Türkiye’de solun sağ iktidarlara alternatif olamaması, kitleler nezdinde itici olmaktan öte korkuyla tanınması, bu yorumda yatıyor. Demokrat Parti’ye karşı mağdur muhalefet konumuna düşen İnönü’ye, bıyığı yeni terlemiş gençleri askerle el ele verip darbelere, silahlı ayaklanmalara kışkırtan Belli’ye solcu atıfı yapılması, Türkiye’de demokrasinin gelişmesi bakımından ibret verici.
Solun iktidara cılız alternatif bile olamamasında günümüzde gündemden düşürülen dış faktörleri de yadsımamak lazım. Stalin’in, Kars, Ardahan ve Boğazlar üstünde hak talep etmesi sonucu, Türkiye’nin savunma insiyakiyle kendisini NATO’ya kabul ettirip kraldan fazla kralcılıkla sola karşı seferber olması, ABD’nin ‘Yeşil Kuşak’ stratejisinin propaganda hizmetlerini Milli Görüş’ün (günümüzün siyasal İslamı) kendiliğinden üstlenmesi, kontr-gerilla (derin devlet) kışkırtmasıyla ülkücü gençliğin solcu avına çıkartılması ve Washington’ın en azından yeşil ışık yaktığını bildiğimiz askeri darbeler de Türkiye’de sağ karşı muhalefeti sindirdi. (Bu arada Ergenekon’un da arka perdesinde ABD’nin rolü olup olmadığı bile tartışılmıyor nedense).
Ama Türkiye’ye, Washington’da yağmur yağarken Ankara’da şemsiyelerin açıldığı yer olarak bakmak yanlış olmasa bile eksik bir tahlil olur.
İsmet İnönü, resmi tarih kitaplarında yazılanlardan, çok sevilen ve sayılan oğlu Erdal’la aynı soyadı taşıdığından, Milli Şef yıllarını genç kuşaklar nezdinde unutturan nispeten olumlu bir imaja sahip. Yoksa İnönü’nün demokrasi korkusuyla el ele giden sol düşmanlığı, bu ülkeye hâlâ çok pahalıya mal olan bir mirası.
Nâzım Hikmet’i bile onca yıl hapiste çürütmesi aşırılığını kanıtlamaya yeter. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Nazi Almanyası’nı savunan Cumhuriyet gazetesi karşısında demokrasiyi savunan Zekeriya Sertel’in Tan gazetesini, aralarında Süleyman Demirel’in de bulunduğu üniversite gençliğini ayaklandırarak yıktırması, romanlarında tek partinin halka yaptığı zulmü işleyen Sabahattin Ali’nin devlet katili eliyle öldürtülmesi, diktatörlüğünün başka örnekleri.
İnönü’nün devlet adına kendisini sola karşı adamışlığıdır, onu sol hareketi intihara sürükleyen Mihri Belli ile aynı çizgide birleştiren.
Farklı cephelerden harekete geçen İnönü ve Belli Türkiye’de solun parlamenter sistem içinde yer almasının yolunu kesti. 1965 seçimlerinde Meclis’te grup kuran, 1970’li yıllarda İtalya’da Berlinguer, İspanya’da Carillo’nun başını çektiği Sovyet güdümünden bağımsız Avrupa Komünizmi hareketinden, Şili’de CIA darbesiyle devrilen Allende’den önce demokrasi ve sosyalizmi birleştiren Mehmet Ali Aybar’ın Türkiye İşçi Partisi (TİP), ikisiyle de mücadele ederken yenik düştü. TİP’i tehlike gören, “Başlıca rakibim TİP’tir” diyen İnönü’nün sola karşı ‘ortanın solu’ deyimini icat edip devlet partisi CHP’ye giydirdiği bu imaj, Ecevit’le birlikte popülist desteği arkasına aldı. Belli ise ‘örnek devrimci ağabeyi’ rolünde,*** Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Sinan Cemgil, İbrahim Kaypakkaya gibi sol düşünceyle yeni tanışmış ateşli gençleri, darbe peşinde İlhan Selçuk ve Doğan Avcıoğlu’nun ‘cici demokrasi’ diye aşağıladığı parlamenter mücadeleden uzaklaştırıp ölümlerine yollarken kendisinin az sonra kaçacağı Türkiye’de 12 Mart askeri darbesinin koşullarının oluşmasını sağlayanlardan oldu.
O yıllarda dünyayı sarsan barışçıl gençlik hareketi Türkiye’de şiddete itilince itibarını yitirdi. Demokratik süreci dinamitlemek isteyenlerin kurbanı oldu. Unutmamak lazım, farklı dinamiklerden kaynaklansa da PKK da bu dönemde kuruldu.
Solsuz bir rejimin bedelini Türkiye bugün her zamankinden daha çok ödüyor.
Devletin ve ideolojilerimizin gönüllü olarak benimsediğimizi sandığımız imajlarının değişmesi zaman alıyor. Kimi imajlarsa değişemeden tarihin çöplüğünde unutuluyor. Arada yaşananlar bir bardak suda fırtına. Ne var ki canlar gidiyor.
Söylentiye göre Mao’nun Dışişleri Bakanı Chou-en-lay’a Fransız Devrimi hakkında düşüncesi sorulduğunda, “Cevap vermek için erken” demiş.
* 12 Eylül’den sonra da cunta başı Kenan Evren, İnönü’den kopya çekercesine, “Bunca kan dökülürken neden bu kadar beklediniz” sorusunu, “Koşulların oluşmasını bekledik” diye cevaplar.
** Mehmet Ali Birand, Bülent Çaplı, Can Dündar; Demirkırat Belgeseli.
*** Bknz. Mihri Belli’nin ölümü ardından yazılan üç yazı: Nabi Yağcı, Taraf 17/8/2011; Oral Çalışlar, Radikal 18/8/2011; Hasan Cemal, Milliyet 11/9/2011.
Yazının aslı: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1064345&Date=26.09.2011&CategoryID=98
Türkiye'de solun sağ iktidarlara alternatif olamamasında İsmet İnönü ile Mihri Belli'nin ortak notkalarının "ikisinin de solcu olması" yorumunda yatıyor.
27 Mayıs darbesinin sabah erken saatlerinde İsmet İnönü uyumaktadır. Birkaç hafta önce, “Koşullar oluşunca darbe olur”* sözleriyle kamuoyuna olumlu beklentisini dile getiren eski ‘Milli Şef’i uyandırmaya kimse cesaret edemez. Damat Metin Toker, “Bugün uyandırmayacaktık da ne zaman uyandıracaktık?” deyip peşinden başka cuntaları da getirecek bu ilk darbeyi müjdeler.**
Bu yazıyı yazarken bir arkadaşıma, “Sence İsmet İnönü ve Mihri Belli arasında ortak nokta nedir” diye sorunca, “İkisi de solcuydu” diye cevap verdi.
Belki de Türkiye’de solun sağ iktidarlara alternatif olamaması, kitleler nezdinde itici olmaktan öte korkuyla tanınması, bu yorumda yatıyor. Demokrat Parti’ye karşı mağdur muhalefet konumuna düşen İnönü’ye, bıyığı yeni terlemiş gençleri askerle el ele verip darbelere, silahlı ayaklanmalara kışkırtan Belli’ye solcu atıfı yapılması, Türkiye’de demokrasinin gelişmesi bakımından ibret verici.
Solun iktidara cılız alternatif bile olamamasında günümüzde gündemden düşürülen dış faktörleri de yadsımamak lazım. Stalin’in, Kars, Ardahan ve Boğazlar üstünde hak talep etmesi sonucu, Türkiye’nin savunma insiyakiyle kendisini NATO’ya kabul ettirip kraldan fazla kralcılıkla sola karşı seferber olması, ABD’nin ‘Yeşil Kuşak’ stratejisinin propaganda hizmetlerini Milli Görüş’ün (günümüzün siyasal İslamı) kendiliğinden üstlenmesi, kontr-gerilla (derin devlet) kışkırtmasıyla ülkücü gençliğin solcu avına çıkartılması ve Washington’ın en azından yeşil ışık yaktığını bildiğimiz askeri darbeler de Türkiye’de sağ karşı muhalefeti sindirdi. (Bu arada Ergenekon’un da arka perdesinde ABD’nin rolü olup olmadığı bile tartışılmıyor nedense).
Ama Türkiye’ye, Washington’da yağmur yağarken Ankara’da şemsiyelerin açıldığı yer olarak bakmak yanlış olmasa bile eksik bir tahlil olur.
İsmet İnönü, resmi tarih kitaplarında yazılanlardan, çok sevilen ve sayılan oğlu Erdal’la aynı soyadı taşıdığından, Milli Şef yıllarını genç kuşaklar nezdinde unutturan nispeten olumlu bir imaja sahip. Yoksa İnönü’nün demokrasi korkusuyla el ele giden sol düşmanlığı, bu ülkeye hâlâ çok pahalıya mal olan bir mirası.
Nâzım Hikmet’i bile onca yıl hapiste çürütmesi aşırılığını kanıtlamaya yeter. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Nazi Almanyası’nı savunan Cumhuriyet gazetesi karşısında demokrasiyi savunan Zekeriya Sertel’in Tan gazetesini, aralarında Süleyman Demirel’in de bulunduğu üniversite gençliğini ayaklandırarak yıktırması, romanlarında tek partinin halka yaptığı zulmü işleyen Sabahattin Ali’nin devlet katili eliyle öldürtülmesi, diktatörlüğünün başka örnekleri.
İnönü’nün devlet adına kendisini sola karşı adamışlığıdır, onu sol hareketi intihara sürükleyen Mihri Belli ile aynı çizgide birleştiren.
Farklı cephelerden harekete geçen İnönü ve Belli Türkiye’de solun parlamenter sistem içinde yer almasının yolunu kesti. 1965 seçimlerinde Meclis’te grup kuran, 1970’li yıllarda İtalya’da Berlinguer, İspanya’da Carillo’nun başını çektiği Sovyet güdümünden bağımsız Avrupa Komünizmi hareketinden, Şili’de CIA darbesiyle devrilen Allende’den önce demokrasi ve sosyalizmi birleştiren Mehmet Ali Aybar’ın Türkiye İşçi Partisi (TİP), ikisiyle de mücadele ederken yenik düştü. TİP’i tehlike gören, “Başlıca rakibim TİP’tir” diyen İnönü’nün sola karşı ‘ortanın solu’ deyimini icat edip devlet partisi CHP’ye giydirdiği bu imaj, Ecevit’le birlikte popülist desteği arkasına aldı. Belli ise ‘örnek devrimci ağabeyi’ rolünde,*** Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Sinan Cemgil, İbrahim Kaypakkaya gibi sol düşünceyle yeni tanışmış ateşli gençleri, darbe peşinde İlhan Selçuk ve Doğan Avcıoğlu’nun ‘cici demokrasi’ diye aşağıladığı parlamenter mücadeleden uzaklaştırıp ölümlerine yollarken kendisinin az sonra kaçacağı Türkiye’de 12 Mart askeri darbesinin koşullarının oluşmasını sağlayanlardan oldu.
O yıllarda dünyayı sarsan barışçıl gençlik hareketi Türkiye’de şiddete itilince itibarını yitirdi. Demokratik süreci dinamitlemek isteyenlerin kurbanı oldu. Unutmamak lazım, farklı dinamiklerden kaynaklansa da PKK da bu dönemde kuruldu.
Solsuz bir rejimin bedelini Türkiye bugün her zamankinden daha çok ödüyor.
Devletin ve ideolojilerimizin gönüllü olarak benimsediğimizi sandığımız imajlarının değişmesi zaman alıyor. Kimi imajlarsa değişemeden tarihin çöplüğünde unutuluyor. Arada yaşananlar bir bardak suda fırtına. Ne var ki canlar gidiyor.
Söylentiye göre Mao’nun Dışişleri Bakanı Chou-en-lay’a Fransız Devrimi hakkında düşüncesi sorulduğunda, “Cevap vermek için erken” demiş.
* 12 Eylül’den sonra da cunta başı Kenan Evren, İnönü’den kopya çekercesine, “Bunca kan dökülürken neden bu kadar beklediniz” sorusunu, “Koşulların oluşmasını bekledik” diye cevaplar.
** Mehmet Ali Birand, Bülent Çaplı, Can Dündar; Demirkırat Belgeseli.
*** Bknz. Mihri Belli’nin ölümü ardından yazılan üç yazı: Nabi Yağcı, Taraf 17/8/2011; Oral Çalışlar, Radikal 18/8/2011; Hasan Cemal, Milliyet 11/9/2011.
Yazının aslı: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1064345&Date=26.09.2011&CategoryID=98
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder