Tuzluçayır: Küçük Moskova!
Veli
Bayrak 24/10/2013
Demokrat Haber
Esas
itibarıyla 1960’lı yıllardan sonra kurulmaya başlayan
Tuzluçayır, Sivas, Çorum, Yozgat, Gümüşhane ve Artvin’den
gelen insanların birlikte kurduğu, birlikte kültür ve inançlarını
devam ettirmeye çalıştığı, çoğunluğunu Alevi vatandaşların
oluşturduğu, Alevi olmayan vatandaşların da devrimci ve sosyalist
olduğu bir semttir.
1960’lı
yıllar Türkiye için aynı zamanda göç yıllarıdır da! Köyden
kente göçlerin yoğun olduğu yıllardır. Şairin “Dağılsak da
göç yollarında / Yarın bizim bütün dünya” dediği yıllardır
yani. İşte Tuzluçayır, Anadolu’dan “sıyrılıp gelen”
yoksul emekçi halkın, diş ve tırnakları ile büyük ölçüde
İMCE usulü ile kurduğu bir semttir.
Babamın
Tuzluçayır’a gelişi 1970’li yılların başıdır. Ben 12
Eylül ve dolayısı ile Turgut Özal dönemine kadar Tuzluçayırlının
kapıyı arkadan kilitlediğine inanmıyorum. Hırsızlık yoktu
Tuzluçayır’da. Zira herkes birbirine hısım akrabadır. Akraba
olmayanlar da yoldaştır.
Hemen
yanı başında, Ankara’nın en büyük çöplüğü olması
sebebiyle (Ege mahallesi) yüzlerce sahipsiz köpek dolaşırdı
Tuzluçayırda. Deyim yerindeyse köpekler ürür Tuzluçayırlı
yürürdü! Ayakkabılarımızı dışarıda, gecekondunun kapısı
önünde çıkarırdık. En büyük hırsızlığı da köpekler
yapardı zaten. Ayakkabılarımızı kapımızın önünden alır
komşunun kapısının önüne bırakırdı.
Tuzluçayır
deyip de geçmemek lazım. 1980 öncesinin Küçük Moskova'sıdır
Tuzluçayır. Sivil faşistler Türkiye genelinde devrimcileri kast
ederek “Komünistler Moskova’ya” diye duvarlara yazılar
yazarken resmi faşistler de Turluçayır’ı devrime ve devrimci
mücadeleye vermiş olduğu destekten dolayı “Küçük Moskova”
diye ilan etmişlerdi.
Bunun
karşılığını 1990’lı yıllarda biraz büyüdüğümüzde,
emniyete sorgulanmak için götürüldüğümüzde almaya
başlamıştık! Zira o yıllarda işkenceci polisler bizi
Tuzluçayırlı olduğumuz için ekstradan işkenceye tabi
tutarlardı!
Öte
yandan Turluçayır Türk ve Kürt solu açısından da sıradan bir
semt değildir. Örneğin 1977’li yıllarda Ankara’da öğrenci
iken Abdullah Öcalan ve arkadaşlarının Diyarbakır’a açılma
fikrini tartıştıkları ve karar verdikleri yerin Tuzluçayır’da
bir gecekondu olduğu söylenir. Kaldı ki PKK’nin kurucularından
olan ve daha sonraları PKK içerisinde önemli görevlerde bulunan
Rıza Altun da bir Tuzluçayırlıdır.
Tuzluçayır
yoksul ve emekçi bir semttir ama okuma yazma oranı en yüksek
semtlerden de birisidir. Hemen her evde mini denilecek bir kütüphane
vardır. Kimi zaman kitap ekmekten bile öncedir Tuzluçayırlı
için. İstediğiniz herhangi bir evi seçip içeriye girin,
odalardan birinde bir kütüphane ve yüzlerce kitap göreceksinizdir.
Hemen
bütün sol ve sosyalist partilerin İlçe Örgütleri vardır
Tuzluçayır’da. Başta Cemevi olmak üzere Alevi ve diğer Sivil
Toplum Kuruluşları’na ait yüzlerce dernek bulunur.
Her
ne kadar bir mahalleyse de Turluçayır, özü itibariyle kocaman bir
semttir. Hemen yanı başında bulunan Şirintepe, General Zeki
Doğan, Şahin Tepe, Cengizhan, Ege mahalleleri doku itibarıyla
Tuzluçayır’ı oluşturan mahallelerdir. Hemen sınırında
bulunan Akdere ve Mutlu mahallesinde oturan vatandaşlar da semt
olarak kendini Tuzluçayırlı olarak tanımlar. Buna en iyi örnek
şimdilerde yapılmaya çalışılan Cami-Cemevi ve Aşevi projesinin
Tuzluçayır Mahallesi sınırları içerisinde değil hemen yanı
başında bulunan Kartaltepe Mahallesi sınırları içerisinde
olmasıdır. Lakin sorunun çözümüne ilişkin mücadeleyi yukarıda
saydığımız mahallelerin tümüyle birlikte Tuzluçayır semti
vermektedir.
Bu
açıdan bakıldığında ser verip sır vermeyen devrimci önder
İbrahim Kaypakkaya’nın ailesinin oturduğu semt de
Tuzluçayır’dır. Oğlu İbrahim Kaypakkaya’yı kaybettikten
sonra memleketi Çorum’dan Tuzluçayır Şahintepe mahallesine
taşınan Baba Ali Kaypakkaya birçok baskı ve zulümlere ölene
kadar burada göğüs germiştir.
Tuzluçayır
Ankara’da gösteri ve yürüyüşlere Dikmen ile birlikte en çok
kitle ve gösterici gönderen bir semttir. Gezi olayları ilk
başladığında Tuzluçayır meydanına temsili çadırları kuran
ve aylarca onu muhafaza eden yine Tuzluçayır halkıdır. Zira
Tuzluçayırın tarihi mücadele ve direnişlerle doludur.
Tuzluçayır’ın
Alevi ve sosyalist bir semt oluşu orada yaşayan insanların 1980’li
ve 1990’lı yıllarda birçok ağır bedeller ödemesine sebep
olmuştur. Sivas şehitlerinin en çok akraba ve hısımlarının
yaşadığı bir semttir Tuzluçayır. Tuzluçayır’da mahpus
yatmayan, işkence görmeyen, yurtdışına siyasi mülteci
göndermeyen ev hemen hemen yok gibidir. Sivas katliamında
katledilen ve benim de Cengizhan mahallesinden komşum olan Halk
Ozanı Mehmet Ali Karababa’nın kızı Sevgili Gülsün Karababa
bir Tuzluçayırlıdır örneğin.
1977’nin
15–16 Haziranı’nda duvara yazı yazan arkadaşlarına gözcülük
yaparken polisin kurduğu pusu sonucu vurularak öldürülen 17
yaşında ki Ali Haydar Türkmen bir Tuzluçayırlıdır ve
Tuzluçayırın ilk devrim şehididir. Ali Haydar Türkmen’in
cenazesi on binlerce insanın katılımıyla Tuzluçayır meydanından
kaldırılırken baba Niyazi Türkmen “Bir Ali Haydar gitti bin Ali
Haydarlar geldi. Sizler de benim için birer Ali Haydarsınız”
diyerek bugün bile o dönemi yaşayan insanların hafızalarına
kazınan bir konuşma yapmıştır.
29
Nisan 1980 tarihinde ortaokul 1’nci sınıf öğrencisi olarak
aralarında benim de bulunduğum Turluçayır Lisesi direnişinde
“İçerde çocuklarımız var, çocuklarımızı öldürecekler"
diye haykıran Menekşe Erbay ( Menekşe Ana ) jandarma tarafından
katledilmiştir. O gün Turluçayır Lisesi saatlerce taranmış ve
okulun yüzeyinde oluşan mermi çukurları yaklaşık 15 sene 12
Eylül faşizmi ve onun sivil uygulayıcıları tarafından
doldurulmamıştır. 15 yıl Tuzluçayır Lisesi boya badana yüzü
görmemiştir.
Bugün
Cami-Cemevi projesi nedeniyle çatışmaların yoğunlukla yaşandığı
Süleyman Ayten Caddesi’ne ismini veren kişi, 1980 öncesinde ağır
işkencelerden geçen ve faşistler tarafından katledilen
Tuzluçayır’ın devrimci Muhtarı Süleyman Ayten’dir.
Ayrıca
yine 1980 öncesinde Tuzluçayır ve çevresinde Mehmet Karabulut,
Mehmet Uzun, Haydar Altun, Şahin Klavuz, Doğan Kılıçkaya, Mehmet
Elmalıpınar, Gülden Keleş, Şahin Satılmış ve daha birçok sol
görüşlü kişi hayatını kaybetmiştir.
İşte
bu gün Tuzluçayır’a yapılmak istenen Cami-Cemevi projesinin
gerçekte nasıl bir tarih ile ilgisi olduğunun bilincinde olmak
gerekir. Zira Tuzluçayır’da 1992’den beri bir Cemevi zaten
bulunmaktadır. Cemevinin Başkanlığını kurulduğu ilk günden
beri Sayın Mehmet Uzuner yapmaktadır. Kaldı ki şu anda temeli
atılan Cami-Cemevi projesinin hemen alt ve üst tarafında,
aralarında 30’ar metre mesafe olmak üzere iki tane de Cami
bulunmaktadır. Bu proje olsa olsa şeriatçı cemaat temsilcileri
ile işbirlikçi İzzettin Doğan’ın devlet eliyle Alevilerin
yoğunlukta olduğu Tuzluçayır halkını asimile etme çabalarından
başka bir şey değildir. Kaldı ki Tuzluçayır ve Tuzluçayır
halkı bunun bilincinde ve mücadelesini de bu bilinç içerisinde
vermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder