Osman
Elbek 21/05/2014
Bianet
Çalışma
hayatındaki sorunları insan sağlığı açısından kabul edilmez
yapan unsur gerekli önlemler alındığında tüm problemlerin
önlenebilecek olmasıdır. Ancak Türkiye’de amaç çalışanın
sağlığı ve güvenliğini sağlamak değildir.
Son
yıllarda istihdam kapasitesi endüstrileşmiş ülkelerde hizmet
sektöründe, gelişmekte olan ülkelerde ise sanayi sektöründe
daha hızlı gelişme göstermiştir. 1980’lerdeki model
değişikliğin bir sonucu olarak Türkiye’ye de yabancı kaynaklı
sermaye girişi yoğunlaşmış ve sanayi ile hizmet sektörlerinin
payı zaman içerisinde arttı.
Öte
yandan 1980’den bugüne çalışma ortamında sadece istihdam
açısından değil, çalışma saatleri, ücretler, iş güvencesi,
sosyal güvence gibi sosyal haklar bakımından da önemli bir
değişim yaşandı. Bu bağlamda neoliberal hegemonya çerçevesinde
kârlılık ve verimlilik gibi kavramlar ekseninde şekillenen
küreselleşme, dünya genelinde çalışanlar arasında rekabeti
körüklemiş ve işsizliğin de etkisiyle artan bu rekabet
çalışanların çalışma koşulları ve ücret seviyelerinde
kötüleşmeye neden oldu. Örneğin ABD’de 1971-1995 yılları
arasında tarım dışı üretim alanlarında çalışanların
üretkenliği yüzde 25 artarken, reel ücretlerde yüzde 12 kayıp
olmuş. Ayrıca ekonomik küreselleşme işsizlik kadar herhangi bir
işte çalışan işçilerde de olumsuz etkiye neden oluyor. Hatta
finansal küreselleşmenin dünyanın işsizlik sorununa çözüm
bulamadığını ve işsizlik oranı açısından 1997 yılının
2000’li yıllara kıyasla daha iyi olduğunu biliyoruz.
Sağlığın
bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olduğunu
düşünürsek; uygun olmayan çalışma koşullarında, düşük
ücret ve işsizlik tehlikesiyle ve de sendikasız olarak kayıt dışı
çalışmanın aslında sağlıksız anlamına geldiği açıktır.
Hal böyleyken sağlıksız bu ortamlarda çalışmak zorunda kalan
çalışanlarda da pek çok sağlık sorununun gelişmesi kader
değil, aksine beklenen kaçınılmaz sonuç oluyor. Ancak Türkiye’de
bırakınız kayıt dışı çalışanları sigortalı çalışanların
tamamına dahi koruyucu hekimlik hizmeti sunulamıyor. Oysa
Türkiye’nin çalışma hayatında çok ciddi sorunlar var.
Örneğin; Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) 2013 yılında
yaptığı bir araştırmada istihdam edilenlerin yüzde 2,3’ünde
son 12 ayda bir iş kazası geçirdiği saptanmış. TUİK’in bu
araştırmasında, iş kazalarının madencilik ve taş ocağı
sektöründe yüzde 10,4 oranında saptanmış olması dikkat
çekicidir. Ayrıca ekonomik ve sosyal sorunların bir yansıması
olarak, yevmiyeli istihdam edilenlerde ve okuma yazma bilmeyen
çalışanlarda genel ortalamadan daha yüksek oranda işe bağlı
sorunlar tespit edilmiş. Acı ama bugün itibariyle Türkiye’de
her yedi dakikada bir iş kazasının olduğu ve bu iş kazaları
nedeniyle yaklaşık her onbir saatte bir çalışanın hayatını
kaybettiği veya her altı saatte sürekli iş göremez biçimde
sakat kaldığı biliniyor.
Çalışma
hayatına bağlı sorunların yol açtığı ölümlerin ve diğer
durumların yol açtığı ekonomik maliyetin oldukça yüksek olması
küresel düzeyde sistemin “çözüm”ler geliştirmesine yol
açmıştır.
Bu
“çözüm”lerden birisi mesleki tehlikeler içeren endüstrileri
gelişmekte olan ülkelere kaydırarak gelişmiş ülkelerde
maliyetleri azaltmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre
dünyada bu durumda 2,6 milyar işçi çalışıyor. Kârı maksimize
edebilmek amacıyla tehlikeli sanayilerde üretimin küreselleşmesi,
istihdam biçimlerinin esnekleşmesi, sendikalaşmanın azalması,
taşeronlaşma, uzayan çalışma saatleri, yok olan iş güvencesi
ve sosyal güvenlik, kayıtdışı istihdamın yaygınlığı ve
düşen ücret düzeyleri çalışma koşullarıyla da bağlantılı
olarak, tüm dünyada çalışan sağlığı ve iş güvenliğini
olumsuz etkiliyor.
Literatür
verileri işgüvencesi ile sağlığın doğrudan ilişkili olduğunu,
işgüvencesiz bir çalışma hayatının kronik hastalıklar başta
olmak üzere pek çok sağlık sorununa yol açtığını gösteriyor.
Bu
çerçevede esnek üretimin bir yansıması olarak ani tükenme
sendromu (Karoshi) dikkat çekicidir. Çalışma saatlerinin uzaması
ve düzensizleşmesi, düşük gelir ve belirsizlik, çalışanlar
arasındaki acımasız rekabet organizmada dayanma gücünü arttıran
sempatik sistemi aktive etmekte, artan adrenalin ve noradrenalin bir
süre sonra kalp krizi, felç, serebral tromboz, kalp yetmezliği
gibi ölümcül sağlık sorunlarına neden oluyor. Japonya Ekonomik
Planlama Kurumu, 1994 yılı için 1000 civarında Karoshi vakası
olduğunu düşünmektedir.
Özellikle
gelişmekte olan ülkelerde emek yoğun ağır sanayi üretiminin
artışına bağlı olarak değişen istihdam yapısı, ülkelerin
çalışma standartları ve çalışanların sosyal haklarının
yetersizliği ile birleşince iş kazaları ve meslek hastalıkları
sorununu ağırlaştırıyor. Öte yandan Türkiye’de hekimlerin
lisans ve lisans sonrası dönemde meslek hastalıkları konusundaki
yetersiz eğitim alması ve Türk Tabipleri Birliği başta olmak
üzere meslek örgütlerinin bu konudaki sınırlı yetkilerinin de
ellerinden alınması sorunun boyutlarını ağırlaştırıyor.
Bununla
birlikte Türkiye’de çalışma hayatında yaşanan önemli
sorunlardan birisi; iş güvenliği uzmanının ve iş yeri hekiminin
mali açıdan işverenden özerk olmaması, aksine onun “ücretli
işçisi” olarak çalışmasıdır. Hiç kuşkusuz bu durum çalışan
sağlığı konusunda gerek iş güvenliği uzmanının gerekse iş
yeri hekiminin mesleki bilgi ve vicdani kanaatleri doğrultusunda
çalışmasını olanaksızlaştırmakta ve son olarak Soma örneğinde
yaşandığı gibi önlemlerin tümünün kâğıt üstünde
kalmasına yol açmaktadır. Öte yandan işgücüne katılımda
cinsiyetler arasında gözlenen eşitsizlik, bölgeler ve sınıflar
arasında istihdam ve gelir dağılımında gözlenen uçurum,
işsizlik, kayıt dışı sigortasız çalıştırma,
sendikasızlaştırma, özelleştirme, taşeronlaşma, esnek üretim
süreci ve işyeri denetimlerin layıkıyla yapılmaması Türkiye’nin
çalışma hayatında sağlık sorunlarını arttıran diğer önemli
konular. Ama Türkiye’nin çalışma hayatındaki en önemli sorunu
enformel ve esnek çalışmadır. Bu bağlamda;
*
işyerinin esnekleşmesi
*
işin esnekleşmesi
*
çalışma biçiminin kısa süreli, kısmi, geçici, mevsimlik, part
time, evde, tele, ödünç ve atipik biçimlerde esnekleşmesi
*
iş sürelerinin değişken, çağrı usulü, sıfır saat, kiralık,
yoğunlaştırılmış, dönüşümlü ve telafi biçimleriyle
esnekleşmesi
*
ücretsiz izin ve kaydırılmış tatil çalışması
*
ücretin performans politikasıyla esnekleştirilmesi
*
ve çalışma yasaların esnekleştirilmesi biçiminde mavi yakalı
işçilerin (yakın bir dönemdir de beyaz yakalı çalışanların)
Türkiye’de alıştığı ve kanıksadığı durumlar olmuştur.
Son
olarak çalışanlar açısından durumu daha da kötüleştiren
konu; gerek Türkiye’de gerekse dünyada “daha fazla kâr etme”
amacı doğrultusunda şekillenen bu neoliberal politikalara karşı
çalışanların haklarını koruyup geliştirebilecekleri örgütlenme
süreçlerinde ciddi sorunlar yaşanmasıdır. Bu bağlamda her
şeyden önce tüm dünyada sendikaların gerek niteliksel gerekse
niceliksel olarak krizde olduğu bilinmektedir (Şekil 1).
Şekil
1: Farklı Ülkelerde Sendikalaşma Oranları
Türkiye’de
de 2002-2011 döneminde çalışanların sendikalaşma oranı yüzde
38 gibi rekor bir düşüş göstererek yüzde 5,9’a inmiştir.
Hatta bu durum Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in
sözlerine “sendikalaşma oranının işçilerde yüzde 59,8,
memurlarda ise yüzde 67,3 görün”mekle birlikte “SGK verilerine
göre sendikalı işçi oranının yüzde 8,9 olduğu” biçiminde
yansımıştır. Aslında iki numaralı şekil 1980’den bu yana
Türkiye’de uygulamaya konulan neoliberal politikaların toplumu
örgütsüzleştirip hak arama taleplerini hemen tümüyle
sonlandırdığını ve dünyanın en büyük 17. ekonomisinin
altında yatan sırrın “ölümüne çalışma” olduğuna işaret
ediyor.
Gerçekten
de haftalık ortalama çalışma süresinin 39 saat kabul edilmesine
rağmen Türkiye’de çalışanlar ortalama 52,1 saat çalışıyor,
6-17 yaş grubundaki çocukların yüzde 6’sı iktisadi getirisi
olan bir işte çocuk işçiliği yapıyor, çalışan çocukların
yüzde 70’i okula devam edemiyor ve toplam istihdamın yüzde
45,7’sini kayıtdışı istihdam (15-19 yaş arası grupta yüzde
%75,2) oluşturuyor.
Şekil
2: Türkiye’deki Grev Sayıları (2000-2012)
Çalışma
hayatındaki sorunları insan sağlığı açısından kabul edilmez
yapan unsur ise gerekli önlemler alındığında tüm bu
problemlerin önlenebilecek olmasıdır. Ancak Türkiye’de amaç
çalışanın sağlığı ve güvenliğini sağlamak değildir.
Aksine
tek amaç; Soma’da yüzlerce işçinin öldü(rüldü)ğü kömür
ocağını işleten Soma Holding’in sahibi Alp
Gürkan’ın ifadelerine de yansıdığı gibi“Türkiye
Kömür İşletmeleri’nin 130-140 dolara mal ettiği kömürün
tonunu(n) 23.8 dolara çıkar”ılabilmesi için özel sektörün
çalışan sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerini bütünüyle
ortadan kaldırması ve devletin de buna göz yummasıdır. (OE/HK)
Kaynaklar:
- TUİK (2014). İş kazaları ve işe bağlı sağlık problemleri. Ocak 2014.http://www.tuik.gov.tr/jsp/duyuru/upload/yayinrapor/2013_ISKAZALARI_VE_SAGLIK_PROBLEMLERI_RAPORU.pdf(Erişim: 19.05.2014)
- Yılmaz F (2009). Küreselleşme sürecinde gelişmekte olan ülkelerde ve Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi.
- Süyür H (2009). Polivinil klorür maruziyetinin pulmoner sisteme etkiler. Gaziantep Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi.
- Elbek O (2009). Yoksulluk ve Sağlık. Birikim.
- Yardım N, Çipil Z, Vardar C, Mollahaliloğlu S (2007). Türkiye İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları: 2000-2005 Yılları Ölüm Hızları. Dicle Tıp Dergisi.
- TTB-MSG Dergisi Yayın Kurulu (2006). Esnek İstihdam ve Sağlık. Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi.
- Belek İ (2005). Küreselleşme Avrupa Birliği Girdabında Emeğin Durumu, Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi.
- Ceren A (2005). Sendikalılık oranı düşmeye devam ediyor. Uluslararası İşçi Dayanışma Derneği.http://www.uidder.org/sendikalilik_oranlari_dusmeye_devam_ediyor.htm(Erişim: 21.04.2014).
- Çalışma Bakanlığı İstatistikleri,http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/csgb.portal?page=grevlokavt (Erişim: 16.12.2013).
- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik, Çalışma Hayatı ve Ekonomi Muhabirleri İle Bir Sohbet Toplantısı Düzenledi. http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/csgb.portal?page=haber&id=basin113 (Erişim: 20.04.2014).
- Kapusuz N. Türkiye’de İş Kazaları ve Üç Ayrı Raporun Bize Söyledikleri (Ya da Söylemedikleri). http://www.emekdunyasi.net/tr/article.asp?ID=1953(Erişim: 28.09.2009)
- Çelik A. AKP’nin on yılında sendikalar ve sendikasızlaştırma. Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği. http://www.tr.boell.org/web/103-1539.html (Erişim: 20.04.2011).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder