06/07/2012 Muhalefet
Genelkurmay sitesinde Suriye'nin düşürdüğü jetin parçaları ve pilotlara ait postalların fotoğraflarına yer verildi. AKP, bu parçaları 'kendi haklılığının bir kanıtı' olarak sunmaya çalışsa da, bu postallar AKP'nin emperyalizmin taşeronluğunu üstlenerek yürüttüğü dış politikanın iflasının bir resmidir.
Suriye’nin düşürdüğü jetin pilotlarına ait postal fotoğrafları, AKP’nin dış politikasının iflasının resmidir.
Jetin düşürülmesinin ardından tehditler ve savaş yaygaraları arasında ‘uçağın orada ne işi vardı’ sorusu geçiştirilmeye çalışıldı. Şimdi, uçağın toplanan parçalarını Suriye karşısında ‘haklılığın bir kanıtı’ olarak gösterme çabasıyla sürdürülen bu teferruatların içinde sığmayacak gerçek AKP’nin Ortadoğu’da taşeronluk rolünün Türkiye’yi getirdiği noktadır.
***
Tunus ve Mısır’da başlayan halk ayaklanmaları dalgasını kendi kontrolüne almayı başaran emperyalizmin Libya’ya ile başlayan yeni müdahale sürecinin ‘domino etkisi’ ile Suriye’yi de kısa zamanda yerle yeksan edeceği beklentisi kısa zamanda boşa çıktı.
AKP, Suriye’ye yönelik yürütülen emperyalist müdahale ve askeri işgal girişiminin en keskin savunuculuğunu üstlenerek, Ortadoğu’da ABD’nin verdiği sufleleri yüksek perdeden dile getirdi.
Ancak, bir iç savaş yaratılması üzerine kurulan ‘Libya Modeli’ tüm çabalara rağmen Suriye’de gerçekleşmedi. İç savaşla ve ordunun parçalanarak rejimin yıkılmasına dönük arayışlar Esad’ın halk desteğini kaybetmemesi, ordunun bütünlüğünü büyük ölçüde korumaya devam etmesi ve Rusya ve Çin’in müdahaleye karşı çıkışları bu işgal politikasının uygulanmasını engelledi.
AKP bu süreçte, Hatay başta olmak üzere Türkiye’yi iç savaşı yürüten ve emperyalistler tarafından silah ve para yardımı ile beslenen kesimlerin merkezi haline getirdi. Her tür ihtiyat payını bir kenara bırakarak bu denli açık biçimde Suriye’nin dolayısıyla İran’ın karşısında pozisyon alan AKP, rejimin ayakta kalmasıyla bölgede oynamaya çalıştığı rolü de zayıflatan bir krizle yüz yüze kaldı.
Esad’ın Cumhuriyet’e verdiği söyleşine yansıyan ‘kendinden emin ve sakinlik’ ile Erdoğan ‘hiddeti’ bugün gelinen noktanın özeti niteliğinde.
***
Suriye’de istediklerini bir türlü alamayan emperyalist güçler ise Rusya ve Çin’i de ikna içerisinde ‘yumuşak bir geçiş’ formülünü BM aracılığıyla devreye sokmaya çalışıyor. Clinton’a göre Esat’sız, Lavrov’a göre Esatlı geçiş hükümeti önerisi de pek çok belirsizliği içinde taşımaya devam ediyor. Emperyalistlerin silah ve para yardımı ile ayakta tuttuğu kesimler arasındaki parçalılığın giderilmesi ise halen sağlanabilmiş değil.
Süreç bu anlamda bir ‘pat durumu’ içerisinde seyrederken, T.Erdoğan’ın açıkça ifade ettiği şekilde bir yanıyla iç savaşın derinleştirilme çabaları da sürdürülüyor. Görünen o ki Suriye bir etnik-dini boğazlaşma ile gelişen iç savaşın karanlığı altında sürüklenmeye devam edecek.
***
Türkiye’nin emperyalizmin politikalarına uygun olarak savaşın eşiğine gelmesi bu süreçte yeterince tartışma konusu haline getirilmedi. CHP, yalpalamaya devam ederek kimi zaman ‘taşeronluk’ dediği politikaların ‘şahinliğine’ soyunup ‘Ayşe Tatile Çıktı’ demek yeter ‘milli kahramanlık pozunu’ takınmayı tercih etti.
Soldan ise Ortadoğu’da ‘devrimleri selamlamaktan helak olmuş’ aklıevvelerin kimileri ‘Suriye’ye savaş devrimi öldürür’ türünden teraneler okuyup durdu. Zaten en başından bu yana, ‘dışarıdan askeri müdahale olmadan, silah ve para yardımı ile iç savaşın derinleştirilmesi ve rejimin içerden parçalanmasını’ bir ‘devrim stratejisi olarak’ savunuyorlardı ya ne söyleseler şaşmamak gerek.
Bütün bunlar bir yana şimdi askeri bir müdahale ve savaş karşıtlığı ile yetinmeyen, gün be gün sürüp giden gizli müdahalelerle geliştirilen iç savaşa karşı çıkan aktif bir anti-emperyalist mücadele ihtiyacı ortadadır. Hatay’dan başlayarak bölgenin paralı askerlerle ve istihbaratla doldurulduğu taşeronluk karşısında duracak bir mücadele en önemli ve acil ihtiyaçtır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder