7 Ekim 2011 Cuma

ABD'de 'sınıf'ın dönüşü

EYLEM DELİKANLI-NEW YORK  06710/2011  BirGün

New York sokakları, Irak Savaşı'ndan bu yana tarihinin en hareketli protestolarına sahne oluyor. Sonbaharın bol yağışlı ve serin günlerine aldırış etmeyen yüzlerce kişi 17 Eylül 2011 tarihinden bu yana ekonominin kalbi ve kapitalizmin parlak simgesi Wall Street'i işgal etmiş bulunuyor. Her ne kadar yerleşke Liberty Plaza, Zucotti Park'a kaydırılmış olsa da hedefleri hala "Wall Street'i İşgal Et" olarak geçiyor.

Yataklar, yemekler ve medya birimleriyle çevrelenmiş kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk, çoğu işsiz yüzlerce göstericiyi bir arada tutan ortak payda yüzde 99'luk kesimden olmaları. Bir diğer deyişle işgalin sebebi olan, yüzde 99'un haklarını gasp edip onların üzerinden zenginleşen ve kendilerine düşen payı topluma geri vermekte direnen yüzde 1'in ipliğini pazara çıkarmak.

Kendilerine NYC General Assembly (New York City Genel Kurulu) adını veren protestocu oluşum "şirketlerin evlerini haksız yere ellerinden aldığı, öğrencileri en temel insan haklarından yoksun bırakıp borç bataklığına sürükledikleri, yurttaşın vergisiyle prim aldıkları, işyerlerinde yaşa, cinsiyete ve ırka dayalı ayrım yaptıkları, çalışanların daha iyi ücret ve güvenlik için pazarlık haklarını kaldırdıkları, tarımı monopolize ettikleri ve gıda kaynaklarını kar sağlamak için zehirledikleri, ülke dışında insanlara işkence ve kötü muamele ettikleri, toplu imha silahları üretip hükümete sattıkları, içeride ve dışarıda koloniliciği teşvik ettikleri gibi son derece radikal bir taleplerle çıkıyorlar halkın karşısına. Genel Kurul, Amerikan halkını ABD Anayasası'nın 1. Kanunu'na dayanarak gösteri haklarını kullanmaya, bu sorunları tartışmaya ve herkes için bir çözüm bulmaya çağırıyor.

Protesto her ne kadar bu noktalar etrafında toplanıyorsa da homojen bir oluşumdan bahsetmek zor. Sağcısı, solcusu, ilericisi, sosyalisti, özgürlükçüsü bir emel üzerinde buluşmuş durumda. O da Wall Street'i işgal etmek, dünyadaki tüm eşitsizliğin kaynağı olan kapitalist aç gözlülüğe diz çöktürmek.

MEDYA GÖRMEZDEN GELİYOR
Protestoların en enteresan yanı 3. haftanın içinde olmasına rağmen medyada ancak yer alıyor olması. Yüzünü Cumhuriyetçilerin seçim savaşlarına ve Obama'nın krize yönelik çalışmalarına çevirmiş olan medyanın tabii ki Wall Street'i işgal ettiğini iddia eden 3-5 hippie ile ilgilenmeyeceği kesindi, ta ki New York polisi 2 kadına biber gazı sıkıp Brooklyn Köprüsü'ne çıkan 700'e yakın protestocuyu tutuklayana kadar.

Şimdi muhafazakar medyadan ilginç açıklamalar birbiri ardına geliyor. The O'Reilly Show gibi muhafazakar medyanın önde gelen sesleri protestoları Obama'nın 'sınıf savaşlarının' bir uzantısı olarak gösterirken kimileri de anti-kapitalist hareketi terorizm olarak nitelendirip, esas teröristlerin ülke içerisinden çıktığına işaret ediyorlar.

Noam Chomsky, Naomi Klein, Cornell West, Michael Moore, Susan Sarandon, Alec Baldwin, Roseanne Barr gibi ilerici kesimin ses getiren ve medyatik isimlerinin desteğini de alan hareket son olarak önemli sendikaları da arkasına almayı başardı.

Geçtiğimiz hafta 200.000 sağlık sektörü çalışanının bağlı olduğu 1199SEIU Sendikası, 38.000 çalışanı temsil eden Transit Workers Union Local 100 (Ulaşım Çalışanları Sendikası, Yerel 100), National Nurses United (Ulusal Birleşik Hemşireler Sendikası), Laborers' International Union of America (Uluslararası Amerikan Emekçiler Sendikası) ve United Steelworkers (Birleşik Çelik İşçileri) de desteklerini açıkladılar.

Amerikan halkının biriken öfke, adalet ve eşitlik istemini hangi çözüm alternatifleri çerçevesinde şekillendireceğini özellikle önümüzdeki seçim döneminde göreceğiz. Protestolar seçimlerde kimin hangi safta olacağını göstermesi açısından da enteresan olacak. Zira seçimlere en büyük mali desteği finans çevreleri veriyor. İpini bankerlerin tuttuğu politikacıların pusulayı naif protestoculardan yana çevirmesi biraz zor.

HAREKET NEREYE YÖNELECEK
Öyle görülüyor ki Wall Street'in işgaliyle başlayan bu biraz da sembolik hareketin önündeki en zor sınav, hareketi hangi eksene oturtacağı konusu. Ancak net bir hareket planı bir çözüm oluşturacak ve "değirmenlere karşı savaşan 3-5 kişi"den ibaret bir hareket olarak kalmaya mahkum olmayacak.

Tam bu günlerde BBC'de yayınlanan bir haber programında Alessio Rastani isimli borsacı bir itirafta bulunarak, finans çevrelerinin hükümetlerin ekonomik krize yönelik çözümleriyle ilgilenmediklerini aksine kriz döneminde nasıl daha da zenginleşebilecekleri yönünde akıl yürüttüklerini gayet soğukkanlı bir şekilde dile getirdi. Rastani dünyayı hükümetler değil Goldman Sachs yönetiyor diyerek emekçilerin bugün sokaklarda taşıdıkları pankartlardaki savları da teyit etmişti.

İşte bugün Wall Street'i işgal eden yüzlerce insan bu pişkinliğin hesabını soruyor bir anlamda. Kendi vergileriyle krizden kurtardıkları bankaların ve bankerlerin, milyonlarca dolarlık primlerin hesabını soruyorlar. Hareket her ne kadar Arap Baharı'na benzetilse de sınıf farkını hiç bu kadar damarlarında hissetmemiş bir halk için topyekun bir uyanışa işaret ediyor. Belki de fanusu kırıp dışarıya bakmanın ve sesini yükseltmenin sırası şimdi Amerikalılarda.

Her ne kadar hareket tüm mesajlarını Amerika'nın yüzleştiği ekonomik ve sosyal çarpıklıklar etrafında toplasa da oluşumun belli bir politik eksende olmaması hareketin ne yöne doğru gittiği, nasıl bir çözüm önerdiği sorularını da gündeme getiriyor. Neredeyse La Résistance Française nostaljisinde bir hareket yaratmaya çalışan Occupy Wall Street direnişinin bu kakofoni arasında nasıl tutunacağı, nasıl bir hareket planı çizeceği şimdilik bir muamma.
Yazının aslı:   http://www.birgun.net/worlds_index.php?news_code=1317906314&year=2011&month=10&day=06

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder