11 Nisan 2012 Çarşamba

Barış ortalanmaz sayın Altan..

İlker Demir
Daha yazının dibacesinde, ‘savaş kapıda’ diyor ve ”.. özgür irademizle mi, yoksa olaylar mı bizi savaşa doğru sürüklüyor, bunu tam kestiremiyorum doğrusu.” diyerek Ahmet Altan tarafını ortalıyor.
Barışçılığından kuşku duyulmayan, sevilen, sayılan, daha çok duygular yumağıyla betimlenmiş yazıları ve kurduğu estetik cümleleriyle yazanlara ve yazarlarına örnek olan, savunduğu kavramlarla gezegen çapına yakın bir yazarın bu denli devletle, egemen sınıfla bütünleşen ulusalcı ve ortalamacı üslubu üzüntü verse de son kertede kendini bağlıyor.
Ama ya barış kimi bağlıyor?
Altan tarafını ortalıyor da, barış ortalanamıyor.

Bir barışçı bir diktatöre öyle yap/ma savaş çıkar der mi?
Bir barışçı silahın sahiplerine kullanım kılavuzu verir mi?
Bir barışçı savaşın kaçınılmazlığı varyantlarında muhakeme yürütemez, yürütmez.
O da yürütmezdi.
Bir zamanlar, şu ihtiyarlardan gençlere yaşam hakkı yok mealinde şeyler yazıyordu da, nasıl barışın yüreğini titretiyordu.
Ve hatta, başkasının erkek çocuklarına güvenerek mi dayılanıyorsunuz mealinde de yazıyor ve anneler Altanların çoğalması için dua ediyordu.
Acılı insanlar onu alkışlıyor ve Nişantaşı’ndaki camilere gelse bu gencecik yavrular, bu savaş bu kadar uzun sürer mi diye kahrediyordu.
Taraf gazetesi ve Ahmet Altan, Kürtlerin hakkını vermemek için süren haksızlığa karşı barışı savunuyordu.
Barış umudu ve savaşın suç oluşu diri tutuluyordu.
Ne oldu?
Ne oldu sayın Altan?
Neden Suriye’ye gelince ortalanıyor barış?
Egemen sınıfın partisi Ak Parti’ye gol mü lazım?
Suriye halkı birbirini kırarsa, Suriye’nin egemen sınıfı mı ölecek!
Suriye’de savaşa katılacak Türkiye ordusunda egemen sınıfın çocukları mı ölecek!
Egemen ya da değil, hiçbir çocuk, genç, yaşlı, canlı ölmesin!
Ama biliniyor ki, ölüm hep ve yine yoksulları bulacak.
Peki o halde niye sayın Altan, ne oldu sana böyle?
Diyorsun ki, “
Savaşsız bir çözüm olmasını dilemekten ve her türlü belaya hazır olmaktan başka bir çaremiz yokmuş gibi gözüküyor.Neden, savaşsız çözümü diliyor, ama her türlü belaya da hazır oluyorsunuz?
Siz ve ekibiniz Ak Parti’nin ya da devletin bir organı mı?
Siz halktan, haktan hukuktan yana değil misiniz?
Siz kavramlara uygunluğu savunuyordunuz hani!
Siz kavram barışı savunmuyor musunuz?
Hani evrensel şartlar, çifte standartlar filan diyordunuz siz.
Ne oldu?
Ürettiğiniz sevgi filizlerini neden böyle fütursuzca eziyorsunuz?
Savaş Rüzgârları yazınız, maalesef ısmarlama gibi duruyor.
Sanki zoraki bir kompozisyon.
Sanki eski Yeşilçam filmlerinde izlediğimiz, bazı şeyler için mecburdum yavrum diyen iffeti gölgelenmiş jöndamın durumu.
Savunduklarınızla pek örtüşmüyor, ya da hazindir, geçmişinize yakışmıyor.
Yazı, kompozisyonu beslesin diye verilen örnekte, komünist Çin’den kapitalist Amerika’ya kadar derken, küresel sermaye
sistemini de savunan duruma düşüyor.
Eh vahşetsiz olmayacağını bilme eksikliği ile de olsa, kurum ve kurallarıyla bir burjuva demokrasisini savunduğunuz aşikar diye biliniyor. Yoksa, küresel sermayenin enerji için orta ve Uzakdoğu’da gözü dönmüş saldırganlığını vahşet kapsamına da mı almıyorsunuz?
Sahi Çin komünist mi sayın Altan?
Komünizm emeğine ve ihtiyacına göre paylaşım sistemi ise, Çin’de öyle bir paylaşım mı var sayın Altan?
Yoksa titizlik eskidendi, sırası mı şimdi, amaç hükümetin Suriye politikasında etkilenen halka ve birazcık da olsa barışçılara şöyle bir ayar vermek, bana ne kavramlardan, mı diyorsunuz?
Bazen doğrudan, bazen dolaylı özneler olsak da, kavramlar ve anlamları insanı bırakmıyor. Aynı atmosfer, kitap, slogan, sevinç, çile ve kederleri benzeyen süreçte aynı kuşak.
O halde gençliğinizde okumuşsunuzdur, I. paylaşım savaşında adları kalan ama ruhlarını egemen sınıfların çıkarına satan Sosyal Demokratların insanlığa ihanetini. Halkların kardeşliği savunulurken, savaşı desteklemişlerdi ya.
Paylaşım savaşlarını ve ölmeyi kuşukusuz savunmuyorsunuz.
Yine aynı soru, ne oldu da yazıda Suriye’de barış ortalanıyor?
Barışı ortalamanın barışa karşı olduğunu gerçekten görmüyor musunuz?
Politikadaki kötülük romanlardaki kötü adamın yaptıklarına benzemiyor sayın Altan, kalıcı yaralar açıyor.
Kavramlara ve kaleminize gölge düşüyor, dar politik sokaklar size yaramıyor, ayrılmanız gerekiyor.
Çiçek dalında güzel be Ahmet Altan. 

11/04/2012 ilker demir
ilkde9999@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder