25 Mayıs 2012 Cuma

1 Mayıs 2012 ve Solun birliktelteliği

Tüm ülke genelinde gerçekleştirilen 1 Mayıs gösterileri, sola yönelik ilginin ve yönelimin yükseldiği ve bu nedenle solun sorumluluğunun arttığı bir dönemin önünde olduğumuza işaret etmektedir

Nezih Kazankaya 24/05/2012  Toplumsol
2012 yılında gerçekleşen 1 Mayıs gösterileri, solun yeni sorumluluklar üstlenmesi gereken bir döneme doğru gittiğinin işaretlerini vermiştir. Hükümet yanlısı olan ve olmayan sarı sendikaların ayrı toplantılar yapmalarına karşın solun uzun yıllardır yasaklamalara, katliamlara karşı yasal ve yığınsal olarak düzenlenmesinin kavgasını verdiği 1 Mayıs gösterileri büyük bir katılım ile gerçekleştirilmiştir. 2012 yılında katılımın genişliği, çeşitliliği ve yaygınlığı ile 1 Mayıs, solun ortak değeri olarak kabul edildiğini daha net biçimde göstermiştir.
Egemen sınıflar bloğunun işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı solun etki alanından çıkartmak için emek ve dayanışma günü adı altında tatil kabul etmesi tam tersi bir etki yaratmıştır. Solun 1 Mayıs’ı, sömürülenlerin, ezilenlerin, baskıya ve ayrımcılığa uğrayanların, yok sayılanların özlem ve isteklerini haykırdıkları ortak bir zemine dönüştürmesi geniş bir katılımın yolunu açmıştır. 1 Mayıs gösterileri; solun örgütlü kesimleri ve emek örgütleri ile çeşitli istemler etrafında birleşmiş oluşumlar ile kendisini solda gören bireyleri ve çevreleri büyük ve güçlü bir ortamda bir araya getirmiştir.
1 Mayıs meydanlarına bakıldığında siyasal ve sosyal hareketliliğin her rengini görmek olanaklıdır. Bütün dünyada olduğu gibi çalışanların sendikaları ve meslek örgütleri başı çekmiştir. Örgütlenmelerde yaşanan tüm sıkıntılara karşın emek örgütlerinin varlıkları ve etkinlikleri gösterilerin özünü oluşturan sermayeye karşı emeğin yanında yer alındığı vurgusunu pekiştirmiştir.
Solun değişik çevreleri kendi bayrakları, pankartları ve sloganları ile alanlardaki yerlerini almışlardır. İdeolojik olarak verilen önem 1 Mayıs’ı, solun tüm güçlerinin üzerinde başka bir tartışma yapmadan kabul ettikleri ortak bir değer ve ortak eylem alanı biçimine büründürmüştür. Böylelikle 1 Mayıslar; solun doğal olarak yan yana geldiği, etkisinin tek tek örgütlenmelerin sınırını aşan bir boyuta ulaştığı ve eğer kalıcı ve sürekli bir birlikteliğin yolu açılırsa çalışanların ve yoksulların yüzünü kararlılıkla döneceği büyük bir gücün varlığını gösterdiği zamanlar olmuştur.
Kürt özgürlük hareketinin de 1 Mayıs’a katılımı, geçen yıllarla kıyaslanmayacak bir yığınsallıkta gerçekleşmiştir. Geçen zaman içinde ortak çalışmalar, sınıf mücadelesi ile demokratik haklar mücadelesini birbirine yakınlaştırmakta, kaynaştırmaktadır. Bir ve aynı olması gerekmeyen ve beklenmeyen bu iki mücadelenin birlikteliği, demokratik dönüşümlerin önünü açacak güçleri mayalamaktadır.
Feministler, kadınların her yerde varlığını bir kez daha duyurdular. Ekoloji hareketleri her türlü doğa yıkımına karşı olduklarını ve başarının tüm güçlerin birlikteliğinden geçtiğini seslendirdiler. Sosyal hakların yaşamsal önemini, güvencesiz olarak geçici ve kalıcı işlerde çalışanlar paylaştılar. Çok sayıda özgün grup, çevre ve dernek kendi istemlerini dillendirdikleri pankartları ve sloganları ile 1 Mayıs’a katıldılar. Kimilerinin katılacağı yerler önceden belli iken, kimileri ilk buldukları noktadan yürüyüş kollarına karıştılar. Kendi varlıklarını, en anlamlı olacağını düşündükleri 1 Mayıs gösterilerinde ortaya koydular.
Tüm ülke genelinde gerçekleştirilen 1 Mayıs gösterileri, sola yönelik ilginin ve yönelimin yükseldiği ve bu nedenle solun sorumluluğunun arttığı bir dönemin önünde olduğumuza işaret etmektedir.
Başka hiçbir ortak slogan ya da politika olmasa bile 1 Mayıs 2012’de saat 14.00’da tüm ülkede yapılan gösterilerde “faşizme karşı omuz omuza” sloganının atılması, bu geniş katılımın ortak siyasi duruşu hakkında bir fikir veriyordu. Yeni kurulmakta olan rejimin “faşizm” olarak adlandırılıp adlandırılamayacağı tartışmasından bağımsız olarak bu slogan, her katılımcının ortak arzusunu dile getiriyordu: Küresel sermaye ile uyumlu olarak AKP iktidarının başta ekonomik olmak üzere, politik ve ideolojik saldırılarına karşı durabilmek için, karşı çıkan tüm güçler yan yana gelmelidir.

Hiç kuşkusuz, bu işin başarılması soldan beklenmektedir. Solun bilgi birikiminde “faşizme karşı birleşik cephe” politikaları önemli bir yer tutmaktadır. Klasik sol birikimin bu alandaki deneyimi sınırlı olmakla birlikte bilgisinin yüksek oluşundan bahsedilebilir. Sol; demokratik değişimin öncüsü olma sorumluluğunun, başarısız olacağı baştan belli burjuvazinin değişik kesimlerinde değil kendisinde olduğu gerçeği ile davranabilmelidir. Bu nedenle solun en geniş birlikteliğinin sağlanması ve bu birlikteliğin toplumun tüm alanlarına doğru yaygınlaştırılması solun öncelikli gündeminde yer bulabilmelidir.
Solun örgütlü kesimleri arasında çok farklı biçimlerde yürüyen birliktelik çalışmaları bulunmaktadır. Değişik parti ve çevrelerin ortak davranışları, tek bir parti etrafında örgütlenme çalışması ve hatta partileşme süreci içindeki yakın güçlerin kendi içlerinde organik bütünlük sağlama girişimleri önemlidir. Bu örneklerin artması beklenmelidir. Solun ortak geçmişinde çokça rastladığımız karşıtlığın yerini birlikte olmak, birlikte davranmak, birliktelik savunuculuğu ve dayanışma alabilmelidir. Sol bir bloktan geniş bir koalisyona, tek bir örgütlülükten iç içe geçmiş çok katmanlı yapılara kadar adı ve biçimi değişiklik gösterebilecek ortak düşünme, karar alma ve davranma araçları yaratılabilmelidir. Yüzünü sola dönmüş kesimlerin beklentisi, sol içinde doğal olan çeşitliliğin, doğal olmayan bir karşıtlığa karşı başarı kazanarak yeni bir sol seçenek yaratılmasının yolunun açılmasıdır.
Solun örgütlü kesimlerinin birlikteliğe düşünsel ve pratik olarak yaklaşması, solun birikiminin önemli bir kesimini oluşturan ve kendilerini çoğunlukla “bağımsız” olarak tanımlayan bireylerin kendiliğinden biçimde bu sürece katılmaları sonucunu doğuramaz. Genel olarak geçmişin köklü biçimde eleştirisinin ortak zemini üzerinde yükselen bağımsızları, günümüzün klasik örgütlenmeleri ya da örgütlenme anlayışları kucaklayamaz. Bağımsızların yer almadığı bir girişim ise başarı olanağı yakalayamaz. Bu nedenle kendisini solda gören bağımsızların önünde ikili bir işlev durmaktadır. Bir yandan yaptıkları köklü örgütlenme eleştirilerine uygun bir ilişkiler ağı yaratarak en azından kendi örgütlülüklerinin yolunu döşeyebilirler. Diğer yandan solun birlikteliği düşüncesinin taşıyıcıları olarak değişik kesimlerin bir araya gelmelerine yönelik bir “baskı gücü” oluşturarak yeni bir sol seçenek yaratılmasının önünü açabilirler.
Günümüzde, toplumsal dönüşüm sürecine etkide bulunmanın yolu solun birlikteliğinden geçmektedir. Hemen akla gelebilecek iki örnek Fransa’da Sol Cephe ve Yunanistan’da SYRİZA, olanaklara işaret etmektedir. Yeter ki; örgütlü güçler, bağımsızlardan oluşan birikim ve yüzünü sola dönmüş çevre ve kişiler güçlü bir seçenek yaratmak için bir araya getirebilsin. 1 Mayıs 2012 böylesi bir başlangıcın ilk adımı olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder