11 Kasım 2011 Cuma

Wall Street'ten Sosyalizme Bakmak

Önder İşleyen  08/11/2011   Muhalefet
Gelişen direniş hareketlerinin yarattığı direnme imkanı ve umut alanının politikleşmiş toplumsal direniş mevzilerine dönüştürülerek devrim ve sosyalizm iddiası güncellenebilir. Böylece bir 'anti-iktidar' alanının ötesinde bir 'ikili iktidar' yaratarak politik iktidar mücadelesi bir halk demokrasisi ve halk iktidarı nüveleri üzerinden güçlendirilerek, gerçek manada köklü bir değişimin yolu açılabilir.

1997 yılında New Yorker dergisi ‘büyük düşünür’ olarak Marx’ı gösterdi. Dergi Marx’ı, "siyasal yozlaşma, tekelleşme, yabancılaşma, eşitsizlik ve küresel pazar hakkında bize öğreteceği çok şey var" diye sunarken, dergiye konuşan yatırım bankacısı ise ‘Wall Street’te ne kadar zaman geçirsem Marx’ın haklı olduğuna o kadar inanıyorum’ diyordu.Wall Street’deki keyifli zamanları sona eren yatırım bankacısı şimdi Marx hakkında ne düşünüyor bilinmez ama en azından sözünün asıl şimdi doğrulandığını görerek sevinebilir!

Mao'nun, 'gökyüzünün altında kaos var koşullar uygun' sözünü hatırlara getiren yeni bir zamanın içindeyiz. Sosyalizmin ezilenlerin umudu olduğu zamanlara halen uzak olsak da kapitalizmin derinleşen krizi ile Lenin'in 'çağımız kapitalizmden sosyalizme geçiş çağıdır' saptamasını da bugünün somutluğu içinde yeniden düşünmek için pek çok neden var. 21. yüzyılda devrim ve sosyalizmi bir nostalji ve ütopya olmaktan çıkaracak bir ideolojik-pratik birikim sürecinin söz ve eylemleri gelişiyor.

Wall Street'ten, İspanya'nın Puerta del Sol Meydanı'ndan sosyalizme bakmak mümkün. Elbette berrak bir sosyalizm çağrısına tanıklık etmesek de sosyalizmin yeni tarihsel döneminin bu mücadeleler içindeki yol arayışı içinde şekilleneceğini biliyoruz. Bunun kendiliğinden olmayacağı bir gerçek ama aynı zamanda bugün bu direnişleri küreselleşmenin içinde ve sosyalizmin dışında görenlerin de tıpkı o bankacının durumuna düşeceği zamanlar da uzak değil.

Küreselleşme Ötesi
Küreselleşme zamana ve mekana hükmeden, kendisi dışında-ötesinde bir zaman ve mekana imkan tanımayan bir fethedilmiş bir gökyüzü olarak görülüyor. Emperyalizm, sermayenin sınır tanımaz yayılmacılığı ve işgal ve savaşlarla bu tür fetihçilik arzusunu gösteriyor olsa da şimdi hem emperyalist-kapitalist blok arasında belirginleşen çatlaklar hem de yeni direniş alanları ile tarih küreselleşmenin sonrasına doğru akıyor. Küreselleşmeciler gelişen direniş hareketlerini rayından çıkmış küreselleşmeyi ‘denetlemenin’ ve küreselleşmenin ipek yolu üzerinden ‘küresel demokrasiyi’ inşa etmenin bir vesilesi sayarak kapitalizmi aşma tahayyülünden azade kılmaya çalışıyor. Onlara göre gençler ellerindeki Iphone aracılığıyla yarattıkları 'Facebook ve Twitter'ın 'sosyal devrimi' sayesinde küreselleşmeyi ilerletirken, daha çok kazanma ve daha karlı bir gelecek konusundaki hayal kırıklıklarını sokağa yansıtıyor. Küreselleşmeciler direnişleri Marx'tan, Che'den ve sosyalizmden uzak tutmak için bayatlamış 'totalitarizm ve şiddet' nakaratını hevesle tekrarlıyor.

Evet şimdilik sosyalizmden söz etmiyor sokaklar ama söz ettikleri şey kapitalizmin küresel totalitarizmi ve yarattığı geleceksizlikten de başka bir şey değil. Dünyanın sokakları yeni bir genç kuşağın gelecek arayışına sahne oluyor. Marx'ın ve Che'nin Amerikan finans sisteminin kalbi Wall Street sokaklarındaki yürüyüşü başlıyor. Direnişler küreselleşmeyi ters yüz ederek onun ötesini işaret ediyor.

Radikal Küreselleşmecilerin Devrimi
Direnişleri küreselleşmenin içinde sosyalizmin dışında tanımlayanlar yalnızca ateşli küreselleşme savunucuları değil. Hareketlerin siyasal bir alternatif ve örgütlenme yaratmaksızın meydanlardaki ‘işgal ve direnişlerle’ kendiliğinden sistemi düzenleyeceği savunuluyor ve devrimciliği de buradan köpürtülüyor. Seattle 1999 küreselleşme karşıtı eylemlerin ardından M.Hardt ve A.Negri'nin 'merkezsiz ağ örgütlenmesi' olarak gündeme getirdiği 'Çokluk' Wall Street sonrasında tekrarlanıyor. 'Merkezsiz ve ağ biçiminde işleyen' -her yanına yayılan ama görünmez olan- yeni küresel iktidar karşısında merkezsiz bir ağ örgütlenmesi mücadelenin de öznesi görülüyor.

Postmodermizmin bütünlüğü ve büyük anlatıları yok eden izinden yürüyen bu akımlar mikro mücadeleleri ve parçalılığı bir tür sosyalizm eleştirisi olarak da sunuyor. Reel sosyalizm deneyimlerinde ortaya çıkan kimi eleştiri noktaları sosyalizmin kendisine yönelerek sürdürülüyor. Bunun bir sonucu olarak toplumsal mücadeleleri siyasal mücadele bağlamından kopuk ve devrim/iktidar perspektifinden yoksun olarak ele alan yaklaşımlar ya da örgütlenmeyi salt bir hiyerarşi alanı olarak görerek reddeden anarşizan yaklaşımlar sözde bir sosyalizm eleştirisi olarak gündeme getiriliyor. Politik iktidar mücadelesinin reddi bütün bu akımların temel karakteri olarak ve aynı zamanda yeni direniş hareketlerin de en zayıf noktası olarak gelişiyor. Sürekliliği olmayan 'anlık karnavallarla' yaratılan 'anti-iktidar' alanları üzerinden dünyanın değişebileceği iddiası 90'lardan bugüne gelişen pratikler tarafından da yanlışlanıyor. Son olarak kestirmeden 'devrim' selamına durulan Ortadoğu'daki halk isyanlarının bugün geldiği noktada gücünü düzeni değiştirmeye dönük bir iddiaya dönüştürmesi bir yana taleplerini süreklileştirecek bir siyasal alternatif yaratamayarak büyük oranda emperyalizmin politikalarının aracı kılınması trajedisi yaşanıyor. Öyleyse bugün bunun ötesinde bir yaklaşımla bu hareketlerin yarattığı deneyimin ele alınması gerekiyor.

Umut Alanından Politikleşmiş Toplumsal Direniş Mevzilerine
Wall Street ya da Avrupa'ya yayılan işgal hareketlerinin önemi biçimden çok özünde yani bu hareketlerin direnme ihtimaline, direnmeye tekrar bir paradigma olarak açtığı umut alanında saklıdır. İçinde olduğumuz momentte toplumsal hareketler bu sarsılan hegemonyadan açılan bu umut alanında cesaret kazanıyor.

Aşağıdan demokratik bir örgütlenmeyle geliştirilen işgallerin ve kolektif eylemin gerçek anlamda değiştirici-dönüştürücü bir güç kazanması ise ancak bir ortak gelecek tahüyyülü içinde, yani devrim ve sosyalizm iddiasının güncellenmesi ile sağlanabilir. Bunun yolu da dünya çapında gelişen direniş hareketlerinin ve ülkemizde de son dönemde gençlik içindeki dirilme ya da son olarak Solaklı'da olduğu gibi halkın gelişmeye başlayan tepkilerinin yarattığı direnme imkanı ve umut alanının politikleşmiş toplumsal direniş mevzilerine dönüştürülebilmesinden geçiyor. Böylece bir 'anti-iktidar' alanının ötesinde bir 'ikili iktidar' yaratarak politik iktidar mücadelesi bir halk demokrasisi ve iktidarı nüveleri üzerinden güçlendirilerek, gerçek manada köklü bir değişimin yolu açılabilir.

Ve son söz de sokağa ancak Wall Street’in büyük binaların penceresinden bakabildiği halde sokağın ‘miadı dolmuş bir kahraman’ Che’ yi terk ettiğini yazıp duranlara, Eduardo Galeano'nun sözleriyle, 'Che, Che olmaya devam ediyor. O inatçı bir adam, her gün yeniden doğuyor ve ölmeyi reddediyor. Bunun sebebi onun çok sıra dışı bir insan olmasıdır. Yapacağını söylediği şeyi yaptı, düşündüğünü söyledi ve bu alışılmış değil. Dünyamızda sözler ve eylemler çok nadir ittifak yapıyor, yaptıkları zaman da birbirlerini tanımıyor ya da selamlamıyor.'
Yazının aslı:  http://www.muhalefet.org/yazi-wall-streetten-sosyalizme-bakmak-onder-isleyen-28-319.aspx

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder