14 Kasım 2011 Pazartesi

ÖDP yine mi bölünüyor?

Turnusol   30/10/2011
Çok yakın bir tarihte Birleşik Devrimci Merkez çağrısı yapan ÖDP'de ayrılık rüzgarları esiyor. Tüzük değişikliği için hafta sonu Ankara'da toplanan konferans öncesi Erbay Yucak ve Mahmut Memduh Uyan gibi ÖDP'nin önde gelen isimlerinin de imzacısı olduğu muhalefet bir metin çıkarmış ve partideki sorunların tüzük değişikliği ile çözülemeyeceği, bir politik tartışma ile siyasi yönelimlerin belirlenmesine ihtiyaç duyulduğu ilan edilmişti.

Konferansta Mahmut Memduh Uyan'ın bu tüzük aynen geçerse istifa edeceklerine dair sözlerinin ardından, tüzüğün kabul edilmesi ile birlikte muhalefet cephesinden ilk istifaların da gelmeye başladığı bildiriliyor.


İşte ÖDP içindeki muhalefetin metni ve imzacıları:
ÖDP, üyelerine, dostlarına;


Yaşadığımız siyasal süreç, 29-30 Ekim’de yapacağımız tüzük konferansının anlamı ve devrimcilik üzerine!

Son kongremiz de devrimci bir siyaset ve devrimci bir parti oluşturma iddialarımızı hep birlikte ilan etmiş, ideolojik, politik, örgütsel bir yenilenme hedefini önümüze koymuştuk.

Partimiz son kongresinden günümüze bu doğrultuda ne kadar yol aldığını bütünsel olarak ne kadar devrimcileştiğini değerlendirmeden, “tüzük değişikliği kongresine” gidiyor.

Gerçekliğimize baktığımızda;

İdeolojik sorunlar, belirsizlikler bütün ağırlığıyla duruyor. Kapitalizmin gelişim evresi, neo liberalizm, kriz, dünyada, bölgemizde yaşananlar ve Türkiye’nin bu süreçte yaşadığı dönüşüm, yeniden yapılanma vb. konular, ortak sonuçlara varma hedefiyle, kolektif tarzda tartışılamamıştır...

Diğer yandan, Devrimcilikten, devrimden, sosyalizmden, 21 yy devrimci hareketlerinden, toplumsal mücadeleden ne anladığımızı ve örgütlenme-mücadele anlayışı, siyaset tarzı vb..meseleler ise bugünkü örgütsel varoluşumuza ve mücadele pratiğimize ait olmak üzere hepimizin önünde durmakta.

Sol-sosyalist hareket henüz “reel sosyalizmin” tarihsel yıkıntılarının, tozunun altından silkinip çıkamamış, ideolojik sorunlarını çözememiş, toplumsal bağı, dayanakları etkisiz ya da yok, tespitlerini her değerlendirmede yapıyoruz.

Bu koşullarda, bütünsel devrimci bir siyaseti/hareketi oluşturma süreci; ideolojik, teorik, politik tartışma ve çabalarımızla birlikte (olduğumuz ve düşündüğümüz kadarıyla) kapitalizme, neo liberal politikalara, düzene karşı toplumsal-sınıfsal zeminlerde uzun vadeli, alçak gönüllü devrimci çabaların sürdürülmesiyle oluşturulacaktır. Bu mücadelenin gerektirdiği ideolojik araçları ve toplumsal çabaların birikimini, ilişkilerini oluşturmamız günümüzün devrimci görevidir.

21.yy sosyalizmi, devrimci hareketler, mücadeleler geçmiş yaşadığımız süreçleri tartışarak, değerlendirerek, aşarak toplumsal, sınıfsal zeminlerde uzun vadeli, sabırlı alçak gönüllü çabaların sürdürülmesiyle, enternasyonal yaklaşım ve etkileşimle, gelecek tahayyülümüzü oluşturacak ideolojik, politik hat etrafında gerçekleşecektir. “Bizler sosyalizmin tarihsel mirasıyla eleştirel bir ilişki geliştirebilen, çoğulcu bir sol parti ihtiyacının günümüzde hala başat önemi haiz olduğu kanaatindeyiz.” Bugün; bir yandan birleşik devrimci merkez inşası çağrıları yaparken, diğer yandan ÖDP’nin en önemli tarihsel kazanımı olan çoğulluk-çokluk içinde birleşik örgütsel hayat fikrini sakatlayacak düzenlemelere ihtiyaç yoktur. Hatta partinin, birleşik devrimci merkez çağrısının da samimiyetini zedeler.

ÖDP, ideolojik, politik sorunların uzağında kalarak, yokmuş gibi davranarak tüzük değişikliği konferansı ile ne yapabilir? Bu koşullarda ve PM ne bile Tüzük değişikliği önerilerini anlatamayan arkadaşlarımız, tüzük değişikliği ile ideolojik, politik, toplumsal sorunları aşabileceklerini mi sanıyor?

Tüzük değişikliği ile ÖDP’nin “doğrudan demokrasinin hayata geçtiği, toplumsal çabaların yoğunlaştığı ve daha dinamik, mücadeleci, devrimci bir parti” olması mümkün mü? Elbette herkesin yanıtı “hayır” olur. O zaman ne yapılmak isteniyor: Partimizin üye ve dostları bilsin ki, tüzük değişikliği önerisi demokrasiyi geliştirmek ve partimizi devrimcileştirmek için değildir.

ÖDP, “üç kişilik” “mütevelli heyeti” gibi bir başkanlar kurulu ile otuz kişilik bir PM ve altı ayda bir ikiyüzelli delege ile “kongre/konferans” yaparak, yaşam ve iş yeri birimleri etrafında örgütlenerek(!), yukardan kolay yönetilecek dar bir yapı hedeflenmiştir. Başkan ve Başkanlar Kurulu kaldırılarak daha yetkili elit bir kategori olarak “Üç Eş Başkan” heyeti oluşturulmuştur. Başkanı ayrıcalıklı kılan yetkiler varsa onları kaldırmak, politikayı parti bütünselliği içinde oluşturmayı amaçlamak yeterliydi. PM, yarı yarıya düşürülerek daha devrimci, sorumlu, dinamik, hareketli olamaz. Bu yaklaşımla dar, yönetilecek bir organ oluşturulmak istenmiştir. PM, politik karar organıdır. Politikanın üretimini örgüt bütünlüğünü kapsayacak tarzını hedeflemek yerine, kolay denetlenecek bir PM yapısı isteniyor. Partinin birçok il ve ilçe örgütü kongre yapmakta, yönetim oluşturmakta zorlandığı bir dönemde, birim örgütlenmeleri, geri çağırma ve altı ayda bir kongre önermesiyle tümüyle kâğıt üzerinde bürokratik bir yapı ortaya çıkacaktır.

“Küresel kapitalizmde siyaset artık bir avuç seçkin ve teknokratın ayrıcalığıdır.” (Bugün Tahrir referansıyla Madrid’de Puerta del Sol’den, New York’da Zuccotti Park’a her yerde insanların sadece refleks bir tepkisellikle de olsa isyan ettiği bu durum değil midir.) “Emek yanlısı siyaset her şeyden önce ezilenlerin, emekçilerin ve yoksulların öz eylemliliklerin ve öz örgütlenmelerinin yaratılmasının ideolojik ve politik zeminini sağlamalıdırlar. Bu zemin söz konusu kesimlerin kendi özgürleşme pratiklerinin dolayısıyla insanlığın özgürleşme pratiğinin temeli olacaktır. Bu zeminlerin inşası ile bu zeminlerde gelişecek özgürleşme pratiğinin arasında aşamacı bir mantıkla bir öncelik sonralık ilişkisinin kurulması, sonuçta ikameciliğe, yani emekçilerin, ezilenlerin ve yoksulların “temsilcilerinin” temsil edildiği yapıların inşa edilmesine yol açar.” (Böylesi siyasi aygıtlara dayanarak devrimcilik iddiasında bulunmak en hafif deyimle zamanın da tarihin de ruhunu kavrayamamaktır.) “Temsilcilerin” temsil edildiği yapılar bugünün devrimciliğinin ihtiyaçlarına yanıt veremez, bu yüzden hiç varolmamaları evladır. 2007 yılında partideki saflaşmaya dair yapılan bu tespit, son uluslararası gelişmelerin de gösterdiği gibi hala geçerliliğini korumaktadır

Bu tüzük değişikliği kongresi, genel anlamıyla ÖDP’nin toplumsal mücadeleyi kavrayacak bir parti olmasından umudunu kesen arkadaşlarımızın, kendi dar yaklaşımlarını tüzükle hayata geçirme çabasıdır. Özelde ise gençlik alanındaki bir meselenin tüzük yoluyla “halli” gayretidir. Parti madem ki bu sorunu çözmek için inisiyatif kullanacaktı, yapılması gereken partili gençler arasında bir ortaklaşma-politik anlaşılırlık sağlanması için sorunun ciddiyeti ile orantılı bir merkezi çaba gösterilmesiydi. Ama bu tüzük değişikliğinin ruhunu oluşturan, kimi üyeleri ev sahibi kimilerini ise kiracı gören anlayıştır. Ve birlikte yol aramak yerine, tüzük yoluyla dayatma seçeneğini tercih etmiştir.

Biz aşağıda imzası bulunanlar bir kez daha tekrarlıyoruz, solun ve ÖDP’nin önünde ki öncelikli sorunlar ideolojik-politik-sosyaldir. Bu sorunlar tüzük değişikliği ile aşılmaz. Yapılması gereken geniş bir politik tartışma ile siyasi yönelimlerimizin belirlenmesi, bu sonuçlar doğrultusunda örgütlülüğümüzdeki aksak ve eksiklikleri giderecek yöntemleri belirlemektir. Bunun tersi birilerinin zaten bir yönelim belirlediği ama bunu partinin geneliyle paylaşmaya lüzum görmediği anlamına gelir. Bu metin şimdi partideki en önemli mesele olan nasıl bir yolda yürüyeceğimiz sorusunu sahici bir politik tartışma içeriğiyle yanıtlama çabasını başlatmak için kaleme alınmıştır.

Görkem Doğan, Ferdi Cihan, Ulaş Hacımuratoğlu, Sevim Ulaş, İbrahim Ulutaş, Ulaş Koçak, Ali Deliak, Erbay Yucak, Zeki Bulut, Suna Coşkun, Başaran Aksu, Ali Çelik, Hasan Kaya, Gürsel Ulaş, Samet Demir, Hakkı Çakır, Ertuğrul Çelik, Mehmet Karataş, Zeki Savaş, Ramazan Akbıyık, Ayhan Tural, Caner Hacımuratoğlu, Aslı Telli, Ercan Alper, Utkan Yetimoğlu, Emre Karagöz, Erman Birben, Hamza Anlayış, Gamze Aluş, Miray Balık, Zeynep Ezgi Selçuk, Durul Bakioğlu, Erdoğan Işık, Anıl Civelek, Erdinç Korkmaz, Eren Ozan Gümüş, Mahir Saraç, İbrahim Özger, Emel Duru, Faruk Adıgüzel, Savaş Dersim Çelik, Emine Özger, Mehmet Şamgan, Selahattin Tüfekçi, Latife Ulutaş, Hasan Şamgan, Ayşe Coşkun, Yılmaz Göçkün, İpek Şamgan, Altan Köse, Selim Coşkun, Nihat Selçuk, Orhan Sever, Yeter Kaya, Hüseyin Adıgüzel, Veli Boztepe, Hüseyin Fırat, Aziz Atıgan, Barış Akbıyık, Bülent Yıldırım, Harun Aksu, Serdar Aslan, Duygu Gül, Remzi Gedik, Sinan Tekdoğan, Merve Gündoğdu, Tekin Genç, Bülent Bulduk, Sadettin Yücel, Mustafa Işıldak, Sümeye Aynacı, Sercan Aslan, Mahir Şahin, Kazım Aslan, Ömür Tekin, Hande Türkmen Çalıkoğlu, Fulya Türkmen Çalıkoğlu, Kürşat Öztürk, Ozan Taşdemir, Yakup Kekeç, Sezer Karaca, Özkan Açıkgöz, Bedirhan Aslan, Sadık Yıldırım, Hikmet Karakaya,Tolga Dağ, Ufuk Ponpe, Gökçe Dede, Necla Ponpe, Dilek Cevriye Tahtasız, Armağan Aydoğan, Övünç Özcan, Pelin Daş, Osman Çokaman, Hüseyin Uğur Şahin, Ömer Çelik, Ümit Aygün, Buket Sarıçoban, Onur Tekaüt, Selçuk Çakıcı, Semih Esin, Halil Dalkılıç, Melda Gökalp, Zakir Koçak, Mehmet Polat, Candaş Hacımuratoğlu, Oğuz Demirören, Şah İsmail Akkaş, Ülgen Tepe, Hüseyin Akbıyık, Gülhan Akkaş, Ali Koç, Adil Uçuşer, Çağatay Esentepe, Koray Vural, Şükrü Ulucan, Emel Aybey, İsmail Önder, Bünyamin Kıran, İsmail Akman, Mesut Coşkun, Serbay Çil, Ekrem Çil, İbrahim Hakkan, Halim Canbolat, Tolga Buğday, Haydar Yenmez, Serpil Hacımuratoğlu, Mehmet Erol, Mahmut Memduh Uyan, Sabri Cezayirli, Merih Tekin, Şerif Güney, Mustafa Saçan, Şevket İşlek, Sema Solaklı, Nermin Kaplan, Yusuf Yenigül, Nefise Yenigül, Aynur Topal, İsmail Aygün,Tahir Bulut, Osman Berber, Çetin Güloğulları, … … …
Yazının aslı:   http://www.turnusol.biz/public/haber.aspx?id=11184&pid=19&haber=%D6DP%20yine%20mi%20b%F6l%FCn%FCyor?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder