ELİF YÜCEL 09/09/2011 BirGün
.
*Kürt hareketi ile devrimci-sosyalist hareket arasındaki anlamlı bir ilişki zemini ‘üst mutabakatların’ ötesinde toplumsal barış ve sınıfsal mücadele zeminleri içerisinde gerçekleşebilecektir.
*Birlik, AKP-Cemaat güçleriyle eliyle geliştirilen düzenin yeni sömürü formu karşısında mücadele üzerine kurulabilir. Böylece hem toplumsal muhalefetin birliği sağlanabilir hem de ülkenin devrimci-sosyalist birikiminin ortak bir kanala akışı sağlanabilir.
*Ve bunun ötesinde asıl olarak devrimci hareket bugün bu mücadele zeminleri içerisindeki mevzilerinin içinde gelecek iddiasını yenileyerek yoluna devam edecektir.
*Kürt hareketi ile devrimci-sosyalist hareket arasındaki anlamlı bir ilişki zemini ‘üst mutabakatların’ ötesinde toplumsal barış ve sınıfsal mücadele zeminleri içerisinde gerçekleşebilecektir.
*Birlik, AKP-Cemaat güçleriyle eliyle geliştirilen düzenin yeni sömürü formu karşısında mücadele üzerine kurulabilir. Böylece hem toplumsal muhalefetin birliği sağlanabilir hem de ülkenin devrimci-sosyalist birikiminin ortak bir kanala akışı sağlanabilir.
*Ve bunun ötesinde asıl olarak devrimci hareket bugün bu mücadele zeminleri içerisindeki mevzilerinin içinde gelecek iddiasını yenileyerek yoluna devam edecektir.
Birlik konusu son günlerde solun temel gündemlerinden birisi. Kürt hareketi ile sosyalistlerin birliği temelinde gündeme getirilen ‘Çatı Partisi‘ ya da ÖDP‘nin çağrısıyla tartışılan ‘Birleşik Devrimci Merkez‘ tartışması her şeyden önce gerek sosyalistlerin kendi içinde gerekse de Kürt hareketi ile sosyalistler arasında bir ortak tartışma zemini oluşturması bakımından önemlidir. Böylesi bir zemin ortak bir Çatı ya da Merkez‘de bir buluşmaya imkân tanımasa dahi birlikte mücadele etmeye güç katacaktır.
Daha fazla yan yana gelebilmek içinden geçtiğimiz dönemde artık bir zorunluluk halini almıştır. Bugün AKP-Cemaat güçlerinin saldırıları karşısında birlikte barikat kurup, birbirine sahip çıkan bir siyaset tarzına ve diline her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Elbette böylesi bir birlik tartışmasının en önemli yanı hangi politik zeminde gerçekleşeceğidir. Solda son dönemde yaşanan ayrışmayı önemsizleştiren değil düzen için solla-devrimci-sosyalist sol arasındaki –fiili kopuşu- sürdüren bir ortaklaşma zemini önemlidir. Bu anlamda birlik zemini her şeyden önce toplumsal muhalefetin tüm bileşenlerini anti-emperyalist/anti-kapitalist çizgiyi birleştirmeyi esas almalıdır.
Birlik tartışmalarına politik muhtevadan ve solun geleceğinden azade yalnızca bir ilişki zemini olarak bakmak doğru olmayacaktır.
***
Çatı Partisi tartışmasının ardında seçimlerde kurulan Blok vardır. Seçimlerin yarattığı ortamda bir bir parçada pragmatizm eşliğinde oluşturulan Blok seçimlerin ardından –Kürt hareketinin kendi ifadesiyle- Çatı Partisi ile stratejik bir ittifak zemine dönüştürülmeye çalışılıyor. Kürt hareketinin bugün farklı mücadele tarz ve yöntemlerinin birleşikliği üzerine kurduğu mücadelesi bakımından özellikle Batı‘da sosyalistlerle birlik zemini geliştirmesi kuşkusuz kendi açısından anlamlıdır.
Kongre/Parti olarak tanımlanan ‘Çatı‘nın önümüzdeki dönemde temel işlevi Kürt hareketi ile devlet arasında müzakereli-çatışmalı sürecin gelişim seyri içerisinde oynayacağı roldür. Kuşkusuz devrimci-sosyalist hareketin Kürt sorunu da dâhil bu önümüzdeki dönemde sözünü böyle bir sınırın içerisine hapsetmesi doğru değildir.
Blok‘un zemine baktığımızda 12 Eylül 2010 referandumunda ‘evet-hayır-boykot‘ şeklindeki üç çizgi de yer almaktadır. Referandumda alınan tavırlar solda yaşanan ayrışma ve saflaşmanın somut olarak şekillendiği en önemli zeminlerden birisi olmuştur. Çatı Partisi iktidarın payandası olarak devrimcilere küfrettiği oranda parlatılan kesimleri de kapsayarak zaten en baştan devrimci-sosyalist hareketle arasında politik bir mesafe koymaktadır.
Devrimci-sosyalist hareketin Kürt hareketi ili ilişkisinin tek zemini aynı Parti çatısı altında bir araya gelmekten ibaret görülemez. Ancak ‘kraldan çok kralcı‘ olan kesimler Çatı Partisi dışında kalmayı –bildik ezberleriyle- ‘ulusalcı-milliyetçi‘ tutum olarak sunmaya çalışarak, kendi pragmatist-sığınmacı siyasetlerini gizlemeye uğraşıyorlar.* Kürt hareketi ile devrimci-sosyalist hareket arasındaki anlamlı bir ilişki zemini ‘üst mutabakatların‘ ötesinde toplumsal barış ve sınıfsal mücadele zeminleri içerisinde gerçekleşebilecektir. Çaba gösterilmesi gereken de esas olarak budur.
***
Birleşik Devrimci Merkez tartışması ise ÖDP tarafından yapılan çağrı metnindeki ifadesiyle devrimci-sosyalist hareketin bugünkü ihtiyacına yanıt üretme çabası aynı zamanda Kürt hareketi ile de anlamlı bir ilişkinin gelişebileceği bir zemin olarak görülmektedir.
ÖDP‘nin önerdiği biçimiyle ya da sosyalist hareketle geçtiğimiz dönemlerde ortaya çıkan kimi ortak mücadele deneyimlerinin ve birlik tartışmalarının ortaya koyduğu gerçek bugün devrimci-sosyalist hareketin birleşik bir direniş hattını geliştirmesi ihtiyacıdır.
Devrimci-sosyalist hareket ideolojik düzeyde yaşanan güç kaybının etkisiyle toplumsal muhalefetin bütün alanlarına sirayet eden bir parçalanma ve dağınıklıkla karşı karşıyadır. Bu potansiyelin ortak bir mücadele zemininde birleştirilmesi yalnızca ‘ilişki tanımı‘ ile yapılamaz. Bu her şeyden önce bugün AKP-Cemaat güçleriyle eliyle geliştirilen düzenin yeni sömürü formu karşısında mücadele üzerine kurulabilir. Böylece hem toplumsal muhalefetin birliği sağlanabilir hem de ülkenin devrimci-sosyalist birikiminin ortak bir kanala akışı sağlanabilir.
Kuşkusuz böylesi bir zemin bugünden yarına örgütlerin yan yana gelmesi ya da mutabakatı ile sağlanabilecek bir şey değildir. Önemli olan bu yönde bir iradenin ortaya konularak böylesi bir sürecin örgütlenmesidir. Bunun için de kendi dar örgütsel çıkarlarını geri planda tutabilen, rekabetçiliği aşabilen bir sol akla ihtiyaç vardır.** Bu yapılabildiğinde solun birbirini anlaması daha kolay olacaktır.
Devrimci-sosyalist hareket AKP-Cemaat Koalisyonun emekçi halka dönük saldırıları ve yeni savaşçı politikaları karşısında Hopa‘daki Gerze‘deki gibi halkın direnişleri içerisindeki gelişecek birleşik bir mücadele zeminini birleşik bir zemin inşa edebilir. Ve bunun ötesinde asıl olarak devrimci hareket bugün bu mücadele zeminleri içerisindeki mevzilerini güçlendirerek gelecek iddiasını yenileyerek yoluna devam edecektir.
*Bu kesimler halen türlü ‘kılçıklıklarla‘ ÖDP‘ye saldırarak bir yere varacaklarını zannediyorlar. Onlara öyle verilecek uzun boylu cevabımız yok, zaten –hayatları boyunca unutamayacakları şekilde- boylarının ölçüsünü vakti zamanında aldılar! EDP-DSİP kardeşler için yapılabilecek en iyi şey birbirlerini arasında boy ölçüştürerek –mesela hangimiz daha az iktidar yalakasıyız üzerine bir tartışmayla- düştükleri kuyunun sol kanadını kapmak olabilir.
**Öte yandan da –sendika.org‘da yapıldığı gibi- mal bulmuş mağribi misali ‘ÖDP-İP el ele‘ şarkısını söylemeye katılan ‘aktüel fırsatçılık‘ ise sinekten yağ çıkarmaya çalışan bir zavallılıktan başka bir şey olmasa gerek. Yıllardır kendilerini ‘ÖDP karşıtlığı‘ üzerinden ‘anlamlı kılmaya‘ çalışanların bu hastalıktan kurtulması kolay olmayacak görünüyor. Önümüzdeki dönemde bu tür ucuz polemikler sürdürmek yerine elbette tercihimiz mücadelenin temel sorunları üzerine birlikte tartışma zeminlerimizi çoğaltmak olacaktır. Sol içerisinde rekabetçi ilişkilerin yerine dayanışmacı ilişkilerin kurulabilmesi için gösterilen her çaba karşısında ‘dar grupçu‘ anlayışlar bunu kendi iktidar alanına yönelik bir tehdit olarak görerek bertaraf etmeye çalışmaktan vazgeçmiyor. Solu kendine düşman eden, içe döndüren kendi devrimciliğin ispatını ucuz polemiklerde arayan dar aklının aşılması için anlaşılan daha fazla çabaya ihtiyacımız var.
Yazının aslı: http://www.birgun.net/politics_index.php?news_code=1315570590&year=2011&month=09&day=09
.
*Kürt hareketi ile devrimci-sosyalist hareket arasındaki anlamlı bir ilişki zemini ‘üst mutabakatların’ ötesinde toplumsal barış ve sınıfsal mücadele zeminleri içerisinde gerçekleşebilecektir.
*Birlik, AKP-Cemaat güçleriyle eliyle geliştirilen düzenin yeni sömürü formu karşısında mücadele üzerine kurulabilir. Böylece hem toplumsal muhalefetin birliği sağlanabilir hem de ülkenin devrimci-sosyalist birikiminin ortak bir kanala akışı sağlanabilir.
*Ve bunun ötesinde asıl olarak devrimci hareket bugün bu mücadele zeminleri içerisindeki mevzilerinin içinde gelecek iddiasını yenileyerek yoluna devam edecektir.
*Kürt hareketi ile devrimci-sosyalist hareket arasındaki anlamlı bir ilişki zemini ‘üst mutabakatların’ ötesinde toplumsal barış ve sınıfsal mücadele zeminleri içerisinde gerçekleşebilecektir.
*Birlik, AKP-Cemaat güçleriyle eliyle geliştirilen düzenin yeni sömürü formu karşısında mücadele üzerine kurulabilir. Böylece hem toplumsal muhalefetin birliği sağlanabilir hem de ülkenin devrimci-sosyalist birikiminin ortak bir kanala akışı sağlanabilir.
*Ve bunun ötesinde asıl olarak devrimci hareket bugün bu mücadele zeminleri içerisindeki mevzilerinin içinde gelecek iddiasını yenileyerek yoluna devam edecektir.
Birlik konusu son günlerde solun temel gündemlerinden birisi. Kürt hareketi ile sosyalistlerin birliği temelinde gündeme getirilen ‘Çatı Partisi‘ ya da ÖDP‘nin çağrısıyla tartışılan ‘Birleşik Devrimci Merkez‘ tartışması her şeyden önce gerek sosyalistlerin kendi içinde gerekse de Kürt hareketi ile sosyalistler arasında bir ortak tartışma zemini oluşturması bakımından önemlidir. Böylesi bir zemin ortak bir Çatı ya da Merkez‘de bir buluşmaya imkân tanımasa dahi birlikte mücadele etmeye güç katacaktır.
Daha fazla yan yana gelebilmek içinden geçtiğimiz dönemde artık bir zorunluluk halini almıştır. Bugün AKP-Cemaat güçlerinin saldırıları karşısında birlikte barikat kurup, birbirine sahip çıkan bir siyaset tarzına ve diline her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Elbette böylesi bir birlik tartışmasının en önemli yanı hangi politik zeminde gerçekleşeceğidir. Solda son dönemde yaşanan ayrışmayı önemsizleştiren değil düzen için solla-devrimci-sosyalist sol arasındaki –fiili kopuşu- sürdüren bir ortaklaşma zemini önemlidir. Bu anlamda birlik zemini her şeyden önce toplumsal muhalefetin tüm bileşenlerini anti-emperyalist/anti-kapitalist çizgiyi birleştirmeyi esas almalıdır.
Birlik tartışmalarına politik muhtevadan ve solun geleceğinden azade yalnızca bir ilişki zemini olarak bakmak doğru olmayacaktır.
***
Çatı Partisi tartışmasının ardında seçimlerde kurulan Blok vardır. Seçimlerin yarattığı ortamda bir bir parçada pragmatizm eşliğinde oluşturulan Blok seçimlerin ardından –Kürt hareketinin kendi ifadesiyle- Çatı Partisi ile stratejik bir ittifak zemine dönüştürülmeye çalışılıyor. Kürt hareketinin bugün farklı mücadele tarz ve yöntemlerinin birleşikliği üzerine kurduğu mücadelesi bakımından özellikle Batı‘da sosyalistlerle birlik zemini geliştirmesi kuşkusuz kendi açısından anlamlıdır.
Kongre/Parti olarak tanımlanan ‘Çatı‘nın önümüzdeki dönemde temel işlevi Kürt hareketi ile devlet arasında müzakereli-çatışmalı sürecin gelişim seyri içerisinde oynayacağı roldür. Kuşkusuz devrimci-sosyalist hareketin Kürt sorunu da dâhil bu önümüzdeki dönemde sözünü böyle bir sınırın içerisine hapsetmesi doğru değildir.
Blok‘un zemine baktığımızda 12 Eylül 2010 referandumunda ‘evet-hayır-boykot‘ şeklindeki üç çizgi de yer almaktadır. Referandumda alınan tavırlar solda yaşanan ayrışma ve saflaşmanın somut olarak şekillendiği en önemli zeminlerden birisi olmuştur. Çatı Partisi iktidarın payandası olarak devrimcilere küfrettiği oranda parlatılan kesimleri de kapsayarak zaten en baştan devrimci-sosyalist hareketle arasında politik bir mesafe koymaktadır.
Devrimci-sosyalist hareketin Kürt hareketi ili ilişkisinin tek zemini aynı Parti çatısı altında bir araya gelmekten ibaret görülemez. Ancak ‘kraldan çok kralcı‘ olan kesimler Çatı Partisi dışında kalmayı –bildik ezberleriyle- ‘ulusalcı-milliyetçi‘ tutum olarak sunmaya çalışarak, kendi pragmatist-sığınmacı siyasetlerini gizlemeye uğraşıyorlar.* Kürt hareketi ile devrimci-sosyalist hareket arasındaki anlamlı bir ilişki zemini ‘üst mutabakatların‘ ötesinde toplumsal barış ve sınıfsal mücadele zeminleri içerisinde gerçekleşebilecektir. Çaba gösterilmesi gereken de esas olarak budur.
***
Birleşik Devrimci Merkez tartışması ise ÖDP tarafından yapılan çağrı metnindeki ifadesiyle devrimci-sosyalist hareketin bugünkü ihtiyacına yanıt üretme çabası aynı zamanda Kürt hareketi ile de anlamlı bir ilişkinin gelişebileceği bir zemin olarak görülmektedir.
ÖDP‘nin önerdiği biçimiyle ya da sosyalist hareketle geçtiğimiz dönemlerde ortaya çıkan kimi ortak mücadele deneyimlerinin ve birlik tartışmalarının ortaya koyduğu gerçek bugün devrimci-sosyalist hareketin birleşik bir direniş hattını geliştirmesi ihtiyacıdır.
Devrimci-sosyalist hareket ideolojik düzeyde yaşanan güç kaybının etkisiyle toplumsal muhalefetin bütün alanlarına sirayet eden bir parçalanma ve dağınıklıkla karşı karşıyadır. Bu potansiyelin ortak bir mücadele zemininde birleştirilmesi yalnızca ‘ilişki tanımı‘ ile yapılamaz. Bu her şeyden önce bugün AKP-Cemaat güçleriyle eliyle geliştirilen düzenin yeni sömürü formu karşısında mücadele üzerine kurulabilir. Böylece hem toplumsal muhalefetin birliği sağlanabilir hem de ülkenin devrimci-sosyalist birikiminin ortak bir kanala akışı sağlanabilir.
Kuşkusuz böylesi bir zemin bugünden yarına örgütlerin yan yana gelmesi ya da mutabakatı ile sağlanabilecek bir şey değildir. Önemli olan bu yönde bir iradenin ortaya konularak böylesi bir sürecin örgütlenmesidir. Bunun için de kendi dar örgütsel çıkarlarını geri planda tutabilen, rekabetçiliği aşabilen bir sol akla ihtiyaç vardır.** Bu yapılabildiğinde solun birbirini anlaması daha kolay olacaktır.
Devrimci-sosyalist hareket AKP-Cemaat Koalisyonun emekçi halka dönük saldırıları ve yeni savaşçı politikaları karşısında Hopa‘daki Gerze‘deki gibi halkın direnişleri içerisindeki gelişecek birleşik bir mücadele zeminini birleşik bir zemin inşa edebilir. Ve bunun ötesinde asıl olarak devrimci hareket bugün bu mücadele zeminleri içerisindeki mevzilerini güçlendirerek gelecek iddiasını yenileyerek yoluna devam edecektir.
*Bu kesimler halen türlü ‘kılçıklıklarla‘ ÖDP‘ye saldırarak bir yere varacaklarını zannediyorlar. Onlara öyle verilecek uzun boylu cevabımız yok, zaten –hayatları boyunca unutamayacakları şekilde- boylarının ölçüsünü vakti zamanında aldılar! EDP-DSİP kardeşler için yapılabilecek en iyi şey birbirlerini arasında boy ölçüştürerek –mesela hangimiz daha az iktidar yalakasıyız üzerine bir tartışmayla- düştükleri kuyunun sol kanadını kapmak olabilir.
**Öte yandan da –sendika.org‘da yapıldığı gibi- mal bulmuş mağribi misali ‘ÖDP-İP el ele‘ şarkısını söylemeye katılan ‘aktüel fırsatçılık‘ ise sinekten yağ çıkarmaya çalışan bir zavallılıktan başka bir şey olmasa gerek. Yıllardır kendilerini ‘ÖDP karşıtlığı‘ üzerinden ‘anlamlı kılmaya‘ çalışanların bu hastalıktan kurtulması kolay olmayacak görünüyor. Önümüzdeki dönemde bu tür ucuz polemikler sürdürmek yerine elbette tercihimiz mücadelenin temel sorunları üzerine birlikte tartışma zeminlerimizi çoğaltmak olacaktır. Sol içerisinde rekabetçi ilişkilerin yerine dayanışmacı ilişkilerin kurulabilmesi için gösterilen her çaba karşısında ‘dar grupçu‘ anlayışlar bunu kendi iktidar alanına yönelik bir tehdit olarak görerek bertaraf etmeye çalışmaktan vazgeçmiyor. Solu kendine düşman eden, içe döndüren kendi devrimciliğin ispatını ucuz polemiklerde arayan dar aklının aşılması için anlaşılan daha fazla çabaya ihtiyacımız var.
Yazının aslı: http://www.birgun.net/politics_index.php?news_code=1315570590&year=2011&month=09&day=09
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder