Emre
Uslu 2014/0423 Taraf
AKP’nin
yüzde 43 oy almasıyla birlikte Erdoğan karşıtı çevrede ve AKP
ile yollarını ayıran liberallerde umutsuzluk baş gösterdi.
Anti-Erdoğan
cephesinde umutsuzluğun nedeni belli; Erdoğan yine kazandı.
Türkiye’de
demokrasinin ve özgürlüklerin kötüye gidişinden endişe eden
liberaller ve “endişeli
demokratların”
umutsuzluğunun kaynağı, bizatihi Erdoğan’ın kazanması veya
kaybetmesi değil. Umutsuzluğun asıl nedeni, demokratik değerleri
savunan, halkta karşılığı olan, gerçek bir alternatifin
olmaması...
Cumhurbaşkanlığı
seçimleri için de benzer bir umutsuzluk sözkonusu.
Endişeli
demokratların bir kısmı Abdullah Gül’ün bir alternatif
olabileceğini düşünüyor. Ancak bir siyasetçiye umut bağlamak
için, geçmişte ne yaptığına bakmak gerekiyor. Maalesef Abdullah
Gül’ün son üç yıldır aldığı tutum, onun gerçek bir
demokrat olmadığını, “konjonktür
demokratı”
olduğunu gösterdi.
Gül,
bir “konjonktür
demokratı”ndan
beklendiği gibi tutum aldı ve “bu
konjonktürde ben aday değilim”
diyerek yarıştan çekildi.
Şimdi
soru şu: Erdoğan’ın
karşısına demokrasiden taraf, halkta karşılığı olan, yani
dindar ve milliyetçi, bir alternatif çıkar mı?
Bu
soruya cevap vermeden önce bir hatırlatma yapayım: 2000’lerin
başında da bugünküne benzer bir dönem yaşadık. İnsanlar
mevcut yolsuzluk ve kavgalarından bıkmış, alternatif aramaya
başlamıştı. Bu dönemde en çok yakınılan konu
“alternatifsizlikti”.
Sonra
AKP çıktı ve hiç kimsenin ummadığı bir oy alarak tek başına
iktidara geldi. AKP’nin ilk başarısı, alternatif arayan
insanların tepki oylarını toplamasıyla mümkün oldu.
Şimdilerde
durum 1990’ların sonu 2000’lerin başı gibi. Bir alternatif,
bir umut olarak doğan Erdoğan artık toplumun çoğunluğu için
bir umut olmaktan çıktı. AKP’ye oy veren yüzde 43’ün içinde
önemli bir kesim de iyi bir alternatif bulursa eğilimini
değiştirebilir...
Bu
zaviyeden bakıldığında, bizatihi Erdoğan artık bir umut
olmaktan çıkıp bir “mecburiyete”
dönüşmüş durumda. Bu durumun kendisi bile, gidişattan değilse
de gelecekten umutlu olmamız için yeterli bir neden.
Şunu
kabul edelim, çoğunluk için Erdoğan artık umudun değil,
mecburiyetin, baskının, otoriterliğin, antidemokratik
uygulamaların bir sembolü.
Bu
algı giderek büyüyor. Eğitimli kesim bu algıyı özümseyip
kendi gerçekliği olarak kabul etti. Daha eğitimsiz kesimler ise,
bekleneceği gibi, daha geç algılıyor ama algılıyor.
Erdoğan’ın
bundan sonraki gidişatı hep aşağı doğru olacaktır. AKP de bunu
bildiği için seçim sistemleriyle oynamaya başladı. Daha az oyla,
daha çok milletvekili çıkaracak formüller üretmeye başladılar.
Bu da AKP’nin çaresizliğini gösteriyor.
Ancak
sürecin AKP aleyhinde olduğu gerçeği, AKP’nin yüzde 40’ın
üstünde oy aldığı gerçeğini de kapatmıyor.
Bu
umudu en kısa zamanda realize edecek gerçek bir alternatife ihtiyaç
var.
Cumhurbaşkanlığı
seçiminde, Erdoğan’ın karşısına çıkacak iyi bir alternatif,
AKP’nin aşağı doğru gidişini hızlandırabilir.
Bu
alternatif liberal ve entelektüellerin beğendiği, görüşlerine
çok destek verdiği biri olmamalı.
Şu
bir gerçek ki, bu ülkede aydınların beğendiğini halk
beğenmiyor.
Bu
nedenle alternatif, aydınların beğendiği değil, halkın
beğendiği biri olmalı. Halkın dilinden konuşan, onun
değerleriyle uyumlu, milliyetçi muhafazakâr, temiz kalmış,
askere de AKP’ye de direnmiş, hak neyse onu savunmuş, halkın
gönlünü okşayacak biri olmalı...
Bu
özellikleri taşıyan birkaç alternatif aday var ama Ankara’daki
ayak oyunlarına kurban gider mi bilemiyorum.
Umutsuz
olmaya gerek yok. AKP’nin yönü aşağı doğru gidiyor. Artık
Erdoğan bile yüzde 50’den söz edemez oldu. Artık “Yüzde
50’yi tutamıyorum”
diyemiyor örneğin.
Kara
göründü. AKP filminin sonu geldi. Artık mesele, bu sonu, yavaş
çekimde mi yoksa hızlı çekimde mi izleyeceğiz meselesi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder