14 Eylül 2011 Çarşamba

Negri, Agnoli ve Anti-Parlamentarizm

Halil Turhanlı:   13/09/2011  BirGün
Lenin “ çoçukluk hastalığı”, olarak nitelediği ve “ küçük burjuva dağınıklığı” sözüyle eleştirdiği , parlamenter politikayı, geleneksel parti politikalarını reddeden , kendiliğindenciği ve kitlelerin doğrudan ve kendiliğinden eylemini anlayışın günümüzde canlandığını belitmiştim. Bosteels çok haklı olarak , Badiou’yu bu eğilimin temsilcilerinden biri olarak görüyor . Sadece Badiou’yu değil, Antonio Negri’yi de.

Negri ve Hardt birlikte kaleme aldıkları İmparatorluk’da, İmparatorluk (iktidar) ve çoğulluk (direniş) arasında içkin bir tersine çevrilebilirlik ilişkisinin bulunduğunu ileri sürmüşlerdi. Onlara göre, çokluk İmparatorluğun içindedir ve bir karşı-imparatorluk oluşturabilir .Bir başka deyişle, direniş zayıf halkaya dıştan bir saldırı biçiminde olmayacaktır ; çünkü, komünizm günümüzün kapitalist devletlerinin içinde potansiyel olarak mevcuttur. Daha açık bir anlatımla, komünizm çalışmanın örgütleniş biçiminin reddedilmesinde doğar.

Badiou tarihsel olarak iflas etmiş sosyalizm ve doğrulanma imkanını elinde tutan komünist hipotez arasındaki önemli ayrıma dikkat çekiyor, kolektif özgürleşme sürecinde sosyalizm ve sosyalist devlet aşamalarının atlanmasını öneriyor ; çünkü tarihsel olarak reel sosyalizm , sosyalizmi bir aşama olmaktan çıkarmış, bir durum , bir devlet haline getirmiştir. (state sözcüğünün hem durum, hem de devlet anlamına geldiğini hatırlayalım ). Sosyalist devletin bürokratik örgütlenmesi, baskıcı yapıcı komünizme geçişin önünde engel oluşturmuş, sönümleneceği söylenen devlet üretimin örgütleyicisi ve toplumun yönlendiricisi olarak varlığını sürdürmede ısrar etmişti.

Düşüncelerindeki pek çok farklılık bir yana, bu konuda Antonio Negri de benzer tezler dile getiriyor.” Sosyalizm ile komünizm arasındaki ayrımı mümkün olduğunca güçlü biçimde” savunmak ve sosyalizmin komünizme geçişin bir aracı , bir aşaması olmadığını vurgulamak gerektiğini belirtiyor . (Negri’nin 1990 yılında yazdığı ek .Guattari – Negri ,Bizim Gibi Komünistler, çev.İ.Sümer,M.Erata,B.Özçorlu,Otonom, 2006, içinde, s. 93 )

Sosyalizm , “ eşzamanlı olarak merkezi devleti ve hukukun iktidarını dağıtacak bir geçiş dönemi “ olmalıydı ve söz konusu geçiş radikal bir demokratik katılım süreci içinde geçiş sağlanmalıydı (Negri , s. 91 ). Ama sonuç hiç de böyle olmadı, O halde şimdi bizler ( ‘ bizim gibi komünistler ‘ ),” kapitalizmden komünizme sosyalizm yoluyla bir ilerleme, bir geçişin mümkün olmadığını kabul etmeliyiz.
Bu nedenleasgari zorunlu program komünizmdir.” İnsanların bireysel ve kolektif özgürlüklerini ellerine alabilecekleri tek toplum komünist toplumdur. Ayrıca, “ Komünizm parayı ve diğer soyut eşdeğerleri insanın tek alanı haline getiren mekanizmaların eğilimsel olarak yok edilmesini ifade eder”.

Negri-Guattari bu “ asgari zorunlu programı” hayata geçirebilmek için yeni bir örgütlenme biçimine ihtiyaç olduğunun altını çiziyorlar. Leninist partiye, bu örgütlenme tarzının esasını oluşturan demokratik merkeziyetçiliğe karşı alternatif bir model olacak , kapitalist düzenlemeleri etkisiz kılacak, tekilliğin dinamiklerini bastırmayacak ” işlevsel bir çok merkezlilik “ öneriyorlar. (Bu arada şu not da düşülmeli : Negri’nin de hatırlattığı gibi, gerçekten Rosa Luxemburg, Leninist parti anlayışıyla komünizme geçilemeyeceğini öngörmüş ve bu sorunu gündeme getirmiş, bir tür kendiliğindenciliği savunmuştu ).

Yukarıda, Lenin’in eleştirdiği “ çocukluk hastalığı”nın günümüzde nüksettiğini söylemiştim. Aslında Lenin’in geçen yüzyılın başlarında eleştirdiği bu hastalığın canlanması 60’lara dayanıyor. Yeni solun neredeyse bütün tezlerinde, eylemlerinde bu eğilimin etkileri vardı.

Negri’nin yakın dosttu, yoldaşı Johannes Agnoli’nin Peter Bückner ile ortaklaşa kaleme aldığı Demokrasinin Dönüşümü başlıklı kitapta dile getirdiği tezler “çocukluk hastalığı”nın katışıksız örneğidir . Agnoli , 1967’de yayımlanan, bir bakıma Almanya’daki radikal gençlik hareketinin rehberi olan ve üç bölümden oluşan bu kitabın bir bölümünü yazmıştı. 1968’de onun savunduğu anti-parlamentarizm Rudi Dutschke’nin doğrudan eylem anlayışıyla örtüştü ve tamamlandı, ; ayrıca kitabın yayınlanmasını izleyen on yıl içindeki gelişmeler, özellikle de Almanya Sonbaharı olarak anılan 1977 yılında yaşanılanlar kitapta dile getirilen düşünceleri doğruladı. ( En nihayetinde sosyal demokrasinin bir ideologu olan, dolayısıyla radikal sol düşüncelerden ürken ve radikal sol eylemler karşısında muhafazakar tepkiler veren Habermas ise o günlerde muhalif gençleri ‘sol faşistler’ olarak niteliyordu ).

Kapitalist devletin işlevi, tarihsel olarak farklı biçimler almış olsa da, emeği disiplin altına almak, kapitalist yeniden üretimi örgütlemek, kapitalist birikimi güvence altına almak, kriz dönemlerinin aşılmasını sağlamaktır. Agnoli’ye göre bunları yerine getirmenin en etkili yolu faşizmdir. Ne ki, açık şiddetin, terörün sürekli uygulanması meşruiyet sorunu yaratır. Bu nedenle, faşizmin çıplak şiddetinin yerine yanılmasa yaratan bir düzenleme tercih edilir.

Agnoli’ye göre parlamento ve temsil sistemi kitleleri yazgılarını ellerine almaktan uzaklaştıran, onların politik hayata katılmalarını engelleyen, sistem karşıtı güçleri etkisizleştiren araçlar. Bu araçlar ezilen ve sömürülen sınıfları politik alanın dışında tutuyor, katılımı engelliyor.

Parlamenter düzen üretim alanındaki temel antagonizmaları gizlemek için sahte ( pseudo ) bir çoğulculuk sunuyor ve sınıf bilinçinin yerine dört-beş yıllık aralıklarla sandık başına gitmekten, politika yapma hakkından profesyonel politikacılar lehine feragat etmekten ve bunu görev olarak benimsemekten ibaret olan yurttaş ( Staatsbürger ) bilincini ikame ediyor.

Parlamento oligarşi ile halk arasında perdeleme misyonu yürütüyor. Düzenin salt oligarşinin çıkarlarını koruduğu, salt oligarşi lehine işlediği gerçeğini gizliyor. İkinci büyük savaş sonrasında oligarşiye bütünüyle entegre olan sosyal demokrat ve sosyalist partiler de işçi sınıfında devletin tarafsız bir hakem , bir arabulucu olduğu yanılsamasını yarattılar. İşçi sınıfını gerçekte onları temsil etmeyen, lehlerine işlemeyen politik kurumlara bağladılar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder