6 Mayıs 2013 Pazartesi

Fatsadan Devrime Bak

Önder İşleyen  Muhalefet
Uşak'ın Büyükkayalı Köyü'ndeki devrimci mücadeleyi anlatan 'Karık' belgeselini izlediğimde  'biz de başarabiliriz' diye düşünmüştüm. Pek çok zorluğun ve çözülmesi gereken karmaşık sorunlarının içinde devrimci mücadelenin sade biçimde algılanması kimi zaman mümkün olamıyor. Hele ki günümüzde yıllardır süregelen fikri karmaşanın etkisi düşünüldüğünde bu daha da zorlaşıyor.
Karık'ta anlatılan devrimci mücadelenin, halkın somut sorunları karşısında çözümler üretmeyi esas alan örgütlenmesiydi. Köye yürüyen devrimci gençlerin tarlalarda başlayan öyküsünün, 'komite' ve 'komünlere' uzanarak o küçük köyün içinde yeni bir hayatı fizillendirebilmeleri böyle mümkün olabilmişti.
Fatsa da tıpkı Büyükkayalı gibi ülkenin ve halkın geleceğine sahip çıkan, somut gelişmeler karşısında çözümler üretmeyi esas alan bir devrimci fikir temelinde hayat bulabilmişti. Fatsa bu anlayışla eski toplumun bağrında yeni toplumun nüvelerinin yeşertildiği deneyim olarak, bir sosyalizm anlayışının da ifadesiydi.
Bir Sosyalizm Anlayışı
Sömürü ve zulme karşı direnen insanların yeni bir gelecek arzusuna dayanan mücadelesi aşağıdan bir değişim hareketini açığa çıkardı. Topyekûn bir özgürleşme imkânı sunan bu hareket karşısında egemenler
şiddete dayanarak yeni bir geleceğin mümkün olduğuna ilişkin en ufak umut ışığını dahi yok etmeye çalıştılar. Fatsa bu yüzden yerle bir edilmek istendi. Fatsa'nın 'fethedilerek' yok edileceği zannedildi.
Anlamadıkları ise Fatsa'nın bir yer değil fikir olarak var oluşudur ve o yüzden imhasının imkânsızlığıdır.
Fatsa'da devrimci hareketin etkinlik kazanabilmesi, halkın somut sorunlarına -fındıkta sömürüye, karaborsaya, sokaklardaki çamura  karşı mücadelelerde-  ürettiği yanıtlar içerisinde gelişmiştir.
Devrimcilerin 'halk adına' yapıt ettiklerinden ibaret olmayan, aksine halkın hareket içinde güç kazanarak değiştirici-dönüştürücü devrimci potansiyelini açığa çıkarmaya yönelen bu mücadele aynı zamanda bir devrim ve sosyalizm tasavvurunun da ifadesiydi.
Fatsa'yı yaratan devrimci hareket, o çağın içinde baskın iki kutup olarak gelişen Çin ve Sovyet çizgileri karşısında sosyalizme doğru gelişen yeni bir toplumun halkın aşağıdan inisiyatifiyle gelişen özgürleşme ve aydınlanma dalgasının içinde arıyordu.
Bu anlamda reel sosyalizmin eleştirisinin, Fatsa içinde o günlerde somutlandığını söylemek mümkün.
Sosyalizmi yalnızca ekonomik gelişmeye endeksleyen, toplumsal ilişkiler ve kültürel değişimi ikinci plana atan, yukarıdan bürokratik nitelikleri baskın bir yönetim içerisinde düzenin köklü ve kalıcı bir dönüşümünün gerçekleşmesinin mümkün olmadığı sonrasında da görüldü. Che, Mısır ziyareti sırasında Nasır'la devrim üzerine yaptığı sohbette devrimin en keyifli yanının toplum içinde çalışmak olduğunu savunurken, özellikle 'teknokrat ve bürokratlara' devredilen hiçbir alanın devrim için güvende olmadığına ilişkin vurgusu da buna ilişkindi.
Fatsa bu anlamda bugün de her şeyin '-çok bilmiş- bürokratik merkezler' eliyle kotarmaya çalışan yanlış yaklaşımlar karşısında devrimi ve onun için yürütülen mücadeleyi; halkın inisiyatif sahibi olarak özneleşmesini, insanların değiştirici-dönüştürücü yaratıcı potansiyelinin açığa çıkartan kolektif bir inisiyatifin yaratılmasını işaret eder.
Halk İktidarının Nüveleri
Fatsa'nın 'yıkıcılığı' halkın kendi kaderine sahip çıkma iradesinin gelişmesinden kaynaklanır. Bir avuç sömürücü zorba olmasa halkın asla kendi kendini yönetemeyeceğini ve sorunlarını çözemeyeceğini söyleyen hakim sınıflar karşısında, halkın kendi kendini yönettiği tarihsel bir manifestodur Fatsa. Halkın aşağıdan gelişen etkinliğine dayanarak hayatın örgütlenmesi, halka hükmetmek üzere kurulmuş pek çok yönetim mekanizmasını gereksizleştirmiş; yerine halkın demokratik iktidar organlarını yaratmıştır. Fatsa bu bakımdan ayağını Paris Komünü'ne basan bir sosyalizm deneyimidir.
Devrimci mücadele gelecekte kurulacak güzel günlerin anlatımıyla değil ancak düzenin içinde gelecek toplumun somut örnekleri yaratılarak geliştirilebilir. Fatsa, merkezi otoritereye karşı alternatif yaratma, halkın iktidarını geliştirme doğrultusundaki mücadelenin en güzel örnekleriyden biriydi. Bu anlamda Fatsa'da yerel yönetim deneyimi de halkın gündelik yaşamı içerisinde komiteler eliyle kurulan iktidar mevzilerinin ve bu doğrultuda yaşanan sosyal-kültürel değişimin bir sonucu ve yansıması olarak gündeme geliyordu.
Bugün de farklı bağlamlar içerisinde gündeme getirilen alternatifler yaratılması konusunun özü: 'iktidar gücünün komiteler aracılığıyla yavaş yavaş parça parça üstlenmesi, eski merkezi devlet yapısının yanıbaşında ve ona alternatif bir iktidar odağı haline gelmesi'ydi. Bu şekilde halk iktidar organlarının gelişimi, kapitalist devletin aşağıdan yukarıya parçalanmasının mevzileri haline gelerek yeni bir 'devletin' de nüvelerini oluşturacaktır.
(Bugün, reel sosyalizm bürokratik yanlarına yönelik eleştirilerden yola çıkarak iktidarın ele geçirilmesi ve devletin dönüşümünü dışlayarak mikro alanlarda anti-otoriter alanlar yaratma çerçevesindeki post-modern yaklaşımların çeşitli tezahürlerinin kuşkusuz bununla bir ilgisi yok.)
Direniş komitelerinde somutlanan yaklaşım ve Fatsa deneyimi devletin aşağıdan yukarı parçalanarak yukarıdan aşağıya yeniden kurulması yani devrim mücadelesinin bir parçasıydı.
Devrimci hareket bu yaklaşımı şöyle ifade ediyordu, "Ülkemizde demokratik halk devrimi uzun ve dolambaçlı bir halk savaşından geçerek gerçekleşecektir ve iktidar bütün ülkede bir anda değil, parça parça elde edilecektir. Faşizme karşı mücadelenin, halkın demokratik iktidarını gerçekleştirme doğrultusunda bir devrim sorunu olarak kavranılması, halk iktidar organlarının yaratılması zorunluluğuna da beraberinde getirmektedir... İşte, Direniş Komitelerinin bu şekilde en geniş anlamıyla halk iktidar organlarının birer nüvesi olarak kavranılmasının gereği, bu noktada ortaya çıkmaktadır (...)demokratik halk iktidarının asıl anlamının vurgulanması; halkın kendi iktidarı kavramını ve merkezi otoriteye bir alternatif yaratılması zorunluluğunu somutlaması açılarından önem taşımaktadır. (Devrimci Yol, 1978)
Eski sömürü ve zorbalık düzeni karşısında yeni bir toplumun filizlenmesini esas alan bu mücadelenin uç noktası olarak şekillenen Fatsa en çok bu nedenle egemenlerin hedefi haline gelmişti. İktidarın küçücük bir ilçeninin üzerinde bütün gücüyle saldırılması, yaratılan deneyimin burjuva düzenin çatlaklarını büyüterek pek çok yerde yeni örnekleriyle büyüyeceğine dair korkuydu. 'Bırakırsak Yüz Fatsa olur' sözü de bunu ifade ediyordu!
Yeni Fatsa'lar yaratmak bugün de böylesi bir devrimci mücadele sürecinin içerisinde merkezi otoriteye karşı halkın kendi iktidarı anlayışını güçlendirecek arayışlar içerisinde alternatifler ortaya çıkaracak yeni deneyimler yaratmaya yönelerek bu temeldeki örgütlenmeler güçlendirilerek başarılabilir.

Fatsa'nın Fikri
Halkı kendi yaşamına yabancılaştıran, hikmetinden sual edilmez ilahi kudretlerin kulu kölesi kılan çağın totaliterliğine karşın insanların kendi sesini bulabilmelerinin fikri olarak Fatsa, geçmişten daha çok bugüne ve geleceğe ilişkindir. İnsanca değerlerin yok edildiği, insanların cemaat-tarikatlar ağı içerisinde kör bırakıldığı çağımızda, gerçek bir özgürleşme ile dayanışmaya ve paylaşmaya dayanan yeni bir yaşam imkânına dair ütopyayı temsil eder Fatsa.
Bu büyük mücadelenin içerisinde yaratılan Fatsa deneyimi, yalnızca düne değil ondan daha çok geleceğe ait bir bir gerçek olarak önümüzde duruyor. 
Bugün de üniversitelerde, mahallelerde, iş yerlerinde mücadeleyi bu anlayış temelinde sürdürebilmek merkezi devlet iktidarı karşısında -onu yıkma perspektifi içinden- alternatif iktidar alanları yaratma arayışı içinde mücadele etmek Fatsa'nın bugüne taşınması gereken en önemli çağrılarından birisi olsa gerek. Fatsa'nın gerçek anlamıyla hayat bulacağı gerçek bir sahiplenmesinin ve gerçek bir eleştirisinin gelişebileceği yegane yer de burasıdır.
Fikri Sönmez'e ve Fatsa'yı yaratma ve savunma mücadelesinde kaybettiğimiz bütün insanlarımızın anısına böyle sahip çıkacağız.
Fatsa'dan ve Fikri Sönmez'den bize kalan Devrimci Yol'umuzun ışığı, gelecek yürüyüşümüzde yıldızlaşan yumruklarımızın içinde saklı en büyük gücümüzdür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder