20 Eylül 2013 Cuma

Ruhi Su

Ercüment Gürçay  Tustav
Merhaba arkadaşlar
Yarın Ruhi Su' nun 28. ölüm yıldönümü. Ruhi Su' yu kısaca bir kez daha anımsatmak istiyorum.

***
Ölümünden kısa bir süre önce, 1984’ de Milliyet Sanat Sergisi için Zeynep Oral’ ın yaptığı bir söyleşide ”…öksüz olduğumu uzun zaman kimseye söyleyemedim. Toplumumuzda aşiret anlayışı var. İlk “kimlerdensiniz?” derler. Kendini yetiştirmenin önemi hala anlaşılamadı…” diyerek başlıyor söze büyük ozan Ruhi Su.
Asıl adı Mehmet. 1912’ de Van’ da, Ermeni bir anne ve babadan dünyaya geliyor. 1915’ in karanlık yıllarında yaşanan büyük tehcirde anne ve babasını kaybediyor, hiç hatırlamıyor onları. Birileri bir onbaşının kucağına bırakıyorlar O’ nu. Nüfus kâğıdına kaydedilen Abdullah ve Nuri adlarını ana-baba biliyor.
Sonra Adana’ ya, yoksul bir ailenin yanına evlatlık veriliyor. Onları amca-teyze biliyor. 1. Dünya Savaşı’nın sürdüğü yıllar. İngilizler ve Fransızlar Adana’ yı işgal edince diğer Adanalılar gibi Toroslara göçüyorlar ailece. Zor yıllar. Yörüklerle beraber yaşıyorlar Toros yaylalarında, türküler öğreniyor onlardan. “Kaç kaç yılları” nda savaşın nasıl bir şey olduğunu yaşayarak görüyor. Seferberlik türküleri, marşlar öğreniyor, söylüyor. Bu dönem onun çocuk benliğinde gelecekte Ruhi Su olgusunun oluşmasına dair derin izler bırakıyor. 
Adana’ ya dönüşte yengesinin uzun zamandan beri ona karşı takındığı olumsuz tavırları, zaman zaman şiddete varan davranışlarını gören bir arkadaşının annesi tarafından, teyze ve amcasına haber verilmeden, Adana’ nın varlıklı ailelerinden Suphi Paşa’ nın aracılığıyla Dar-ül Eytam’ a (Adana Öksüzler Yurdu) veriliyor. Mehmet on yaşındadır bu dönemde ve yurdun bahçesinde ilk kez oyun oynar. İçi içine sığmaz.
Kısa bir süre sonra sesi burada da fark edilir. Türküler, marşlar söyletirler Mehmet’ e. Taburun önünde yürüyen gruba alırlar, yaşı uygundur ve 3. Sınıfa kabul ederler. Yurdun müzik öğretmeni Mehmet Tahir yurda bir keman aldırır ve Ruhi Su klasik müziğe keman ile tanışarak ilk adımını atar.
Yıl 1925.  Ankara’da Müzik Öğretmen Okulu kurulmuştur. Türkiye’deki tüm öksüz yurtlarına, müziğe yetenekli, sesi güzel çocukların, sınav sonucu müzik öğretmen okullarına yollanması için bir bildiri yollanır. Yurttan iki arkadaş sınava girerler ve kazanırlar. Kendi hakkından bir üst sınıftan arkadaşı için feragat eder Mehmet, Şaban 5. sınıftadır ve bu yıl giremezse açıkta kalacaktır. Nasıl olsa seneye yeniden girerim der ve Şaban okula gönderilir.
Bir süre sonra dönemin Savunma Bakanı Recep Peker’ den öksüz yurtlarına bir başka bildiri gelir: “ okulu bitiren tüm çocuklar zorunlu olarak askeri okullara girecek.” denmektedir bildiride. İstemeden de olsa bir grup arkadaşıyla İstanbul Halıcıoğlu Askeri Lisesi’ ne gider. Adını da Mehmet Ruhi olarak kullanmaya başlar. Askeri okuldadır, ama aklı da Ankara Müzik Öğretmen okuluna gitmekte. Okuldan kaçar ve arkadaşlarının denkleştirdiği parayla ve sahte bir kimlikle tren biner ve Ankara’ nın yolunu tutar. Müzik okuluna, Ahmet Muhtar beye gider ve durumu anlatır. Kızar Ahmet Muhtar ve Mehmet Ruhi’ yi Askeri Liseler Müdürlüğü’ ne yollar. İki inzibatla, İstanbul’ a geri gönderilir. Hapse atılır. Ok yaydan çıkmıştır artık, ne yapıp edip müzik okumak istemektedir. Sonunda çürük raporu alır ve Adana’ ya, öksüzler yurduna geri döner. Sonra sırasıyla Adana Lisesi ve Öğretmen okuluna geçer. İlk evliliğini de o dönemde yapar. İlk oğlu Güngör dünyaya gelir.
O yılın Eylül ayında düşü gerçek olur ve Ankara Müzik Öğretmen Okulu’ nun sınavlarına girer ve kazanır. Soyadını da o yıl alır. Artık adı Mehmet Ruhi Su’ dur.
Okulda okurken aynı zamanda Ankara Riyaseti Cumhur Orkestrası’ nda keman çalmaya ve Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ nde müzik dersleri vermeye başlar.
Konservatuvarın opera bölümünde okurken bir hocasının kemanın ses tellerine zarar vereceğini söylemesi üzerine kemanı bırakır. Opera sanatçısı olarak birçok önemli oyunda roller üstlenir ve çok başarılı olur. İlk evliliği de bu yıllarda biter.
Operalarda söylerken türkülerden de vaz geçmez. Operadan kalan zamanında türkü derlemeye ve söylemeye devam eder. Opera’ dan hocası olan Markovich türkü söylerken dinlediği Ruhi Su’ yu Ankara Radyosu’ na önerir. Ruhi Su on beş günde bir her Pazar “Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor” anonsuyla programlar yapmaya başlar. 1943-45 yılları arasında ilgiyle dinlenen program bir süre sonra seslendirdiği Alevi deyişleri nedeniyle komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle dönemin müdürü Mesut Cemil tarafından programdan kaldırılır, radyodaki işine son verilir.
Yedek subaylık yaparken operada da söylemeye devam eder. Aynı zamanda Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ nde bir de korosu vardır. Daha sonra eşi olacak Sıdıka Umut ile de burada tanışır ve ilişkileri aşka dönüşür. O yıllarda ikisi de bir birlerinden habersiz olarak illegal Türkiye Komünist Partisi’ nin de üyesidirler.
1950’ lere gelindiğinde TKP tevkifatları başlar. Korosu kapatılır. 11 Kasım 1952’ de önce Sıdıka Umut tutuklanıp, İstanbul’ a Sansaryan Han’ a gönderilir. Bir süre sonra operadan bir arkadaşının ihbarıyla opera çıkışı Ruhi Su’ da tutuklanır. Sansaryan Han’ da beş ay kalır. Parmaksız Hamdi’ nin ağır işkencelerinden geçer.
Sonra o da Sıdıka Su’ nun kaldığı Harbiye Askeri Cezaevi’ ne getirilir. Daha sık görüşebilmek için nişanlanmaya karar verilir. Yüzükler takılırken Ruhi Su tanınmayacak haldedir. Harbiye’ de üç buçuk yıl kalırlar. Haftada bir on dakika görüşmelerine izin verilir. Cezaevinde mahkûmlardan oluşan bir koro kurar. Onlardan derlemeler yapar. Bağlamasını vermezler, tutuklulardan Faik Şekeroğlu tahta paspas saplarından bir saz yapar ona. İki sene bu sazla çalar, söyler. Sonra izin çıkar ve Ankara’ dan bağlamasını getirtir. Türkülerle ilgili olarak en verimli çalışmalarını, bestelerini bu dönemde yapar. Ruhi Su cezaevinde resim de yapar, tahtadan ve boncuktan el işleri üretir. Kitap ve gazete kısıtlıdır.
Mahkeme de bu cezaevinde yapılır. Yargılamalar, açlık grevleri basına yansımaz. Ruhi ve Sıdıka Su beşer yıla mahkûm olurlar. Hemen o günlerde cezaevinde evlenirler. Şahitliklerini de Behice Boran ve eşi Nevzat Hatko yaparlar.
Ruhi Su Adana Cezaevine, Sıdıka Su’ da Sultanahmet Cezaevi’ ne gönderilir.
Haziran 1958’ te tahliye olurlar. Ruhi Su Konya Çumra’ ya sürgüne, Sıdıka Su da mevcutlu olarak Ankara’ ya gönderilir. Çumra’ da zaman zaman bir araya gelirler. Çumra halkına kendini sevdirir. Sonunda O da Ankara’ ya gönderilmesini sağlar. Çumralılara istasyon salonunda coşkulu bir dinleti yapar ve Ankara’ ya yolcu edilir.
Ankara’ da Etimesgut’ ta bir dostunun verdiği işçi lojmanına yerleşirler. Elektriği, suyu olmayan kerpiçten bir evdir bu. Bir gaz sobası, kilim, kap kacak… Evi sevgiyle yaşanır hale getirirler. Her gün iki kilometre yürüyerek jandarmaya imza vermeye gider gelirler.
İşsizdir, ekonomik sıkıntı çekmektedirler. Bir arkadaşlarıyla eşya taşıma işi yapar. Masa başı işi umarken kendisini eşya taşırken bulur. Gocunmaz. Geçinebiliyordur.
Emniyet nezaretinin son günleri gelmektedir. Atıf Yılmaz, Osman Karaca Ruhi Su’ nun eşya taşımasına razı değildirler ve cezasının bitiminde, 1960 yılında Atıf Yılmaz’ ın bir film, için müzik yapmasını önerirler. Ruhi Su Adana’ ya gider ve kırk gün kalır. “Karacaoğlan’ ın Kara Sevdası” filmi için müzikler yapar. Koro kurar.
1959 yılında oğlu Ilgın dünyaya gelmiştir ve Sıdıka Su ile Ankara’ dır. Film biter ve Ruhi Su bu kez İstanbul’ a gider. Bir ev tutar.
Gece kulüplerinde türküler söylemeye başlar. Mart 1960’ ta da Sıdıka ve Ilgın Su’ yu İstanbul’ a getirir. 27 Mayıs ihtilali sonrası da kulüplerde söylemeye devam eder.
Yapı Kredi Bankası’ ndan, Kazım Taşkent’ ten bir kulüp kurması teklifini alır. Kabul etmez, ama YKB’ nin halk oyunları şenliğine gelen ekiplerin müziklerini banda alıp, nota arşivi kurabileceğini ve bankanın bu yola kültür dünyasına katkısının olabileceğini söyler ve çalışmaya başlar. Beş yıl sürer bu arşiv çalışması. O sıralarda filmlerde de türküler söyler. Demirel iktidarının kalemşörlerinden Bedii Faik Ruhi Su’ nun “Amansız Yol” filminde söylediği “Serdari halimiz böyle n’ olacak, kısa çöp uzundan hakkın alacak” türküsü üzerine Dünya gazetesinde “Kulaklara Kurşun Gibi Akan Ses” başlıklı bir yazı yazar ve Ruhi Su aleyhine bir kampanya başlatır. Kazım Taşkent bunun üzerine Ruhi su’ ya “ sen artık bütün aletleri ve notalarını toplayıp evinde çalışsan” der. Ruhi Su her şeyi olduğu gibi bırakır ve çıkar gider. Bir süre sonra bütün çalışmalarının Sadi Yaver Ataman adıyla YKB yayınlarında yayınlandığını görür. Sadi Yaver’ e çıkışır. Bankaya dava açar ve mahkemeyi kazanır. İkinci baskı adıyla çıkacaktır, ama ikinci baskı yapılmaz. Bu kitap ölümünden üç yıl sonra Sıdıka Su’ nun çabasıyla Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanır.
Aydınların önerisi ve desteğiyle İMC kurulur ve 16 adet 45’lik plak ve 11 adet de LP yayınlanır. Dost meclislerinde ve konserlerinde söylediği çok sayıda türkü ölümünden sonra Sıdıka ve Ilgın Su tarafından CD olarak basılır.
Yurt içinde üniversitelerde, demokratik kitle örgütlerinin toplantılarında dinletiler yapar. TİP ve DİSK eylemlerini, toplantılarını sesiyle ve sazıyla destekler. İlk kez 1977’ de yurt dışına çıkar. Berlin’ de yapılan “Nazım Hikmet Haftası” na katılır. Aynı günlerde Avrupa’ nın çeşitli kentlerinde dinletiler yapar. 1980’ de Avusturalya’ ya gider.
Ruhi Su 1960-1985 yılları arasında İstanbul’ da birçok öğrenci yetiştirir. Sümeyra Çakır da öğrencisidir. Ruhi Su Dostlar Korosu’ nu da 1975 yılında kurar. Koroyla çok sayıda konserler verir, plak kayıtları yapar.
Şiirler yazar. Çeşitli dergi ve gazetelerde müzik ve toplumsal konularda söyleşiler yapar. Derleme çalışmalarına devam eder.
1980’ lerin ilk yarısında yakalandığı prostat kanserinin tedavisi için yurt dışına çıkışına izin verilmemiş, yurt içinden ve dışından birçok aydın bu direnci kırmak amacıyla seferber olmuş ve nihayet kendisine bir defaya mahsus olmak üzere pasaportu verilmişti, ama çok geçti.
Hastalığı çok ilerlemişti ve kültür - sanat dünyamız, sanatından ve dünya görüşünden ödün vermeyen kültür adamı, büyük halk ozanı ve çağının tanığı Ruhi Su’ yu 20 Eylül 1985’ de 73 yaşında kaybetti. Cenazesi 12 Eylül sonrasının en görkemli toplantısına sahne olmuştu.
Ruhi Su geleneği ölümünden sonra eşi Sıdıka Su, oğlu Ilgın Ruhi Su, öğrencileri ve dostlarının çabalarıyla yaşatıldı.
2006’ da Sıdıka Su da yaşama veda etti.
Bu gelenek bu gün de oğlu Ilgın Ruhi Su ve Ruhi Su Dostlar Korosu’ nun çalışmalarıyla devam ediyor.
2012’ de Ruhi Su’ nun 100. yaşını  “Ruhi Su 100 Yaşında” etkinlikleriyle kutlamıştık.
20 Eylül 2013 hocamızın aramızdan ayrılışının 28. Yılı. 1985’ den beri her 20 Eylül’ de olduğu gibi bu yıl da Zincirlikuyu’ da eşi Sıdıka Su ile birlikte yattıkları anıt mezarın başında öğrencileri, dostları ve türküleriyle birlikte olacağız. 
Bu gün Ruhi Su’ ya bu acıları yaşatanların, ona pasaport dahi vermek istemeyenlerin adlarını hatırlayan var mı? Oysaki Ruhi Su adı insanlık var oldukça çağdaşlığın, evrensel barışın ve kardeşliğin simgesi olarak anımsanacak.
Son söz hocamızdan olsun:
“…Yürü bre Hızır Paşa
Senin de çarkın kırılır.
Güvendiğin padişahın,
O da bir gün devrilir…

…Ben Musa’ yım, sen Firavun
İkrarsız Şeytan-ı lain
Üçüncü ölmem bu hain.
Pir Sultan ölür, dirilir.”

Ercüment 
Beyoğlu

VİDEO: GİYDİM ÇARIKLARIMI/ BAYBURT TÜRKÜSÜ  http://youtu.be/dAuLsayktFY
Video, Sabahattin Eyüboğlu ve Hüseyin Erdem' in de yer aldığı bir dost meclisinde yapılan bir ses kaydından üretildi. Kadın sesi Türkan Saylan' a aittir. 

 P Yazdırmadan önce lütfen doğaya etkisini düşünün.

3.KÖPRÜ-KANAL İSTANBUL-3. HAVAALANI BİZE NE KAYBETTİRECEK?
-Bu projelerle 23 milyon olacak İstanbul'u
-Su Havzalarını
-7 Önemli Bitki Alanını
-8 Önemli Kuş Alanını
-Ormanlarımızı

ÇÖZÜM NEDİR?
-İstanbul cazibe merkezi olmaktan çıkarılmalı
-Enerji ihtiyacı azaltılmalı
-Enerji kaçağı önlenmeli, verimlilik arttırılmalı
-Var olan alternatif kalkınma projeleri üzerinden politika oluşturulmalı.
NOT: '3. Köprü Trafiği Çözer ' konulu bilimsel tek bir makale yoktur.

"...3.Köprü Istanbul İçin cinayettir. Kuzey bölgemizde kalan yeşil alanların imara açılarak katledilmesinden başka bir şey değildir. İnşallah bu cinayet bitmeden hükümet değişir..."
Recep Tayyip Erdoğan, 20 Mart 1995

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder