Tefik Taş Tustav
1 Mayıs
öncesinde TKP’ye kaşı utanmaz ve ahlâk yoksunu bir saldırı ve karalama yazısı
yayımlandı. Bir tanıdığım da bu yazıyı, altına “evrensel düşünmek” notu
ekleyerek, sayısını bilemediğim kadar çok e-posta adreslerine iletmiş.
Gönderici, bu arada en temel politik terbiyeden yoksun, sadece kaba ve
saldırgan değil, aynı zamanda zavallılık düzeyinde boş laflarla dolu yazıyı
“keyifle okuduğu”nu da yazmış.
Bunu
yapan, çok eski yıllardan tanıdığım, işçi sınıfı mücadelesine gönül verdiğini,
sadece gönül vermek değil, yaşamının tümünü adadığını bildiğim bir eski
yoldaşım. Kızayım mı? Tabii kızacağım. Üzüleyim mi? Üzülmemek elde mi? Madem
ki, o beni üzeceğini, kızdıracağını bildiği halde bu iletiyi göndermiş, benim
de onu kızdıracak bir yanıt verme hakkım doğdu. Aramızdaki hukuka da dayanarak
bunu yapmanın aynı zamanda görevim olduğunu düşünerek...
* * *
Üzülmek mi,
kızmak mı? Ne birincisi, ne de ikincisi! Soğukkanlılıkla düşünüp, keskin bir
gözle bakmaya çalışıyorum. Böyle yapınca, apaçık ortaya çıkan bir manzara var:
80’li
yıllardan bu yana estirilen liberalizm fırtınalarının savurduğu toz, toprak ve
yıkılan sosyalist sistemden dökülen moloz yığını altında ezilmiş; hayatiyetini
ve parlaklığını yitirmiş; parçalanarak bütünlükten yoksunlaşmış düşüncelerin
ablukasına düşmüş ve bu süreç içinde düşünce dünyası çöle dönmüş eski
solcular...
“Evrensel”
düşünmek... Sadece bu değil, “demokrasi”, “özgürlük”, “bağımsızlık” gibi ilk
tınısında kulağa hoş gelen kavramlarla şaşırtılan, şaşkınlığını da giderek
genel politikasının temeline dönüştüren ve iyice “şaşı” hale gelen beyinler...
Ayağının
altındaki toprak kaydığı için nerede durduğunun farkında olmayan, nereye
tutunacağını bilmeyen, dünyaya hangi pencereden bakacağına karar veremeyenler...
Kendi
güçsüzlüğünün verdiği korkuyla, güçlü gördüğünün koltuğunun altına sığınmaya
çalışırken soldan sağa doğru savrulanlar...
Neo-liberalizmin
30 yıldan bu yana giderek artan ideolojik saldırısıyla aşınarak liberalleşen
düşüncelerini “ hem kendisine hem başkalarına “sol” diye yutturmaya çalışanlar...
İşte bunlarla
doldu ortalık.
Aslında, bu
sözümona solculardan bıkkınlık geldi! Belki de, artık bunlara vakit ayırıp,
yanıt vermeğe çalışmak bile abesle iştigal. Yine de, kendisini solcu,
sosyalist, hâttâ komünist olarak betimleyen, yıllarını bu doğrultuda
mücadeleye adamış olduğunu bildiğim şaşkınlar yüzünden, içimdeki yaranın
kanamasını durduramıyorum. Onun için, belki son bir kez daha...
Bir kez
duruş bozulmaya, bakış şaşılaşmaya, akıl şaşmaya görsün...
“Evrensel
düşünmek” diye
ayağa kalkan bu şaşkınlar, emperyalizmin ideologlarının, toplum
mühendislerinin, çıkarları için dünyayı ateşe vermeğe kararlı uluslarüstü sermayenin
teknokratı, lobi çalışanı, hizmetkârı olmuş politikacıların da evrensel
düşündüğünü akıllarına bile getiremiyorlar. Reel sosyalizmin çöküşüyle
birlikte, ortaçağın haçlı orduları gibi ülkeleri kapitalist yağma altına alan;
turuncu devrimleri, Arap baharlarını tezgahlayan saldırganların da “evrensel”
hesaplarla hareket ettiğini anlayamıyorlar. Bugün Ortadoğu’yu allak bullak
eden, iki yıldır Suriye’ye karşı sürdürülen alçakça saldırının ardındaki
“evrensel” senaryoyu fark edemiyorlar. Kürt ulusal hareketinin de bu hesaplara
kurban edilme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu göremiyorlar.
“Evrensel
bakmak”mış! Yukarıda
saydığım işçi sınıfı düşmanlarının hepsi olaylara, olgulara kendi çıkarları ve
konumlarından evrensel bakıyor. İnce hesaplar yaparak, darbeler düzenleyerek, savaşlar,
iç savaşlar çıkararak sömürü ve baskıyı daha da evrenselleştirmeye çabalıyorlar
“Özgürlük” lafı bu solunu şaşırmışların
kulağına hoş geliyor. Bense, bunu duyar duymaz, hemen sormak zorunda
hissediyorum: Kimin özgürlüğü? Sakın bu arada kapitalist sömürgenlerin,
emperyalist yağmacıların özgürlüğü de kastediliyor olmasın?
“Demokrasi”,
“demokratik haklar”,
gibi kavramları çok seviyor ve sık sık kullanıyorlar. Bense hemen bilmek
istiyorum: Hangi toplum düzeninde, hangi sınıfın hakimiyetindeki demokrasi?
Sakın bu “demokrasi” denen düzen, uluslararası ve yerel büyük sermayenin yığınları
maniple ederek düzenlediği seçimlere dayalı burjuva diktatörlüğü anlamına
gelmesin?
“Haklar
uğruna mücadele”yi, sonu
olmayacak şekilde en başa koyuyorlar. Bir nefeste birkaç kez söylemeden
geçmiyorlar. Bense sormadan edemiyorum: Sakın ha, bu “hak”lar “sömürü hakkı”, “yığınsal işten çıkarma
hakkı”, “lokavt hakkı”, “dünya ve evrenin kirletilmesi hakkı”, “yeraltı
sularının özelleştirilmesi hakkı”, “az gelişmiş ülkeleri yağmalama hakkı” ve
daha burada sayamayacağım kadar çok alçaklığa ve insanlık düşmanlığına kapı
açan, yol döşeyen “hak” da içeriyor olmasın? Haksızlıklar manzumesinden ibaret
olan bu sistem içinde, geçici ve sermayenin her sıkıştığı dönemde emek
cephesinden kimi zaman aldatarak, kimi zaman zorla, ateş ve kanla geri aldığını
bildiğimiz “hak”larla uğraşıp durmak, asıl kurtuluş hedefini gözden
yitirmemize neden olmasın?
“Hukuksallık” diye bağırıyor, “hukukun hiçe
sayıldığı”ndan şikâyet ediyor, sızlanarak “hukuka saygı gösterilmesi”ni talep
ediyorlar. Bense, önce soralım istiyorum: söz konusu olan “kimin hukuku”?
Geçerli olan hukuka karşı duruşumu ve mücadelemi de bu soruya verdiğim yanıta
göre belirliyorum.
Bu
insanlar, en başta şu soruyu, işin içine “ama” katmadan, açık, kesin ve hiçbir
çarpıtmaya olanak vermeyecek şekilde yanıtlamalı, sonra da dünyaya ilan
etmelidirler: Hangi konumdan bakarak, hangi sınıf ve katmanların çıkarlarını
hedefleyerek “evrensel bakmak”tan bahsediyorsunuz? (Bu soruya benim yanıtım
açık: Ben en başta işçi sınıfının, emekçi yığınların çıkarlarına bakıyorum!
Ulus, etnisite, din, mezhep, dil, kültür ve bilumum tarihsel olguyu bundan
sonra ve buna bağlı olarak değerlendiriyorum. Çünkü ben komünistim. Ya bu aklı
şaşmışlar?)
Duruş
bozulup, bakış şaşılaşıp, akıl şaşınca...
Gericisi, yobazı,
faşisti, milliyetçisi, ırkçısı, emperyalizmin maşası, taşeronu, liboşu -daha
her kim varsa- tümünün komünistlere saldırısı kadar olağan bir şey yok. Buna
alışığız.
Ne yazık
ki, bir zamanlar kendisini ifade edebilme olanağını Türkiye soluna borçlu
olduğunu unutan Kürt ulusal hareketi de bu koroda saf tutuyor. Kendisine gözü
kapalı biat etmeyen, içinde bulunduğumuz çağa, bölgedeki ve ülkedeki
gelişmelere işçi sınıfının çıkarları açısından evrensel bakan ve varolan
tehlikelere işaret eden komünistlere saldırıda kimi zaman sağı bile gerisinde
bırakıyor.
İşin
kötüsü, bu koroya bir kesim solcu da ekleniyor; böylece her cenahtan gelen
küfür ve karalamalara kanon yaparak katılmış oluyorlar.
Bunlar,
kendilerine korunak yaptıkları Kürt ulusal hareketinin koltuk altında öylesine
derinlere sığınmışlar ki, ulusal haklar uğruna mücadele içindeki Kürt ulusal
hareketine sosyalist içerik kazandırma görevleri olduğunu çoktan unutmuşlar. Kendi
güçsüzlüklerinin kompleksiyle o denli felç olmuş, tarihsel bellekleri o kadar boşalmış,
ideolojik altyapıları öylesine çökmüş ki, başlarını kaldırıp, bu hareketin
çizdiği zikzakları görme olanakları kalmamış.
Her ulusal
hareketin en baştaki hedefinin “kendi” işçi sınıfı ve emekçi yığınlarının
değil, “kendi burjuvazisi”nin özgürlüğü olduğu, komünistler başta olmak üzere
tüm sol güçlerin görevinin de bu süreci emekten yana mücadeleye dönüştürmek olduğu
artık akıllarının ucundan bile geçmez olmuş. Her adımda “evrensel” düşünmek
diye feryat eden sol tarafı felçli
solcular, bu körlük içinde emperyalizmin “evrensel karakteri”ni,
emperyalizmin “evrensel saldırısı”nı, ülkedeki taşeronlarının da bu “evrensel
senaryo”da yer alarak, “evrensel yağma”dan kendilerine pay çıkarmak
sevdası içinde olduğunu görebilirler mi? Hayır!
Göremiyorlar.
Şaşılık çoktan aşılmış; gözlere perde inmiş. Şaşkınlık bitmiş, beyinler dumura
uğramış.
Desem ki...
- Barış
pazarlıkları padişah bozuntusunun emellerine payanda olma tehlikesi gösteri...
- Ne o,
sen barışa karşı mısın?
- Tayyip’in
amacı barış değil, 2. Cumhuriyet’in Anayasa’sına Kürtleri payanda yap...
-
Çözerse Tayyip çözecek!
- AKP ile
aynı görüşleri paylaşıyoruz söylemini...
- Reel
politika bu!
- Sünni
İslam’ın Ortadoğu halklarının çimentosu olacağı iddia edi...
- Biz
herkese özgürlük ve demokrasiden yanayız!
- AKP’nin
Türkiye’yi İslam ülkesine dönüştürme projesine destek olma...
- Demokratik
haklar için neden olmasın?
- Alevilerin
görmezden gelinmesine, Sünni saldırı altında ezilmelerine göz yumulma...
- O
başka konu, buraya ne karıştırıyorsun?
-
Ortadoğu’da diğer halklar, dinler ve mezheplerin de hiçe sayılmasına...
- Canım
beklesene, demokratik toplumdan onlara da paylarını alırlar!
- Misak-ı
milli sınırlarına işaret ederek eski Osmanlı topraklarına göz dikenlere destek
ol...
-
Çizilmiş somut sınır mı var? Biz Kürtlerin yaşadığı bölgeleri kastediyoruz!
-
Söylemlerde işçiden, emekçiden hiç bahis yok...
- Onlar
da Kürt ulusunun içinde. Tüm ulusun çıkarları savunuluyor!
- Doğu’da
her türden tarikatın, Hizbullah’ın falan örgütlenmesine göz yumm...
- Onlar
da Kürt!
- Kürt
siyasetinin bu süreçte kırdaki yoksul köylüye, kentteki işçi ve emekçiye ne
getireceği...
- Anlaşıldı,
sen Kürt düşmanısın!
- Ben
sadece bazı tehlikelere işaret etm...
-
Ulusalcı! Faşist!
- ...
Bir
yanındaki feodal bağları hâlâ muhafaza eden Kürt burjuvazisinin pragmatik
hesaplar peşinde Kürt ulusal hareketini emperyalizmin evrensel senaryosunun
girdabına sürükleme tehlikesini
göstermeye çalışmak ne zor iş...
* * *
Her türlü
siyasi terbiyeden yoksun, Kürt hareketini, ne tarafa yönelirse yönelsin, ne
yaparsa yapsın, gözü kapalı onaylamaya yanaşmayan herkese kara çalan; 1 Mayıs
yazısını Türkiye Komünist Partisi’ne küfretmeye ayıracak kadar komünist düşmanı;
TKP’ye “milliyetçi” diye saldırmakla
yetinmeyip, “faşist” diyecek kadar sınır tanımaz ve utanma bilmez bir
müfterinin yazısını, “evrensel düşünmek” diye çevresine dağıtan, bunca küfür ve
iftirayı “keyif alarak okuma” kıvamına gelmiş bir kişiye ne denebilir ki?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder