Rıza Aydın Yalansız (yazılma 17.12.2014)
Her şeyin bir tarihsel süreci olduğu
gibi, benim Maraş katliamı ile ilgilenmemim de tarihsel bir süreci vardır.
Maraş katliamı 1978 yılında Aralık
ayının sonlarında başlayıp, 19 Aralıktan 26 Aralığa kadar yaklaşık olarak bir
hafta sürdü. Maraş katliamından sonra Sıkıyönetim ilan edildi. Maraş dördüncü
sıkıyönetim bölgesi olan, Adana sıkıyönetim komutanlığına bağlı olduğu için,
Maraş katliamı sırasında gözaltına alınan bütün sanıklar Adana Köprü köyündeki
askeri cezaevine getirildiler. Bende Maraş katliamından yaklaşık olarak 50 gün
sora 19 Şubat 1979’da yaralı halde tutuklanıp, Adana askeri cezaevinde Maraş
katliamı sırasında tutuklanan solcu tutukluların kaldığı koğuşa atıldım.
Burada Maraş katliamı sırasında
tutuklanan arkadaşlarla aynı koğuşta kaldım, onların mahkeme süreçlerindeki
muhabbetlerini izledim, kendi aramızda Maraş katliamının nasıl olduğunu uzun
uzadıya konuşup muhabbet ettik. İşte bu yüzden dolayı Maraş katliamına karşı
yakın ilgi duyar oldum.
Sonra ABF olarak, Maraş katliamını 30.
Yılında anma kararı aldığımızda bunu nerde nasıl yaparız diye bölgedeki
arkadaşlarla gidip konuştum. İşte bu sırada, Maraş katliamın otuzuncu yılında
Londra’da yapılacak anmaya konuşmacı olarak çağrıldım. Londra’da yapacağım
konuşmayı hazırlamak için hem Maraş katliamı sırasında orada olan, Maraş’ı
bilen canlarla muhabbetler ettim hem de Maraş Sıkıyönetim mahkemesinin dava
dosyası başta olmak üzere bu konuda yazılmış yazıları okuyup araştırdım. Bu
araştırmalarım sonucu bende oluşan bilgilerle, konuşmama zemin olsun diye,
konuşma üslubu içinde, mümkün olduğu kadar kısa bir yazı hazırladım. Bu yazımın
mümkün olduğu kadar tekrara kaçmadan, en kısa yoldan Maraş katliamının
fotoğrafını verecek bir yazı olmasına özen gösterdim.
Sonra Maraş katliamının 36. Yılında
(otuz altıncı yılında) Srazburg’da yapılan anmaya da konuşmacı olarak davet
edilince, var olan o yazımı gözden geçirip bu hale getirdim. Ben konuşmalarımı
yazıdan okuyarak yapmam ama bir konuşma planı babında önümde bir yazım olur,
işte bu yazım Strazburgu’da yapacağım konuşmanın bilgi metnidir.
Aşk ile.
…
19 ile 26 Aralı tarihleri, Alevilerin,
Maraş’ta katledilip, Maraş’tan göçürülmelerinin yıldönümüdür.
Bilim insanları, sosyal bir olgu iyice
anlayıp, bilince çıkarmak için onun tarihsel sürecini gözden geçirip tahlil
etmek gerektiğini söylerler1. Bizde bu katliamı anlayıp bilince çıkarmamız için yaşanılan o süreci
kısaca gözden geçirmeliyiz.
Eski çağlarda Aleviler, Osmanlı şeriatının
zulmünden korunmak için, kuş uçmaz, kervan geçmez dağlık yerlerde yaşarlardı;
bugün Alevi köylerine gidin, onların yerleşim yerlerine bakın, bu hakikati
anlarsınız.
Cumhuriyet Alevi’yi can derdinden
kurtardı. Cumhuriyetin Alevi zihnindeki yerini anlamak için, Osmanlının bu
günkü IŞİD gibi Alevi’ye düşman bir şeriat rejimi olduğunu bilmek yeterlidir.
Cumhuriyet sayesinde Alevi Köylerden şehirlere gelip, buralarda kendine yeni
bir yaşam kurmaya başladı. Tarıma traktörün girip, köylülüğün çözülmeye başlamasıda
köyden şehre göçü artırdı.
Dağ köylerinden şehirlere göçen
Alevilerin kimi devlet dairelerinde iş buldu, kimi kapıcı oldu, kimide ufaktan
tefekten ticarete başladı. Bu süreç iyice bilinmeden, Maraş’ta katliamla
sonuçlanan süreç anlaşılmaz.
Bu Sürecin Maraş’taki gelişimi 1960
yılından sonra adım adım oluştu.
Maraş’ta 1960 yılında tek bir Alevi
esnaf yokken, 1960 sonrası Maraş Çarşısı’nda Aleviler esnaflıkta yapmaya
başladılar. Maraş Çarşısında Aleviler esnaflığı başlayınca, genellikle köylerde
yaşamakta olan Alevi nüfus, şehre geldikçe alış verişini Alevi esnaftan yapar
oldu. Bu süreç, Maraş Çarşısı’nda Alevilerin etkisinin birdenbire artmasına yol
açtı. Maraş’ın Pazarcık yöresinde yapılan bir kanal projesi de, o yöredeki
Alevi köylerinin arazisinin bataklık olmasından kurtarıp Alevi köylüsünün
zenginleşmesine yol açtı. Zenginleşen Alevilerin, ticaretten sosyal hayata
kadar hissedilir bir biçimde kendini göstermesi, Maraş’ın sosyal çehresini de
hızlı bir şekilde değiştirmeye başladı.
Kadınların, erkeğin üç adım ardından
gitmesine alışkın olunan Maraş Çarşısında, artık kadınlarla erkekler yan yana
hatta kol kola geziyorlar, kadınlarla erkekler lokantalarda birlikte oturup
yemek yiyip, içki içiyorlar, düğün salonlarında birlikte dans ediyorlardı.
İstanbul’da görülen bir moda, Alevi gençliğince anında Maraş”a da getiriliyor,
kot pantolon giymiş kızlar Maraş sokaklarında geziyorlardı. Maraş’ta
zenginleşen Aleviler en güzel elbiseleri giyip en güzel arabalara biniyorlardı.
Maraş’ın eski sakinlerinde buna karşı bir tepki alttan alta oluşmaya başladı.
Daha somut olması için anlatacağım şu
olguyu bir fotoğraf gibi kafanızda canlandırmanızı istiyorum. Elbistan
Çarşısı’nda yaşanmış olan şöyle bir manzarayı gözlerinizin önüne getirip,
düşünün. Üç dört tane eczanenin bulunduğu, Elbistan çarşısına Alevi camiasındanOğuz
Soğütlü adında biride eczane açar. Oğuz Soğutlü’nün eczanesini
açmasından sonra, çarşıdaki diğer eczaneler siftah bile yapamazken, Oğüz
Söğütlü’nün eczanesinin önünden müşteri kuyruğu hiç eksik olmaz. Yani
anlayacağınız, eskiden beri Maraş çarşısına hâkim olan esnaf, pazardaki işini
Alevi esnafa kaptırmaya başlamıştır. Bu tıpkı komprador burjuvaziye (yani
dışarıdan mal getirip satan burjuvaziye) yerel – milli burjuvazinin tepki gösterdiği
gibi, Maraş’ta çarşıya – Pazara eskiden beri hâkim olan esnafta, Alevilerin
Çarşıda, pazarda böyle bir varlık gösterip, Maraş’taki sosyal hayatı
etkilemesinden rahatsızlık duymaya başlar.
Bu süreçte Aleviler politik hayata da girmeye başlarlar, örneğin Elbistan Çarşısı’nda eczacı olan Oğuz Söğütlü gibi kimi Aleviler,1973 milletvekilliği seçimlerinde, CHP’den milletvekilliğine aday oldur. Eskiden beri CHP Alevi adayları milletvekili sıralamasında en son sıralara koyardı, yine öyle yaptı ama bu defa Oğuz Söğütlü ile arkadaşları 1960
Anayasasının getirdiği bir hakkı kullanarak, tercihli oy kullanmayı örgütlediler; sonuç olarak 1973 seçimlerinde CHP’nin milletvekili sıralamasında en sonlara koyduğu Aleviler milletvekili seçildi2, listenin başındaki Sünniler seçilemedi. Bu Türkiye tarihinde bir ilkti. Bu anayasal bir hakkın Alevîlerce kullanılmasıydı ama bunun Maraş’taki algısı da tepkisi de çok farklı oldu.
Maraş’taki Aleviler özelliklede gençler, 1970’li yıllarda Türkiye’de esen sol rüzgârın etkisiyle, sola meyledip, solcu olmuşlardı, bu eğilim daha çok gençlik içinde kendini hissettiriyordu. Sonuç olarak Maraş’ta Alevilerin etkin hale gelmesi, Maraş’taki bütün sosyal hayata etki edip, baştan aşağı bir değişime yol açmıştı.
Maraş çarşında eskiden beri etkin olan esnaflar, bu etkilerinin kırıldığını görerek, bir yerlerde toplanıp, Alevi esnafın Maraş çarşısındaki etkisinin nasıl kırılıp, bunların buradan nasıl sürüleceğini tartışıp konuşmaya başladı3. Maraş halkının bilincinde, bir zamanlar Ermenilerin Maraş’tan kovulup, onların mallarına mülklerine el konulmuş olması vardı, şimdi tıpkı onlar gibi, Alevilere de aynı şeyler yapılıp, Alevilerin de Maraş’tan kovula bilineceğinin propagandası yapılmaya başlandı. Bu işin başarılacağı, bunun öncülüğünü de MHP ile Ülkücülerin yapılacağının propagandası yapılmaya başlandı. Savcılığın hazırladığı iddianamede, katliam sırasında atlan sloganlardan biri bu inancını şöyle ifade etmektedir: “Maraş size vatan olmaz mezar olur, yaşasın Türkeş yaşasın MHP”
O zamanlar ülkenin siyası konjonktüründe de 12 Mart darbesine bir tepki olarak sol yükselişe geçmiş, Sol- Sosyal Demokratlar iktidara gelmiş4, Ecevit ABD’ye kafa tutar olmuştu. Solun bu yükselişini durdurmanın yolu, sola güvenip, solda birleşmeye başlayan halkın birbirine olan güveni kırmaktan geçiyordu, bunun içinde bir Alevi Sünni çatışması, Alevi Sünni gerginliği yaratılmalıydı5. Bu politikanın tutacağı6 en güzel iklim Maraş’ta vardı, işte bu yüzden, o zamanlar kontur Gerilla denilen derin devletin güçleri Maraş’ta bir Alevi katliamı örgütlemeye başladı.
Osmanlıdan beri zaten var olan Alevi
-Kızılbaş düşmanlığı üzerinde Maraş’ın sosyal hayatında var olmaya başlanan
Alevi etkisine gösterilen tepki birleştirilerek işlenmeye başlandı.
Maraş’ta Alevilerin hangi evlerde oturduğunu önceden fişlemiş olan derin devletin adamları, binbir çeşit bahanelerle Alevilerin evlerini, iş yerlerini işaretlemeye başladılar. Alevi evleri işaretledikten sonra, milliyetçi Duyguları okşayan “Güneş ne zaman doğacak” adlı filim Ülkücüler kanalıyla Maraş’a getirilip, bir sinemada oynatılması başlandı. Bu filmin oynatıldığını sinema, yine ülkücü birine bombalatılarak, bu solcuların üzerine atılıp Şehirde bir gerginlik yaratıldı. Maraş sokaklarında ayağında soğuk kuyu ayakkabı, başında kar maskesi olan bir takımadamlar gelip gezer oldular7, şehre yılbaşı için milli piyango bileti satan yabancı adamlar doldu. Sonra bir Perşembe günü (cuma Akşamı) iki solcu öğretmen öldürüldü, solcu öğretmenlerin cenazeleri hastaneden çıkması geciktirilerek cuma namazının çıkışına denk getirildi. Cuma NAMAZI için camilerde toplanan insanlar kışkırtılarak cenazelerini kaldırmakta olan solculara saldırtırdı. Bundan sonra 19 Aralık’tan 26 Aralığa kadar, MİT’in içindeki Kontur Gerillanın yönlendirdiği8, MHP’min gençlik Teşkilatı olan Ülkücülerin önderlik ettiği halk, önceden işaretlenen Alevi evlerine saldırdı. Aleviler hunharca katledildiler. Saldırıya uğrayan, evleri, iş yerleri yakılıp yıkılan Alevilerin yarası ağırdı.
Bunun üzerine Aleviler, arkalarına bile bakmadan, gözyaşları içinde Maraş’ı terk ettiler. Bu yüzden, bu katliam, bu katliamı yapıp planlayanlar acısından, hedeflerine ulaşmış, başarılı bir Alevi katliamıdır.
Şimdi bu katliam yapıldıktan 36 yıl sonra, bu katliamda ölen canlarımızı anmaya çalışıyoruz, bir daha böyle bir katliam olmasın, insanlık bunun derslerinden yararlansın diye bunun kötülüklerini bütün dünyaya, toplumumuza anlatmaya çalışıyoruz. Bundan başka bir gayemiz yok.
Saygılarımla. 17 Aralık 2014
1Lenin, -11 Temmuz 1919’da- Svertlov üniversitesinde Devlet üzerine verdiği bir konferansta şöyle diyor. “Toplum bilimindeki bir sorunda en güvenilir şey ve bu soruna gerçekten de doğru bir biçimde yaklaşmak alışkanlığı elde etmek için ve insanın bir yığın ayrıntılar içerisinde ya da birbiriyle çatışan çok değişik düşünce içerisinde kaybolmasını önlemek için en çok gerekli olan şey – eğer bu soruna bilimsel bir biçimde yaklaşmak istiyorsak en önemli şey, her sorunu bu verilen olayın tarihi içinde nasıl ortaya çıktığı ve gelişimindeki belli başlı aşamaların neler olduğu açısından incelemek, bugün ulaştığı durumu incelemektir, temelinde yatan tarihsel bağlarını unutmamaktır.
2 1973’te, CHP’de tercihli oyla seçilen bu üç Alevi milletvekili şunlar: Oğuz Söğütlü, Mehmet Özdal, İsmet Ağaoğlu.
3 Maraş katliamı sırasında Maraş’ta yaşamakta olan Durdu Gevher, “MARAŞ OLAYLARINI SOLCULAR MI ÇIKARDI” adıyla yayımladığı kitabını, şöyle diyor: “Maraş ekonomisine hâkim olan bir kısım iş adamları Bir toplantı yapıyorlar” deyip koyduğu dip notta bunların adlarını veriyor. Bakınız Durdu Gevher, “Maraş olaylarını solcular mı çıkardı”, Belge yayınlar, sayfa 57. Bu konuyu Aziz Tunç, Maraş Kıyımı başlıklı kitabında, 12.01.1979 tarihli Aydınlık gazetesinin haberine dayandırarak, “Maraş’lı iş adamlarının toplantısı” başlığı altında ayrıntısı ile toplantıya katılanları isim isim açıklayarak anlatıyor. Bakınız Aziz Tun. Maraş Kıyımı sayfa 271, 272,273
4 1977’de, CHP, hem Haziran ayında yapılan genel seçimlerde hem de Aralık ayında yapılan yerel seçimlerde % 41’in üzerinde bir oy alıyor.
5 Ezilenlerin Pedagojisi adlı kitabında, bu türden politikaları inceleyen, Paulo Freire şöyle diyor: “Ezen azınlık bir çoğunluğa boyun eğdirdiği ve egemen olduğundan, iktidarda kalmak için çoğunluğu bölmek ve bölünmüş halde tutmak zorundadır. Azınlık kendine halkın birliğini hoşgörme lüksünü tanıyamaz; çünkü bu, hiç kuşku yok ki hegemonyasına ciddi bir tehdit demek olurdu. Dolayısıyla, ezenler, ezilenlerde biraz olsun birleşme ihtiyacı uyandırabilecek her tür eylemi tüm araçlarla (şiddet dâhil) önlerler. Birlik, örgütlenme ve mücadele gibi kavramlar derhal tehlikeli olarak damgalanır. …” Paulo Freire, Ezilenlerin Pedagojisi sayfa 119-119, ikini baskı.
Bu politikayı Machiavelli şöyle anlatır:
“Atalarımız, özelliklede onların akıllı olanları, ağız birliğiyle,
Pistolia’yı parti kavgaları ile Pisa’yı kalelerle tutmak gerektiğini
söylerlerdi. Bazı kentleri kolaylıkla elde tutabilmek için halk içinde
bölücülüğü körüklerlerdi. İtalya’nın az çok denge içinde olduğu bir dönemde, bu
yöntem iyi olabilirdi. Fakat, bugün bunun iyi olacağını sanmıyorum.
Bölünmelerin en ufak bir yarar getireceğine inanmıyorum. Tam tersine, bölünmüş
kentler düşman karşısında yok olacaktır. Çünkü zayıf taraf düşmanla birleşecek,
diğer tarafta tek başına dayanamayacaktır.” Hükümdar sosyal yayınları sayfa
99-100. Machiavelli’in bu uyarısı ışığında 1402’deki Ankara savaşına bakmak
gerek. Konu bu bağlamda düşünülürse ileriki tarihleri de açıklar.
6Savaşlar konusunda uzaman olan, Clausewit, “Savaş politikanın başka
araçlarla devamından başka bir şey değildir” der. Bakınız Call Von Clausewit,
Savaş Üzerine 1975, MAY yayınları, sayfa 64.
8Bülent Ecevit’in, çalışma masasında bulunan bir bilgi notu: Maraş
katliamını MİT içindeki MHP’lilerin yaptığını söylüyordu.
*
*
*
Katliam bilançosu (resmi kayıtlardan
alınan bilanço):
Ölü sayısı: 111
Yaralı sayısı: 1000’nin üzerinde
Tahrip edilerek yakılan ev: 552
Tahrip edilerek yakılan iş yeri: 289
Yakılan oto: 8
23- 25 Aralık 1978’de Maraş’ta yaşamını
yitirenler:
1.
Abidin Uzunpınar
2.
Ali Uzunpınar
3.
Hasan Uzunpınar
4.
Mehmet Ünver
5.
Döndü Ünver
6.
Zühre Ünver
7.
İbrahim Ünver
8.
Malik Ünver
9.
Fidan Su na
10. Ali Suna
11. Esma Suna
12. Mehmet Suna
13. Yılmaz Baz
14. Kezban Usta
15. İbrahim Usta
16. Yusuf Levendiz
17. Ali Akıncı
18. İsmail Nergiz
19. Hasan Akırmak
20. Ali Yılmaz
21. Hatice Yılmaz
22. Hüseyin Yılmaz
23. İmam Ergönül
24. Hüseyin Ergönül
25. Güllü Ergönül
26. Süleyman Metin
27. Ali Tıraş
28. Zeynep Aydoğan
29. Ali Ün
30. Kamil Ün
31. Zekarya Ün
32. Gülşen Ün
33. Elif Balta
34. Kemal Özdemir
35. Cennet Özdemir
36. Ali Doğan
37. Mehmet Duman
38. Yusuf Lakap
39. Hasan Yüzük
40. Kalender Toklu
41. Hüseyin toklu
42. Zeynep Nergiz
43. Aziz Tüzün
44. Hasan Ildırcan
45. Mustafa Acınıklı
46. Veli Yıldız
47. Ahmet Yıldız
48. Şıbo Bekan
49. Mahmut Ünal
50. Sebahat İşbilir
51. Hacı Veli İşbilir
52. Ali Rıza İŞbilir
53. Mehmet İşbilir
54. Mehmet Sağlam
55. Ali Sağlam
56. Mehmet Ali Balta
57. Hasan Küçükkaya
58. Hatice Görür
59. Hasan Öztaş
60. Hüseyin Ceren
61. Ali B,lmez
62. Hasan Bilmez
63. İbrahim Bilmez
64. Fatma Bilmez
65. Hacı Bektaş Bozkurt
66. Hasan Nergiz
67. Ali Aslan
68. Veysel Kalkandelen
69. Şah İsmail Kalaycı
70. Derviş Zülküflü
71. Musa Funda
72. Abbas Karakız
73. Bayram Bil
74. Musa Altun
75. Mekmet Torun
76. Memili Bakıcı
77. Hamza Yılmaz
78. Ercan Köşe
79. Nazım Tosun
80. Methi Köklü
81. Osman Andız
82. Evliya etmiş
83. Ökkeş Dalkıran
84. Mehmet Kahveci
85. Mehmet Mengücek
86. Hacı Bıyıklı .
87. Bünyamın Varol
88. Abdullah Kandemir
89. Adem Armut
90. İsmail Tercan
91. Abdullah Polat
92. Mehmet Ergündüz
93. Ökkeş İnce
94. Necati Paramış
95. Zeki Yıldırım
96. Süleyman Aydoğan “
97. Cemil Karadutlu
……
13 Kişinin kimliği tespit edilememiştir.
Bu nedenle adlarını yazamadık. Toplam ölü sayısı 111 kişidir.
(Kaynak: O. Tayfun TAMER, 12
Eylül Öncesi-Sonrası, s.162)
Davanın sonucu:
Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep,
Adıyaman, Hatay illeri Sıkıyönetim Askeri Komutanlığı 1 Numaralı Askeri
Mahkemesinin (Esas No: 1980/82, Karar No: 1980/520 sayılı) gerekçeli kararı:
.Hakkında dava açılan sanık sayısı: 804
. Ölüm cezasını alanlar 29
. Müebbet hapis cezası alanlar 7
. 15-24 yıl arası hapis cezası alanlar 7
. 10-15 yıl hapis cezası alanlar 29
. 5-10 yıl arası hapis cezası alanlar
259
. 1-5 yıl arası hapis cezası alanlar 26
.Beraat edenler 379
. Karar aşamasında firarda olanlar,
çeşitli nedenlerle davası tefrik edilenler ve ölümle davası düşenlerin toplamı:
68
. Ölümle müebbet cezalarının dışındaki
diğer hapis cezalarında 1/6 arasında indirim uygulanmış, cezalar daha da
azalmıştır.
Mahkemenin kararı, Yargıtay’da bozuldu.
Yeniden yargılama, Yargıtay süreci vb. bunlar gibi idam cezaları uygulanamadı.
Hafif cezalarla dosya kapandı.
Kaynak: Nedim ŞAHHÜSEYİNOĞLU. YAKIN
TARİHİMİZDE KİTLESEL KATLİAMLAR. Malatya, K.Maraş, Çorum, Sivas Katliamlarının
iç yüzüne dönük bir inceleme. Sayfa: 171-175.
Not: Nedim ağbinin (Yakın Tarihimizde
Kitlesel katliamlar) kitabı, bu konuda en önemli kaynaktır. Ellerine sağlık.
Rıza Aydın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder