11 Ağustos 2016 Perşembe

ALİ ARKADAŞA, TÜM GRUP ÜYELERİNE TÜM KATILIMCILARA GEÇMİŞTEKİ UYGULAMALAR, GÜNÜMÜZDE ve GELECEKTE DOĞRUDAN DEMOKRASİ

Grupla paylaştığın bu yazı dikkatle okunması ve daha iyi anlaşılabilmesi için üzerinde ciddi olarak tartışılması gerektiğine inanıyorum.
Ben bunu yeteri kadar yapabilecek miyim bunu şimdilik bilemiyorum. Ancak hepimizin yapması gerektiğine inanıyorum.
Şimdiye kadar beni tanıdığınız kadarı ile “yeni fikirlere” ve okuduğum her yazı ve kitaba “sorgulayarak, eleştirisel” yaklaştığımı biliyorsunuz.
Ali arkadaşımızla benin en ön plana çıkan en belirgin ortak yanımız bu eleştirel, sorgulayan yaklaşımımızdır.
Bunun için Ali’nin beni anlayacağına inanarak, ilerde olası yazabileceklerim saklı kalmak kaydı ile bazı eleştirel, sorgulayan katkılarımı sunarak bu tartışmayı başlatmak istiyorum.

DOĞRUDAN DEMOKRASİ NE KADAR UYGULANMIŞTIR.
Önce şunu belirtmeliyim Ali’nin bu yazıda verdiği örneklerin hemen tümü şimdilik Rojava hariç, başarısızlıkla sonuçlanmış uygulamalardır.
Rojava dahil Doğrudan Demokrasi “ne kadar uygulanıyor yada uygulanmışlar”. Bu iddia bana biraz zorlama bir yaklaşım gibi geliyor.

NESNEL VE ÖZNEL KOŞULLAR
Bence verilen örneklerin hiç birinde Doğrudan Demokrasiyi uygulamanın nesnel ve öznel koşulları yoktu.
1- Toplumsal gelişme çok geridir. Hemen hemen örneği verilen tüm ülkelerde kapitalizm henüz gelişim aşamasındadır. Kapitalizm, feodalizm den devir alınan devlet anlayışı ve toplumsal kültür içinde gelişmektedir.(biraz belki Fransa hariç) Feodalizmden devir alınan merkezi otoriter, militarist devlet ve kültür geçerlidir.
Özellikle işçi sınıfının ve emekçi halkın genel olarak tüm halkın eğitim düzeyi çok geridir. Genel olarak demokrasi, katılmcılık ve sorgulama kültürü hemen hemen hiç yoktur.

MERKEZİYETÇİLİK, ASKERİ DİSİPLİN, KURŞUN ASKER, PUTLAŞTIRMA
Mevcut tüm partilerin tamamında “merkeziyetçilik” ve “parti içi disiplin” “askeri disiplinle” eş değerdedir. Liderler ön plandadır sorgulanamaz, adeta putlaştırılmıştır.
Partinin ve devletin mutlak hakimidir.
Tek otoritedir.
“Kurşun asker” üye anlayışı en ön plandadır.
Buna Türkiye’deki mevcut ve geçmiş tüm örgütler dahildir.

LENİN’İN DEMOKRATİK MERKEZİYETÇİLİK İLKESİ
Bu nedenlerle bana göre Lenin’in demokratik merkeziyetçilik ilkesi hem o zamanki Rusya hem de birçok Avrupa ve dünya ülkesi için “devamlı geliştirilmesi gereken çok ileri bir aşamayı” ifade eder.
Maalesef bu ilke bu yönde geliştirilememiş bilakis derin dondurucuya konulmuştur. Bu da “sosyalizmin felaketi” olmuştur.
Bu gün için bu ilke yeterli değildir. Bunun “aşılması” gerektiğine inanıyorum.

HEDEFTE BİR, FARKLI GÖRÜŞLERİ BARINDIRAN KATILIMCI, DEMOKRATİK BİR PARTİ VE TOPLUM.
Günümüzde bireyin özgürlüğünü ve evrensel insan haklarını merkeze alan katılımcı ve denetime açık, hedefi Doğrudan Demokrasi ve sınıfsız toplum olan, bu doğrultuda ki farklı görüşleri bir arada tutabilen bir Katılımcı Demokrasi anlayışının geliştirilmesi ve içselleştirilmesi gerekmektedir.

ÖNCÜ PARTİ ÖNCÜ PARTİLİLER
Ayrıca Lenin’in öncü parti ve öncü partililer ilkesi hala geçerlidir. Buna dayatmadan ve zorlamadan uzak bir duruşu ifade eden “demokratik öncülük” eklenebilir.
Ali arkadaş bunu çok güzel anlaşılır bir tanımlama ile “öncü karıncalar” olarak ifade ediyor.

BİREYİN KENTLERDE MAHALLELERDE TÜM YURTTA “ÖZNE” DURUMUNA GELMESİ
2-Şuan haberleşme ve iletişim teknolojisi çok geridir. Toplumun örgütlenme, demokrasi ve genel kültürü çok geridir. Çoğunluk henüz “kul”, “ümmet” düzeyindedir. Bu egemenler tarafından daha da pekiştirilrmektedirler.

ÖZNE OLMAK SÜRECE KATILMAK
Benim Doğrudan Demokrasiden anladığım bireyin “özne” durumuna gelerek kendini doğrudan ilgilendiren ya da ilgi duyduğu bir konuda görüş oluşturulmasına ve karar alınmasına doğrudan katılmasıdır.
Örneğin bir ilçeyi baz alırsak seçmen sayısını 100 bin kabul edelim, bu süreçlere bu 100 kişinin katılması demektir.
İli baz alırsak İstanbul gibi bir İlde milyonlarca kişinin bu süreçlere katılmasıdır. Ülke çapında da bu böyledir.
İl Meclislerini, İlçe Meclislerini, İl Belediye meclislerini, İlçe Belediye meclislerini, Muhtarlıkları Mahalle Meclislerini, Okul Meclislerini
İşyeri Meclislerini, Sivil Toplum Örgüt Meclisleri bu sayıları çoğaltılabiliriz, düşünürsek.
Eğer tüm bu süreçlere halkın her bireyi bizatihi kendisi doğrudan katılacaksa bu insanlar ne zaman çalışacaklar ne zaman okuyacaklardır ve dinleneceklerdir?

LİYAKAT, USTALIK, BİLGİ BİRİKİMİ, DENEYİM NE OLACAK?
Ayrıca yıllarca Üniversite okuyarak mastırlar yaparak, cilt cilt kitaplar okuyarak ve bir işte uzun uzun yıllar çalışılarak elde edilebilen deneyim, ustalık, bilgi birikimi ve liyakat ne olacaktır? Tüm bunları çöpe mi atacağız?
Ayrıca böyle hele Türkiye gibi “parçalara bölünmüş” çeşitli siyasal partilerde militanlaşmış kitlelerin olduğu toplumlarda bu “meclisler ne yönde karar üretirler” !?
Bütün bu siyasal görüşler hem de örgütlü olarak bu meclisleri kuşatmayacaklar mı?
Ayrıca var olan sistem içinde egemenler neden bunlara hayat hakkı tanısınlar.
İşte Kürt illerinde yaşadıklarımız.
“Yada Paralel Devlet” suçlamasıyla saldırıya geçecekleri çok muhtemeldir.

BEKLEYEN TEHLİKE ÇOĞUNLUKÇULUKTUR
Varsayalım ki bu meclisleri böyle kitleselleştirerek hayata geçirebildik.
Bunun pratik sonucu ne olur?
Ben bunları, var olan siyasi günün şartlarında milliyetçi, dinci siyasal partilerin kontrolünde çoğunluğun hegemonyasına (çoğunlukçuluğa) yol açar azınlık hakları yok edilir diye dillendirdim ve sorguladım
Bunlar benin cevap aradığım sorular. Grupta birkaç kez dile getirdim bazı arkadaşlar birkaç kelime ile bazen birazda suçlayıcı ifadelerle geçiştirdiler. Diğer katılımcılardan da bu gönde bir istek ve sorgulama gelmedi.

SINIFLARIN ERİMESİ, BELİRGİNSİZLEŞMESİ, ÇOK İLERİ TEKNOLOJİ VE
AKILLI MAKİNALAR.
Ben kendimce şöyle bir yanıt buldum.
Doğrudan Demokrasi, teknolojinin ve toplumsal genel kültürün çok ileri geliştiği, sınıfların eridiği, belirginsizleştiği, sınıfsız topluma geçişin bir ön aşamasında ancak kusursuz uygulana bilir.
Bu aşamada toplumun eğitim, demokrasi, katılım ve denetim bilinç düzeyi çok gelişmiştir. Nerdeyse eşitlenmiştir.
Üretimin tamama yakını kol emeği kullanılmadan akıllı makineler tarafından yapılmaktadır.
Gelişmiş elektronik beyinler (Bilgisayarlar) insan adına birçok şeye karar verir her şeyi planlar duruma gelmiştir.
Veya her hangi bir konuda halka birkaç seçenek sunar duruma gelmiştir ve kitleler bir tıkla karara ve karar alma sürecine katılabilir.
İnsanların bilgiye ulaşmanın önündeki tüm engeller de artık kaldırılmıştır.
İşte benim anladığım doğrudan demokrasi budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder