25 Aralık 2011 Pazar

Sıra DİSK’in sokağın çocuğu olmasında

Burak Öz / Adnan Serdaroğlu  16/12/2011 BirGün
DİSK’in eylemci sendikası Birleşik Metal-İş’in Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu bugün başlayan ve 3 gün sürecek olan sendikanın kongresinde başarılı yönetimi nedeniyle sendikanın tek başkan adayı. Yaptığımız söyleşide üstü kapalı da olsa DİSK Başkanlığına aday olduğunu söyleyen Serdaroğlu Birleşik Metal-İş’i “emeğin sokak çocuğu” haline getirdiklerini söylüyor. Şimdi sıranın DİSK'e geldiğini dile getiren Serdaroğlu Türkiye işçi sınıfının düzen partilerinden bağımsız bir DİSK’e, DİSK'in de konfederasyonu kapitalizme karşı bir mücadele örgütüne dönüştürecek bir ekibe ihtiyaç duyduğunu belirtiyor.

Bugün başlayacak ve 3 gün süresince emek hareketindeki yeni mücadele hattı üzerine tartışmalarda yapılacak Birleşik Metal-İş Kongresi öncesi Adnan Serdaroğlu'na dünya ve Türkiye emek hareketindeki yeni mücadele yöntemleri, arayışları, kıdem tazminatına karşı genel grev kararı, DİSK'in durması gerektiği mücadele noktası ve DİSK kongresi öncesi Başkan adaylığı, konusundaki merak ettiğimiz soruları yanıtladı.

Birleşik Metal-İş’in bugün başlayacak kongresine çağrı metninde kongrede yeni bir mücadele hattı belirleneceği ifade ediliyor? Nasıl bir mücadele hattından bahsediyorsunuz ?

En önemlisi mesela uluslar arası dayanışma. 80’li yıllardan sonra hızla gelişen küreselleşmeye karşı, emek küreselleşmesini gerçekleştiremedik. Orada da geç kaldık. Belki bu sağlanabilseydi şimdi yaşadıklarımızı daha güçlü göğüsleme ve püskürtme şansını yakalayabilirdik.

Çünkü sürekli mevzi kaybediyoruz. Bu mevziler kaybedilmeden önce sermayenin yeni taktiklerine karşı emeğin yeni taktiklerini hayata geçirmemiz gerekiyordu.

Biz Genel Kurul’da güvencesizleştirmeye karşı, kuralsızlaştırmaya karşı, taşeronlaştırmaya karşı, sendikasızlaştırmaya karşı, örgütlü kesimin yok edilmesine karşı nasıl mücadele tarzları belirlenmesi gerektiğini, nasıl politikalar belirleneceğini tartışacağız. Bunun hızlı bir şekilde tartışılması gerektiğini düşünüyoruz.

'EMEĞİN SOKAK ÇOCUĞUYUZ'

Kongre sonrası bir eylem planı açıklayacak mısınız?
Birleşik Metal-İş eylemci bir sendika… Sürekli alanlarda taleplerimizi ifade ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz. Bu anlamda zaten kendimizi emeğin sokak çocuğu olarak adlandırıyoruz. Elbette eksikliklerimiz de var. İstediklerimizi yüzde yüz hayata geçiremiyoruz. Onun için biz bu kongrede eksikliklerimizi görmeye çalışacağız.

Uluslararası alanda da bir birleşik emek hareketi yaratılmaya çalışılıyor, budan Türkiye'ye emek hareketi nasıl yararlanır?
Dünya emek hareketi yeni bir arayış içerisinde… Olumsuzlukları yaşayarak gördüler. Özellikle AB sürecinde başlardaki o rahatlık yok. Küresel şirketler mahalle değiştirir gibi ülke değiştiriyorlar. İşsizliğin kendileri için nasıl sonuçlar doğuracağını da gördüler. Ve yeni arayış içersine girdiler.

Şu anda küreselleşmenin tehlikelerine karşı Sanayi Sendikası adı altında emeğin birlikteliği hayata geçirilmeye çalışılıyor. Bu yapılanma içinde tekstilde, kimyada ve metalde çok güçlü sendikalar bir araya gelerek daha güçlü bir yapı oluşturmaya çalışıyorlar. Tabii mutlaka dünyadaki bu hareketin, Türkiye’de de olumlu iz düşümlerini yaşayacağız. Biz buna uygun davranmalıyız.

55 BİN TL ALAN SENDİKA YÖNETİCİSİYLE BİRLEŞİK EMEK HAREKETİ YARATILAMAZ

Türkiye'deki sendikalar emeğin küresel alandaki birleşmesinden nasıl etkilenir?
Kamu sektöründe KESK’in dışındaki tüm konfederasyonlar bağımsızlığını tamamen kaybetmiş durumdalar. İşçi sendikalarına baktığımız zaman Türk-İş yönetimsel olarak hükümetin kontrolüne geçmiş durumda. Hak-İş zaten teslim bayrağını daha önceden çekmişti. DİSK’e baktığımız zaman tarihsel misyonunu ortaya koymaya çalışan bir çaba içerisinde. DİSK emeğin birliğini birinci öncelik olarak önüne koymuş durumda. Birlik, mücadele, dayanışma…Başta birlik diyoruz. Birlik olmayınca bir şey olmuyor. Ancak bu aşağıdan yukarıya doğru bir baskı yaratarak olur. Yoksa 55 bin TL maaş alan Türk-İş yöneticisine gelin biz birlikte mücadele edelim, işçilerin haklarını, hukukların koruyalım dediğimiz zaman bunun karşılığının olmayacağını görüyoruz. Kendi rahatlarını bozmak istemezler. O açıdan aşağıdan yukarıya doğru bir yapılanma nasıl yaratılabilir tartışmaları yapıyoruz.

Aşağıdan yukarıya baskı demişken, yapılan bir ankete göre sizin işkolunuzdaki emekçilerin bile yüzde 60’ı milliyetçi politik eğilime sahipler. Bu bilince sahip işçiler nasıl dönüşüp, sınıf mücadelesi içersine çekilebilirler?

Türkiye toplumu daha çok sağ tandanslı partilere yönelen bir yapıya sahip. 1950’den beri Türkiye’de sağ partiler iktidara geliyor, sermayeyle işbirliği içersinde olan sağ politikalar uygulanıyor. O açıdan bizlerin tabanlarını sağ düşünceye sahip insanların teşkil etmesi aslında çok yadırganacak olan bir olay değil. Genel toplum yapısını ortaya koyuyor.

Biz Türkiye’de üyelerine sınıf bilinci doğrultusunda eğitim veren ender sendikalardan biriyiz. Oradan işçi ne alıyorsa, alıyor zaten. Sınıf bilincini geliştirdikten sonra onun hangi partiyle ilişkili olursa olsun sorgulama şansını ortaya çıkartıyoruz. Çünkü sınıf bilinci ona başka bir kimlik edindiriyor. Artık hemşericilik gibi duygularını bir tarafa atıyor sınıf bilincini ön plana çıkartıyor ve ilişkilerini o yönde ilerletiyor. Fabrikadaki mücadele tarzını edinmiş olduğu sınıf bilinci doğrultusunda vermeye başlıyor. Zaman içersinde nerede olması gerektiğini kavrıyor. Tabii Türkiye’deki siyasal yapı değişmeden toplumun bu yapısı değişmez, biz sadece sınıfsal bilinci aşılayabiliriz.

KAPİTALİZME KARŞI MÜCADELE VERMEDEN BAŞARI ŞANSI YOK
Kuruluşundan beri uzlaşmacı bir siyaset ortaya koyan Türk-İş’te bile son kongresinde mücadeleci sendikacılık söylemleri ortaya konulmaya başlandı. Son dönemlerde uzlaşmacı sendikacılık anlayışına yakınlaştığı gözlemlenen DİSK de önümüzdeki dönemde daha mücadeleci bir sendikacık ortaya koymalı mı?

Uzlaşma tabii sendikal literatürde etkili bir kavramdır. Kapitalist sistemlerde sendikaların görevi gelir dağılımındaki adaletsizliği kısmen düzelte bilmek, adaletsizliğe karşı bir mücadele ortaya koyabilmektir. Buradaki misyonumuz belli, sendikaların kapitalist sistemdeki görevi sömürüyü ortadan kaldırmak değil, sömürüyü sınırlandırmaya çalışmaktır.

Ancak uzlaşmanın Türkiye’de bir karşılığı yok. Uzlaşma Türkiye’de hep güçlünün kazançlarıyla sonuçlanmıştır. Türkiye'de uzlaşma ve sosyal diyalog kavramlarının karşılığı olmadığını düşünüyoruz.

“Sendikaların sömürüyü sınırlamak gibi bir misyonu var” diyorsunuz. Birleşik Metal-İş’in , DİSK’in antikapitalist devrimci bir misyonu yok mu?
Ben bunları kapitalist düzen içerisinde söyledim. Siz devrimci bir anlayışa sahipseniz, DİSK’in geleneklerini bugün devam ettirme anlayışına sahipseniz hedefiniz kapitalizmdir. Çünkü bütün kötülüklerin kaynağı kapitalizmdir. Kapitalizme karşı mücadele vermeden, emperyalizme karşı mücadele vermeden başarılı olma şansı yok. İşte bazı arkadaşların düşmüş olduğu yanlışlık bu. Sistem içinde sorunu çözme… Kapitalizmle uyum içerisinde ilişkileri sürdürme… Yani ne onlar bana dokunsun ne ben onlara dokunayım diyen anlayış zaten DİSK’i bu noktalara getirdi. Biz DİSK’in mutlaka kapitalizme karşı bir mücadele içerisine girmesi gerektiğini, ona uygun bir yapılanma ve misyon üstlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz kapitalizm karşıtı bir örgütüz, öyle de olması gerekir.

Anti kapitalist olan DİSK'in eski başkanlarının düzen partilerinden milletvekili olmaları garip değil mi?
Kapitalizme karşı neyi koyuyorsunuz o da önemli? DİSK’te bu zamana kadar yönetime gelen insanların eksiklerinden bir tanesi bu. Kapitalizme karşıysanız, kapitalist düzenin savunan partilere de karşı olmalısınız. Kapitalizmi savunan partilerin şöyle ya da böyle kapitalizmi savunması bir şey ifade etmez. Bugün sosyal adalet, sosyal paylaşım, karma ekonomi deniliyor. Bunların hepsi kapitalizmin bir çeşididir. Halen buralarda olsun diyorsanız, kapitalizme karşı değilsiniz demektir. Biz bunun farkına varılması gerektiğini düşünüyoruz. Kapitalizme karşı olmak onun karşısındaki bir düzenin mücadelesini vermekten geçer. Aksi takdirde kapitalizme karşıyız deyip, sosyal devlet olsun, karma ekonomi olsun, özelleştirmelerin bir kısmı olsun bir kısmı olmasın diyerek ikircikli politikalarla bir sonuç alamazsınız.

'Mücadeleci sendikalar DİSK'in yönetimine gelmeli'
Adnan Serdaroğlu yaklaşan DİSK kongresine ilişkin ise şunları söyledi: “Biz Türkiye'deki olumsuzluklar içerisinde politikalarımızı istediğimiz zeminde uygulamaya çalışan bir Birleşik Metal-İş yarattık. Sendikayı tam bir mücadeleci tarz içerisine yerleştirdik. Seyirci konumundan alıp saha içerisinde mücadele eden bir yapıya dönüştürdük. Denildi ki, “Siz bizim önümüzü açıyorsunuz, sendikal demokrasiyi işletiyorsunuz. Türkiye’deki sermaye gruplarına karşı mücadele veriyorsunuz. Hükümete karşı mücadele veriyorsunuz. Erozyona uğrayan sendikalara güvenin azaldığı ortamda bizim sendikamıza güveni arttırmaya çalışıyorsunuz. ” Şimdi muhtemelen bir kez daha görevlendirecekler. Ancak bunlar sendikalarla sınırlı kaldığı zaman sonuçları da belli alanlar açısından sınırlı kalıyor. Şimdi biz bunu konfederasyona taşımak zorundayız. Baktığınız zaman konfederasyon birkaç tane sendikanın mücadeleci yapısıyla yürümeye çalışıyor. Biz bu mücadeleci sendikaların DİSK’te daha etkin konuma gelerek kendi sendikalarındaki bu tarzı DİSK’e taşımalarını istiyoruz. Bugünkü yapılanma açısından bir şey söylemek istemiyorum. Zaten zorunluluktan kaynaklı bir durumdu. Bu zorunluluğu muhtemelen Genel Kurul’da daha iyi bir yönetim şekline dönüştüreceğiz.

Dünya kaynıyor. Türkiye’de de tünelin önün arkasının gözükmediği bir sürece giriliyor. Bu süreçten en fazla etkilenen kesimler emekçi kesimler olacak. Türkiye Türk-İş’in konumu belli, Hak-İş’in belli DİSK’e çok ihtiyaç var. “

DİSK Genel Kurulu için çalışmalarda bulunduğunuzu anladık, peki başkan adayı mısınız?
Birleşik Metal-İş Sendikası her türlü sorumluluğu alabilecek kapasitede bir sendikadır. DİSK’in birinci kurucu sendikasıdır. Kemal Türkler’in sendikasıdır. Maden-İş Sendikası’dır. 1977’den beridir de DİSK’in başkanlığını üstlenmiş bir sendika değildir. Biz elbette bu onurlu görevi üstlenmek isteriz. Ama burada önemli olan bir mevki makam çabası içerisinde olmak değil DİSK’in neresinde olursa olsun sorumluluğunu üstlenmek ve geleceğe hazır hale getirmektir.

'Genel grev sözle, karar almakla yapılmaz'

Türk-İş kongresinde, kıdem tazminatına dokunulması durumunda genel grev yapılması kararı aldı. Siz bu greve katılacak mısınız?
Genel grev bizim hiçbir zaman reddettiğimiz bir şey değil. Her aşamada alınan her genel grev kararına Birleşik Metal-İş’te DİSK’te uyar. Ancak sermayeye, hükümete göbekten bağımlı Türk-İş sendikalarının tamamı için söylemiyorum ama genel grev yapabileceğine inanmıyoruz. Geçmişte sosyal güvenlikle ilgili yapılan hükümet saldırılarına karşı da alınan genel grev kararı başarısız şekilde uygulandı. Özellikle Türk-İş’e bağlı birçok sendika hiçbir fabrikada genel grev kararına uymadı. Şimdi Türk-İş’te bakıyorsunuz özel sektörde örgütlü sendikalara biri ikisinin dışında hepsi sermayeyle iç içe girmiş. Türk Metal grev kararını hangi fabrikada uygular? Arçelik’te, Ford’ta, Tofaş’ta geçmişte uygulayamadı şimdi de uygulayamaz. Bakıyorsunuz diğer sendikalara, ağırlıklı olarak sermayenin desteğiyle ayakta duran sendikalar. Kamu sektöründe örgütlü sendikalara bakıyorsunuz. Devletle içi içe girmiş bir anlayış var. Şimdi kamu sektöründe örgütlü Demiryol-İş’in veyahut Mustafa Kumlu’nun sendikası Tes-İş’in grev yapma şansı yok. Hükümete göbekten bağımlı bu sendikalar.

DİSK ve Birleşik Metal-İş kıdem tazminatına dokunulması durumunda gene grev yapacak mı?
Bizler geçmişte de bugün de Türkiye işçi sınıfına yönelik, emeğin haklarına yönelik hangi tür saldırılar olursa, olsun ister sermaye ister devlet kaynaklı ister işbirliği içersinde olsun ona karşı verilebilecek ölçülerde bir eylemliliği mutlaka hayata geçirmeye çalışıyoruz. Bu genel grev olur, genel eylem olur, genel direniş olur, başka mücadeleler olur ama mutlaka vermeye çalışıyoruz. Biz hem kıdem tazminatı, hem esnek çalışma modellerine, hem kuralsızlaştırma, hem kazanımların ortadan kaldırılmasına karşı mücadeleye bütün kurullarımızda alınan karar doğrultusunda mücadele ederek hazır bekliyoruz.

Zaten hükümetin ve sermayenin saldırılarına karşı lokal eylemleri onları rahatsız edecek şekilde sürekli yapıyoruz. Dirsek darbelerimizi onların karnından eksik etmiyoruz. Ama bunu bir yere kadar yapabiliyorsun. Bir yerden sonra daha güçlü eylemlere ihtiyaç oluyor.
Yazının aslı:   http://www.birgun.net/workers_index.php?news_code=1324040347&day=16&month=12&year=2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder