28 Nisan 2014 Pazartesi

1 MAYIS NASIL KUTLANMALI ?

* İsmail Hakkı Yorulmaz
Bu yazıda ele aldığımız düşünceleri sadece egemen sınıfların Taksim 1 Mayıs Alanı’nda 1 Mayıs kutlamalarını yasakladıkları için kaleme almıyoruz. 2012 senesinde 1 Mayıs değerlendirmesinde Parti Organında yapılan bir değerlendirmedir. O zaman şöyle demiştik. “Bu iş böyle sürerse 1 Mayıs’lar politik içeriğinden soyutlanarak bir konser havasında kutlanmaya başlanacak.
Bu olgu da işçi sınıfının, birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ın başına gelebilecek en büyük tehlikedir.” O sene Gezi Parkı tartışmaları 2013’de aldığı boyutları almamıştı. 1 Mayıs’tan 2 gün önce Gezi Parkı’nı sendikaların öncülüğünde bir “1 Mayıs, Birlik-Mücadele-Dayanışma-Festivali” olarak siyasal, sendikal, kültürel içeriği ile organize edelim.

Bu Festival’in doruk noktası da 1 Mayıs günü Taksim 1 Mayıs Alanı’nda düzenlenecek milyonluk miting ile taçlandırmak olmalı demiştik. Festival boyunca, işçi sınıfının, emekçilerin güncel ve genel sorunlarını içeren paneller, toplantılar, sempozyumlar düzenleyelim. Tiyatro, sinema ve müzik etkinlikleri gerçekleştirelim.
Türkiye’de yaşayan halkların, ulusların kültürlerini tanıtmalarına olanak sağlayalım. Sendikalar öncülüğünde düzenlenecek ve her devrimci sınıf sendikasının kendisini tanıttığı çadırlar, pavyonlar kurulsun, demokratik kitle ve meslek örgütleri, devrimci siyasal partiler, gençlik, kadın, kültür ve çevre örgütleri de aynı olanağı elde etsin diye düşündük.
İşçi sınıfının mücadelesinin enternasyonalist karakterini dikkate alarak, uluslararası işçi örgütü ve kuruluşları da, Küba, Vietnam, Venezuella gibi ülkelerin temsilcileri de bu festivalde yer alsın istedik. Bu bir proje idi. Bunu kaleme alarak gündeme getirmesi için DİSK’e ilettik ancak maalesef yanıt bile alamadık. Bunda DİSK yönetiminin değişmesi rol oynadı derken 2013 1 Mayıs’ı yasaklandı ve konu askıda kaldı.
***
Bu yıl 1 Mayıs yine yasak. Bunu bilerek yazıyoruz. Çünkü Taksim 1 Mayıs Alanı’nda, 1 Mayıs kutlamalarını yasaklamak ve onbinlerce resmi-sivil polis, Toma, Akrep ile önlem almak, vapur , motor, metro ve otobüs seferlerini iptal etmek, Haliç ve Boğaz köprülerini trafiğe kapatmak, çatışma programlamak, fiilen yasaklama demektir.
Öncelikle bu anti-demokratik uygulamayı en radikal ve en güçlü bir biçimde protesto etmek gerekiyor. Ama nasıl? 1 Mayıs’tan üç hafta önce Taksim için Valiliğe müsaade için başvurmakla bu işler olmaz. 1 Mayıs hazırlığı bir önceki yılın 2 Mayısında başlaması gereken bir süreçtir.
Bu yıl maalesef tren kaçtı, ancak biz Parti olarak bu 1 Mayıs’tan hemen sonra 2015 için hazırlıkların başlaması gerektiğine inanıyoruz ve bu konuda girişimlere başlayacağız. Gezi Parkı ve Taksim Meydanı’nı kapsayan bir toplumsal Festival projesi olarak planlanması gereken 1 Mayıs hazırlıkları en geç Haziran ayında başlamalıdır.
DİSK ve tüm diğer bağımsız veya başka konfederasyonlara üye devrimci sendikaların, demokratik kitle ve meslek örgütlerinin, ilerici, devrimci, sosyalist, komünist parti, yayın çevresi temsilcilerinin bileşiminden bir 1 Mayıs Tertip Komitesi oluşturulmalıdır ve çalışmaları, izinleri, içeriği şimdiden planlamaya başlamalıdır.
***
Pekiyi, egemen sınıflar buna rağmen bu Festival ve 1 Mayıs Mitingi için Gezi Parkı ve Taksim 1 Mayıs Alanı’nı yasaklarlarsa ne olacak? Birincisi, bunu çok önceden biliyor olacağız ve hazırlıklarımızı ona göre yapacağız.
Evet, belki o zaman 2 gün festival ve 1 Mayıs Mitingi için Yenikapı Miting Meydanı’nı kabul edeceğiz. Ancak geri adım atmak, teslim olmak, uzlaşmak için değil. Yüzbinlerin katılacağı bir festival ve milyonların katılacağı bir 1 Mayıs mitingi akabinde Taksim 1 Mayıs Alanı’na yüzbinler ile çıkıp 1977 1 Mayıs şehitlerimizi anmak için. Bakalım yüzbinlerin gücü karşısında egemen sınıflar yasaklarını sürdürebilecekler mi?
Yüzbinler ile çatışmayı göze alabilecekler mi? Türkiye için eylem anlamında merkezi yapılacak böyle bir kararlı direniş karşısında İstanbul’un bir gün değil 3-4 gün felç olmasını göze alabilecekler mi? Bizce hayır. Taksim 1 Mayıs Alanı’na izin vermek zorunda kalacaklar, vermezlerse de bu kararları konusunda gerçekten pişman olacaklar.
İnatçı bir tavır ile son dakikada Taksim diye diretip, yığınlardan kopuk 300-500 kadronun polisle çatışması yerine sınıfı devlet ile karşı karşıya getirmek daha doğru bir yöntem değil mi? Çünkü aslında bu hazırlıksız inat egemen sınıfların işine geliyor. Sınıf pikniğe gidiyor, evinde yatıyor, militan kadrolar ise çatışıyor. Bunun da sınıfın bilinçlenmesine ve sınıf kininin artmasına hiç bir katkısı olmuyor.
İşçi sınıfı ve onun örgütleri politikaya müdahale etmek istiyorlarsa, yığınların radikal mücadelesini örgütlemek istiyorlarsa aklın yolu bir olmalıdır. Türkiye Komünist Partisi bu konuda üstüne düşen öncülük görevini ikircimsiz yerine getirecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder