GÜLERCE’NİN SOL DÜŞMANLIĞI DEPREŞTİ
BirGün
Zaman yazarı ve Gülen Cemaati’nin sözcüsü olarak bilinen Hüseyin Gülerce köşe yazısında ‘Yeni Ergenekon’ tanımı yaptı. Tanımda Tutuklu Gazeteciler,Sivas Katliamı ve Hrant Dink davası ‘Yeni Ergenekon’un mücadele alanları olarak işaret edildi.
Hrant Dink cinayetinde ‘örgüt yok’, Sivas Katliamı’nda ‘zaman aşımı var’ kararlarının çıktığı davaları ve Ahmet Şık ile Nedim Şener’in tutuklanmalarını eleştiren kesimler Hüseyin Gülerce’nin Ergenekon radarının yeni muhatapları oldu. Gülerce bu üç davanın sürekli gündemde tutulmasından duyulan rahatsızlığı şu sözlerle ifade etti:
“Vesayet rejimini ve onun darbeler için kaos hazırlayıcı yapılanması Ergenekon'u hafife alanlar fena yanılırlar. Şu anda Ergenekon, üç cephede birden güç toplama hamlesi başlattı. Hrant Dink davası kararına tepki, Sivas katliamı davası kararına tepki ve Nedim Şener ile Ahmet Şık'ın tahliyeleri üzerlerinden kamuoyu oluşturma...”
Gülerce, Ergenekon’un elinde halen ‘çok güçlü’ bir medya olduğunu ve bu vasıtayla “gerçeklerin tersyüz edilmesi, hukuksuzlukların üzerine şal örtülmesi ve hakikatlerin perdelenmesi” için çalışıldığını kaleme aldı. Ergenekon davasının itibarsızlaştırıldığını, Dink cinayeti ve Sivas Katliamı davasının faturasının AKP’ye kesilmeye çalışıldığını söyleyen Gülerce bunun arkasında ise sol kesimin olduğunu söyledi. Gülerce’nin formülündeki üç başlığın solun muhalefet alanları olmasından doğal bir şey yok. Ancak kullanılan üslup, bu davalardaki hukuksuzluklara muhalefet eden kesimlerin iktidar çevresini ne denli rahatsız ettiğinin göstergesi durumunda. Açıktan Ergenekonculuk göndermesi ise bu muhalefetin yeni bir operasyon dalgasının hedefinde olduğu yorumlarını doğuruyor.
GÜLERCE’NİN SOL DÜŞMANLIĞI DEPREŞTİ
Sivas Katliamı davasında mahkeme önündeki protestoyu “Sol gösteri, bazı Alevi derneklerinin de desteğiyle, Sivas katliamının özünü, Ergenekon'dan kaçırma numarasına dönüşüverdi.” diyen Gülerce, önümüzdeki dönemde Ergenekon operasyonunun ideolojik olarak büküleceği alanı da ‘sol’ anahtarıyla işaret ediyor. Bu parlak zekaya göre solcuların yürüttüğü mücadele Sivas Katliamı’nın aydınlatılmasına engel oluyor ve Ergenekon’un işine geliyor. Yani solcular Ergenekon’un gerçekleştirdiği Sivas Katliamı’nın aydınlatılmaması için mahkeme önünde eylem yapıyor. Okuması bile ciddi bir sabır ve hayal gücü gerektiren bu mantık derinliğini İstanbul Üniversitesi’ndeki Sivas Katliamı anmasına saldıran Müslüman Gençlik isimli gerici grubun açıklamasında bulabiliyoruz. Öğrencilere ‘Yaşasın Şeriat, Daha Fazla Sivas’ sloganlarıyla saldıran grup olaydan bir gün sonra yaptığı açıklamada ‘Sivas’ın sol tarafından tezgahlandığını, protesto edenlerin olayları çıkaranlarla aynı derin güçler olduğunu’ söylüyor. Gülerce’den bir farkı var mı dersiniz?
Gülerce’nin Zaman’da kullandığı kürsünün başka köşelere benzemediği iyi bilinir. Bu köşeden daha önce polis-yargı operasyonlarının hedefi olacak çevreler de gösterilmiştir, Başbakan’la kabine pazarlığına da girilmiştir. ‘Yeni Türkiye’ bir nevi bu köşelerden yönetilir, kimin başına hangi çorabın örüleceğinin haberleri öncelikle burada anons edilir. Bugün de AKP politikalarına muhalefet edenlere Ergenekonculuk tehdidiyle bir mesaj verilmeye çalışılıyor. Bu meydan okumayı AKP ve Cemaat arasında yaşanan çatışmayı sonlandırarak yeniden ortak düşman hedefine yönelme adımı olarak görmek de mümkün.
İSLAMCILIKTAN DEMOKRASİ ÇIKARMAK!
Öte yandan, İslamcı kesimin demokratikleşmeye yüklediği anlam da birkaç yorumu hak ediyor. Türkiye tarihinde yaşanan darbelerin, devlet ve çeteler arasındaki kirli ilişkilerin ürünü olan kanlı eylemlerin, katliamların sistematik olarak solcu, ilerici, demokrat kesimleri hedef aldığı ortadayken sağcıların ‘demokratikleşme’ maskesi altında yürüttüğü kampanya insanlık adına utanç verici bir boyuta ulaştı. Derin devlet organizasyonu milliyetçisi ve dincisiyle sağın ideoloji ve kitle tabanına dayanıyor ama Ergenekon operasyonlarının hedefinde nedense sol var. Kendi tarihindeki kirli ilişkilerle hesaplaşmak yerine Türkiye’de yeni dönemin liberal-muhafazakar iktidarının devletleşmesinin parçası olarak ortaya çıkan Ergenekon soruşturması ile tüm kavramların içi boşaltılmaya devam ediyor. Çorum’u, Maraş’ı, Kanlı Pazar’ı, 16 Mart Katliamı’nı planlayan, örgütleyen, izlediğinde içi ferahlayanlar bugün bunları gizli ellerin tezgahladığını öne sürüyor. Bu zat-ı muhteremlere bu gizli elin adresini dışarıda aramalarına gerek olmadığını, bunu en iyi kendilerinin bileceğini hatırlatmak gerekiyor.
Yazının aslı: http://www.birgun.net/politics_index.php?news_code=1331986065&year=2012&month=03&day=17
BirGün
Zaman yazarı ve Gülen Cemaati’nin sözcüsü olarak bilinen Hüseyin Gülerce köşe yazısında ‘Yeni Ergenekon’ tanımı yaptı. Tanımda Tutuklu Gazeteciler,Sivas Katliamı ve Hrant Dink davası ‘Yeni Ergenekon’un mücadele alanları olarak işaret edildi.
Hrant Dink cinayetinde ‘örgüt yok’, Sivas Katliamı’nda ‘zaman aşımı var’ kararlarının çıktığı davaları ve Ahmet Şık ile Nedim Şener’in tutuklanmalarını eleştiren kesimler Hüseyin Gülerce’nin Ergenekon radarının yeni muhatapları oldu. Gülerce bu üç davanın sürekli gündemde tutulmasından duyulan rahatsızlığı şu sözlerle ifade etti:
“Vesayet rejimini ve onun darbeler için kaos hazırlayıcı yapılanması Ergenekon'u hafife alanlar fena yanılırlar. Şu anda Ergenekon, üç cephede birden güç toplama hamlesi başlattı. Hrant Dink davası kararına tepki, Sivas katliamı davası kararına tepki ve Nedim Şener ile Ahmet Şık'ın tahliyeleri üzerlerinden kamuoyu oluşturma...”
Gülerce, Ergenekon’un elinde halen ‘çok güçlü’ bir medya olduğunu ve bu vasıtayla “gerçeklerin tersyüz edilmesi, hukuksuzlukların üzerine şal örtülmesi ve hakikatlerin perdelenmesi” için çalışıldığını kaleme aldı. Ergenekon davasının itibarsızlaştırıldığını, Dink cinayeti ve Sivas Katliamı davasının faturasının AKP’ye kesilmeye çalışıldığını söyleyen Gülerce bunun arkasında ise sol kesimin olduğunu söyledi. Gülerce’nin formülündeki üç başlığın solun muhalefet alanları olmasından doğal bir şey yok. Ancak kullanılan üslup, bu davalardaki hukuksuzluklara muhalefet eden kesimlerin iktidar çevresini ne denli rahatsız ettiğinin göstergesi durumunda. Açıktan Ergenekonculuk göndermesi ise bu muhalefetin yeni bir operasyon dalgasının hedefinde olduğu yorumlarını doğuruyor.
GÜLERCE’NİN SOL DÜŞMANLIĞI DEPREŞTİ
Sivas Katliamı davasında mahkeme önündeki protestoyu “Sol gösteri, bazı Alevi derneklerinin de desteğiyle, Sivas katliamının özünü, Ergenekon'dan kaçırma numarasına dönüşüverdi.” diyen Gülerce, önümüzdeki dönemde Ergenekon operasyonunun ideolojik olarak büküleceği alanı da ‘sol’ anahtarıyla işaret ediyor. Bu parlak zekaya göre solcuların yürüttüğü mücadele Sivas Katliamı’nın aydınlatılmasına engel oluyor ve Ergenekon’un işine geliyor. Yani solcular Ergenekon’un gerçekleştirdiği Sivas Katliamı’nın aydınlatılmaması için mahkeme önünde eylem yapıyor. Okuması bile ciddi bir sabır ve hayal gücü gerektiren bu mantık derinliğini İstanbul Üniversitesi’ndeki Sivas Katliamı anmasına saldıran Müslüman Gençlik isimli gerici grubun açıklamasında bulabiliyoruz. Öğrencilere ‘Yaşasın Şeriat, Daha Fazla Sivas’ sloganlarıyla saldıran grup olaydan bir gün sonra yaptığı açıklamada ‘Sivas’ın sol tarafından tezgahlandığını, protesto edenlerin olayları çıkaranlarla aynı derin güçler olduğunu’ söylüyor. Gülerce’den bir farkı var mı dersiniz?
Gülerce’nin Zaman’da kullandığı kürsünün başka köşelere benzemediği iyi bilinir. Bu köşeden daha önce polis-yargı operasyonlarının hedefi olacak çevreler de gösterilmiştir, Başbakan’la kabine pazarlığına da girilmiştir. ‘Yeni Türkiye’ bir nevi bu köşelerden yönetilir, kimin başına hangi çorabın örüleceğinin haberleri öncelikle burada anons edilir. Bugün de AKP politikalarına muhalefet edenlere Ergenekonculuk tehdidiyle bir mesaj verilmeye çalışılıyor. Bu meydan okumayı AKP ve Cemaat arasında yaşanan çatışmayı sonlandırarak yeniden ortak düşman hedefine yönelme adımı olarak görmek de mümkün.
İSLAMCILIKTAN DEMOKRASİ ÇIKARMAK!
Öte yandan, İslamcı kesimin demokratikleşmeye yüklediği anlam da birkaç yorumu hak ediyor. Türkiye tarihinde yaşanan darbelerin, devlet ve çeteler arasındaki kirli ilişkilerin ürünü olan kanlı eylemlerin, katliamların sistematik olarak solcu, ilerici, demokrat kesimleri hedef aldığı ortadayken sağcıların ‘demokratikleşme’ maskesi altında yürüttüğü kampanya insanlık adına utanç verici bir boyuta ulaştı. Derin devlet organizasyonu milliyetçisi ve dincisiyle sağın ideoloji ve kitle tabanına dayanıyor ama Ergenekon operasyonlarının hedefinde nedense sol var. Kendi tarihindeki kirli ilişkilerle hesaplaşmak yerine Türkiye’de yeni dönemin liberal-muhafazakar iktidarının devletleşmesinin parçası olarak ortaya çıkan Ergenekon soruşturması ile tüm kavramların içi boşaltılmaya devam ediyor. Çorum’u, Maraş’ı, Kanlı Pazar’ı, 16 Mart Katliamı’nı planlayan, örgütleyen, izlediğinde içi ferahlayanlar bugün bunları gizli ellerin tezgahladığını öne sürüyor. Bu zat-ı muhteremlere bu gizli elin adresini dışarıda aramalarına gerek olmadığını, bunu en iyi kendilerinin bileceğini hatırlatmak gerekiyor.
Yazının aslı: http://www.birgun.net/politics_index.php?news_code=1331986065&year=2012&month=03&day=17
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder