Erkan Baş'tan Perinçek'e sert sözler;
Aydınlık suç işledi
Türkiye
sol hareketi Haziran sonrası mutlak bir devrimci atılım ihtiyacı duyuyordu. Halkın Türkiye Komünist
Partisi’nin bizde ve devrimci arayış içinde olan sol kadro
öbeklerinin tümünde yarattığı heyecanın en önemli yanı budur.
YÖN Haber
Kendimizle
ilgili az konuşup, çok çalışmayı seçtik, bu yüzden meselenin bizimle ilgili
kısmını uzatmayacağım. Ancak meselenin sadece TKP içi bir tartışma olmadığını
iddia ettiğimizi ve her geçen gün buna dair yeni verilerin ortaya çıktığını
hatırlatmak isterim.
NEDEN PERİNÇEK?
İP,
daha genel adıyla Aydınlık hareketi ve onun lideri Perinçek solun çok
tartışılan isimlerinden birisidir. Farklı dönemlerde yaşanan çeşitli
tartışmalarda kadraja girmeyi başaran Perinçek, çeşitli söylemleriyle
bizim de gündemimize maalesef giriyor. Yakın zamana kadar cezaevinde olduğu
için yaptığı saçma sapan açıklamalara, TKP’ye dair ipe sapa gelmez suçlamalara
dair yazmamayı tercih ediyorduk.
İki gün önce basında epey yer bulan HSYK
açıklamalarına, Aydınlık’ın İstanbul Üniversitesi’nde IŞİD saldırısına uğrayan
devrimci gençleri “kendilerine
‘sol görüşlü’ diyen öğrenciler” olarak haber yapması
eklenince, solun bir kopuş yaşaması gerektiğini düşündüğümüz pek çok özelliği
bünyesinde barındıran Perinçek ve Aydınlık hareketi bu yazının konusu
oldu.
AYDINLIK SUÇ İŞLEDİ
IŞİD
adlı gerici terör örgütünün Kobane’ye dönük saldırıları sırasında gericiliğe ve
açık bir Kürt katliamı girişimine karşı, Türkiyeli bir karşı duruşun eksik
kaldığını saptayarak başlayabiliriz.
Bu
eksikliğin en önemli nedenlerinden biri, Türkiyeli özgürlükçü-laik güçlerin,
IŞİD’in karşısındaki gücün YPG özelinde Kürtler olması nedeniyle yaşadığı kafa
karışıklığıdır.
Özellikle,
İstanbul ve Ankara’dan gelen verilerin gösterdiği bir gerçek var ve son derece
önemli: Saldırıların ilk yoğunlaştığı günlerde daha belirleyici olan IŞİD
gericiliğine duyulan öfke ve tepki iken, Aydınlık, Sözcü gibi gazeteler ve
benzer çizgide yayın yapan televizyon kanalları, bu yayınları takip eden AKP
karşıtı kesimlerde Kürt düşmanlığının artmasına neden olmuş, IŞİD ve AKP’nin
ekmeğine yağ sürmüşlerdir.
Bu
ülkenin aydınlık geleceği Türklerin ve Kürtlerin, emperyalizme ve gericiliğe
karşı ortak kavgasının bir ürünü olacak. Bu birliktelik sağlanamadığı
koşullarda örneğin her ikisinde de gericiliğin ve emperyalizmin egemenliğinin
kuvvetlendiği, birbirine düşman iki ülkecik oluştuğu koşullar hepimiz için bir
yıkım olur.
Şunu
kabul etmemiz gerekiyor; gerici, milliyetçi güçler her fırsatı değerlendirerek,
bizzat kendileri “fırsat” yaratarak, iki halkın arasını açacak girişimlerini
sürdürüyorlar. Böyle bir tabloda, nasıl formüle edilirse edilsin, kolay yoldan
bu milliyetçilikten beslenmeye çalışmak tarihsel olarak büyük bir hatadır.
Bu
hata güncel olarak ABD emperyalizminin bölgemizdeki en önemli ittifak gücü olan
AKP iktidarını kuvvetlendirmektedir. Geçmişini hiç tartışmayalım, cezaevinden
çıktığından beri Perinçek’in politik tutumlarının ana doğrultusu budur.
Şunun
görülmesi önemlidir: Eğer Perinçek değil de Türkiye solunun herhangi bir öznesi
bu tutuma savrulsaydı; Perinçek, bu tutumu,“işte CİA’nın solcuları”diye
Aydınlık’ta mutlaka haber yapardı, belki de manşet...
TESADÜF MÜ?
Meselenin
kibir, kendinden başka kimseyi solcu görmeme, her şeyin en doğrusunu bilip her
zaman en devrimci konumu aldığını iddia etme gibi tıbbın konusu olan
kısımlarına hiç girmeyelim. Buna dair bir çırpıda onlarca örnek verebiliriz.
Perinçek’in
içine düştüğü durum elbette sadece basit bir tahlil hatası değil. Konu,
ideolojik ve siyasal boyutlarıyla da uzun uzun değerlendirilmeyi hak ediyor
ancak kanımca bugün bu tutumlarının esas önemli noktası Türkiye’de Haziran ile
birlikte ortaya çıkan devrimci olanakların yarattığı korkudur.
Haziran günlerinde İP Genel Merkezi’nin yaptığı bir
açıklamayı hatırlıyorum, Medeni Yıldırım öldürüldükten hemen sonra olmalı,
başlığı şöyleydi: “Kürt
Memo'nun da işçi Ethem'in de katili ABD,
AKP ve PKK'dır”.
Aynı gün Taksim’de yapılan eyleme katılan TGB’nin
taşıdığı büyük pankartta ise “Kürt Memo'nun da işçi Ethem'in de katili ABD ve
AKP’dir” yazıyordu.
Bu
fark Perinçek’te somutlaşan, İP’in statükocu çizgisi ile Haziran eylemleri
içinde bulunan gençlerin arasındaki farktır ve önemlidir.
İKTİDAR YANCILIĞI
Haziran,
“küçük olsun benim olsun”cu, statükocu sözde önderliklerin de sarsılmasına
neden olmuştur. En geniş anlamıyla solda, sözde önderlerin siyasi hareketin
kendisinden daha önemli görüldüğü bir dönem Haziran ile beraber kesin olarak
bitmiştir.
İP ve
TGB örneğinde görülen, Haziran pratiğinin yarattığı birikim ideolojik-teorik
boyutlarıyla bir kazanıma dönüştürülemediğinde elde kalanın iktidar
yancılığından öte bir şey olmayacağıdır.
Yıllardır
örgüt içinde önderlikçilik oynayıp, toplumsal herhangi bir karşılık yaratamamış
kişilerin, Haziran sonrası oluşan siyasal kompozisyon ve muazzam enerjinin
ardından bildiklerini okumaya devam etme çabaları traji-komik örnekler veriyor.
Bu belki kısa bir süre daha tekkenin ocağının tütmesini sağlayabilir ancak
siyasal olarak iflas edecekleri kesindir.
Çeşitli
gerekçelendirme çabalarını, süslü lafları, en sol görünümlü çıkışları
kazıdığınızda altından çıkan gerçek budur.
Buradaki
fark, siyasete salt tepeden oynanan bir strateji oyunu olarak bakanlarla
iktidara karşı mücadelenin pratik olarak içinde yer alanlar arasındaki farktı.
Görebildiğimiz kadarıyla Perinçek’in cezaevinden çıkıp İP’i tam anlamıyla ele
almasının ardından gündelik siyasette geleneksel statükocu çizgi kararlı
biçimde ağırlık kazandı. Bu gerçekleştiği andan itibaren İP’in tüm kritik
başlıklarda objektif olarak AKP ile paralel bir yerde kalması hiç şaşırtıcı
değil.
Erkan Baş
İleri Haber
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder