19 Mart 2012 Pazartesi

ÖRGÜTLENME ÜZERİNE..!

Merhabalar, yaklaşık bir yıl önce kaleme aldığım bir yazıyı sizlerle paylaşmayı uygun gördüm.
Ali Ersin GÜR  09/06/2010  Sol iletişim
 Toplumsal değişimi hedefleyen her siyasal oluşum, iktidarı elde etmeyi de mutlaka hedeflemek zorundadır. Yaşamı demokratikleştirmeyi ve toplumsal sorunlara çözüm üretmeyi hedefleyen her siyasal oluşum böyle bir görevle karşı karşıyadır ve bunun gereğini yapmakla yükümlüdür. İşin başında olmamızı gerekçe göstererek böylesine hayati bir görevden kaçınmamız mümkün değildir. Bu yüzdendir ki örgütlenme, çalışma tarzı ve mücadele anlayışımızı buna göre şekillendirmemiz gerekmektedir.
         Bugün birinci görevimiz geleceğin “yeni politik organizasyonunu” yaratmaktır.  Mevcut siyasal oluşum ve partilerin hiç biri toplumun ihtiyaçlarını karşılamaya cevap vermemektedir. Bu yüzdendir ki toplumun büyük çoğunluğunda ciddi bir gelecek kaygısı mevcuttur. Bu da toplumsal hoşnutsuzluğa neden olmaktadır. Ne varki bu kesimin örgütsüzlüğü ve neoliberal politikacıların ustaca yönlendirmeleri nedeniyle halkın büyük bir bölümünde umutsuzluk hakimdir. İşte toplumun bu büyük bölümünü oluşturan kesimlerin  (kendilerine söz hakkı tanınmayan yoksulların, emeğiyle keçinenlerin, işsizlerin, emeklilerin ve ezilenlerin kısacası “baldırı çıplakların” ve “çulsuzların”) geleceklerine dair umutsuzluğunu kırarak umuda dönüştürecek “yeni bir oluşumu” yaratmak göreviyle karşı karşıyayız.
         Son elli yıl içinde ülkemizde yaşanan darbeler ve ülkede uygulanan neoliberal politikalar nedeniyle halkın kendisine olan güveni ciddi şekilde erozyona uğramıştır. Bu durum etkin, yaygın ve sonuç alıcı bir toplumsal muhalefet oluşturmanın önündeki en büyük engellerden biridir.  Zedelenen ve derin yaralar alan toplumsal özgüveni sağlayıcı mekanizmalar ve çözümler üretmek de bize düşmektedir. Bunun için de önce kendimizdeki güven yitimini gidermemiz şarttır.
         Ülkemiz solu, bugüne kadar hep birilerini hedef alarak kendisini varetme çabası içinde olmuştur ki bu durum kısır tartışmalara ve sürekli bölünerek ufacık “dükkancıkların” doğumuna sebebiyet vermiştir.  Dışımızdaki solu hedef alıp eleştirerek hiçbir yere varamayacağımız ve olsa olsa sadece onlar gibi bir yapıya vücut vereceğimiz aşikardır. Oysa ki bugün ihtiyaç duyulan, tamamen bambaşka bir şeydir. Toplumsal dönüşümü hedefleyen ve geleceğin demokrasisini inşa etmeyi kendisine görev edinmiş bir siyasal yapı..! Bunun için milyonlarca örgütsüz insan hedef kitlemizi oluşturmaktadır. Böylesine zor ve yoğun emek gerektiren bir görevle karşı karşıyayız..!

Ankara ve İstanbul’da oturarak Anadolu’yu örgütlememiz mümkün değildir.  
         Toplumsal dönüşümü hedefleyen bir siyasal oluşum sadece iki-üç büyük metrepolda örgütlenmekle yetinemez. Ülkenin tüm il, ilçe, köy ve mezralarında örgütlenmeden ve buralara kök salmadan istediğimiz başarıyı elde etmemiz mümkün değildir. Bu yüzdendir ki Anadolu’yu dolaşıp “yeni projeyi” anlatacak çalışma ekiplerine ihtiyaç var.
         Demokrasi mücadelesi vekaleten yürütülemeyeceğine göre halkın doğrudan aktif katılımı ile Halk İktidarını oluşturmak, önümüzdeki uzun vadeli temel hedefimiz olmalıdır. Bugün dünya genelinde ve ülkemizde egemen olan neo liberalizme karşı çözüm, doğrudan demokrasi ve halkın yönetime doğrudan katılımdır. Neoliberallerin demokrasi anlayışı bir demoğojiden ibaret olup halkı yanıltmaktan başka bir şey değildir. Onlara göre politika işi sadece belli bir elit kesimin (profosyönel politikacıların)  işi olmalı ve “baldırıçıplakların” veya “çulsuzların” yapacağı bir iş değildir. Buna karşılık  bizler;  tüm kararları sorunun sahipleriyle birlikte almalı ve çözümü de birlikte üretip yaşama geçirmeliyiz.  Unutmayalım ki solun bugün dibe vurmasının asıl nedeni; halkın bize güvensizliğinden değil, bizim halka güvenmeyişimizden kaynaklanmaktadır. Bunun için bürokratik merkeziyetçilik ve dayatmacılıktan mutlak surette kaçınmalıyız. Günümüzün tek devrimci dinamiği halkın kendisidir. Bu yüzdendir ki geniş halk yığınlarını sürece dahil etmenin mekanizmaları ve kanallarını açmak zorundayız. Ancak bu bu şekilde “politikanın toplumsallaşması ve yine toplumun da politikleşmesinin” önünü açmış oluruz.
         Halkın kendi İktidarı, hiç kimse için diktatörlük veya oligarşik bir yönetim olmayacak; herkes için demokrasi olacaktır. Son yüz yıllık dünya pratiği, neler yapmamamız konusunda zengin derslerle doludur. Dünyada ve ülkemizde yaşananlardan olumlu ve olumsuz dersler çıkararak yeni bir eşitlikçi ve özgürlükçü sol seçenek yaratmak görevi ile karşı karşıyayız. Toplumsal mülkiyet, çoğulculuk ve doğrudan demokrasi bu sürecin üç temel anahtar kavramını oluşturacaktır.  Buna karşılık monist yaklaşımlar, bürokratik merkeziyetçilik ve doğmatik fikirlerden ciddi bir kopuş yaşamadan karşı karşıya olduğumuz görevlerin üstesinden gelmemiz mümkün değildir.
         Bizler ülke insanının cevap bekleyen sorularına çözüm üretecek yeni bir politik yapı ve  tarzı geliştirmek zorundayız. Bunun içindir ki  sık sık hatalar yapma olasılığımız büyüktür. Hatalarımızdan ders çıkardığımız müddetçe bundan korkmamalıyız.  BİRLİKTE BAŞARABİLİRİZ..!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder