ve
KOMÜNİST
NOHUT, FASÜLYE
Ve
de
KIÇININ
ÜZERİNE OTURMAK
Eğer,
Ovacık Belediye Başkanı veya birileri Başkan’ın “KOMÜNİST NOHUT, FASÜLYE” ürettiği
söylemiş ise (ki hiç sanmıyorum) tek kelime ile saçmalamış ya da kafayı
üşütmüştür.
Sanırım
İ.Özkurt Ovacık ile ilgili bu grupta olumlu bir yazıyı paylaşmıştı veya
paylaşılan bir yazıyı beğenmişti.
Eğer
yanılıyorsam özür dilerim, bu cümleyi yok saysın.
Kapitalist
düzen içinde tek bir veya birkaç belediye başkanlığını kazanarak orada kalıcı
kalıcı “ademi merkeziyetçi” gibi çok önemli “üniter yapıyı” yıpratacak değişikliklerin
yapılabileceğini düşünemiyorum bile.
Bunun
“KIÇININ ÜZERİNE OTURMAK” la da bir ilişkisi olduğunu da zannetmiyorum.
Egemenler,
kapitalizm ve uyguladıkları siyasal sistem için tehlike oluşturacak böyle bir “KÖTÜ
ÖRNEĞE”, “yılanın başı küçükken ezilmelidir” düşündeşiyle asla izin vermezler.
Nitekim
Kürt illerinde yaşananlar ortada
Kaldı
ki Komünist olduğunu iddia eden bir partinin üyesi olan Başkan oradaki Kürlerin
desteği ile bir ittifak sonucu seçimi kazanmıştı.
Yani
Belediye Meclisi’nin ve Encümen üyeliklerinin çoğunluğu İbrahim’in grupta çok
savunduğu “Apo’nun tezlerini” benimsemiş (yada benimsemiş olması gereken) kişilerden
olması gerekir.
Eğer
bir “başarısızlık” varsa ve de “KOMÜNİST NOHUT, FASÜLYE” (?!) üretilmişse bunun
sorumluluğunu “Apo’nun tezleri” nde ya da Başkanla birlikte bu tezleri
uygulamayan veya uygulayamayan Parti ve kişilerde aramak gerekir.
Bence;
…“yaşam alanlarında ademi merkeziyetçilik için kıçını
kaldırsa, değişim ve rüzgar sola doğru kayar“…
demek yerine, gerçekten
durumu yerinde incelemek, ilgililerle konuşmak karşılaşılan zorlukları öğrenmek gerekir. (Bunun için senin Edremit deneyini ben çok
önemsemiş DD için çok yararlı bir deney olacağını düşünmüştüm)
Unutmayalım ki Yugoslavya ademi merkeziyetçiliği uygulamaya çalışan tek ülkeydi.
Sonuç ortada.
TOPLUMLARIN EVRİMİ
Değerli dostum,
Pratik hayatta hiçbir
şey kitapların yazdığı gibi gitmiyor.
Artık çok daha
inanıyorum ki toplumların evrimi, değişimi öyle,
bugünden yarına çok basit bir şekilde ve çok hızlı olmuyor.
“Geçmiş” her toplumun
bu gününe damga vuruyor, etkiliyor ve şekillendiriyor. Özellikle kültürel, demokratik değişim çok yavaş oluyor
yılları, belki de yüzyılları alıyor.
Buna en somut örnek Arap İslam toplumları verilebilinir.
Kabile ve “tapınma” kültürünü
aşmayan bu toplulukların her biri İslam’a kendi geleneksel inanç ve yaşam
biçimi damgalarını vurmuşlardır.
Her kabile Muhammed
dönemi de dahil İslam adı altında kendi anane ve göreneklerini yaşamışlardır. “İbadet”
in yerini “tapınmaları” almıştır
SOSYALİST ÜLKELER
Rusya örnek
verilebilinir.
Çarlığın, tek adam
kültürü Lenin sonrası Rusya’ya ve bugününe de damga vurmuş, şekillendirmiştir.
Ayni şekilde bu etkiyi
ve şekillendirmeyi Feodal kültürü aşamayan Türki Cumhuriyetlerinde de görüyoruz.
VE TÜRKİYE
Türkiye yıllar sonra her
şeyi ile bir “karşı devrim” yaşamaktadır.
Türklüğün tek adam’
lığına İslam’ın Arap kabile kültüründen türemiş Anadolu versiyonuna önlenmesi
oldukça zor, hızlı bir geri dönüş vardır.
Özellikle bu Kürt
aşiretlerinde daha bağnaz ve katı olarak yaşanmaktadır.
Sosyalistlerimizde
bundan bağımsız değildir.
Asla kabul etmeseler
de Kabile ve Aşiret (feodal) kültürünün etkisindedirler.
“Tek adamlık”, “kişiye
tapınma”, değişmez doğrular, sorgulamama, kurşun askerlik, analitik düşünmeme, olayları
belli bir zaman ve mekân içinde değerlendirememe egemen ve yaygındır.
Adeta beyinlerimize prangalar
vurulmuştur.
Bu prangalardan “tapınmadan”
kurtulalım derken çok kere diyalektik düşüncenin devamlılık ilkesini yok sayıp inkârcılığın
girdabına sürükleniyoruz.
İşte tam burada düşüncemizde
gelişimin diyalektik bağı kopuyor, tespihin taneleri gibi etrafa savruluyoruz. Eleştirisel
olacağımız yerde bu kez de anarşizmim ve inkarcılığın batağına saplanıyoruz.
Her yeni düşünceye
açık olalım fakat balıklama dalmayalım.
Olabildiğince olası pratik
uygulama sonuçlarını sorgulayalım.
Ve son söz;
Yeni putlar
Yeni peygamberler
Yeni dinler yaratmayalım.
Yeni şefler ve kurşun
askerle ise asla !…
Saygılarımla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder