03/08/2013
Sol-Tartışma
TİP "ne
mutlu Türküm diyene,bir Türk dünyaya bedel" hamasi
nutuklarıyla ta ilk okul birinci sınıfta,tüm eğitim
döneminde ve ailede ve çevrede yine bu yönde aldığı kültürle
bilinci şekillenmiş, yine aile,eğitim ve çevre kıskacında din
kurgusu ile beyinleri prangalanmış (ben Partiye üye
olduğumda oruçluydum) binlerce genç işçi ve
emekçiyi parti içi eğitimle ve çeşitle
yönlendirmelerle (kitap önererek,paneller, tiyatro,konser,sinama vb) adeta yepyeni aydınlık bir
bilince ve kişiliğe kavuşturmuştur.
Bu
günün dünya ve Türkiye sorunlarını iyi okuyabilen,çözümler
üretebilen, sosyalizmi hedefleyen,anti kapitalist, ama bu günüde
ıskalamayan yani günlük ekonomik ve demokrasi mücadelenin
içinde olan ve emekçi halkı bunlar içinde örgütleyebilen bir
partiye olan ihtiyaç hala çözülmesi gereken bir sorun olarak
ortada durmaktadır.
Yukarıdaki
yazı İbo'nun Sol-Tartışmadaki 30/07/2013 tarihli aşağıdaki
yazısı üzerine yazılmıştır.
Selam,
Aslında gezegenimizdeki ulus devletlerin kuruluşları bir birlerinden çok farklı. Örneğin bizde, devleti ulus kurmadı. Askeri bir elit tarafından kuruldu. Osmanlının diğer bazı parçalarında o günün emperyalistleri tarafından (özellikle İngiltere) cetvelle kurduruldu. Bir çok ülkede ise gerçekten ulusal kurtuluş mücadeleleri verilerek kuruldu. Emperyalist merkezler de ise gerçekten sınıf mücadeleleri sonucunda kuruldu. (Son cümle de tartışılabilir) Bu nedenle üretilen toriler, belirlemeler ve özellikle de kavramlar her ulus için geçerli olmayabiliyor. Tek düze bir dünya olmadığı için, teoriler ve kavramlar da her ulus için geçerli olmayabiliyor.
Devlet, siyasi güç, meşruluk gibi kavramlar da öyle. Örneğin AKP hükümeti bana göre meşru bir hükümet değil. 12 eylul faşist cuntanın gayri meşru anayasası ile ulus devleti yönetiyor. "Muz cumhuriyetlerine ne demeli? falan filan....
Uyarılarının yanlış olduğunu söylemiyorum. Teşekkür ederken keşke bu konuları yüz yüze tartışma imkanımız olsaydı diyorum.
Bu vesileyle şunu demek istiyorum ki, bu toprakların geleneksel sol güçlerinin büyük çoğunluğu İKTİDAR için mücadele etmektan öte yöntem tanımıyor ve örgütlenmesini de ona göre oluşturuyor.
Aslında uzun bir yazı yazmaktan ziyade, İnsanlık yönetilmeye razı olduğu müddetçe özgürleşebilir mi? diye bir soru ortaya atıp tartışmak daha doğru olurdu diye düşünüyorum.
Bu vesileyle aynı soruyu şimdi sorarak, binlerce kişiye ulaştırdığım yazıma gelmeyen tepkiyi bu cümle ile bilmem alabilir ve tartışabilirmiyiz?
Örneğin, önerdiğim özerk birimler ve komünal konseyler... Bu konuda arkadaşlar ne düşünüyorlar merak ediyorum.
HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ kurulurken, yanlış yapılıyor, DEMOKRATİK TOPLUM KONGRESİ'ni Türkiye'nin tamamına taşımak daha doğru olur diye görüş bildirmiştim. Ama kimse duymadı bile. Sanırım yavaş yavaş cenaze merasimine hazırlanıyorlar. Onca zamana ve emeğe yazık...
Yıllar önce SHP ve bir çok sol gücün birlikte oluşturdukları bir parti projesine 6 ay ömür biçmiştim. Üç ay sonra dağıldı.
Dİ LİNK (Alman sol parti) kuruluırken yine bu parti bölünür diye iddia etmiştim. Bir kaç yıl önce bölünmenin eşiğindeyken sanırım durdurabildiler ama eski gücü kalmadı.
Özellikle so tartışma grubundaki eski yoldaşların yeni düşüncelere hala kapalı olmalarına gerçekten üzülüyorum. Tartışmaktan neden imtina ettiklerini anlayabilmiş değilim.
Grup haberleşmenin ötesinde hiç üretkenlikta bulunamadı. Ama gezi isyanının ilk günleri "Ah şimdi TİP gibi bir parti olsaydı" diyen de oldu. ( Yanılmıyorsam Çetin Serfidan idi ) Oysa TİP gibi bir sürü parti var bu ülkede. Bana göre hepsi isyancıları anlayabilmiş bile değil. Tamamı geziden nemalanmaya çalışıyor. Ama boşuna çabalıyorlar. Zira gezide iktidar ruhu yerine özgürlük ruhu var ve bunu partiler anlayamıyorlar. Anlasalar kapanış kongreleri için karar alırlardı. Kapanıp tek tek gezinin içine girseler daha üretken olabilirler diye düşünüyorum.
!992 yılından bu yana "özgürlükçü" ve "yeni" bir sol hareket yaratmaya soyunan eski sol, gezi isyanından da ders çıkaramaz ve aklını başına toplayamazsa ağızlarından çıkacak her cümle geleceği kurmaya aday özgürlük güçlerine zarar vermekten öte bir işe yaramazlar diye düşünüyorum.
Tekrar selam...
Aslında gezegenimizdeki ulus devletlerin kuruluşları bir birlerinden çok farklı. Örneğin bizde, devleti ulus kurmadı. Askeri bir elit tarafından kuruldu. Osmanlının diğer bazı parçalarında o günün emperyalistleri tarafından (özellikle İngiltere) cetvelle kurduruldu. Bir çok ülkede ise gerçekten ulusal kurtuluş mücadeleleri verilerek kuruldu. Emperyalist merkezler de ise gerçekten sınıf mücadeleleri sonucunda kuruldu. (Son cümle de tartışılabilir) Bu nedenle üretilen toriler, belirlemeler ve özellikle de kavramlar her ulus için geçerli olmayabiliyor. Tek düze bir dünya olmadığı için, teoriler ve kavramlar da her ulus için geçerli olmayabiliyor.
Devlet, siyasi güç, meşruluk gibi kavramlar da öyle. Örneğin AKP hükümeti bana göre meşru bir hükümet değil. 12 eylul faşist cuntanın gayri meşru anayasası ile ulus devleti yönetiyor. "Muz cumhuriyetlerine ne demeli? falan filan....
Uyarılarının yanlış olduğunu söylemiyorum. Teşekkür ederken keşke bu konuları yüz yüze tartışma imkanımız olsaydı diyorum.
Bu vesileyle şunu demek istiyorum ki, bu toprakların geleneksel sol güçlerinin büyük çoğunluğu İKTİDAR için mücadele etmektan öte yöntem tanımıyor ve örgütlenmesini de ona göre oluşturuyor.
Aslında uzun bir yazı yazmaktan ziyade, İnsanlık yönetilmeye razı olduğu müddetçe özgürleşebilir mi? diye bir soru ortaya atıp tartışmak daha doğru olurdu diye düşünüyorum.
Bu vesileyle aynı soruyu şimdi sorarak, binlerce kişiye ulaştırdığım yazıma gelmeyen tepkiyi bu cümle ile bilmem alabilir ve tartışabilirmiyiz?
Örneğin, önerdiğim özerk birimler ve komünal konseyler... Bu konuda arkadaşlar ne düşünüyorlar merak ediyorum.
HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ kurulurken, yanlış yapılıyor, DEMOKRATİK TOPLUM KONGRESİ'ni Türkiye'nin tamamına taşımak daha doğru olur diye görüş bildirmiştim. Ama kimse duymadı bile. Sanırım yavaş yavaş cenaze merasimine hazırlanıyorlar. Onca zamana ve emeğe yazık...
Yıllar önce SHP ve bir çok sol gücün birlikte oluşturdukları bir parti projesine 6 ay ömür biçmiştim. Üç ay sonra dağıldı.
Dİ LİNK (Alman sol parti) kuruluırken yine bu parti bölünür diye iddia etmiştim. Bir kaç yıl önce bölünmenin eşiğindeyken sanırım durdurabildiler ama eski gücü kalmadı.
Özellikle so tartışma grubundaki eski yoldaşların yeni düşüncelere hala kapalı olmalarına gerçekten üzülüyorum. Tartışmaktan neden imtina ettiklerini anlayabilmiş değilim.
Grup haberleşmenin ötesinde hiç üretkenlikta bulunamadı. Ama gezi isyanının ilk günleri "Ah şimdi TİP gibi bir parti olsaydı" diyen de oldu. ( Yanılmıyorsam Çetin Serfidan idi ) Oysa TİP gibi bir sürü parti var bu ülkede. Bana göre hepsi isyancıları anlayabilmiş bile değil. Tamamı geziden nemalanmaya çalışıyor. Ama boşuna çabalıyorlar. Zira gezide iktidar ruhu yerine özgürlük ruhu var ve bunu partiler anlayamıyorlar. Anlasalar kapanış kongreleri için karar alırlardı. Kapanıp tek tek gezinin içine girseler daha üretken olabilirler diye düşünüyorum.
!992 yılından bu yana "özgürlükçü" ve "yeni" bir sol hareket yaratmaya soyunan eski sol, gezi isyanından da ders çıkaramaz ve aklını başına toplayamazsa ağızlarından çıkacak her cümle geleceği kurmaya aday özgürlük güçlerine zarar vermekten öte bir işe yaramazlar diye düşünüyorum.
Tekrar selam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder