27 Mart 2016 Pazar

ERDOĞAN KURTLAR SOFRASINA ÇEKİLİYOR MU ?

Teslim Töre  26.03.2016
 Dünya müthiş bir depremle sarsılıyor.
 Irkçılık, gericilik, burjuva demokrasisinin olduğu bütün alanlarda hortlarcasına tavan yapıyor. 
AB’nin her ülkesinde yapılan seçimlerde ırkçı, faşist, gerici politika güden partiler oylarını hızla tırmandırıyorlar.
Bir süre öncesine kadar Yunanistan’da Çipras’la başlayan, İspanya, İtalya, Portekiz gibi AB ülkelerinde boy veren sol gelişmeler bir süredir, özellikle de Suriyeli göçmenlerin AB’ye yönelmesinden sonra durmuş, onların yerine sağ, ırkçı, gerici kesimler hareketlenmiş gibi bir süreç yaşanıyor.
“Özgür Dünya” olarak nitelenen kapitalist dünyanın şefi ve şerifi ABD de Trump denen, Cumhuriyetçi Parti'nin başkanı ile Makkarticilik dönemi gibi bir gericileşme sürecine giriyor.
Tek cümle ile globalizm:
                                                                                          Rekabetçi, sermaye ihracatçı kapitalizm sürecinin yaratıp pekiştirmiş olduğu ulusal çitleri yıkıp, tekelciliğin anamalı AB’de bütün ulusal çitleri ortadan kaldırarak, global kapitalizme denk bir global Avrupa oluşturdu.                                             AB mevcut gelişmelerle büyük bir çatırdama yaşıyor.
Bugüne kadar global sermayeye denk olarak üretilmiş olan Schengen gibi bazı üst yapı değerler erozyon yaşıyor.                                                                                              
Ekonomi-politiğin bilimine göre:
Alt yapıya denk şekillenen üst yapı, ekonomik alt yapı sarsılıp, yıkım yaşamadan sistemin değişmesi mümkün olamaz.
Ancak ekonomik alt yapı tarihsel ve toplumsal sürecinin sonuna doğru yaklaşırken eşyanın tabiatı ve doğanın diyalektiği gereği kendinden sonraki sistemi kendi sinesinde yaratarak hayata veda eder.
Evet, kapitalizm tarihinin hiçbir sürecinde görülmemiş kadar globalizmin sinesinde bir kısmı hisseli, bir kısmı ortaklık biçiminde irili ufaklı toplumsal sermaye, ya da Marks’ın deyimi ile sermayenin toplumsallaşması olgusu yaşanıyor.                       Ama henüz ne hisseli yöntemle toplumsallaşan, ne de ortaklaşan sermaye global kapitalizmin yerini alacak bir boyuta tırmanabildi. Kuşkusuz global kapitalizmin sorunsuz devam ettiğini, toplumu adil bir şekilde yönettiğini; üretim, tüketim, üleşim gibi iktisadın doğal yasalarına denk bir paylaşım uyguladığını söylemek mümkün değil.
Üleşimini globalizm öncesini bile bozdu. Altmış kişinin çalışıp bir kişinin almış olduğu oranı bile yüz kişinin çalışıp bir kişinin yediği orana çıkarttı.
Globalizm, kapitalizmin bütün ahlak ve insanlık dışı yüzünü açığa çıkartıp teşhir etti.
Bütün bunlara rağmen sistem henüz yönetemez ve yönetilemez konumuna gelmiş değil. O nedenle globalizme karşı oluşmakta olan bu ırkçı gericileşmenin, globalizmi gerileteceği bilimsel olarak var sayılamaz. Mevcut durumu global kapitalizmin bir iç başkalaşım yaşadığına işaret etmiyor. Fakat sistem içi bir anarşinin yaşandığına da kuşku yoktur. Söz konusu anarşi: Sistem için, sisteme yönelik bir değişim değil, fakat sisteme ayak uyduramayan bazı aktörlerin değişimine işaret ediyor.
Bölgemiz Ortadoğu’da zaten bunu önemli ölçüde yaptı. Global sistem içinde yer almayan, onunla sorun yaşayan Kaddafi Libyası, Saddam’ın Irak’ı artık yoktur. Esad’ın Suriyesi ise artık eski Suriye değil ve eskisi gibi de kalamayacaktır. O da kaçınmaz olarak globalizme denk bir değişim yaşayacaktır.
Bunlar yaşayarak da gördüklerimiz. Bence bunlar ve gelecekte olacak olanlar:
Dünya imparatorluk sistemine büyümüş global kapitalizme göre şekillenmiş ve şekillenecek olan toplumsal olgulardır. Globalizm egemenliğini devam ettirdiği sürece de bu ve benzeri toplumsal olguların yaşanmasına daha çok tanıklık edeceğimizi sanıyorum. Tabi ki gelecekte yaşanacak olanlar da Irak, Libya, Suriye benzeri olacak diye bir şey söz konusu değil.
Global Sermayenin her hareketi kendine denk olgular üretecektir. Globalizmin muharrik gücü olan sanayi taşıma harekatı dünyadaki bütün doku ve dengeleri değiştirdi. Hiç beklenmedik şeylere bizi tanık etti. Taşıma harekatı silah sanayini taşıma dışı bıraktı. Silah tekellerinin sermaye üzerindeki egemenliğini kırdı. Askeri cuntalar son buldu. Hiç uzlaşmaz düşman gibi bilinen, her ikisi de silah ihracatçısı olan Rusya ile ABD fena halde uzlaştı. Sadece Suriye üzerinde değil, bölge ve dünyanın geleceği üzerinde de uzlaştılar. Özellikle globalizme denk bir ekonomi-politika izlemeyen Erdoğan Türkiyesi üzerinde de tam bir mutabakat sağlamış durumdalar.
Erdoğan global sistemin içine girdi, fakat ona ayak uyduramadı. Global sermayenin hareket ritim ve kabiliyetine göre bir yol ve yöntem izlemedi.
“Sırtımdaki milli gömleği çıkarttım, her türden milliyetçiliği ayaklarımın altına aldım” gibi sahte beyanlarla hem globalizmi aldattı hem de globalizmin aydınlarına “yetmez ama evet” dedirterek çevresinde topladı. Arkasından “tek millet, tek, devlet, tek din, dil” vb. diyerek teklemeye başladı.
 Milliyetçi-Sünni dinci bir kuram oluşturmaya çalıştı. Dolayısı ile global dünya sistemi içinde sisteme karşı bir pozisyon takındı. Bölge ve özellikle Suriye konusunda da aynı politikayı uyguladı. Bu bağlamda küresel aktörlerle tam bir kopuş yaşandı. Erdoğan Türkiyesi bütün dünya ile bağlarını kopartma konumuna düştü. Dolayısı ile dünya da Erdoğan’a karşı tavır takınma durumuna geldi. Birkaç ay önce hiç kimsenin aklının köşesinde bile geçmeyecek olan son derece acayip bir durum doğdu: ABD ile Rusya, Erdoğan Türkiyesi'ne karşı birleşti, ortak plan yaptı ve hayata uyarlamaya çalışıyorlar. Bu iki küresel aktöre, küresel aktör olma yolunda istikrarlı bir şekilde yürümeye devam eden İran’ı da eklemek gerekiyor.
 Bu üçlünün şimdilik yakalamış olduğu ipucu Reza Zarrab gibi gözüküyor. Şimdilik diyorum çünkü gelecekte daha nasıl ipuçlarının ortaya çıkabileceğini bilemiyorum. Bu ne bir komplo teorisi ne de kasıtlı bir kuram üretme yöntemi. Bu bizzat Hükümet ve Devlet yetkililerinin beyanları ile somutlaşmış bir gerçekliktir.
Zarrab sessiz sedasız ABD’ye gitti. Daha uçaktan inerken tutuklandı. Arkasından T. Cumhuriyeti'nin Adalet Bakanı “Cumhurbaşkanımızı yedirmeyiz” açıklaması yaptı. Hemen peşinden, gecenin bir yarısında kurnazlık yöntemi ile Zarrab’la ilgili bir kanun çıkartıldı. Peşinden AKP sözcüsü “Cumhurbaşkanımıza dokundurtmayız” dedi.
Havuz Basını ve yandaş medya ağız ve söz birliği ile Erdoğan’a yönelik komplo teorileri geliştirdiler. Aynı gün Rusya Dışişleri Bakanı, Erdoğan Türkiyesi ile ilgili açıklamalar yaptı. ABD, ABD basını, Zarrab’ı tutuklayan savcı konuştu. Erdoğan Brüksel'de IŞİD’in yapmış olduğu eylemle ilgili bir polis şefinin ya da savcının yapacağı, yapması gereken açıklamayı yaparak, her zamanki "ben teröristin dini, milliyeti olmaz demiştim" edası ile Belçika yönetimini suçladı. Onlar da karşılık vererek kendilerinin Türkiye tarafından terörist şahıs konusunda bilgilendirilmediğini bütün dünya kamuoyu önünde açıkladılar.
Aynı gün uluslararası mahkeme tarafından yargılanmakta olan Eski Sırp lider katil Radovan Karadzic’in cezası açıklandı.
Bir çok şey birbirini çağrıştırdı. Birdenbire bütün şimşekler Erdoğan’a yöneldi. Erdoğan’ın çembere alınıp kuşatılarak, kurtlar sofrasına doğru çekilmekte olduğuna işaret eden ve birbirini destekleyen veriler çoğalmaya başladı. Bütün bu tez ve antitezlerin sentezi: Erdoğan’a global kapitalizmin küresel aktörleri tarafından kurtlar sofrasında bir yer ayrıldığına, Erdoğan’ın ayrılmakta olan bu yere doğru sürüklenmekte olduğuna işaret ediyor.
Erdoğan’ın sonunun Kaddafi, Saddam gibi değil, Karadzic gibi olacağına dair ipuçları veriyor. Erdoğan’ın: “Dünya beşten büyüktür” dediği BMGK'nin ABD ile Rusya’nın egemenliğinde olduğunu dünya alem biliyor. Erdoğan’ı BMGK'ye çıkartacakları nasıl bir karar ya da yöntemle uluslararası mahkemeye çekerler bilinmez, ama bütün güçleri ile çekmeye çalışacakları kesin gibi.
Global kapitalizm ABD ve Rusya gibi eski düşmanları da yanyana getirip, birlikte davranış içine sokarak, dünya üzerindeki egemenliğini, pekiştirip, dünyayı yeniden kendine göre şekillendirirken, bazılarının “üçüncü dünya savaşı” dediği dünya çapında bir deprem yaşanıyor.
IŞİD de, ABD ile Rusya’nın bir araya gelip, bölgeyi, Erdoğan Türkiyesi'ni ve belki de dünyayı yeniden bir düzene sokma girişimi de globalizmin eseridir.
Kapitalizm kendi tarihinde hiç bu ölçekte egemen bir dünya sistemi haline gelmemişti. Birinci, İkinci Dünya Savaşları ile dünya pazarları yeniden pay edilerek dünya yeniden dizayn edilirken, savaş, pazar sahipleri arasında oluyordu. Bugün bütün pazar sahipleri sözüm ona IŞİD’e karşı birleşerek dünyayı sarsarak, sallayarak yeniden dizayn ediyorlar. Çok garip bir olay, o nedenle de bir çok insan şaşkınlık içinde buna “üçüncü dünya savaşı” diyebiliyor.
Aslında bu olup biten her şeyle: “Ya insanlık, ya barbarlık” perspektifi doğrultusunda şovenizm, faşizm, ırkçılık, IŞİD gibi dinciliklerle çok kirletmiş oldukları dünyamızı isteseler de, istemeseler de üretim güçleri, üretim ilişkileri temelinde doğanın diyalektiğine denk bir şekilde Sosyalizme hazırlıyorlar.
Bütün bu pisliklerle birlikte Erdoğan Türkiyesi'ni de temizlemek zorunda kalacaklardır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder