5 Mayıs 2011 Perşembe

1 Mayıs'ı tören duygusundan kurtarmak

BAŞAR BAŞARAN  03/05/2011   BirGün

Belli ki bizi şu sıkışmışlığımızdan bir aşk kurtaracak. Şimdi ters yüz olmaya ihtiyacımız var. 1 Mayıs’ta kabaran meydanlar çıkışın buradan olduğunu açıkça gösteriyor. Demek ki artık bir söz söylemenin vakti gelmiş.


Zamanı bir an için durdurabilenler onu kendileri ile akmaya da ikna edebilirler. Ne var ki, bunun için cazip bir davet gerekir.  O yüzden çağın kulağına fısıldadığımız kelimeler sahici ve zorlayıcı olmalıdır. Sloganların karşılığı ancak yaşayan bir öneriye denk geldiğinde yükselen meydanlar taşmaya başlarlar.  Güçlü bir söylemin karşı konulmaz çağrısından söz ediyorum. Pazar günü bu ülkede milyonların birbirine verdiği ödev, yakasından çekerek durdurdukları zamana yönelik bu yeni daveti oluşturmaktır. Hala kızıl bayraklı alanlarda güler yüzlü insanlar varsa iyimser olmak için sebep var demektir. Ancak işe her şeyi ait olduğu yere koyarak başlamak durumundayız. Geçmişin ağırlığını bugünün genç omuzlarından kaldırmak artık boynumuzun borcudur.

Taksim meydanında herkes gibi ben de arada bir başımı yukarıya kaldırıp binaların pencerelerine bakıyordum. O gün nereden ateş edildiğini, kargaşanın nasıl çıktığını, o anda bulunduğum yerde olanların neler yaşadıklarını düşünüyordum. Kolektif bir travmanın hayaleti o meydanda dolaşıyordu.  Kutlamanın törenselliği, sloganlar, simgeler, karanfiller, her an o güne vurgu yapılan konuşmalarla kaybettiklerimizin ağırlığı bizi terk etmiyordu. Geçmiş bugünden daha çok oradaydı ve coşkulu kalabalığın politik etkisizliğinin açıklaması buydu. Havada bizi hüzünlendiren bir nostalji vardı. Eğleniyorduk ama bir yandan burnumuz sızlıyordu. Varlığımız gücünü bugünden değil hatıralardan alıyordu. Kutlamanın bazı anlarında bu duygu öylesine büyüyordu ki, zamanımızda geçmeyen bir filmin içinde dolaştığımızı hissediyorduk. Bu durum eylemi bütün iddialarından soyutlayan, insanların ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi aynı ezayla yaşamaya devam edecekleri bir yabancılaşmayı beraberinde getiriyordu. Söylemeye çalıştığım bu sessizliğin kabul edilebilir olmadığıdır. İtirazlarının etkin olması için o kitle bugüne ilişkin bir şey söylemelidir ve görünen o ki, bu ancak yenilenmekle mümkündür.  O gün orada yaptığımızın devrimin bir provası mı, yoksa müsameresi mi olduğunu böylece inşa edeceğimiz söylem belirleyecektir.

NOSTALJİNİN SÖYLEME HAKİM OLMASI
Kendi normal akışı cebren kesilen süreçler insanın içinde sürmeye devam eder. Travmanın en basit tanımı budur. Zihin, anı kaybettiği gerçeği ile yüzleşememe eğiliminin bedelini yaşadığı çıkışsız saplantı duygusu ile öder.  Elinden alınmış olanın anısı onu yiyip bitirmektedir. 1977 1 Mayısı’nda olduğu gibi bu ülkenin tarihsel akışına yapılan müdahalelerin Türkiye solunu kahretmesi bundandır. Acı ilk günkü etkisini azaltmadığı gibi yenilmişlik duygusunun sinsiliği ile birleşerek kitlenin hayat algısını ele geçirir. Zalim yaptığı kötülükle düşmanını hiç bitmeyecek bir günün içine hapsetmiş, gitmiştir. Artık zamanı şekillendirirken dilediğince özgürdür. Zulüm büyüdüğünde yaşanan sarsıntı artar. Uğradığı haksızlığın altında ezilen insan için akıp giden hayata inanmak giderek güçleşir. Haklılığının hatırası içinde büyürken geçmiş yücelir, bugün geriye itilir. Nostaljinin hüzünlü havası söyleme hâkim olur. Siyasi cinayetlerin nesnesi namlunun ucunda olanlardan ziyade, böylesine bir duygunun etkisi ile eylemsiz kılınan kitlelerdir.

O bakımdan ortak neşe değerlerini oluşturamamış, karnavalsız bırakılmış bir ülke olan Türkiye’nin antikapitalist bir bayramı yeniden böylesine coşkuyla kutlamaya başlaması büyük bir şanstır. Çünkü bu bize hayatın acıların içinden sızacak bir çatlak aramakta inatçı olduğunu gösterir. İnsan her zaman düştüğü yerden kalkmak zorundadır. Aidiyet duygusunu yitirenler için onları oldukları gibi -yani sadece düzenin karşısındaki halleriyle- bağırlarına basan böyle bir günün varlığı, ülkenin bölünmüşlüğüne karşı bir birleşme çağrısıdır. O bakımdan meseleyi ciddiye alıp 1 Mayıs kutlamalarının mahiyeti üzerine kafa yormaya başlamamız elzemdir. Hep birlikte ezbere sözlerin,  bilindik tören ritüellerinin dışında yeni ve bize ait bir sol neşenin tarifini oluşturmalıyız. Şahit olduğumuz bu meydan potansiyelini popülerliğin oburluğuna terk edemeyiz. Her yıl yenilenecek ve organik bir siyasi söylemle eklemlenecek yeni bir ‘’1 Mayıs kültürü’’ oluşturmak için hep birlikte çalışmalıyız. Alanı önümüzdeki yıldan itibaren nostalji ve tören duygusundan kurtarmalıyız. Hayatın tüm antikapitalist yaklaşımlarının kendisine yer bulabileceği bir günü, tüm yıl boyunca beklenen bir öneme kavuşturmalıyız. Evrensel’den genç yazar arkadaşım Sarphan Uzunoğlu yazısında ‘’ 2 Mayıs’ta neredesiniz?’’ diye soruyordu. Hep orada olmanın yolu böyle bir yenilenmeden geçmektedir.

GENİŞ KATILIMLI 1 MAYIS KUTLAMA KOMİTESİ
Solun içinden insanlardan, yazarlardan, çizerlerden ve özellikle de gençlerden oluşturulacak bir kutlama komitesi kurulmalıdır. Travmanın kuşaklar arasındaki geçişini artık durdurmak adına onlara kendi dertlerini ortaya koyacak bir şans verilmelidir. Gelecek yıllarda Taksim’e çıkacaklar geçmişin öcünü almaktan çok geleceğe inancı haykırmalıdırlar. Zaten geçmişin öcü de ancak böyle alınacaktır. Haklılığımızı anlatmakla zalimin propagandasını yapmak arasındaki farkı inanıyorum ki, bu gençlerin yeni söylemi çizecektir. Gidenleri unutmamamın onları anmanın daha rafine bir yolunu hep birlikte aramalıyız. Anılarımızı kalbimizin en müstesna yerine yerleştirip, ölenlerin düşleri için şimdi yeniden yola düşmenin vaktidir. Geçmişin yükünü değil gururunu taşımalıyız. Ve o geçmişe layık olmanın sorumluluğu ile çalışmalıyız.

Pazar günü kurulan kürsülerde söylenen her söz, tarihle sınanmıştır ki, doğrudur. Ancak haklılığın işlevselliği, koşulları yerli yerinde duran bir itirazın yeniden dillere yayılması ile mümkündür. O vakit artık bugünün kendi sözlerini, kendi bildiği şekilde söylemesinin vakti gelmiştir. Bunun için de böyle bir karnavalın üslubunu belirleme şansını gençlere vermek doğru bir başlangıçtır. Onlar kendi bayramlarındaki neşeyi bugünkü dertlerinin itmesiyle oluşturacaklardır. Tabi işleyiş budur. Solu yeniden sistem için alternatif haline getirecek olan simge ve sloganların kitleselleşmesi için ülkede oluşmaya başlayan ‘’1 Mayıs algısı ’’ bulunmaz bir fırsattır. Yarından itibaren bayrama hazırlık başlamalıdır.
http://www.birgun.net/actuels_index.php?news_code=1304417362&year=2011&month=05&day=03

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder