4 Haziran 2013 Salı

‘Cin şişeden çıktı’

Ercan Güvan  Milliyet
Hani sen “ağzı var dili yok” cinsinden “kuzu gibi” bir şeydin?
Sessizdin, itaatkardın...
Ne yiyeceğine ne içeceğine, hatta kaç yavru yapacağına bile başındaki patron karar verirdi hani senin?
Söyle bakim, nereden çıktı bu “direniş”?

***
Neee, ağaç mı?..
Delirdin galiba...
AVM varken ağacı ne yapacaksın? En kralını, ağaçların yerine yapılacak AVM’den alırsın!
Demokrasi ha?  
“Fena halde ilerlemişindesin” farkında değilsin!
Özgürlükmüş; kim öğretiyor sana bunları; kontrol dışı son birkaç köşe yazarı mı?
***
Kafamı attırdın benim
Kokla bakim şu gazı. Ye bakim plastik mermiyi.
Tekme, tokat, cop .
Olmazsa dört/beş ay gözaltı.
Yok öyle...
Ayyaş mısın, çapulcu musun nesin!
***
Fakat!
Ne oluyor...
Tanrım bu da ne?
Ezdikçe çoğalıyor, vurdukça kabarıyor, tazyikli suyla betonlaşıyor.
Bi Dakka... Dişlerin neden bu kadar büyük senin?
Pençelerin nereden çıktı?
Yoksa... İnanamıyorum:
Kuzu postundaki kaplanmış iyi mi?  
***
Dur... Dur!
Al sana ağaç.
Taksim Parkı’nı da al.
Hayır, hayır; durmuyor. Twitter hızıyla her yere uzanıyor.
Yahu, İzmir’e ne Taksim Gezi Parkı’ndan...
Antalya, çık aradan.
EskişehirAdana, alacağınız olsun ama.
***
Provokasyon bu.
Muhalefet kışkırtıyor.
Sakın “Esed” yapmış olmasın!
Baş edemiyoruz kimse kusura bakmasın.
“Cin şişeden çıktı”.
***
Evet... “Cin şişeden çıktı” dedi ve gitti sevgili dostum Hakan.
Benim bildiğim hafta sonlarını Şamdan’da falan değerlendirirdi, oysa cumartesiydi ve hava kararmaya yakın Versace tişörtüyle koşuşturmaktaydı Moda’da.
-Hayrola Hakan.
“Taksim’e gidiyorum”!
Biraz takıldım.
-Çok kalabalık, Porsche’ni park edecek yer bulamazsın.
Canından çok sevdiği henüz liseli iki evladını da alıp direnişe destek verecekmiş.  
Çapulcu falan değildi. Hatta kalantordu. Bahçesinde kim bilir kaç ağaç vardı, o taksimdeki ağacı korumaya gidiyordu.
Zaten yıllardır canı sıkkındı.
Dedi ki; “Cin şişeden çıktı”.
***
Çıkmış kesin...
FenerbahçeGalatasarayBeşiktaş ve Trabzonspor formalı dört delikanlıyı omuz omuza biber gazı solurken gördüm ekranda.
Oysa bu dört formanın içinde insanla bir araya gelmesi için iş “in”e “cin”e kalmıştı.  
Yazdık olmadı, yalvardık olmadı, Taksim Parkı’ndaki bir ağaç yaptı koskoca kurulların, cezaların, güvenliklerin yapamadığını.
Direniş daha neler kazandıracak “eski kuzulara” bakalım.  
***
Bu yazıda “spor” bu kadar.
Ne yapalım yani?.. Spor yazarıyız diye beynimiz futbol topundan mı? Kalbimiz “gol, gol” diye mi atmalı memleketin tüm şehirlerinde vatandaş özgürlük ararken ve gaz kartuşları “güm, güm” patlarken?
Yeni yetmelerden ak saçlı ninelere kadar “azınlık mı çoğunluk mu” belli olmayan kalabalıklar demokrasiye, özgürlüğe, çevreye “bedel” olarak gözünü akciğerini kafasını kolunu ortaya koyarken, biz vatandaşı çimenlere mi çağıralım tekrar?
Maç sonu basın toplantısında “Bırakın futbolu, skoru, memleket bu haldeyken spor konuşulur mu” demişti bir keresinde Fatih Terim.
Bunca yılın “kuzusuyuz”; bizim hakkımız yok mu?

Polis olimpiyatları!
Başta İstanbulTürkiye sokaklarında son bir haftayı sadece Madonna mı gördü sanıyorsunuz? Sadece Bruce Willis’mi izledi de twit attı?
İç savaştaki Suriye bile vatandaşlarına çağrı yaptı; “Güvenliğiniz için Türkiye’ye gitmeyin”!
Şimdi...
Aldık alıyoruz diye kuyruğuna geldiğimiz olimpiyat hasretimizin “seçici kurulu” ne anladı acaba bu eylemlerden ve gaz bulutlarından?
Malum, eylülde nihai karar alacaklar.
Ne dersiniz olimpiyatı bize verirler mi?
Elbette!..
Ama “Polis Olimpiyatları”. Gaz maskesiyle adam kovalamaca, en kısa sürede en çok göz altına alma ve gaz mermisi ile kafaya nişan alma dallarında üç altın madalyagaranti.
Halk Taksim’de, futbolcular nerede?
Son zamanlarda pek örneği yok, ama bir galibiyet alındığında veya bir gol attıklarında vatana millete hediye eden bonkör milli futbolcularımıza bakıyorum, hepsi tam siper olmuş.
Gol hediye ettiğin halk sokaklarda işte.
Üstelik gözü yanıyor, midesi bulanıyor. Bir şişe süt falan göndersene kendin gidemiyorsan.
Yok mu Gezi Parkı’ndaki ağaçlar hakkında bir fikrin?.. Varsa söylesene.
Siz sadece medya korkuyor sanın iktidardan!
Spordan bir tek Mehmet Okur’u gördüm, toplum bilinci olan. Mesele hakkında fikir sahibi ve şefkatli.
“Ülkemizin bugünlerde yaşadığı olaylara uzaktan seyirci kalmak beni çok üzüyor. Mesele artık iki ağaç, bir AVM olayı değildir. İnsanlarımızın en doğal hakları olan demokratik özgürlüklerini koruyabilmeleridir esas olan. 34 yaşındayım bunca sene ülkemin ne terör olsun, ne milli maçlarda bu derece milli iradesini gösterdiğini görmedim.” dedi.
Kim bilir... ABD’den dönmeye niyeti yok belki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder