26 Nisan 2011 Salı

Kapitalizmden çıkmak?*

Kapitalizmden ve yol açtığı değişikliklerden nasıl kurtulmalıdır? Rekabet ve uygunlaştırma anlayışından nasıl vazgeçmel

Çalışmaya, ücretliliğe, girişime, rekabete, reklama, ticarileşmeye, devlete, toplumsal sınıflara, mülkiyete, vb. son vermek… bunlar mümkündür, ama ancak bu korkunç kurumların kendi içinizdeki köklerine son verdiğiniz zaman mümkündür!

Çalışma, ücretlilik, girişim, reklam ve ticari değiş tokuş, ne tesadüfün eseridir, ne de son yağmurlarla ortaya çıkmıştır. İnsanlar, bugün tüm gezegeni tahrip etmekte olan küreselleşmiş kapitalizmden uzunca bir süre önce de, ekonomik ve toplusal ilişkilerini, egemenliğin, sömürünün, bencilliğin ve karşılıklı korkunun imzası altında kurmayı seçmişlerdir.

Korkunç çokuluslu şirketler, sefaletin ve güvensizliğin gezegen ölçeğinde genelleşmesi, iklime yönelik tehditler, kirlenmeler ve diğer kitlesel yıkımlar… bunlar, insanların bireysel ve kolektif düzlemlerde yaptığı tercihlerin son derece mantıklı bir devamından başka bir şey değildir. İyi niyetlere ve bugünkü toplumların kesinleşmiş korkusuna karşın, bugünkü olgularda gözden geçirilmemiş tercihlerdir bunlar.

İnsanların hep, değişimi beceremeyen barbarlar olarak kalacağına ve totaliter sistemlerin insanların yazgısı olduğuna inanmadıkça, kapitalizmin ve onu eşlik eden sahte demokrasilerin (açık diktatörlükler söz konusu olmadığı zaman), olası dünyaların en iyisi olduğunu düşünmek hoş görülemez.

Kapitalizmden ve yarattığı değişikliklerden gerçekten kurtulmayı ummak için, önce onun neden var olduğunu anlamak gerekir.

Kapitalizm, devlet, patronlar ya da büyük kara parçaları tarafından yaratılmamıştır. Bu ultra-zorba ve haksız sistem, insanların neredeyse tamamı başka bir düzen kurmayı beceremediği için ortaya çıkmıştır. Kuşkusuz bu düzenden başkalarına göre daha fazla yararlananlar vardır. Bir kısır döngü içerisinde olan ve çiviyi her zaman daha derine batıran girişimciler ve polisler vardır, ama kapitalizmin varlığının asıl nedenleri, baskıcı kolektif sistemler ve sonuçlar değildir. Evet, baskıcılar ondan yararlanmakta, onu ağırlaştırmakta, süreklileştirmekte ve aşılmaz kılmak istemektedirler. Ama kapitalizmi kuran, yalnızca onlar değildir ve güçlülerin hiçbir zaman, emekçi kitleleri köleleştirmeye yönelik gezegen çapında bir komplosu olmamıştır.

Baskıcı kurumlar yalnızca, modern kölelik ve sefalet cehenneminin çemberlerine kapattıkları bireysel tercihleri yansıtır ve yoğunlaştırır. Ücretlilik, bazen bir ilerleme gibi görünür (örneğin köleliğe göre), ama olup bitenlere dünya genelinde bakıldığında görünen yalnızca, yoksulluğun ve aşırı güvensizliğin büyümesi ve sorunların zamana ve mekâna yayılmasıdır. Ve ücretlilik, artık bir kurtuluş biçiminden çok, modern bir kölelik biçimini andırmaktadır.

“İçsel olarak” kapitalizmin mantığında (açgözlülük, biriktirme, başkasından korkma, bencillik, rekabet, yağma, toprak zenginliklerinin ve hayvanların özelleştirilmesi…) kalan insanlar, kuramsal bir düzlemde ve/ya da kendi içlerinde reddetseler bile, kapitalizmi yenemezler.

Bundan böyle iktidarların ortaya çıkmasına yol açmamak için, özerkliğe, saygıya ve özgürlüğe sahip olabilmek gerekir, ister etkinlikler ya da ilişkiler, ister herhangi bir başka şey söz konusu olsun, egemen rollerini (başka hayvanlara karşı da) oynamamak gerekir.

Yani reel olarak kapitalizmden çıkmak isteyen kişilerin, onun “mantığı”ndan gerçekten kurtulmak ve onu herhangi bir biçimde taklit etmemek için, derin bir kişisel dönüşüm çabası içerisinde olmaları kaçınılmazdır.

Bunu yapabilecek yetenekte olanların görevi, kendi aralarında başka ekonomik ilişkiler kurmaktır: paylaşıma dayalı bir ekonomi, zenginliklerin kazanımı konusunda eşitlik, özyönetim, otoriter içgüdülerin yokluğu, işyerindeki etkinlikler, rekabet yerine yarışma ve yardımlaşma, mülkiyet yerine kullanım hakkı, hissedarlık, emeklilik fonları ve ücretlilik yerine eşitlikçi paylaşım.

Sonuç olarak herhangi bir çevre ya da sınıftan gelen bu kişiler, kapitalizme ve yarattığı değişikliklere karşı kökten bir alternatif oluşturmak için, şimdiden başlayarak bir araya gelmenin yollarını aramak zorundadırlar. Kişiler, ezici silindirlere tek başlarına direnemezler. Eşitlikçi yapılar yaratmak, kapitalist boyunduruğun dışında “çalışma”ya ve yaşamaya, mantığımızı ve inançlarımızı değiştirmeye, derinleştirmeye ve sınamaya olanak veren sivil toplumlar, kooperatifler, dernekler, vb. yaratmak için, var olan yasalardan bile (güç de olsa) yararlanmak mümkündür. İşin içinde ne kadar çok kişi olursa, bu hedefe ulaşmak o kadar kolay olacaktır. Bu hedef hiç kuşkusuz, ciddi, özgeci, açık, kendisine güvenebilen, şeflerin ortaya çıkmasına ya da kısır bir düzensizliğe yol açmadan etkili bir biçimde örgütlenebilen kişiler gerektirir. Bütün sorun buradadır ve eğer kapitalizmden çıkmak isteniyorsa, bu sorunla yüzleşmek ve bu konuda önlem almak zorunludur. İnsanlarla başka ekonomik (ve diğer) ilişkiler kurmanızı sağlayacak olan şey, okuyup üfleme, ayaklanma ya da ağlayıp sızlanma değildir, kendi kendini yöneten yapılar gökten inmez, çünkü siz doğru bir formül bulacak ya da terörün tohumlarını ekeceksiniz ve zenginler de haksız ayrıcalıklarından ödün vermek zorunda kalacaklar.

Günün birinde, herkesin rahatı için gerekli olan mal ve hizmetleri üretme görevine daha az zaman harcanması, her KADIN’ın ve erkeğin, çeşitli etkinlikleri (sanat, politika, ortak yönetim, öğle uykusu, aşk, bilim, tartışmalar, oyunlar…) özgürce sürdürme araçlarına sahip olması ve zenginliklerin artık zarar görmemesi, tekelleştirilmemesi, yağmalanmaması, kapitalizme karşı herkesin (her KADIN’ın ve erkeğin) bir KADIN ve erkek asi olmasıyla mümkündür, şimdiden başlayarak kardeşçe bir ekonomi kurabilecek yetenekte, özgür bir varlık olmasıyla mümkündür.

Bu, başlangıçta epeyce güç olacaktır, çünkü bizim kendi sınırlarımızla yüzleşmemiz gerekecek, üstelik devlet aygıtı ve kapitalizm de (aynı canavarın birbirinden ayrılmayan iki yanı), her zaman ezici bir biçimde var olmayı sürdürecektir. Ama mantığımızı değiştirmekten ve sömürü ve baskıya dayanan sistemlerle bir kopuş yaşamaktan başka yolumuz yoktur. Kendi sınırlarımızı ve şiddetimizi aşmayı ummak için ütopya kurmamız gerekir. İnsanı bireysel değişime yönelten eylem budur ve daha uzağa gitme ve devrimci kolektif sonuçlar elde etmeye ilişkin ütopya kurmaya olanak veren şey de, bu bir araya gelen bireysel değişimlerdir.

Sonuç olarak ve basit bir nedenden ötürü her şey mümkündür, çünkü her şey, KADIN ve erkek bireylere bağlıdır ve hiçbir devlet ya da girişim, değişmeye ve toplumun ve ekonominin temellerini değiştirmeye kesinlikle kararlı olan kişileri sürekli olarak engelleyebilme gücüne sahip değildir.

Her şey mümkündür; yine de hiçbir şey değişmiyorsa, bunun nedenini yalnızca kendimizde aramak gerekir.

Fransızca’dan  Şule Ünsaldı tarafından çevrildi. Özgür Üniversite
Bu yazı * http://www.mutations-radicales.org/Sortir-du-capitalisme.html’ den alınmıştır

http://www.ozguruniversite.org/index.php?option=com_content&view=article&id=922:kapitalizmden-ckmak&catid=1:guencel-yazlar&Itemid=5



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder