BEN BİLMEM
MERKEZ BİLİR
Tayfun
İşçi Facebook
Seçimler yaklaşıyor. Adaylık sorunu her partinin en önemli
sorunu olarak tartışmalara neden oluyor. Kitleler adayları tartışırken, parti
merkezleri adayların tartışılmasını bir kenara bırakıp, seçim için çalışmaların
hızlandırılmasını istiyor. İstisnasız her parti bu anlayışta birleşiyor.
AKP adayların belirlenmesini sultanına bırakmış. CHP’de
adayların belirlenmesi başkanın kontenjanında. Parti muhalefeti ön seçim de
direniyor. MHP ön seçim sonrası başkanın değerlendirmesinde, adaylarına
yoğunlaşmış. Bizim HDP’ de adaylar merkezin havuzunda biriktirilip merkezin
değerlendirmesini bekliyor.
Sözün özü; En demokratından en katı merkeziyetçisine kadar,
merkez, bütün partilerde adaylık konusunda belirleyici. Merkezcil anlayış
yaşamın tüm alanlarını kuşatmış durumda.
Partilere bakıyor, ardından da katılımcılığı, ademi
merkeziyetçiliği, doğrudan demokrasi ninilerini dinliyorum. Hele yerellik ve
özerklik söylemlerinin yanı başında merkez lafını duyunca “Bu ne perhiz bu ne
lahana turşusu” demekten kendimi alamıyorum.
Şu merkezlerin çekiciliğini düşünüyorum. Size bir şey açıklamama
izin verin lütfen. Türkiye’de resmi verilere göre işçi sayısı kadar “başkan”
varmış. Adeta bir baş olda istersen soğan başı ol misali.
Merkezlerin ve başkanların her köşeyi kuşattığı bir ortamda,
Allahın hikmetine bakın seçimin birinci tartışması “başkanlık sistemi” Gülsem
mi? ağlasam mı? Bilemiyorum.
Partiler yasasından mıdır? Yoksa parti zihniyetinden midir?
Doğrusu bilmiyorum. Bu partilerin ne çok ortak noktası varmış meğer. Hepsinde
aynı tonda kitlelere uyarılar yapılıyor. “Adayları değil, seçim çalışmalarını
tartışalım.”
Hiç unutmam Cem Karaca’nın bir parçası vardı.
“İşçisin sen işçi kal.
Giy dedi tulumları”
Kitlesin sen kitle kal. Koş hemen sokaklara misali.
“İşçisin sen işçi kal.
Giy dedi tulumları”
Kitlesin sen kitle kal. Koş hemen sokaklara misali.
. Merkez demek yukarı çıkmış olmak demek. Merkez demek seçkin
demek. Madem ki merkez seçkin demek. Merkeze taşınacaklarında seçkin olması
gerek. İş seçkin ve sıradan ayırımında bitiyor. Varsın her parti eşit yurttaş,
eşit-özür ilişkiden söz etsin yaşanan gerçek bu.
Her parti başlıyor seçkinlerini aramaya. Arama dediysem eğer;
Sokaklar veya mücadele alanları değil elbet. İlk iş televizyonlara bakmak,
sonra gazetelere, ha birde konferanslara… ki buraları kapmanın da hangi
ilişkilerden geçtiği malum. Sonra tut elinden getir merkezlere. Merkezin
belirlediği adaylarla halka vekil tayin ediliyor. Merkezin seçkini kitlenin
vekili oluyor.
Vekilleri merkez seçer, çalışmayı kitle yapar anlayışı,
vekilleri çalışan kitleler arasında aramaz. Çalışmak ve kitle olmak
sıradanların işidir.
Çalışmadan kitle içinde yıpranmamış seçkinliği yakalamış olanlara ulaşılır. Eli iş yapmayan ağzı laf yapan cambazlara. E… bunlar nerde bulunur. Elbette ki kendisini bilgin, âlim, gazeteci yazar olarak piyasada kabul ettirmişler arasında. Piyasanın da kuralları malum. Anlatmaya gerek yok.
Çalışmadan kitle içinde yıpranmamış seçkinliği yakalamış olanlara ulaşılır. Eli iş yapmayan ağzı laf yapan cambazlara. E… bunlar nerde bulunur. Elbette ki kendisini bilgin, âlim, gazeteci yazar olarak piyasada kabul ettirmişler arasında. Piyasanın da kuralları malum. Anlatmaya gerek yok.
E…Şimdi , Yunus Emre’yi nasıl anmazsın
“Bilim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir.
Sen kendin bilmez isen bu nice okumaktır.”
“Bilim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir.
Sen kendin bilmez isen bu nice okumaktır.”
Be kardeşim mademki âlimdirler. Kendilerini bu güne kadar
bilmişler midir? Vekil olmak istedikleri zeminde bu güne kadar hiç kendilerini
bulmuşlar mıdır?
Geçmiş seçimler sonrası yapılan eleştirileri inceliyorum. Dürüst
olanlar ciddi hatalar yaptıklarını açıklıyorlar. Bu açıklamaları yapanları
gözlüyorum. İşte seçimler yaklaşıyor. Aynı yol, aynı tutum, aynı zihniyet.
Fazla değil, bir yıl sonra yine yapılan hatalardan söz edilecek. Yol yöntem
aynı olunca sonucun aynı olması kaçınılmaz.
Zaman zaman kitle içinde konuşuluyor. “Yahu bu adayları
bilmeyiz, tanımayız mısır patlağı gibi nerden patlıyor bunlar?” Soru zor cevabı
zor. Eleştirinin yönü merkeze uzanınca… Bir suskunluk. Bir oyana bir bu yana
bakışmalar. Sonrada merkeze karşı suç işlemiş gibi lafı değiştirmeler.
Tartışmanın sonucunu mu merak ediyorsunuz? Alın size sonuç.
Genellikle “Biz arkadaşlardan daha mı iyisini bileceğiz?” Arkadaşların elbette
bir bildikleri vardır.
Kolektif
üretim, kolektif yönetim, komünal toplum hakkında o kadar yazı, o kadar
konferans, o kadar eğitim . Sonuç “BEN BİLMEM MERKEZ BİLİR” 12.02.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder