7 Mart 2012 Çarşamba

Türkiye İşçi Partisi'nin 50. Yılı

Mustafa Yalçın Atalay    13/02/2011  Birgün
Türkiye İşçi Partisi 50 yıl önce, 13 Şubat 1961’de dönemin işçi sınıfı hareketinin en militan kesimi olan İstanbul İşçi Sendikaları Birliği üyesi 13 işçi-sendikacı tarafından kuruldu. Bu sendikacılar işçi sınıfının haklarını savunmak için siyasete müdahalenin gerekli olduğu sonucuna vardılar. Kısa zamanda aydınlar ve diğer toplumsal kesimler olmadan bir hareket yaratamayacaklarını anladılar ve sosyalist aydınlarla ilişkiye geçtiler. Bu adımdan başlayarak TİP, işçi sınıfı hareketinin, aydınların, Kürt hareketinin, gençliğin, köylü hareketinin sol ve ilerici temsilcilerinin bir araya geldiği bir harekete dönüşmeye başladı. TİP bünyesinde ülke tarihinde ilk defa oluşan bu temsiliyetler arasındaki birliktelik uzun yıllar Türkiye siyasal yaşamında ana akımlardan birini oluşturdu. Günümüze kadar uzanan izler bıraktı.
TİP’in siyasi çizgisinin, birbirine bağlı üç ana ekseni vardı: Kapitalizme karşı sosyalizm için, her türlü hak ve özgürlükleri kısıtlayan baskıcılığa karşı demokrasi için, emperyalizme karşı tam bağımsızlık için.
Kapitalizme Karşı Sosyalizm İçin
Türkiye İşçi Partisi, parti programındaki ifadeyle “işçi sınıfının ve onun öncülüğünde kır ve kent emekçilerinin, işçi sınıfı ile kader birliği etmiş aydınların ve gençliğin partisi” olarak ülkenin politik yaşamına katıldı. Propagandasında “Bu Düzen Değişmelidir” sloganıyla dile getirdiği sistem değişikliğini savundu.


TİP’in işçi sınıfı ve diğer çalışanlar kitlelerinde örgütlenme çalışmaları yapması donmuş toprakta tarım yapmaya benziyordu. Önce buzları kırıp çözmesi, toprağı yumuşatması gerekiyordu. TİP’in kurulduğu dönemde, kuşaklar boyu sürdürülüp kemikleştirilmiş olumsuz koşullandırmalar ceza kanunun yasaklayıcı maddelerinden daha çetin engellerdi. Türkiye İşçi Partisi ağza ve kaleme alınmasına kesinlikle izin verilmeyen, sözü edildiğinde ağır cezalarla susturulan sosyalizm, sosyal sınıflar, emperyalizme bağımlılık gibi konulara ilişkin tabuları yıktı. Sosyalizme ve Marksizme toplumsal meşruiyet kazandırdı.


Kuruluşundan bir yıl sonra sosyalist aydınların partiye katılmaları, 1964 İzmir Kongresinde kabul edilen parti programı, bu programda işçi sınıfının öncülüğünün yer alması, Partinin ideolojisi paralelinde ve partili sendikacılarca DİSK’in kuruluşu ve hızlı gelişmesi, Parti’nin günlük eyleminde demokratikleşmeyi esas alması, demokratik meşruiyetini geliştirmeye önem vermesi sosyalist gelişme ve güçlenmesinin belli başlı menzil işaretleri oldu.


Türkiye İşçi Partisi, işçi ve emekçi sınıflardan gelen üyelerin parti yapısında etkin olmalarını gözetti, Parti organlarında yöneticilerin en az yarısının işçi olmasını tüzüğe koydu ve uyguladı.


Demokratik Hak ve Özgürlük İçin
TİP’in siyasi çizgisi sosyalizm ile demokrasi arasında sıkı bir bağ olduğuna dayanıyordu. 27 yıl boyunca ülkenin demokratikleşmesi için mücadele etti. 1961 Anayasası’nın demokratik açılımlarına sahip çıktı. 1962’de demokratik alanı genişletmek için “Anayasa’ya Aykırı Kanunların İptali” ile başlayan demokratikleşme mücadelesini hep önde tuttu. Anayasa’nın “eksizsiz, tastamam” uygulanmasını şiar edindi. Anayasa Mahkemesine açtığı davalarla, parlamento içi ve dışı mücadelelerle sürdürerek demokrasilerde “fikir suçu” olamayacağı tezine kamuoyunda güç kazandırdı. Anti-demokratik kanun hükümlerinin uygulama alanı daraltarak 1960 sonrasında demokrasinin sınırlarının genişletilmesine önemli katkılar sağladı.


Türkiye İşçi Partisi işçi sınıfının ekonomik mücadelesinde, sınıf uzlaşmacılığını reddeden, işçi sınıfının çıkarları konumundan hareket eden sendikal anlayışı dile getirdi. Bu yıl 44. kuruluş yıldönümünü kutladığımız DİSK bu gelişmenin ürünüydü. Bu, işçi sınıfının sendikal hareketini bölme olayı değildi. TİP’Ii sendika yöneticileri Türk-İş içinde kalıp yönetiminde yer alarak onu sınıf uzlaşmacılığından geri çekmeye, sınıf konumunda sendikal mücadele rayına oturtmaya sonuna kadar uğraştılar. Ancak Türk-İş yönetimi onları ihraç ettikten sonradır ki, DİSK’i kurdular.


12 Mart 1971 askeri müdahalesi ufukta göründüğünde, Ocak 1971’de Parti “Faşizme Hayır” kampanyası açtı, bütün ülkede yüz binlerce bildiri dağıtarak gelecek tehlikeye karşı uyarıda bulundu, parlamentonun devre dışı bırakılması niyetlerine karşı çıktı.


TİP’in bu tavrını Çetin Altan o yıllarda şöyle değerlendirdi: “Türkiye İşçi Partisinin son yayınladığı bildiri özellikle üstünde durulması gereken çok önemli bir bildiridir… [partinin Cumhurbaşkanını ve generalleri eleştiren] bu görüşü en küçük bir kıpırdaklığa düşmeden direk gibi ortaya koymuş olan Türkiye İşçi Partisi'ni yalnız bırakmamak bir sosyalistlik görevidir… Bu son bildiri bu partinin kısa tarihindeki şerefli sayfalardan bir tanesi daha olarak kalacaktır.”


TİP’in ve TİP’lilerin yolu 1961’den başlayarak 1988’e kadar sık sık mahkemelerden geçti. 12 Mart döneminde Anayasa Mahkemesi’nde açılan dava sonucunda Parti “Kürtçülük”ten kapatıldı. Sıkıyönetim Mahkemelerinde yargılanan parti yöneticileri ve parti üyeleri de “komünistlikten” mahkûm edildi. TİP bu süreçte mahkemeleri sosyalizmin, demokratik hak ve özgürlüklerin savunulduğu bir platforma dönüştürdü.


TİP 1975’te 4. Kongre’nin politik ve örgütsel yönelimleri doğrultusunda yeniden kuruldu. 1971’de kapatılan TİP toplumsal meşruiyetini kanıtlamıştı, bu meşruiyet üzerinde yeniden inşa edilmeye çalışıldı. 1970 öncesi mirası canlandırmaya yöneldi, demokratikleşme ve demokrasi mücadelesi sorunu üzerinde durdu.


TİP Parlamento’da: Halk Yararına Yasalar ve Denetim İçin
TİP 1965 genel seçimlerinde 15 milletvekili kazanarak parlamentoda bir grup kurdu. 1967 senato kısmi seçimlerinde de bir senatörlük kazandı.


TİP seçimleri, propagandasını yurt çapında yaymak, işçi sınıfı sosyalizminin sesini ülke genişliğinde yoğun bir biçimde duyurmak için kullandı. Parlamentoyu, burjuva iktidarının ve partilerinin halka karşı, egemen sınıflardan yana tutumlarının, iç ve dış politikalarının kamuoyu önünde sergilendiği, ülke sorunlarına sosyalist açıdan bakışın ve bu bakış açısından önerilen çözümlerin anlatılıp açıklandığı; işçi ve emekçilerin tüm ezilen, sömürülen kitlelerin, hak ve özgürlüklerinin savunulduğu bir forum haline getirdi.


Yasama etkinlikleri bağlamında işçi ve emekçilerle, topraksız ve az topraklı köylüler yararına önemli kanun teklifleri verdi. Genel görüşme, Meclis soruşturması, Meclis araştırması ve Gensoru önergeleri ile de Meclis içi denetleme kurumunu etkin biçimde işletti.


Meclis de TİP’in her türlü baskılara, engellemelere, hatta saldırılara uğradığı bir alan oldu. Parlamento faaliyetlerinden dışlanmaya çalışıldı. Linç girişimleri oldu, milletvekillerinin dokumazlıkları kaldırılmak istendi. Bütün bu çabalar sonuçsuz bırakıldı. Bütün bunlara rağmen TİP’liler parlamentonun en çalışkan milletvekilleriydi.


Kürt Halkının Özgürleşmesi İçin
Türkiye İşçi Partisi Kürt sorununu ele alan, Türk burjuvazisinin ve iktidarlarının çok duyarlı olduğu bu konuya ilişkin tabuyu da kırmaya yönelen ilk siyasi parti oldu.


TİP, ilk defa 1963’te, Gaziantep’te yapılan Genel Yönetim Kurulu Toplantısı’nın halka açık bölümünde Genel Başkan Mehmet Ali Aybar’ın ağzından Kürt sorununu dile getirerek ülkenin gündemine soktu.


Parti 1964’te kabul edilen Programına koyduğu “Doğu sorunu” bölümüyle başlayarak zamanla konuyu açıp geliştirdi. İlk yıllarda özgün adını kullanmadan Kürt Sorunu'nun "Doğu Sorunu" olarak dillendirilmesi o günkü siyasal koşulların gerekli kıldığı bir zorunluluktu. Bu, partinin bir kazaya uğramadan varlığını korumak için göstermesi gereken duyarlılığın bir gereğiydi. 1970’lerde sorunu kendi ismiyle dillendirmeye başladı.


1967 yılında doğu ve güneydoğu illerindeki TİP yöneticilerinin öncülük ettikleri ve TİP milletvekillerinin katıldıkları seri halinde sürdürülen Doğu Mitingleri yapıldı. Yıl boyunca çeşitli il ve ilçelerde yapılan bu mitinglerde Kürtlerin demokratik, sosyal ve kültürel hakları dile getirildi ve anayasanın öngördüğü eşit haklı vatandaşlık kavramının yaşama geçirilmesi istendi. Doğu Mitingleri Kürtler üzerindeki baskı rejiminin yarattığı korku atmosferini dağıttı.


Kürt sorunu ve çözümü konusunda TİP’in geliştirdiği düşünce ve öneriler bir bütün olarak partinin 1970 tarihli 4. Büyük Kongresi’nde alınan kararla somutlandı. Bu karar, 12 Mart döneminde partinin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının gerekçesi oldu.


Kemal Burkay yıllar sonra kararın önemini şu satırlarla anlattı: "Karar, politik ortamı ve yasal durumu yeterince gözetmeyen bir biçimde kaleme alınmış olmasına, bu nedenle TİP'i kapatılma tehlikesi ile yüz yüze bırakmış olmasına karşılık, Kürt Sorunu bakımından ileri ve cesur bir karardı."


Tarık Ziya Ekinci’nin sözleriyle: “Türkiye İşçi Partisi, Kürtleri hedef alan ret ve inkâr politikasına karşı çıkan Kürt küçük burjuva aydınlarının öncülük ettikleri bugünkü modern ulusal demokratik hareketin gelişmesinde, bilinçli ve örgütlü güç haline gelmesinde öncülük etmiş önemli bir siyasal kuruluştur.”

Emperyalizme Karşı Bağımsız Türkiye İçin

Emperyalizm sorununu TİP ilk defa bütün çıplaklığı ve ayrıntılarıyla ortaya sermiş, emperyalizme karşı mücadeleyi –hedefin Amerikan emperyalizmi olduğunu da ilk günden belirterek– TİP açtı ve geliştirdi. NATO, üsler, ikili anlaşmalar, yabancı sermaye ve şirketler, Ortak Pazar konuları bu mücadelenin birer parçası olarak işlendi, açığa kavuşturuldu, kamuoyuna mal edildi. Dış politikada “hepimiz beraberiz” safsatalarına karşı çıktı, bu alanın da sınıfsal ve demokratik yönleri olduğunu gösterdi. Barışçı ve bağlantısız bir dış politikayı savundu.


İlk defa Türkiye İşçi Partisi, Türkiye’nin yeniden emperyalizmin ağı içine düştüğünü delilleriyle gösterdi; Amerika’nın, NATO’nun, ikili anlaşmaların, yabancı üs ve tesislerin Türkiye’nin bağımsızlığını ve güvenliğini koruduğu yalanını temelli çürüttü. Bu konuları kamuoyunu sarsacak, uyandıracak, tepki göstermeye yöneltecek şekilde cesaret ve ısrarla işledi. Türkiye İşçi Partisi 1967’de, 1977’de “NATO’ya Hayır” kampanyaları açtı, bu sorunu ülke gündemine taşıdı, değişik çevrelerde, örgütlerde, toplum kesimlerinde bağımsızlıkçı bilincin gelişmesine ve direniş hareketlerinin ortaya çıkmasına katkıda bulundu.


TİP’ten Bugüne Kalan
TİP, aslolanın sosyalist hareket olduğunu, örgütlerin, partilerin ise belirli tarihsel dönemlere karşılık gelen oluşumlar olduğunu söylüyordu. Bu nedenle sosyalist hareketin siyasal ve örgütsel birliğinin ve yenilenmesinin gerekli olduğunu gördüğünde dar parti çıkarlarına göre değil, sosyalist hareketin gereksinimlerine göre davrandı. TKP ile birleşerek daha geniş oluşumların önünü açtı.


Bugünkü Türkiye ve dünya koşullarında TİP’i yeniden canlandırmak ve özdeş bir parti kurma düşüncesi, gerçekçi olmayan nostaljik bir düş olmaktan öteye geçemez. Ancak, TİP’in deneylerinden, özellikle de yurt ve dünya sorunlarına yaklaşımda izlediği yöntemlerden yararlanmak mümkündür. Türkiye İşçi Partisi’nin mirası bugünün sosyal ve siyasal ihtiyaçlarına yanıt verecek emek eksenli güçlü bir siyasi hareketin oluşturulmasında önemli katkılar sağlayabilir. Solun bu mirasa sahip çıkması önündeki sorunlarla başa çıkmasında yaklaşımlarını zenginleştirebilir.
Yazının aslı:  http://www.birgun.net/actuels_index.php?news_code=1297627931&day=13&month=02&year=2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder