Saruhan Oluç 24/03/2011 Turnusol
Anayasa tartışmaları bu dönemin turnusolu olacak. Seçim sürecinde ve sonrasında demokratik, özgürlükçü ve sosyal bir anayasa için yapılacak tartışmalar, yeni dönemdeki siyasal saflaşmaları da belirleyecek.
TÜSİAD’ın yeni anayasa çalışması kamuoyuna açıklandı. En çarpıcı bölüm, değiştirilemez maddelerin biri haricinde değiştirilebileceği ifadesi oldu. 12 Eylül darbesinden bu yana Türkiye toplumunda büyük bir tabu haline getirilen tartışma böylece başladı. Ve ilk tepkiler geldi.
Beklendiği gibi CHP başta olmak üzere, AKP de MHP de ‘olmaz’ dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Biz Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinin değiştirilebileceğini düşünmüyoruz. Bunu doğru da bulmuyoruz. Ama ülkemizde demokrasi ve özgürlük var, insanlar düşüncelerini özgürce dile getirebilirler. Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu idaresidir, o iradeye de hepimizin saygı duyması gerekir” dedi.
Yani Kılıçdaroğlu’na göre Türkiye Cumhuriyeti 12 Eylül darbesi ile birlikte kurulmuş oluyor. Daha önceki anayasalarda değiştirilemez maddelerin yazılmamış olması, henüz kuruluşun tamamlanmasından kaynaklanıyormuş demek ki... Öyle ya, Anayasa’da bugün mevcut olan değiştirilemez maddeler, 2. ve 3. maddeler bundan evvelki anayasalarda mevcut değildi.
Zaten değiştirilemez birşeyi değiştirmeye çalışmak da neyin nesi...
Öte yandan AKP Hükümeti sözcüsü Cemil Çiçek de ‘ilk 5 maddeyi değiştirmeyi düşünmüyoruz’ diyerek aynı kervanda bulunduğunu belirtti.
Bütün özgürlükçü, demokrat söylem bir anda buhar oldu. Çünkü bu siyasal anlayışlar demokratik bir politik kültürün ve mücadelenin ürünü değil ne yazık ki.
Bu koalisyonda eksik vardı. O da tamamlandı. Sabih Kanadoğlu, TÜSİADI’ı eleştrdi ve "Seçime 2,5 ay kalmışken, Türkiye boş bir tartışmanın içine sokuldu. Türkiye’nin şu an tartışması gereken yeni anayasa taslağı değil, yolsuzluk, yoksulluktur. Siz TÜSİAD olarak doğrudan, değiştirilemez konuları tartışmaya açarsanız, amacınızı sorgulamak da bizim hakkımızıdır" dedi. Çember tamamlandı.
Bu büyük bir koalisyon aslında. Adı da ‘değiştirilemezler birliği.’ 12 Eylül’de 5 delinin kuyuya attığı taşı 30 yıldır milyonlarca insan çıkarmaya çalışıyor. Çok hazin.
TÜSİAD’ın anayasa çalışmasında öne çıkan bazı önemli başlıklar var:
- Vatandaşlık tanımında Türklük kavramı olmamalı. Yeni anayasa devlet odaklı değil, birey ve insan odaklı bir felsefeyle kaleme alınmalı. Yeni anayasa milliyetçiliğe yer vermemeli, çoğulcu bir felsefeye sahip olmalı ve farklı kimliklere hak temelli yaklaşmalı. Ulus kavramı hukuki nitelik taşımadığından, Anayasa’da “Türk Milleti” veya milliyetçiliğe atıf yapan ifadeler ve etnik çağrışımı olan vurgular yer almamalı.
- Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalı. Milli Güvenlik Kurulu anayasal bir kurum olmaktan çıkarılmalı, yeniden yapılandırılmalı, üye kompozisyonu değiştirilmeli ve görev alanı net çizgilerle belirlenmeli.
- Parlamenter sistem benimsenmeli. Cumhurbaşkanı bugün parlamenter sistemin özelliklerine uygun olmayan bir biçimde geniş yetkilere sahiptir. Bu yetkiler sınırlandırılmalı.
- Anadilde eğitim ve anadilin öğrenimi konularında adım atılması için gerekli toplumsal ve pedagojik (öğretmen yetiştirilmesi, müfredat hazırlanması...) altyapının oluşturulmasına ilişkin tedbirler alınmalı.
- Yeni anayasa başörtüsü ile ilgili görüş ayrılıklarının çözüme kavuşturulmasında bir fırsat olarak değerlendirilmeli. Üniversite öğrencilerinin, milletvekillerinin, öğretim üyelerinin ve belli kurallar dahilinde, kamu görevlilerinin başörtüsü kullanmalarına engel bir gerekçe bulunmamalı. Bununla birlikte hakim, polis, savcı, asker gibi devletin egemenlik yetkisini doğrudan kullanan ve tarafsızlığın öne çıktığı meslekleri icra eden kamu görevlilerinin, çocukların etkiye açık olmaları nedeniyle okul öncesi eğitim, ilk ve orta öğretimde görev yapan eğitimcilerin, reşit olmamaları sebebiyle üniversite öncesi eğitim alan öğrencilerin din veya inancı belli eden simgeler taşıması uygun değildir.
- Nüfus kâğıtlarında din hanesi bulunmamalı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın mevcut konumunu, laiklik ilkesine ve din ve vicdan özgürlüğüne aykırıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde temsil edilmek istemeyen inanç gruplarının da paralel kuruluşlar kurmasının önündeki engeller kaldırılmalı. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin ilköğretim okullarında zorunlu ders olarak yer alması hükmü yeni anayasada yer almamalı.
- Yeni anayasanın başlangıç metninde Atatürk’ün şahsiyetine ve tarihi rolüne saygı ve şükran içeren bir ifadeyle yetinilmeli ve Atatürkçülüğe ideolojik ve hukuki anlamlar yükleyen referanslardan kaçınılmalı.
- Demokrasi yerel düzeyde güçlendirilmeli. Yerel yönetim reformu kapsamında yerel birimler nüfusun sosyolojisi ve coğrafi dağılımı göz önünde bulundurularak birkaç ilin birleşmesinden meydana gelecek bölgeler şeklinde düzenlenmeli. Sağlık, eğitim, bayındırlık, kültür gibi bir çok hizmet uluslararası örneklerden hareketle belirli ölçülerde bölge idaresine bırakılmalı. Yerelleşmenin artırılması koşuluyla üniter yapının güncel ihtiyaçlara cevap verebilmesi mümkün olsa da, üniter devlet ilkesinin esnetilmesi ile ortaya çıkan bölgeli devlet yapısı da tartışılmalı.
TÜSİAD’DA OLMAYAN
Bunlar esas itibariyle demokratik talepler, reform perspektifini içeriyorlar. Buraya kadar tamam... Peki eksik ne?
Sosyal olan.
Bu önerilerin içinde, bu toplumda vergi veren ve ücretli çalışan büyük çoğunluğun ekonomik ve sosyal haklarına dair, sosyal devlet uygulamalarına ilişkin bir satır bile yok.
Neden?
Çünkü günümüzde sermaye, özellikle de uluslararası bağları son derece güçlü olan büyük sermaye sosyal haklar konusunda çok cimri.
İşte TÜSİAD’dan ‘devrimcilik’ oraya kadar.
Demokratik Cumhuriyete ‘evet’, ama sosyal Cumhuriyete ‘hayır’.
İşte bu öneriler içinde eksik olanlar, anayasa tartışmalarında oluşturulacak üçüncü odağın; emeğin ve adaletin, eşitliğin ve özgürlüğün, kısacası vicdanın sesi olanların mücadele ve faaliyetleri ile şekillenecek.
Demokrasi cephesini hem kimlik hem ekmek diyenler tanımlayacak.
Farklı kimlik ve kültürle ilgili, askeri vesayete karşı her olumlu değişikliğe ‘evet’, ama aynı zamanda sosyal anayasa taleplerine de ‘evet’.
Çünkü biz hem demokratik hem de sosyal bir cumhuriyet istiyoruz.
Değiştirilemez birşey olacaksa, bu olmalı...
http://www.turnusol.biz/public/makale.aspx?id=8189&pid=19&makale=‘Devrimci’ TÜSİAD ve sol
Anayasa tartışmaları bu dönemin turnusolu olacak. Seçim sürecinde ve sonrasında demokratik, özgürlükçü ve sosyal bir anayasa için yapılacak tartışmalar, yeni dönemdeki siyasal saflaşmaları da belirleyecek.
TÜSİAD’ın yeni anayasa çalışması kamuoyuna açıklandı. En çarpıcı bölüm, değiştirilemez maddelerin biri haricinde değiştirilebileceği ifadesi oldu. 12 Eylül darbesinden bu yana Türkiye toplumunda büyük bir tabu haline getirilen tartışma böylece başladı. Ve ilk tepkiler geldi.
Beklendiği gibi CHP başta olmak üzere, AKP de MHP de ‘olmaz’ dedi.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Biz Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinin değiştirilebileceğini düşünmüyoruz. Bunu doğru da bulmuyoruz. Ama ülkemizde demokrasi ve özgürlük var, insanlar düşüncelerini özgürce dile getirebilirler. Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu idaresidir, o iradeye de hepimizin saygı duyması gerekir” dedi.
Yani Kılıçdaroğlu’na göre Türkiye Cumhuriyeti 12 Eylül darbesi ile birlikte kurulmuş oluyor. Daha önceki anayasalarda değiştirilemez maddelerin yazılmamış olması, henüz kuruluşun tamamlanmasından kaynaklanıyormuş demek ki... Öyle ya, Anayasa’da bugün mevcut olan değiştirilemez maddeler, 2. ve 3. maddeler bundan evvelki anayasalarda mevcut değildi.
Zaten değiştirilemez birşeyi değiştirmeye çalışmak da neyin nesi...
Öte yandan AKP Hükümeti sözcüsü Cemil Çiçek de ‘ilk 5 maddeyi değiştirmeyi düşünmüyoruz’ diyerek aynı kervanda bulunduğunu belirtti.
Bütün özgürlükçü, demokrat söylem bir anda buhar oldu. Çünkü bu siyasal anlayışlar demokratik bir politik kültürün ve mücadelenin ürünü değil ne yazık ki.
Bu koalisyonda eksik vardı. O da tamamlandı. Sabih Kanadoğlu, TÜSİADI’ı eleştrdi ve "Seçime 2,5 ay kalmışken, Türkiye boş bir tartışmanın içine sokuldu. Türkiye’nin şu an tartışması gereken yeni anayasa taslağı değil, yolsuzluk, yoksulluktur. Siz TÜSİAD olarak doğrudan, değiştirilemez konuları tartışmaya açarsanız, amacınızı sorgulamak da bizim hakkımızıdır" dedi. Çember tamamlandı.
Bu büyük bir koalisyon aslında. Adı da ‘değiştirilemezler birliği.’ 12 Eylül’de 5 delinin kuyuya attığı taşı 30 yıldır milyonlarca insan çıkarmaya çalışıyor. Çok hazin.
TÜSİAD’ın anayasa çalışmasında öne çıkan bazı önemli başlıklar var:
- Vatandaşlık tanımında Türklük kavramı olmamalı. Yeni anayasa devlet odaklı değil, birey ve insan odaklı bir felsefeyle kaleme alınmalı. Yeni anayasa milliyetçiliğe yer vermemeli, çoğulcu bir felsefeye sahip olmalı ve farklı kimliklere hak temelli yaklaşmalı. Ulus kavramı hukuki nitelik taşımadığından, Anayasa’da “Türk Milleti” veya milliyetçiliğe atıf yapan ifadeler ve etnik çağrışımı olan vurgular yer almamalı.
- Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalı. Milli Güvenlik Kurulu anayasal bir kurum olmaktan çıkarılmalı, yeniden yapılandırılmalı, üye kompozisyonu değiştirilmeli ve görev alanı net çizgilerle belirlenmeli.
- Parlamenter sistem benimsenmeli. Cumhurbaşkanı bugün parlamenter sistemin özelliklerine uygun olmayan bir biçimde geniş yetkilere sahiptir. Bu yetkiler sınırlandırılmalı.
- Anadilde eğitim ve anadilin öğrenimi konularında adım atılması için gerekli toplumsal ve pedagojik (öğretmen yetiştirilmesi, müfredat hazırlanması...) altyapının oluşturulmasına ilişkin tedbirler alınmalı.
- Yeni anayasa başörtüsü ile ilgili görüş ayrılıklarının çözüme kavuşturulmasında bir fırsat olarak değerlendirilmeli. Üniversite öğrencilerinin, milletvekillerinin, öğretim üyelerinin ve belli kurallar dahilinde, kamu görevlilerinin başörtüsü kullanmalarına engel bir gerekçe bulunmamalı. Bununla birlikte hakim, polis, savcı, asker gibi devletin egemenlik yetkisini doğrudan kullanan ve tarafsızlığın öne çıktığı meslekleri icra eden kamu görevlilerinin, çocukların etkiye açık olmaları nedeniyle okul öncesi eğitim, ilk ve orta öğretimde görev yapan eğitimcilerin, reşit olmamaları sebebiyle üniversite öncesi eğitim alan öğrencilerin din veya inancı belli eden simgeler taşıması uygun değildir.
- Nüfus kâğıtlarında din hanesi bulunmamalı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın mevcut konumunu, laiklik ilkesine ve din ve vicdan özgürlüğüne aykırıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde temsil edilmek istemeyen inanç gruplarının da paralel kuruluşlar kurmasının önündeki engeller kaldırılmalı. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin ilköğretim okullarında zorunlu ders olarak yer alması hükmü yeni anayasada yer almamalı.
- Yeni anayasanın başlangıç metninde Atatürk’ün şahsiyetine ve tarihi rolüne saygı ve şükran içeren bir ifadeyle yetinilmeli ve Atatürkçülüğe ideolojik ve hukuki anlamlar yükleyen referanslardan kaçınılmalı.
- Demokrasi yerel düzeyde güçlendirilmeli. Yerel yönetim reformu kapsamında yerel birimler nüfusun sosyolojisi ve coğrafi dağılımı göz önünde bulundurularak birkaç ilin birleşmesinden meydana gelecek bölgeler şeklinde düzenlenmeli. Sağlık, eğitim, bayındırlık, kültür gibi bir çok hizmet uluslararası örneklerden hareketle belirli ölçülerde bölge idaresine bırakılmalı. Yerelleşmenin artırılması koşuluyla üniter yapının güncel ihtiyaçlara cevap verebilmesi mümkün olsa da, üniter devlet ilkesinin esnetilmesi ile ortaya çıkan bölgeli devlet yapısı da tartışılmalı.
TÜSİAD’DA OLMAYAN
Bunlar esas itibariyle demokratik talepler, reform perspektifini içeriyorlar. Buraya kadar tamam... Peki eksik ne?
Sosyal olan.
Bu önerilerin içinde, bu toplumda vergi veren ve ücretli çalışan büyük çoğunluğun ekonomik ve sosyal haklarına dair, sosyal devlet uygulamalarına ilişkin bir satır bile yok.
Neden?
Çünkü günümüzde sermaye, özellikle de uluslararası bağları son derece güçlü olan büyük sermaye sosyal haklar konusunda çok cimri.
İşte TÜSİAD’dan ‘devrimcilik’ oraya kadar.
Demokratik Cumhuriyete ‘evet’, ama sosyal Cumhuriyete ‘hayır’.
İşte bu öneriler içinde eksik olanlar, anayasa tartışmalarında oluşturulacak üçüncü odağın; emeğin ve adaletin, eşitliğin ve özgürlüğün, kısacası vicdanın sesi olanların mücadele ve faaliyetleri ile şekillenecek.
Demokrasi cephesini hem kimlik hem ekmek diyenler tanımlayacak.
Farklı kimlik ve kültürle ilgili, askeri vesayete karşı her olumlu değişikliğe ‘evet’, ama aynı zamanda sosyal anayasa taleplerine de ‘evet’.
Çünkü biz hem demokratik hem de sosyal bir cumhuriyet istiyoruz.
Değiştirilemez birşey olacaksa, bu olmalı...
http://www.turnusol.biz/public/makale.aspx?id=8189&pid=19&makale=‘Devrimci’ TÜSİAD ve sol
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder