5 Haziran 2017 Pazartesi

İBO’ya açık yanıt. ARAMIZDAKİ FARK!

Çetin Serfidan 20170604 DD

(Yorum bölümünde kaybolmasın diye, önemli gördüğüm için tüm grup üyelerince paylaşabilmek umuduyla bu yola baş vurdum.)                                                                                                                                                                                                                                                                                          Sabırla okumanızı rica ediyor, sonra yanlışlarımı eleştirmenizi ve eksiklerime de katkılarınızı bekliyorum.

*******

ARAMIZDAKİ FARK!
“ÖĞRETMEK” AYNİ ZAMANDA EĞİTMEKTİR DE.“ÖĞRETMENLİĞİ” DE, "ÖĞRENCİ" LİĞİ DE NESNEL OLARAK KABUL ETMEKTİR.                                                     

“ÖZGÜRLEŞMEK” GEÇMİŞİ İNKAR ETMEK DEĞİLDİR. “ÖZGÜRLEŞMEK” AYNİ ZAMANDA BİR İÇ DİSİPLİNİ GEREKTİRİR.


Ben “sosyalizm ve demokrasi mücadele” tarihimde sürekli olarak kendimi eğittiğimi, yenilediğimi ve hiçbir zaman geçmişe saplanıp kalanlarda da olmadığımı, bunu da en iyi bilenlerden biri de sensin sevgili 40 yılı aşkın “eski yoldaşım”.

Unutmadınsa ve hatırlamak istersen hala, daha 1970 lerde Almanya Münih’te inkârcı Mao’cuların dışında (Mao’cuların sonradan nerelere savruldukları malum) Sovyetleri genel olarakta sosyalist ülkelerdeki bazı uygulamaları ve TKP’nin yanlışlarını işi “İNKARCILIĞA” vardırmadan eleştiren sadece ikimizdik.

Gorbaçov rüzgarları, ne rüzgarı, kasırgası, tayfunu gibi ortalığı kasıp kavurur ve her şeyi yakıp yıkarken “Sovyetler ve sosyalist blok dahil”,  1991 SBP kuruluşu öncesi Nabi Yağcı, Zülfü Dicleli Erdal Talu’ya (TKP beyin kadrosu) karşı Bakırköy Adımlar’da sosyalizmi, fakat yenilenmesi gerektiğini de savunan “en azından Bakırköy Adımlar’da” bu savrulmayı önleme cabası içinde olan en azında burada durdurabilen az sayıda ki insanlardan biriydik.

Yine SBP’inin kuruluş kongresinde bu ekip partinin adında ve ilkeleri arasından “SOSYALİZM” sözcüğünü kazımak, silip atmak istiyorlardı biz yine ikimiz yine bu yanlışa (ihanete demek dilim varmıyor) karsı dur demeye çalışan direnenler arasındaydık ve başarmıştık ta.

ARAMIZDAKİ FARK!
Tabi şimdi köprünün altında çok sular geçti.

Sen şimdi;
Genel olarak o birlikte mücadele ettiğimiz düşüncenin, “insanların yolunda” hemen hemen ayni safta insanlığın, işçi ve emekçi sınıfların mücadele tarihini sadece eleştirmiyorsun tümden inkâr ediyorsun, yok sayıyorsun.
Adeta sınıf mücadele tarihini tüm deneyimleriyle sıfırlıyorsun.

Ben ise;
Spartakistlerden süre gelen, Paris Komünü ile deneyim kazanan, Sovyet Devrimi ile olabilirliği kanıtlanan, doruğa çıkan, tüm insanlığın, Vietnam ve tüm bağımsızlık savaşı veren uluslara ve diğer sosyalist deneyimlere de esin, ümit ve moral kaynağı olan bu engin tarihi günahıyla, sevabıyla, başarabildikleriyle, başaramadıklarıyla sahipleniyorum.

Ve başarabildiklerinden yararlanarak, hatalarından, başaramadıklarından dersler çıkararak ve insanlığın ve genel olarak emekçi halkın özellikle demokratikleşme yolunda edindikleri kazanım ve yüksek bilinç ışığında tüm geçmişimizin analitik bir eleştirisinin sonucunda  DİYALEKTİK OLARAK AŞILIP YENİ BİR SENTEZE VARILMASINI SAVUNUYOR ve bu caba, arayış içerisindeyim.

HER ŞEY GELİŞİYOR , DEĞİŞİYOR, YENİLENİYOR
İlk uçağı düşünelim. Sanki zorla iliştirilmiş eğreti gibi duran dıştan takma bir kolla çevrilerek çalıştırılabilen patlamalı ilkel bir motorla, kanatları ve gövdesi bezden belki de iskeleti tahtadan (ben bilmiyorum) uçurulmaya çalışılan uçak havalandıktan birkaç yüz metre sonra düşmüş.

Benin babaannemin evinde bir tel iğne ile çalışan mekanik kurmalı gramofon vardı. O zamanlar çok “lüks” tü.

İlk arabanın önceleri at arabası benzeri sonrasında bisiklet tekerliği gibi tekerlekleri vardı. Amortisör hiç yok. At arabası gibi tangır tıngır gürültülü gidermiş. Ve o zaman ki termodinamik bilgilerine göre de 40 km hız aşarsa arabanın içindekiler vakum etkisiyle havaya uçuşacağına inanılırmış.

Bu örnekler çoğaltılabilir. Çıkartılacak olan ders zorluklardan yılmayıp devamlılık içinde sil baştan yapmadan fakat yenilenerek bu örneklerin bugün geldiği aşamayı düşünün.

Şüphesiz ki bu verdiklerim mekanik cansız, insan eli ve aklı ile yapılan örneklerdir.
Toplumlar farklıdır şüphesiz. Canlı organizmalar gibidirler ve toplumsal hafızaları,akılları kendine özgü iç dinamikleri ve kendi tarihlerinden beslenen kültürleri vardır.

Bu nedenlere de herhangi bir ülkede uygulanan pratik bir başka ülkede aynen kopya edilerek uygulanamaz
Fakat insanlığın bunca deneyim, bunca bilgi birikiminden sonra yaşanmış bunca hatalardan, ödenen buna bedellerden dersler çıkartarak,                       

YENİDEN SOSYALİZME NEDEN BİR ŞANS DAHA VERMEYELİM.
Hep beraber bunun olabilirliğini düşünmeliyiz bence.

Sabrınız için teşekkürler, saygılarımla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder