Bir hususun gözden kaçtığını düşünüyorum. DD ile, iktidarı ele geçirme amaçlı sadece muhalefeti örgütleyen bir örgütlenme yerine, bu günden yaşamı komünleştirmeyi, belediyeleri ise ademi, merkeziyetçi özyönetim ile halkın yönetmesi hedeflenmeli. Bu günden yaşamı her alanda komünleştirmeden ülke yönetimi ele geçirilse bile yönetme işi seçkinlerde kalabilir.
Çetin Serfidan DD facebook
İbo,
"belediyeleri ise ademi, merkeziyetçi özyönetim ile halkın yönetmesi hedeflenmeli" diyorsun.
Bu cümlende ki temennide tüm grup hemfikiriz.
Bütün sorun:
1- Bunu ne zaman ve nasıl yapacağız
2- Yerelde de olsa buda bir “iktidar” sorunu değil mi?
3- Halk partileşmeden ya da demokratik güçlerle beraber belediyede yönetimi “ele geçirmeden” (bu da
Belediyeler de “iktidar” olmaktır) bu mümkün müdür? Hele ülkede AKP gibi bir parti iktidardayken dolayısıyla;
4- Halkın MHP ile beraber %75 beşe yakını “sağı” desteklerken bu kiminle nasıl yapılacak?
5- HDP’in yönetimindeki belediyelerin ve Gülen hareketinin başına gelenler daha güncelliğini korurken
varsayalım ki önerdiğin hayata geçti, bunların başına gelen bu tür belediyelerin de başına gelmez mi?
6- “Bu günden yaşamı her alanda komünleştirmeden” diyorsun, bu 4.maddede belirtiğim sosyal yapı siyasal bilinci
Böyle iken, bu bugünden olasımı dır?
İbo,
"belediyeleri ise ademi, merkeziyetçi özyönetim ile halkın yönetmesi hedeflenmeli" diyorsun.
Bu cümlende ki temennide tüm grup hemfikiriz.
Bütün sorun:
1- Bunu ne zaman ve nasıl yapacağız
2- Yerelde de olsa buda bir “iktidar” sorunu değil mi?
3- Halk partileşmeden ya da demokratik güçlerle beraber belediyede yönetimi “ele geçirmeden” (bu da
Belediyeler de “iktidar” olmaktır) bu mümkün müdür? Hele ülkede AKP gibi bir parti iktidardayken dolayısıyla;
4- Halkın MHP ile beraber %75 beşe yakını “sağı” desteklerken bu kiminle nasıl yapılacak?
5- HDP’in yönetimindeki belediyelerin ve Gülen hareketinin başına gelenler daha güncelliğini korurken
varsayalım ki önerdiğin hayata geçti, bunların başına gelen bu tür belediyelerin de başına gelmez mi?
6- “Bu günden yaşamı her alanda komünleştirmeden” diyorsun, bu 4.maddede belirtiğim sosyal yapı siyasal bilinci
Böyle iken, bu bugünden olasımı dır?
Çetin ve değerli arkadaşlar, Önce bir hususun altını kalın çizgilerle bir kez daha çizmek istiyorum. Temsili demokrasi ile işletilen hiç bir parti de ya da kurumda insanlar özne olamazlar. Özne olmayan insanlar ise özgür bir gelecek inşa edemez , ezilmekten ve sömürülmekten kurtulamazlar. O halde önce insanların özne olabilecekleri tarzda örgütlülükler üretmek zorunlu. Aksi halde ne insanlık ne de gezegenimizin canlı yaşamı için bir gelecek dahi söz konusu olamaz. Bu nedenle özyönetim bir temenni değil başarılması gereken bir hedef. Ne zaman mı? Sadece zaman daraldığı için çok acil demekle yetineceğim.
Nasıl'ın yanıtı ise yaşam ve çalışma alanlarımızda egemenlere ve iktidarlarına karşı özyönetim hedefli örgütlenmek.
2. Öz yönetim ile iktidarı aynılaştırmak nasıl bir mantık anlayamıyorum. İktidar, temsilciler kanalı ile kurum üyelerinin ya da toplumun yönetilmesi, özyönetim ise, kurumların ve toplumun dd'yi işleterek kendi kendisini yönetmesidir. Birincisinde insanlar sürü ve köledir, ikincisinede ise öznedir. Özneleri kimse yönetemez.
3. “Halk partileşmeden ya da demokratik güçlerle beraber belediyede yönetimi “ele geçirmeden” (bu da Belediyeler de “iktidar” olmaktır) bu mümkün müdür?” Diyorsun.
Belediyeler, klasik burjuva partiler, sosyalist ya da komünist partiler, ya da bağımsız kişilerin yönetiminde de olsa, öznelerin özyönetimi ile yönetilmeyen bir yaşam merkezinde insanlar özgürleşemezler, ( Özyönetim demek herkesin yönetim işlerinde özne olarak karar süreçlerine katılmasıdır) sadece yönetilirler. Yönetilen insanlar ise bana göre yukarıda da değindiğim gibi sürüden ya da köleden farksızdırlar. Sürü ya da köle olmak istemiyorsak, dd ile işleyen meclislerin özyönetiminde olmalı belediyeler. Tüm belediyelerin, insanların özyönetimine geçirilmesi demek, mevcut burjuva ulus devletinin egemenlerce yönetilememesi demektir. İktidarda kim olursa olsun komünal bir gelecek tahayyülü olanlar bir araya gelerek, DD ile işleyen yaşamın her alanına yönelik özyönetim odaklı örgütlenmeleri başlatmalılar. DD ile ulus devlet yönetilemeyeceğinden (ki, temsili demokrasi ile imparatorlukların yönetilemeyeceği gibi ) ulus devletin konfederasyonlar şeklinde idari yapılarla parçalanması hedeflenmeli.
4. Yaşam alanlarında mevcut partilerce, milliyetçilik ve inanç körlüğünü kullanarak kandırılan ve her tür burjuva partilerinin oy tabanını oluşturan insanların %99'u emekçi sınıfları teşkil etmekte. Aslolan bu insanları yaşam alanlarında devletle karşılaştığı sorunlara yönelik mücadelenin içine çekebilmektir. Bu insanları en basit sorunlarının bile devlet kaynaklı olduğunu yaşayarak göreceklerdir. Üstelik bu insanlara meclislerde düşüncelerini özgürce ifade olanağı verildiğinden ve karar süreçlerine katılmış olmalarında dolayı sürü değil, özne insan olmanın ayırdına varacaklar ve mevcut partilerden desteklerini çekeceklerdir.
5. Bunu sorarken, “ egemenler böylesine güçlü iken sısnıf mücadelesi verilemez “ mi demek istiyorsun? DBP'li belediyeler özyönetim kurmak için çabalarken batıda da sol aynı şekilde örgütlenmeler üreterek benzer belediyelerde özyönetim başarılabilseydi sanırım durum çok farklı gelişirdi. Söz konusu belediyecilik ulus devletin bir bölümünde ve farklı bir etnisete tarafından örülmeye çalışılırsa elbetteki başarmaları kolay değil. Hatta imkansız bile diyebiliriz. Ben söz konusu önerimi sadece Türkiye için değil, tüm dünya için yapmaktayım.
6. Sınıf mücadelesi sınıflar ortadan kalkana dek ya da mevcut canlı yaşam yok olana dek sürecek. Marksistler ve Anarşistler öngördükleri yöntemleri ile maalesef kapitalizmi bertaraf edip komünizmi kuramadılar. Günümüzde, dişe dokunur Marksist bir örgüt yok. Anarşizm ise görece güçlendi. Ne var ki işçi sınıfı ve diğer emekçi kitleler nezdinde yok gibiler. Günümüzde gençlik tarafından görünür kılınmaya çalışılsa da gençlik dinamik bir güç olmasına karşın sınıf mücadelesinin öznesi değil. Aslolan öznelerin mücadelesi. Özneleri de yaşam ve çalışma alanlarında örgütlemekten başka ben bir yol göremiyorum. Geçmişteki gibi yöneten-yönetilen mekanizmalı örgütlenmelere devam edip aynı sonucu almaya inat mı edilmeli, yoksa farklı yol ve yöntem arayılarına mı girmeliyiz? Üstelik doğrudan demokrasi ile örgütlenme, sürekli yanlışlardan arınma içerdiği ve her meclis kendince bin bir çeşit strateji ve taktik izleyeceği için statik değil canlı ve dinamik bir örgütlenmedir DD ile işleyecek meclisler.
Nasıl'ın yanıtı ise yaşam ve çalışma alanlarımızda egemenlere ve iktidarlarına karşı özyönetim hedefli örgütlenmek.
2. Öz yönetim ile iktidarı aynılaştırmak nasıl bir mantık anlayamıyorum. İktidar, temsilciler kanalı ile kurum üyelerinin ya da toplumun yönetilmesi, özyönetim ise, kurumların ve toplumun dd'yi işleterek kendi kendisini yönetmesidir. Birincisinde insanlar sürü ve köledir, ikincisinede ise öznedir. Özneleri kimse yönetemez.
3. “Halk partileşmeden ya da demokratik güçlerle beraber belediyede yönetimi “ele geçirmeden” (bu da Belediyeler de “iktidar” olmaktır) bu mümkün müdür?” Diyorsun.
Belediyeler, klasik burjuva partiler, sosyalist ya da komünist partiler, ya da bağımsız kişilerin yönetiminde de olsa, öznelerin özyönetimi ile yönetilmeyen bir yaşam merkezinde insanlar özgürleşemezler, ( Özyönetim demek herkesin yönetim işlerinde özne olarak karar süreçlerine katılmasıdır) sadece yönetilirler. Yönetilen insanlar ise bana göre yukarıda da değindiğim gibi sürüden ya da köleden farksızdırlar. Sürü ya da köle olmak istemiyorsak, dd ile işleyen meclislerin özyönetiminde olmalı belediyeler. Tüm belediyelerin, insanların özyönetimine geçirilmesi demek, mevcut burjuva ulus devletinin egemenlerce yönetilememesi demektir. İktidarda kim olursa olsun komünal bir gelecek tahayyülü olanlar bir araya gelerek, DD ile işleyen yaşamın her alanına yönelik özyönetim odaklı örgütlenmeleri başlatmalılar. DD ile ulus devlet yönetilemeyeceğinden (ki, temsili demokrasi ile imparatorlukların yönetilemeyeceği gibi ) ulus devletin konfederasyonlar şeklinde idari yapılarla parçalanması hedeflenmeli.
4. Yaşam alanlarında mevcut partilerce, milliyetçilik ve inanç körlüğünü kullanarak kandırılan ve her tür burjuva partilerinin oy tabanını oluşturan insanların %99'u emekçi sınıfları teşkil etmekte. Aslolan bu insanları yaşam alanlarında devletle karşılaştığı sorunlara yönelik mücadelenin içine çekebilmektir. Bu insanları en basit sorunlarının bile devlet kaynaklı olduğunu yaşayarak göreceklerdir. Üstelik bu insanlara meclislerde düşüncelerini özgürce ifade olanağı verildiğinden ve karar süreçlerine katılmış olmalarında dolayı sürü değil, özne insan olmanın ayırdına varacaklar ve mevcut partilerden desteklerini çekeceklerdir.
5. Bunu sorarken, “ egemenler böylesine güçlü iken sısnıf mücadelesi verilemez “ mi demek istiyorsun? DBP'li belediyeler özyönetim kurmak için çabalarken batıda da sol aynı şekilde örgütlenmeler üreterek benzer belediyelerde özyönetim başarılabilseydi sanırım durum çok farklı gelişirdi. Söz konusu belediyecilik ulus devletin bir bölümünde ve farklı bir etnisete tarafından örülmeye çalışılırsa elbetteki başarmaları kolay değil. Hatta imkansız bile diyebiliriz. Ben söz konusu önerimi sadece Türkiye için değil, tüm dünya için yapmaktayım.
6. Sınıf mücadelesi sınıflar ortadan kalkana dek ya da mevcut canlı yaşam yok olana dek sürecek. Marksistler ve Anarşistler öngördükleri yöntemleri ile maalesef kapitalizmi bertaraf edip komünizmi kuramadılar. Günümüzde, dişe dokunur Marksist bir örgüt yok. Anarşizm ise görece güçlendi. Ne var ki işçi sınıfı ve diğer emekçi kitleler nezdinde yok gibiler. Günümüzde gençlik tarafından görünür kılınmaya çalışılsa da gençlik dinamik bir güç olmasına karşın sınıf mücadelesinin öznesi değil. Aslolan öznelerin mücadelesi. Özneleri de yaşam ve çalışma alanlarında örgütlemekten başka ben bir yol göremiyorum. Geçmişteki gibi yöneten-yönetilen mekanizmalı örgütlenmelere devam edip aynı sonucu almaya inat mı edilmeli, yoksa farklı yol ve yöntem arayılarına mı girmeliyiz? Üstelik doğrudan demokrasi ile örgütlenme, sürekli yanlışlardan arınma içerdiği ve her meclis kendince bin bir çeşit strateji ve taktik izleyeceği için statik değil canlı ve dinamik bir örgütlenmedir DD ile işleyecek meclisler.
Çetin Serfidan .
Katkın için teşekkürler, fakat;
Daha yazının başında yazmışım;
"belediyeleri ise ademi, merkeziyetçi özyönetim ile halkın yönetmesi hedeflenmeli" diyorsun.
Bu cümlende ki temennide tüm grup hemfikiriz diye,
Sen
“Temsili demokrasi ile işletilen hiç bir parti de ya da kurumda insanlar özne olamazlar. Özne olmayan insanlar ise özgür bir gelecek inşa edemez, ezilmekten ve sömürülmekten kurtulamazlar.” Diyorsun
Yazımda senin bu yanıtı vermeye yöneltecek tek bir satır yok. Bu durum burjuva partilerinde ve Stalinist gibi devleti "kutsallaştıran" lideri "putlaştıran" partilerde geçerlidir. Gerçekten ve özellikle de Katılımcı Demokrasiyi özümsemiş sınıfsız toplum hedefindeki sosyalist partiler partiler DD' yakınlaşa bilirler ve benimseye bilirler. Zaten bir yazımda belirtmiştim sınıflı topluma geçişin bir evveli Doğrudan Demokrasidir.
Yazımı daha dikkatli okursan benim yazımın içeriğini neyi sorguladığımı birazda şu Lenin düşmanlığını terk edip Lenini diyalektik süreç içinde anlamaya çalışsan daha 1917 ler de o merkezci düşüncelerin egemen olduğu Rusya'da ve dünyada katılımcı demokrasiyi uygulamış tek devrimci lider olduğunu daha iyi anlayabilirsin. Tekrar ediyorum yazımda sadece Türkiye’nin bugün ki politik, etnik ve dinsel derin bir ayrışma içindeyken bunun pratikte nasıl olacağına ilişkin bir arayış ve sorgulama var. Hepsinin çözümlenmesi gereken önemli konular olduğuna inanıyorum. Bu konuların yanıtı soyut genellemelerle geçiştirilemez. Pratiğe ilişkin, geçerli, somut, halkın %75 beşi aşağıda özellikle aşağıya aldığım dört madde de belirtmeye çalıştığım toplumsal dokuda ki halkın halk meclislerinde (özellikle komünlerde) nasıl örgütleyeceğimizdir.
Benim sorgulayarak eleştirel yaklaşımımın nedeni özellikle bu maddelerdeki belirtiğim değerlendirmelerim dir. Bunlara itirazın varsa saygı duyarım, fakat tartışırım da.
İbo, bu gün katarakt ameliyatından geldim. O gözüm şu an bantlı ve ağrıyor. Yakın zamanda daha detaylı çözüm önerilerimi ve itirazlarımı geniş bir şekilde sunacağım.
Anladığım kadarı Grubun tamama yakını senin gibi düşünüyorlardır herhalde. Çünkü yazıma bir tek Ali Ersin Gür “beğendi” butonuna basmış. Beğenmemiş olabilirler. Facebokta birde tıklama butonu olsa da kaç kişinin oyarak beğenmediğini, onaylamadığını anlardık. Benim ricam beğendi butonuna basıp, beğenmedim yazmalarıdır.
DD grubu olarak görelim ne kadarımız bu grubun savunduğu “özne” olabildik.
3- Halk partileşmeden ya da demokratik güçlerle beraber belediyede yönetimi “ele geçirmeden” (bu da
Belediyeler de “iktidar” olmaktır) bu mümkün müdür? Hele ülkede AKP gibi bir parti iktidardayken dolayısıyla;
4- Halkın MHP ile beraber %75 beşe yakını “sağı” desteklerken bu kiminle nasıl yapılacak?
5- HDP’in yönetimindeki belediyelerin ve Gülen hareketinin başına gelenler daha güncelliğini korurken
varsayalım ki önerdiğin hayata geçti, bunların başına gelen bu tür belediyelerin de başına gelmez mi?
6- “Bu günden yaşamı her alanda komünleştirmeden” diyorsun, bu 4.maddede belirtiğim sosyal yapı siyasal bilinci
Böyle iken, bu bugünden olasımı dır?
Herkese sevgiler saygılar.
Katkın için teşekkürler, fakat;
Daha yazının başında yazmışım;
"belediyeleri ise ademi, merkeziyetçi özyönetim ile halkın yönetmesi hedeflenmeli" diyorsun.
Bu cümlende ki temennide tüm grup hemfikiriz diye,
Sen
“Temsili demokrasi ile işletilen hiç bir parti de ya da kurumda insanlar özne olamazlar. Özne olmayan insanlar ise özgür bir gelecek inşa edemez, ezilmekten ve sömürülmekten kurtulamazlar.” Diyorsun
Yazımda senin bu yanıtı vermeye yöneltecek tek bir satır yok. Bu durum burjuva partilerinde ve Stalinist gibi devleti "kutsallaştıran" lideri "putlaştıran" partilerde geçerlidir. Gerçekten ve özellikle de Katılımcı Demokrasiyi özümsemiş sınıfsız toplum hedefindeki sosyalist partiler partiler DD' yakınlaşa bilirler ve benimseye bilirler. Zaten bir yazımda belirtmiştim sınıflı topluma geçişin bir evveli Doğrudan Demokrasidir.
Yazımı daha dikkatli okursan benim yazımın içeriğini neyi sorguladığımı birazda şu Lenin düşmanlığını terk edip Lenini diyalektik süreç içinde anlamaya çalışsan daha 1917 ler de o merkezci düşüncelerin egemen olduğu Rusya'da ve dünyada katılımcı demokrasiyi uygulamış tek devrimci lider olduğunu daha iyi anlayabilirsin. Tekrar ediyorum yazımda sadece Türkiye’nin bugün ki politik, etnik ve dinsel derin bir ayrışma içindeyken bunun pratikte nasıl olacağına ilişkin bir arayış ve sorgulama var. Hepsinin çözümlenmesi gereken önemli konular olduğuna inanıyorum. Bu konuların yanıtı soyut genellemelerle geçiştirilemez. Pratiğe ilişkin, geçerli, somut, halkın %75 beşi aşağıda özellikle aşağıya aldığım dört madde de belirtmeye çalıştığım toplumsal dokuda ki halkın halk meclislerinde (özellikle komünlerde) nasıl örgütleyeceğimizdir.
Benim sorgulayarak eleştirel yaklaşımımın nedeni özellikle bu maddelerdeki belirtiğim değerlendirmelerim dir. Bunlara itirazın varsa saygı duyarım, fakat tartışırım da.
İbo, bu gün katarakt ameliyatından geldim. O gözüm şu an bantlı ve ağrıyor. Yakın zamanda daha detaylı çözüm önerilerimi ve itirazlarımı geniş bir şekilde sunacağım.
Anladığım kadarı Grubun tamama yakını senin gibi düşünüyorlardır herhalde. Çünkü yazıma bir tek Ali Ersin Gür “beğendi” butonuna basmış. Beğenmemiş olabilirler. Facebokta birde tıklama butonu olsa da kaç kişinin oyarak beğenmediğini, onaylamadığını anlardık. Benim ricam beğendi butonuna basıp, beğenmedim yazmalarıdır.
DD grubu olarak görelim ne kadarımız bu grubun savunduğu “özne” olabildik.
3- Halk partileşmeden ya da demokratik güçlerle beraber belediyede yönetimi “ele geçirmeden” (bu da
Belediyeler de “iktidar” olmaktır) bu mümkün müdür? Hele ülkede AKP gibi bir parti iktidardayken dolayısıyla;
4- Halkın MHP ile beraber %75 beşe yakını “sağı” desteklerken bu kiminle nasıl yapılacak?
5- HDP’in yönetimindeki belediyelerin ve Gülen hareketinin başına gelenler daha güncelliğini korurken
varsayalım ki önerdiğin hayata geçti, bunların başına gelen bu tür belediyelerin de başına gelmez mi?
6- “Bu günden yaşamı her alanda komünleştirmeden” diyorsun, bu 4.maddede belirtiğim sosyal yapı siyasal bilinci
Böyle iken, bu bugünden olasımı dır?
Herkese sevgiler saygılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder