SODEP Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Hüseyin Ergün:
Dünkü (08 Mayıs 2012) Hürriyet’te sevgili Taha Akyol, Solcu Müslüman başlıklı yazısını şöyle bitiriyordu: “ … Marksist sosyalistler de, ‘antikapitalist Müslümanlar da’ önemsenmesi gereken eleştiriler yapıyorlar, ama piyasa ekonomisine alternatif bir sistem ortaya koyamıyorlar.”
Hüseyin Ergün’ün sayın Taha Akyol’un bu sorusuna karşılık gönderdiği ileti aşağıdadır.
Sevgili Taha bey,
SODEP’in sloganı, Özgürlük, Eşitlik ve Zenginlik’tir.
Ne yazık ki, genelde sol-sosyal demokrasi “zenginden alıp fakire vermek” olarak anlaşılır. Bu sadakacılıktır. Ham solcular da “mazlum-mağdur” edebiyatı ile buna hizmet ederler. Bu anlayış yaygın bir yanlıştır…
Tarih gösteriyor ki, dünyanın veya bir ülkenin özgürlük ve eşitlik potansiyeli, üretkenlik ve üretim kapasitesi ile orantılıdır. Üretim azsa bölüşüm kanlı bıçaklı olur. Üretimin yeterince yüksek olmadığı bir ülkede demokrasi de, eşitlik de olmaz.
Onun için, insan hakları, demokrasi, eşitlik –sosyal haklar-, onbin yıl geriye uzanan tarım toplumunda gerçekleşememiştir.
Ama üretken bir toplum biçimi olan sanayi toplumunda (kapitalizmde), bunlar, daha yüzüncü yılına gelmeden filizlenmiş ve yeşermiştir. Sanayi toplumunun başat konuma gelmesine paralel olarak da bunlar serpilip gelişmiştir. Çünkü üretken ve eğitimli insan ayağa kalkabilir . Geniş yığınları ayağa kaldıran sanayi toplumunda yükselen üretkenlik ve eğitimdir.
Bize göre, bilimi ve teknolojiyi geliştirerek, üretkenliği ve üretimi artırmak, sosyal demokrasinin ön koşuludur.
Marx ve Engels, Komünist Manifesto’da burjuvaziyi göklere çıkarırken özetle şöyle derler: “İnsanlığın tarihi boyunca yarattığından daha görkemlilerini son yüzyılda yarattınız… Ama bunu daha ileri götüremezsiniz; mevcut yatırımlarınızı hiçe sayamaz, daha ileri teknolojiye geçmezsiniz. O nedenle, sizin tarihsel misyonunuz buraya kadardır.”
Peki kim yapabilir, daha ileri bir teknolojiye geçmeyi? Akla gelen gürül gürül büyüyen işçi sınıfıdır; çünkü onların zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yoktur. Bu, mantıklı ama yanlış bir varsayımdır.
İşçi sınıfı, teknolojiyi değiştirmek anlamında ilerici bir sınıf değildir; daha ileri teknoloji ile işçilerin güncel konumları çelişir. İşçiler demokratik olma anlamında ilericidirler. Çünkü demokrasi ile güncel ve uzun vadeli çıkarları paraleldir.
Öte yandan, sosyalizmi piyasanın reddi olarak anlamak da geçmişte kalmıştır. En son 1989’da Berlin Duvarının, 1991’de de Sovyet Sistemi’nin yıkılmasıyla bu anlayış tarihe gömülmüştür.
Piyasa, atmosfer gibi, bir ortamdır. Atmosferi ve teknolojiyi nasıl değerlendirdiğinize bağlı olarak, kışın donabilir, yazın yanabilirsiniz ya da kışın sıcak barınaklarda, yazın klimalı ortamlarda oturabilirsiniz. Piyasa da böyledir. Nasıl değerlendirdiğinize bağlıdır.
Biz, SODEP Sosyal Demokrat Parti olarak, piyasayı karşımıza değil arkamıza alacağız; geniş yığınların insanlık gelişmesinden ve zenginlikten adil pay almaları amacına uygun değerlendireceğiz.
Tabii şunun da farkındayız: Piyasa harc-ı alem mal ve hizmet konularında rakipsizdir. Ama, örneğin, eğitim ve sağlığı piyasanın insafına terk ederseniz varlıklılar en iyi eğitim ve sağlık hizmetini alırlar; dar gelirliler de kaliteli eğitim ve sağlık hizmeti alamazlar.. Hele çevreyi ve tarihi eserleri piyasayaterketmek felakete yol açar..
Netice-i kelam: Biz ne atmosfere ne de piyasaya alternatif arıyoruz. İkisini de geniş yığınlar için, bilimi ve en ileri teknolojileri kullanarak, değerlendireceğimizi söylüyoruz. Siyasal anlamda da ekonomik anlamda da devletçi değiliz. Amacımız, insanın devlete muhtaç olmadığı bir geleceğe doğru ilerlemektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder