Zeki Kılıçaslan 03/02/2013 Fikir Zamanı
Geçen ay Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün “Asgari ücretle çalışan bir insan çalıştığı için sosyal yardımlardan yararlanamazken, çalışmayan bir insanın evine asgari ücretin iki katı kadar kaynak girebiliyor, sosyal yardım, insanların üzerinde bir uyuşturucu etkisi yapmaya başlıyor. Sosyal yardımlar uyuşturucu etkisi yapmaya başladığı zaman, onu gözden geçirmek gerekir. Biz de şimdi bunu gözden geçiriyoruz.” dedi. Bu sözler hükümetin sosyal yardım politikalarında bir dönemeç noktasına geldiğini gösteriyor mu bilemem ama AK Partinin seçim başarılarının anlaşılmasında sosyal politikalarının tartışılmasının çok önemli olduğu açık.
Geçen ay Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün “Asgari ücretle çalışan bir insan çalıştığı için sosyal yardımlardan yararlanamazken, çalışmayan bir insanın evine asgari ücretin iki katı kadar kaynak girebiliyor, sosyal yardım, insanların üzerinde bir uyuşturucu etkisi yapmaya başlıyor. Sosyal yardımlar uyuşturucu etkisi yapmaya başladığı zaman, onu gözden geçirmek gerekir. Biz de şimdi bunu gözden geçiriyoruz.” dedi. Bu sözler hükümetin sosyal yardım politikalarında bir dönemeç noktasına geldiğini gösteriyor mu bilemem ama AK Partinin seçim başarılarının anlaşılmasında sosyal politikalarının tartışılmasının çok önemli olduğu açık.
Çalışma ilişkilerinde
vahşi kapitalist politikalar
AK Parti’yi bir yandan
neoliberal (vahşi kapitalist) politikaların en gaddar uygulamacısı olarak görüp
eleştirirken bir yandan da onun seçim başarılarında sosyal yardım
politikalarının çok önemli rolü oynadığını söylemek çelişki gibi görünse de
tersine anlamlı bir bütünlük oluşturur.
AK Parti 1980’lerde başlayan
vahşi kapitalist politikaları güçlendirerek sürdürdü. Emeği örgütsüzleştirme
politikalarını hızlandırarak devam ettirdi, taşeronlaştırmayı zirveye çıkardı.
Şimdi, sadece kamu işyerlerinde bir milyondan fazla taşeron firmada asgari
ücret düzeyinde çalışan işçi var, sigortalı işçilerin sendikalı olma oranları
ise %10’un altında. Toplu İş Sözleşmelerinden (TİS) yararlananların sayısı ise
çok daha da aşağıda. (Not: Avrupa’da da sendikalı oranı düşük ama mevzuat
yapısı gereği orda işçilerin çoğunluğu, örneğin Belçika, Avusturya, İsveç,
Fransa gibi ülkelerde %90’dan fazlası sendikalara üye olmasa da TİS’den
yararlanıyor). Emek değersizleşti ve emek gelirlerinin milli gelirden aldığı
pay azaldı, özellikle üretim sektöründe ücretler eskiye göre büyük baskı altına
alınmış durumda.
Sosyal Yardım
Politikaları
Tablonun diğer bir yanında
ise sosyal yardım politikaları var. Türkiye, kapitalizme has “modern yoksulluk”
sorunu ile aslında 1990’lardan itibaren karşılaşıyordu. Kayıtlı sektör iş
sağlayamıyor, çalışanlar yoksulluk sınır altında ücret alıyor, kayıt dışı
sektörde çalışanlar ve işsizler artıyordu. İşte bu dönemde daha önceleri sadece
SSK, Emekli Sandığı ve Bağ Kur ile sınırlı sosyal destek kurumları hızla işsizleri,
yoksulları, yaşlıları, kadınları, özürlüleri, çocukları kapsayarak genişledi.
Bu kesimlere yönelik sosyal yardım harcamaları 2002 yılında 1 milyar 376 milyon
TL iken, 2011 yılında 18 milyar 219 milyona, yani GSYIH’nın %0.5’ten %1.42’sine
çıkarıldı. Bu yardımlar esas olarak yeşil kart kapsamında sağlık (5 milyar 164
milyon), çeşitli primsiz ödemeler (2.795 milyon) ve Sosyal Yardımlar Genel
Müdürlüğü’nün çeşitli yardımları (2 milyar 522 milyon) şeklinde dağılmaktadır.
Batı ülkelerinde 1960’lı yıllardan bu yana olan bu yardımlar Türkiye tarihinde
ilk defa Ak Parti eliyle yaşama geçiriliyordu.
Politik güçlerin kayması
Bu iki sürecin politik
karşılığı ise çok açıktır. Güçsüz, örgütsüz bir emek kesimi dolayısıyla emek
sınıfından gelebilecek sosyal muhalefetin aşırı zayıflaması hali. Tersine
işsizlik koşullarında yoksullaşan işçi/emek kesiminin çeşitli patronaj
ilişkileri ile iktidara daha da yaklaşması. Basit bir örneği şöyle verebiliriz.
İstanbul Belediyelerinde çalışan işçilerin hemen tamamı sendikalı iken ve
göreceli olarak daha yüksek ücretler alırken eylemleri ve grevleri ile belediye
yönetimlerinin ve siyasi iktidarların kabusu olurlardı. Oysa aynı İstanbul’da
bugün tüm belediyelerde çalışan işçilerin sadece 20.000’i sendikalı, bunun
dışında sayısını tam bilemiyoruz ama taşeron firmalarda düşük ücretle çalışan
100.000’den fazla işçi var. Bu işçiler bugün bırakınız muhalif bir güç odağı
olmayı, yaşamak için belediyenin ve hükümetin yardımlarına muhtaçtır. Tabii bu
arada zenginleşen firma sahiplerinin AK Parti ile ilişkileri de belediye
yönetimlerinin ve hükümetin ek kazancı durumundadır.
Muhalefet
Genelde sol toplumsal
muhalefet neoliberal politikalara değinip eleştirirken bu eleştiriler kayıt içi
sektörle sınırlı kaldı. Sendikalar kendi dışındaki toplum kesimlerinin
sorunlarıyla hemen hiç ilgilenmedi. Sosyal haklar mücadelesi neredeyse
memurların ve kayıt içi hatta sendikalı çalışan işçilerin hakları düzeyinde ele
alındı. Bu politikalar kayıt dışı çalışan işçiler, çalışan yoksullar, işsizler,
yaşlılar, engelliler, kadınlar, çocuklar gibi toplumun çok büyük bölümlerinin
konumları ile bağlantılı değildi. Neoliberal politikalara karşı yapılan genel
söylemli muhalefetin, yakıcı güncel sorunlar yaşayan bu kesimlere ulaşması
zaten mümkün değildi.
Ülkemizde hak temelli sosyal
muhalefet yeni ortaya çıkmaktadır. Hak vurgusu insanın iş gücü olduğunu ret
ederek hak sahibi bir fert olarak topluma katılım hakkını savunur. İnsanın
piyasaya bağımlılığının azaltılması yönelimiyle bu kapitalizmle çelişir ve
kapitalizmin sınırlarında çatışarak onun dönüşümüne katkı sağlar.
Nihat Ergün ne derse desin
ve hükümet ne planlarsa planlasın biz daha ötesini istiyoruz. Sağlık, eğitim,
emeklilik ve barınma hakkı insanlarımızın çalışıp çalışmamasından, işteki
konumdan, prim ödemesinden bağımsız olarak herkesin yasal hakkı olmalıdır.
Sosyal yardımlar sadaka şeklinde değil düzenli ve nakdi bir asgari gelir
desteği olarak vatandaşlık hakkı olmalıdır. Her yurttaşımızın asgari düzeyde
ücretsiz toplu ulaşım hakkı, aile büyüklüğüne göre ücretsiz asgari temiz su
hakkı, aile büyüklüğüne göre ücretsiz asgari enerji hakkı ve her kişinin
sosyalleşme için ücretsiz asgari iletişim hakkı olmalıdır!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder