Ali Ersin Gür
İstesek de istemesek de 7 Haziran günü Ülke genelinde yapılacak seçimlerle 550 "temsilci" seçilecek. Böylece bu 550 seçilmiş kişi, 80 milyon insanı temsil edecektir. Bu demektir ki her bir "temsilcimiz" 145.454 kişiyi temsilen ceylan derisi koltuklara oturup şeflerinin işaretiyle parmak kaldırıp indirecektir. Tabii ki bir kez seçildikten sonra hiç kimse oy kullanmadan önce gelip bu temsil ettiği 145.454 kişinin fikrini sormayacaktır ama yine de bunun adına demokrasi denilecektir. Bu temsili demokrasi tam bir aldatmaca ve yalan üzerine kuruludur demektir.
Toplumun genel yapısına baktığımızda, takım tutar gibi parti tutanların çoğunlukta olduğu ve AKP'nin oylardan "aslan payını" alacağını görmek için kahin olmaya gerek yok. Halkın en yoksul ve perişan kesiminin bu partiye oy vermesi; kendisi işsiz iken aylık 21 milyon lira gideri olan "sarayı" ve orada oturanı savunması aklın alacağı bir durum değil ama bu ülkede her şey normal görüldüğü gibi bu da normal kabul edilecektir.
AKP'nin şefleri, bizleri "milli iradeye saygı" göstermeye davet ederken nedense kendileri hiç de bu davete uymamaktadırlar. Anayasalarına yazdıkları "güçler ayrılığı ilkesini" iktidara geldikleri günden beri çiğneyip ihlal ederlerken akıllarına hiç de milli iradeye saygı gösterme gelmemiştir. Her geçen gün bu ihlal yoğunlaşmaktadır.
Bu seçimlerde, eşitlik, özgürlük, demokrasi ve adaletten yana olan tüm güçlerin "ortak bir özgürlük cephesi" oluşturarak birlikte seçimlere girmesi en doğru ve akılcı yol olacaktır. Bunun için CHP, HDP, BHH ve diğer irili ufaklı tüm gruplar "ortak davranmalıdırlar." Aksi taktirde AKP'nin tek başına iktidar olması kaçınılmazdır. Bizlere böyle bir eziyeti reva gören hiçbir partinin oyumu hak etmediğini düşünüyorum. Doğrudan demokrasi fikriyatını savunanların ise henüz örgütsüz ve dağınık olması ülke ve dünya demokrasisi için büyük bir kayıp olarak görüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder