12 Nisan 2011 Salı

Japonya mucizesi bitti…

Kapitalist gelişmenin mucize ülkesinde iş hayatının mükemmel çarklarına dayalı kurgu elde olmayan nedenlerden dolayı erken sona erdi! Doğa oyunu bozdu. İş yaşam döngüsünün merkezi, toyotizm, robotizm ve daha nice insana düşman tekniklerin mucidi ülke prekanseröz evrede. Hiroşima ve Nagazaki’de yaşananlardan sonra Japonya halkına yapılacak en büyük kötülük ancak bu olabilirdi. Bu kötülüğü yapanlar her ne kadar suçlu olarak depremi gösterseler de artık çok geç, bu saatten sonra depremi nükleer felakete bahane edemeyecek kadar zehir solunmuş durumda. Üzgünüz…
Evet, tüm dünya zehirleniyor, kirleniyor ve bu kirlilik temizlenemeyecek kadar kalıcı. Çernobil’in nasıl doğal ve toplumsal maliyetler, sorunlar yarattığını biliyoruz. Bundan çok daha fazlasıyla karşı karşıyayız. Başta Japonya’da yaşayanlar olmak üzere tüm dünya akıl almaz bir yaşam modelinin bedelini bugünden sonra çok daha açık bir şekilde ödeyecek. Bugüne kadar yaşanan vakaların lokal ölçekte kalması, medyaya yeterince yansımaması, nükleer lobisinin başarısı sayılabilir. Lobi tüm dünyada yürüttüğü başarılı faaliyetleriyle akademiyi, basını, etkin kamuoyunu güvenilir enerji propagandasının aracı kılmıştı. Örnek ülkeler olarak da çoğunlukla Kanada, Japonya gösterilmekteydi. Tatil yöresinin yanı başında nükleer santral görüntüsü unutulmaz kartpostaldı. Çernobil ise geri Sovyet teknolojisinin sonucuydu, yani suçlu hantal sosyalizmdi. Haklı olabilirler, ama kapitalizmin hantallığı da hiç geri kalır değilmiş!

Tüm insanlığı tek bir yaşam biçimine koşullamak, yaşamı sadece üretim, büyüme döngüsüyle anlamak, daha fazla enerji, daha fazla üretim tüketim sarmalı dışına çıkamamak doğayı, yaşamı kirletmekle kalmadı, şimdi doğrudan yok ediyor. Yaratıcı yıkım çalışıyor. Enerji sorununu sürekli olarak biricik sorun kılıp, uğruna savaşlar çıkaran, nükleer gibi bir enerji kaynağını akılcı çözüm diye sunan zihniyet tüm dünyaya 500’e yakın santral kurdu, binlerce nükleer başlıklı füze üretti. Nükleer bomba denemeleriyle, nükleer atıklarla okyanusun derinliklerinden en yakınımıza kadar bu yok edici maddeyi getirdi, burnumuza soktu. Şimdi hiçbir şey olmamış gibi, doğal afetin sonucu deyip, kadere inanmamızı bekleyenler tüpgaz ile nükleer santrali aynı kefeye koyarak zekâ taşkınlıkları sergiliyorlar. Harika…
Enerji ihtiyacının giderilmesi için nükleer santralleri çözüm olarak sunmak suçtur. Bunun tartışılması suça ortaklıktır. Yarılanma ömrü 24.000 yıl olan bir yok edici madde üzerine konuşuyoruz. Bu maddenin plütonyum olduğunu artık biliyoruz ve tüm izotopları radyoaktif ve toksik olan bu madde aracılığıyla üretilecek bir enerjinin tartışılması kabul edilebilir değildir. Sol Arayış olarak tüm toplumu bu suça ortak olmamaya, nükleere karşı sesini daha yüksek çıkarmaya ve mücadeleye çağırıyoruz.
http://www.solarayis.org/?p=575

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder