ÖzgürGündem 27/10/2011
Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranlarında yapılan artışlar ve dün bir kısmı ertelenen vergi artışları gündemdeki yerini koruyor. İktisatçı Prof. Dr. İzzettin Önder, hükümetin ekonomi politikasını ve yapılan zamları değerlendirdi.
“Vatandaş anlayışına dayalı sosyal devlet yerini giderek cemaatleşmiş köleci devlet yönetimine bırakmaktadır”
“İşsizlik, gelir dağılımım bozukluğu ve yaşanan yoksulluk ciddi sorunlar olarak karşımızda durmaktadır. İslam kullanılarak, insan vicdanları ve etik dokular şiddetle ve büyük bir hızla tahrip edilmektedir. Bir tür sosyal çevre kirlenmesi yaşanmaktadır."
‘Güncelleme’ tepkiyi törpülüyor
Yapılan son zamların bir vergi zammı olduğunu kaydeden Önder, lüks otomobil ve cep telefonlarına yapılan ÖTV zamlarının anlaşılabileceğini fakat akaryakıt ve doğalgaz gibi temel girdilere ve tüketim ürünlerine yapılan zammın vergi geliri sağlamak amacı dışında adalet ve haklılık açılarından hiçbir açıklamasının olmadığını söyledi. Yapılan zamların “güncelleme” olarak nitelenmesinin yani vergi zammının perdelenmesine ve halkın tepkisinin törpülenmesine yönelik bir girişim olduğunun altını çizen Önder, “Tabii ki, gerçeğin, yani vergi zammının perdelenmesine ve halkın tepkisinin törpülenmesine yöneliktir. Zamlanan vergi ile işleme sokulan ürünlerin bazılarının ithal ediliyor olmaları, yükselen kur nedeniyle maliyetlerinin de yükselmiş olduğunu gösterir, ancak alkollü içkiler ve tütün ürünleri gibi bazı ürünler büyük kısmı itibariyle yerlidir ve döviz fiyatı ile doğrudan ilgili değildir.” dedi.
Yunanistan mı olsaydık?
Başbakan Erdoğan’ın, 5.5 milyar TL’lik bir gelir getirmesi beklenen zamların ardından yaptığı “Zamlar olmasaydı Yunanistan mı olsaydık” açıklamasınıda değerlendiren Önder, zamlarla ekonomi kurtarmanın ülke ekonomisinin ne kadar kötü bir durumda olduğunun göstergesi olduğunu belirtti. Önder, “Bu zamların yapılmasıyla Yunanistan gibi olacak idi isek, Türkiye bayağı kötü durumda demektir. Yunanistan, euro bölgesine dahil olduğundan, para politikasından mahrum olarak ve ileri merkezlere piyasa hizmeti görerek borç yapıp krize sürüklenmiştir.” dedi.
AKP’nin ekonomi politikasının olmadığını da kaydeden Önder, AKP hükümetinin, 2000 yılında IMF tarafından yapılan ve bir yıl sonra Kemal Derviş tarafından “Güçlü Ekonomiye Geçiş” sloganıyla revize edilen program ile çalıştığını hatırlattı.
‘Deprem derin krizin kanıtıdır’
“Vatandaş anlayışına dayalı sosyal devlet yerini giderek cemaatleşmiş köleci devlet yönetimine bırakmaktadır” diyen Önder, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “İşsizlik, gelir dağılımım bozukluğu ve yaşanan yoksulluk ciddi sorunlar olarak karşımızda durmaktadır. İslam kullanılarak, insan vicdanları ve etik dokular şiddetle ve büyük bir hızla tahrip edilmektedir. Bir tür sosyal çevre kirlenmesi yaşanmaktadır. Son krizin Türkiye’yi teğet geçmesi söz konusu değildir. Ancak, bu kriz ileri ve olgun ekonomi krizidir. O nedenle, kriz gelişmiş merkezlerde dolaşır, onları çökertirken, gelişmekte olan çevresel konumlu ekonomilerde doğrudan kriz görülmemekte, ancak krizin yansımış etkileri yaşanmaktadır. Türkiye de bu konumda olduğundan ne bankalarımız battı ne de doğrudan kriz yaşadık. Ne var ki, son depremde bu kadar insan kaybı aslında ne denli derin bir kriz içinde olduğumuzun çok ciddi kanıtıdır. Böyle bir deprem Batı dünyasında kaç kişinin ölümüne yol açardı diye bir düşünmemiz gerekir.”
Yazının aslı: http://www.ozgur-gundem.com/index.php?haberID=23791&haberBaslik=Wan depremi krizin kanıtıdır&action=haber_detay&module=nuce
Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranlarında yapılan artışlar ve dün bir kısmı ertelenen vergi artışları gündemdeki yerini koruyor. İktisatçı Prof. Dr. İzzettin Önder, hükümetin ekonomi politikasını ve yapılan zamları değerlendirdi.
“Vatandaş anlayışına dayalı sosyal devlet yerini giderek cemaatleşmiş köleci devlet yönetimine bırakmaktadır”
“İşsizlik, gelir dağılımım bozukluğu ve yaşanan yoksulluk ciddi sorunlar olarak karşımızda durmaktadır. İslam kullanılarak, insan vicdanları ve etik dokular şiddetle ve büyük bir hızla tahrip edilmektedir. Bir tür sosyal çevre kirlenmesi yaşanmaktadır."
‘Güncelleme’ tepkiyi törpülüyor
Yapılan son zamların bir vergi zammı olduğunu kaydeden Önder, lüks otomobil ve cep telefonlarına yapılan ÖTV zamlarının anlaşılabileceğini fakat akaryakıt ve doğalgaz gibi temel girdilere ve tüketim ürünlerine yapılan zammın vergi geliri sağlamak amacı dışında adalet ve haklılık açılarından hiçbir açıklamasının olmadığını söyledi. Yapılan zamların “güncelleme” olarak nitelenmesinin yani vergi zammının perdelenmesine ve halkın tepkisinin törpülenmesine yönelik bir girişim olduğunun altını çizen Önder, “Tabii ki, gerçeğin, yani vergi zammının perdelenmesine ve halkın tepkisinin törpülenmesine yöneliktir. Zamlanan vergi ile işleme sokulan ürünlerin bazılarının ithal ediliyor olmaları, yükselen kur nedeniyle maliyetlerinin de yükselmiş olduğunu gösterir, ancak alkollü içkiler ve tütün ürünleri gibi bazı ürünler büyük kısmı itibariyle yerlidir ve döviz fiyatı ile doğrudan ilgili değildir.” dedi.
Yunanistan mı olsaydık?
Başbakan Erdoğan’ın, 5.5 milyar TL’lik bir gelir getirmesi beklenen zamların ardından yaptığı “Zamlar olmasaydı Yunanistan mı olsaydık” açıklamasınıda değerlendiren Önder, zamlarla ekonomi kurtarmanın ülke ekonomisinin ne kadar kötü bir durumda olduğunun göstergesi olduğunu belirtti. Önder, “Bu zamların yapılmasıyla Yunanistan gibi olacak idi isek, Türkiye bayağı kötü durumda demektir. Yunanistan, euro bölgesine dahil olduğundan, para politikasından mahrum olarak ve ileri merkezlere piyasa hizmeti görerek borç yapıp krize sürüklenmiştir.” dedi.
AKP’nin ekonomi politikasının olmadığını da kaydeden Önder, AKP hükümetinin, 2000 yılında IMF tarafından yapılan ve bir yıl sonra Kemal Derviş tarafından “Güçlü Ekonomiye Geçiş” sloganıyla revize edilen program ile çalıştığını hatırlattı.
‘Deprem derin krizin kanıtıdır’
“Vatandaş anlayışına dayalı sosyal devlet yerini giderek cemaatleşmiş köleci devlet yönetimine bırakmaktadır” diyen Önder, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “İşsizlik, gelir dağılımım bozukluğu ve yaşanan yoksulluk ciddi sorunlar olarak karşımızda durmaktadır. İslam kullanılarak, insan vicdanları ve etik dokular şiddetle ve büyük bir hızla tahrip edilmektedir. Bir tür sosyal çevre kirlenmesi yaşanmaktadır. Son krizin Türkiye’yi teğet geçmesi söz konusu değildir. Ancak, bu kriz ileri ve olgun ekonomi krizidir. O nedenle, kriz gelişmiş merkezlerde dolaşır, onları çökertirken, gelişmekte olan çevresel konumlu ekonomilerde doğrudan kriz görülmemekte, ancak krizin yansımış etkileri yaşanmaktadır. Türkiye de bu konumda olduğundan ne bankalarımız battı ne de doğrudan kriz yaşadık. Ne var ki, son depremde bu kadar insan kaybı aslında ne denli derin bir kriz içinde olduğumuzun çok ciddi kanıtıdır. Böyle bir deprem Batı dünyasında kaç kişinin ölümüne yol açardı diye bir düşünmemiz gerekir.”
Yazının aslı: http://www.ozgur-gundem.com/index.php?haberID=23791&haberBaslik=Wan depremi krizin kanıtıdır&action=haber_detay&module=nuce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder